Mevlâna bitmeyen manevî bir kaynaktır

Mevlâna bitmeyen manevî bir kaynaktır

Mevlâna Hazretlerinin bitmeyen manevi kaynaklardan biri olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Nuri Şimşekler, Mevlânayı kendi eserlerinden tanımanın daha doğru olacağını söyledi

RÖPÖRTAJ: MUSTAFA AKÇA
 
Mevlâna Hazretleri’nin bitmeyen manevi kaynaklardan biri olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Nuri Şimşekler, insanların manevi açlıklarını gidermek için kendilerini Mevlâna’da bulduğunu anımsatarak, Mevlâna’yı kendi eserlerinden tanımanın daha doğru olacağını söyledi

750 küsur yıldır Hz. Mevlâna'nın insanlara yol gösterdiğini aktaran Selçuk Üniversitesi Mevlâna Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Yrd. Doç. Dr. Nuri Şimşekler, bu dünyaya niye geldim diye kendini sorgulayan insanların manevi açlıklarını Mevlâna Hazretleri'nin eserleri ve öğütleriyle giderdiğini belirtiyor. Mevlâna Hazretleri'nin son 10-15 yıldır popüler olduğunu bunu gören ve eli kalem tutan insanların Mevlâna hakkında fazla araştırma yapmadan eserler yazdığını bildiren Yrd. Doç. Dr. Nuri Şimşekler, “Okuyucuların uzman olmayanların yazdığı eserlerle Mevlâna'yı anlamaya çalışması pek doğru değil. Enstitümüz de Mevlâna hakkında yapılacak olan araştırmaları koordine etmek ve doğru eserlerin ortaya çıkarılması için kuruldu. Ülkemiz insanı maalesef Mevlâna'ya Avrupalılar fazla ilgi göstermesinin ardından daha çok ilgilenmeye başladı. Bu durum da yanlıştır. Mevlâna Hazretleri büyük bir pınardır. Kendini gerçek anlamda bulmak ve manevi açlığını gidermek isteyenlerin kendi arzularıyla Mevlâna'ya yönelmesi gerekiyor. Başkalarının yönlendirmeleriyle Mevlâna'yı anlamak fazla etkili olmayacaktır” diyor...

* Mevlâna Araştırmaları Enstitüsü'nün kuruluşu anlatabilir misiniz?
- Konya'da hiç bir üniversite yokken. 1950'li yıllardan itibaren Mevlâna konusunda araştırma ve enstitünün kurulması için bu sahanın bilim adamları makale ve ulusal gazetelerde köşe yazısı yazmışlardır. Ancak yıllar geçmesine rağmen bu konuda somut adımlar atılmamış. 1970'lı yılların başında Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı bir Mevlâna Tetkikleri Enstitüsü açılmış. Bu enstitü şu an eski İl Hak Kütüphanesi'nde kurulmuş ancak faaliyet yapılamadan kapatılmış. Daha sonra 1979 yılında Selçuk Üniversitesi (SÜ) Edebiyat Fakültesi bünyesinde yeni bir Mevlâna Tetkikleri Enstitü açılmış, ancak 12 Eylül 1980 askeri ihtilalinin ardından kurulan Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) bu enstitüyü lağv etmiş. 1985 yılında SÜ tekrar bu alanda faaliyete geçerek kendi bünyesinde Selçuklu Araştırmaları Merkezi kurarak, Mevlâna araştırmalarını ulusal alana taşımış ve güzel çalışmalara imza atmış. Daha sonra 2004 yılına gelindiğinde Rektörlük makamı bu konuda bilimsel bir merkezin olmasına inanarak bizi görevlendirdi. Biz de 2004 yılında yaptığımız çalışmaların ardından Yükseköğretim Kurulu (YÖK)'e bir dosya sunarak 2005 yılında sayın Rektörümüz Prof. Dr. Süleyman Okudan’ın da büyük destekleriyle Mevlâna Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin kurulmasını sağladık. Bu merkez 5 yıl boyunca birçok bilimsel etkinlik yaparak, temel eserler yayınladı, konferanslar ve seminerlerin düzenlenmesini sağladı. Bu çalışmalarımızın ardından araştırma merkezimizin enstitü olması için çalışmalarımız başladı. 2010 yılında YÖK çalışmalarımızın önemi ve gerekliliğine dikkat çekerek merkezimizin Mevlâna Araştırmaları Enstitüsü olması olurunu aldık. Bu konuda da Rektörümüz Prof. Dr. Okudan, YÖK Başkan Vekili Prof.Dr. Yekta Saraç, hemşehrimiz dönemin YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Şaban Çalış ve Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç’a teşekkür etmek bir vefa görevimizdir. Bir senedir de enstitü olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Mevlâna için enstitünün kurulmasında 50 yıl gecikmiş olsak da. Böyle bir enstitünün olması ve Mevlâna şehrinde olması gurur verici. Dünya genelinde üniversite bünyesinde Mevlâna adına kurulan ilk enstitüdür. Mevlâna için kurulacak olan Konya'ya yakışırdı ve böyle de oldu.
