Mevlânanın Evi Gevhertaş (Molla-i Atik) Medresesi

Mevlânanın Evi Gevhertaş (Molla-i Atik) Medresesi

Hz. Mevlâna ve ailesi 1228 yılında Karamandan Konyaya geldiklerinde Altunba (İplikçi) Medresesine inmiş, bir süre orada ikamet etmişlerdi.

Kaldıkları Altunba Medresesi ailenin ihtiyaçlarını karşılamamaktaydı.  Baha Veled de Sultan Alâeddin”in dizdarı Bedreddin Gevhertaş’dan, çocukları için bir medrese yaptırmasını ister. Medrese yapılır, fakat  Baha Veled, medrese tamamlanmadan 1231 yılı 23 Şubatı’nda vefat eder. Bu  sebeple medresenin tamamlandığını göremez. Medrese, Selçuklu ve Karamanoğlu döneminde Medrese-i Mevlâna, Osmanlı döneminde Medrese-i Molla, daha sonra Molla-i Atik (Eski Molla) Medresesi, sonradan Dergâh’ın yanında yaptırılan medrese de Molla-i Cedid (Yeni Molla) Medresesi olarak anılır.
Mevlâna vefat edinceye kadar bu medresede oturmuş, çocuklarını burada büyütmüş, eserlerini burada vermiş, Şems’le o meşhur halvet ve sohbetleri burada olmuş, Şems’le Kimya Hatun’un evlenmesi ve aralarında geçen bütün olaylar ve Şems’in öldürülmesi hep bu medresede cereyan etmiştir.  Medrese, 1017.5 metrekare genişliğinde bir arsa içerisine inşa edilmştir.
Medrese, pek çok Konya medresesinde olduğu gibi kara örtü denilen toprak damlıdır. Dam, sıcak yaz günlerinde, yatak serilerek de kullanılır.  Medrese kerpiç ve toprak malzeme ile yapıldığı için zamanımıza kadar gelememiştir. Medreseye Sonradan vakıflar tahsis edilmiştir.
Molla-i Atik Medresesi, Mevlâna ve çocuklarından sonra asırlarca medrese olarak kullanılmış, burada binlerce talebe yetiştirilmiştir.1860 yılında medreseye Seyit Hüseyin adında bir zat müderris olarak tayin edilmiştir. Ayrıca medresede 1885 yıllarına doğru, Konya müftülerinden Gezlevili Hacı Ahmet ve Ağrıslı Mustafa Efendilerin müderrislik yaptığı bilinmektedir. Bu tarihten itibaren medrese harap olmuş, bir ara tamir görmüş, sonra binası tamamen yıkılmış arsası tecavüzlere uğramıştır. Cumhuriyet döneminde diğer medrese arsalarında olduğu gibi bu medrese yeri de 1942 yılında özel mülkiyete intikal etmiştir.  Medrese yerinin ilk sahibi, Konya’nın tanınmış şahsiyetlerinden Ahmet Civelek’tir
Mevlâna Medresesi’nin yeri hakkında araştırmacılar tarafından bir hayli çalışma yapılmış, yeri ile ilgili tarifler verilmiş ve tapu kayıtları üzerinde durulmuş, Fakat günümüzdeki yeri tam olarak belirtilememiştir.  Konyalı,  medresenin yerine apartmanlar yapılırken kabir kalıntıları çıktığından bahseder.  Tapu kadastro krokilerinde de görüldüğü üzere, Mevlâna’nın Evi yani Molla-i Atik Medresesi ile Seyfiye Medresesi adeta biri birine bitişik gibidir. Seyfiye medresesi Molla-i Atik’in hemen güney doğusundadır. 
Mevlâna’nın Evi, yani Molla-ı Atik Medresesi’nin Günümüzdeki Yeri:
Mola-i Atik yani Mevlâna Medresesi’nin günümüzdeki yeri, Şerafeddin Caddesi’nde,  Sabah Dershanesi’nin Ahmet Sağırlı Şubesi’nin bulunduğu yerdedir.  Tapu kayıtlarının zemine uygulanması bunu göstermektedir.
Mehmet Önder gibi pek çok araştırmacının ve bizim tespit ettiğimiz arsanın eski tapu kayıtları 21 pafta, 242 ada, 35 parsel iken sonradan arsa, 916 ada ve 57 parsel olarak değişmiştir.  1017.5 metrekare arsanın 135 metrekare kadarı yola terk edilmiştir. Kurs binası yaklaşık 889 metrekare alana inşa edilmiştir. Bu duruma göre, eski Mevlâna Medresesi’nin hiçbir özel şahısta bir metre yeri görülmemektedir. 
Eskiden binanın kuzeyindeki sokak Saray Sokağı adını taşırken, sonradan Ahmet Özdemir Sokağı olarak değiştirilmiştir. Bu sokak ve cadde üzerendeki evlerin 1924 yılında Maliye-i Hazine üzerinde kayıtlı olması, bu evlerin Ermenilerden kaldığını göstermektedir.
Dershane binası yapılmadan önce arsanın mülkiyeti, Bursa’da ikamet eden ve aslen Silleli bir aileye aittir. Koyuncu Vakfı yöneticileri bu arsa yerine bir eğitim kurumu yaptırmak üzere talip olur. Fakat binanın sahibi veya sahipleri biz kendimiz buraya inşaat yapacağız diye satmak istemez. Buraya inşaat yapmak istediklerinde de buranın vakıf bir mülk olduğunu öğrenince,  arsa bir kere daha el değiştirdikten sonra Koyuncu Vakfına intikal eder. Vakıf da buraya bugünkü binayı yaptırır. Burayı satanların da, alanların da arsanın yerinin Mevlâna’nın evi ve medresesi olduğundan haberleri yoktur.
Tarafımızdan, Sabah Dershanesi yerinin Mevlâna’nın evi ve medresesi olduğu ifade edilince Bursa’da ikamet eden H.İbrahim Erdönmez  ellerinde bulunan Osmanlıca bütün kayıt ve belgeleri bize göndermişler ve yardımcı olmaya çalışmışlardır. 
Hz. Mevlâna bu medreseye büyük önem verir ve saygı duyar.  Bir dostlarının Şems’in hücresinin duvarına çaktığı çivi dolayısıyla: “Bizim bu medresemiz, velilerin meskenidir. Bu hücre de Mevlâna Şemseddin’indir. Buraya çivi çakmaktan korkmuyorlar mı? Bir daha böyle yapmasınlar. Bana, sanki bu çiviyi ciğerime çakıyorlarmış gibi geliyor.” der. (Eflâki, Ariflerin Menkıbeleri, Çev. Tahsin Yazıcı, 1986, 1/543).   
 
KAYNAKLAR
Ahmet Eflâki, (Tahsin Yazıcı çevirisi), 1986, 1/43, 44, 543; Konyalı, Konya Tarihi, Konya 1964, 801,887, 944-945, Mehmet Önder, Mevlâna’nın Konya’daki Evi ve Medresesi, Konya, 1956, s. 6; Caner Arabacı, Konya Medreseleri, 1998, s. 183-185; Tapu Kadastro Kayıtları. Konya Büyükşehir Belediyesi arşivi. 


MEHMET ALİ UZ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.