KOORDİNELİ ÇALIŞILMASI İÇİN KURULDU
* Mevlâna Araştırmaları Enstitüsü ile ne amaçlanıyor?
- Öncelikle şunu belirtmeliyim Mevlâna Hazretleri'nin Hakk’a yürüyüşünün ardından kendisi ve Mevlevilikle ilgili eserler genellikle Mevlevihanelerde Mevleviler tarafından yazılıyordu. Yani tarihte böyle olmuştu. Mesela Osmanlı Devleti döneminde 140 tane Mevlevihane bulunmaktaydı. Buralarda yetişen Mevleviler, bugünün akademisyenleri gibi Mevlâna hakkında araştırma yapıyorlardı. Daha sonrada bilim adamları Mevlâna hakkında yazılar yazarak, tefsirlerini açıklamaya yönelik eserler ortaya konuyor. 1925'te tekke ve dergahlar kapatılınca Mevlâna hakkındaki araştırmalar daha çok akademisyenlerin uhdesine geçmiş oldu. Akademisyenler değişik alanlarda Osmanlıca ve Farsça yazılmış eserleri günümüz Türkçesi'ne kazandırma yoluna gittiler. Türkiye üniversitelerinin Edebiyat, İlahiyat, Güzel Sanatlar ve hatta İletişim fakültelerinin birçoğunda Mevlâna ile ilgili çalışmalar yapılmış ve hâlâ yapılmakta. Fakat burada koordine olamama durumu var. Araştırmalarda tekrara düşülmekte, derine inilememekte ve yanlışlar olabilmekte. Bizim enstitümüzün amacı Mevlâna ile ilgili tüm araştırmaları toplamak ve bu alanda yapılacak olan yeni araştırmalara yardımcı olmaktır. Yine geçmişte Mevlâna hakkında yapılan güzel ve faydalı çalışmaları günümüz insanlarına ulaştırmayı sağlamayı hedefliyoruz. Mevlâna hakkında yeni yapılacak olan çalışmalara her alanda yardımcı olmayı hedefliyoruz. Bu alanda da birçok üniversiteden bizlere talep geliyor. Biz de enstitü olarak ne yapmamız gerekiyorsa yapmaya çalışıyoruz.
'KONYA'NIN GÜZELLİĞİ MEVLÂNA'DIR'
* Mevlâna Hazretlerinin bu topraklara katmış olduğu değer nelerdir?
- Şair Arif Nihat Asya'nın da dediği gibi “Konya demek Mevlâna demek”tir. Bu bir gerçektir. Bir Konyalı olarak dünyanın neresine giderseniz gidin Konyalıyım dediğiniz zaman size Mevlâna'yı soracaklardır. Hatta Mevlâna'yı iyi tanıyan insanlar size gıptayla bakacaklardır. Bunu ben yüzlerce yerli ve yabancıdan duydum. Konya'da oturmak onlar için çok önemli. Konya'nın birçok güzelliği ve özelliği olmasına rağmen en önemli değeri Mevlâna Hazretleri'nin burada yaşaması ve kabrinin burada bulunmasıdır. Her yörenin kendine özgü güzelliği var. Konya'nın da en büyük güzelliği Hz. Mevlâna'dır. 750 yıldır bu şekilde anılmaktadır. Zaten Mevlâna Hazretleri'nin burada olması Konya'ya daha fazla değer verilmesini sağlıyor. Bu değer 750 yıldır devam etmekte. Osmanlı Padişahları Konya'yı ziyaret ederek, Mevlevi Dergahı için vakıflar kurmuşlardır. Cumhuriyetin kurulmasından sonrada Konya'ya olan bu ilgi devam etmiş. Siyasi anlamda Konya'ya bu kadar çok değer verilmesinin nedeni Mevlâna'dır. Tekke ve dergahların kapatılmasına rağmen Mevlâna Dergahı 1927'de müze olarak açılmıştır. Günümüzde de devlet yöneticilerimiz Mevlâna Müzesi'ni ziyaret etmek için sık sık şehrimize gelmekteler. Yine her yıl milyonlarca insan Mevlâna'yı ziyaret etmek için buraya geliyor. Tüm bunlar Mevlâna Hazretleri'nin bu topraklara katmış olduğu değeri göstermektedir.
* Bu kadar öneme sahip olan Hz. Mevlâna'nın insanlara aktarımını ve tanıtımını nasıl buluyorsunuz?
- Öncelikle şunu belirtmeliyiz; Mevlâna Hazretleri öncelikle şair değildir. Mevlâna, bir düşünür ve hamle adamıdır. Mevlâna'nın bütün eserleri Farsçadır ve hepsi Türkçeye çevrilmiştir. Ancak 6 ciltlik Mesnevi’si, bu eserinin iki katı olan ve şiirlerinden oluşan Divan-ı Kebir ve diğer eserlerine baktığımızda Mevlâna, birçok konuda insanlara fikir beyan etmiştir. Mevlâna, ey insanoğlu Allah seni insan olarak eşrefi mahlukat olarak yaratmış, onun için sen hayvanlar gibi sadece yemeğe ve şehvete bağlı olarak yaşayamazsın, insan olduğunun farkına var, diyerek insanları bir şekilde insan olarak yaşamaya çağırır. Mevlâna, eserlerinde insanlara birçok beyanda bulunuyor ancak bana göre en büyük husus bu sözüdür. Biz Mevlâna'yı okurken, Mevlâna'yı tam anlamıyoruz, belki birkaç dizesiyle kendimizi Mevlâna'da buluyoruz. Biz Mevlâna'nın eserini okurken kendimizin eksikliklerini görüyoruz. Belki de böyle olması gerekiyor. Mevlâna'yı şair gibi okumak yerine, onun eserlerinde kendimizin eksikliklerini görmeliyiz. Mevlâna'nın eserlerindeki mesajları alarak hayatımızı Yüce Allah’ın buyurduğu yolda şekillendirmeliyiz. Her anımızda Yaradan’ımızı anmalıyız. İnsanlarda böyle bir durum oluşması sağlanırsa Mevlâna Hazretleri'ni insanlara doğru aksettiriyoruz diyebiliriz.
'YANLIŞ ESERLER OLUMSUZ SONUÇLAR DOĞURUYOR'
* Mevlâna Hazretleri hakkında son zamanlarda yayınlanan bazı eserlerde doğru olmayan bilgilere rastlıyoruz. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz ve bunun ne tür olumsuzlukları olacaktır?
- Günümüzün maddesel dünyasında bir şey ilgi görüyorsa onun taklitleri çok fazla çıkar. Taklitleri yapılarak satılır. Bu Mevlâna konusunda da geçerli bir husus. Hz. Mevlâna denince yazılan her kitap mutlaka bir yayınevinde yayınlanma imkânı bulabilir. Farklı alanlarda eser yazan insanlar, kitabının basılmasını daha sağlayamıyor. Ancak söz konusu Mevlâna olunca o kitabı yayınlıyorlar. Eksik ve üzerinde araştırma yapılmadan yayınlanan kitaplar zarar veriyor. Özellikle son 8-10 yılda Mevlâna için yayınlanan eserler geçtiğimiz 60-70 yılı içinde yayınlanan eserlerin 5 katına çıktı. İstatistikler bunu gösteriyor. Bunun sebebi belki de sema. İnsanlar semayı her platformda sürekli gündemde görünce Mevlâna'yı da okumak istiyorlar. Her ne kadar Mevlâna, demek sadece sema demek değilse de en büyük önemi insanları Mevlâna'ya yönlendiriyor olması. Bu ilgiyi gören yazarlar da hemen Mevlâna hakkında eserler ortaya koyuyor.
Burada ben bir özeleştiri yapmak istiyorum. Kendi elimizde olan Mevlâna Hazretleri'ni Avrupalı insanların ilgi göstermesi sonucu daha fazla öğrenme ihtiyacına gittik. Avrupalı insan buralara kadar gelip Mevlâna'yı ziyaret ediyor, diye biz de bu amaçla Mevlâna'yı anlamaya yöneldik. Avrupa 16. yüzyıldan beri Mevlâna'yı tanıyor ancak son 10 yılda Mevlâna daha fazla ilgi göstermesiyle, biz de Mevlâna'ya yöneldik. Dediğim gibi, Mevlâna'yı okumayı isteme insanlarda genellikle semanın etkisiyle olmuştur. Hz. Mevlâna demek sadece sema demek değildir. Sema o derin anlamlarıyla Mevlâna anlayışının sadece bir film afişi gibidir.
Mevlâna Hazretleri hakkında yayınlanan eksik ve doğru olmayan eserlere gelirsek bu durum olumsuz sonuçlar doğruyor. İnsanlar Mevlâna'yı anlamaya yöneldiği için Mevlâna ile ilgili nerde bir eser görse, kimin elinden çıktığına bakmadan alıp okumak istiyor. Yayınevleri de insanların bu yöneliminden dolayı kapaklarını ilgi çekici şekilde yaparak satmaya çalışıyor. Mevlâna konusunda uzman ve araştırma yapmış kişilerin elinden yazılmış eserlere rağbet gösterilmesi daha doğru olacaktır. Ancak her şeye rağmen Mevlâna'yı olumsuz anlamda eleştirmeyen ve yanlı bir şekilde yazılmamış tüm eserler insanlarda çok az da olsa Mevlâna hakkında olumlu katkı verecektir. Bu katkı bir ekmeğin tamamı olmayacak belki ama bir ekmek kırıntısı olacaktır. Mevlâna'yı anlamak isteyen insanlar eser almadan önce kendileri de araştırma yaparak güvenilir, alanında uzman kişilerin eserlerini almaları kendileri açısından çok iyi olacaktır.
* Mevlâna hakkında yanlış bilgileri barındıran eserler insanlarda yavan bir Mevlâna figürü oluşturmaz mı? Bu durumu önlemek için neler yapılmalıdır?
- Biz Enstitü olarak bu tarz eserlerin hepsini temin edip araştırıyoruz. Mümkün olduğunca hızlıca bakarak inceleyip bu eserler hakkında bilgi veriyoruz. Ancak bu durumdan kaçınılmaz. Mevlâna'ya bu kadar çok ilgi olduğunu gören eli kalem tutan her insan Mevlâna konusunda bir şeyler yazmak istiyor ve zaten yapıyorlar. Bu Osmanlı döneminde de böyle olmuş. Mevlâna ve Mevleviliğin gördüğü ilgiden dolayı hattatlar, müntensihler ve şarihler yani kitaplara açıklama yazan kişiler Mevlâna hakkında bir şeyler yazma telaşında olmuşlar. Bu durumun iki açıklaması vardır. Birincisi Mevlâna hakkında bir şeyler yazan insanların Mevlâna'ya olan sevgilerini dışa vurmak, ya da şöhret olma için başvurulan durumdur diyebiliriz. İnsanlar hattat olarak tanınayım diye eserler ortaya koymuşlar. Osmanlıca Mevlâna ile ilgili binlerce yazma eserler mevcut. Günümüzde de eli kalem tutun insanlar buna başvuruyor. Biz enstitü olarak isteğimiz, Mevlâna hakkında yazılan eserlerin en azından insanları yanlış yönlendirmemesi, Mevlâna hakkında olumsuz fikirlere sahip olmamasıdır. Burada okuyan insanlara çok iş düşüyor. Yukarıda da belirttiğim gibi uzman yazarların eserlerini okumalarını tavsiye ediyoruz.
'GÖNÜL AÇLIĞINI HİSSEDEN KİŞİ MEVLÂNA'YA YÖNELİYOR'
* Günümüz insanı Mevlâna Hazretlerini çok seviyor ve değer gösteriyor. Ancak Mevlâna Hazretlerine olan bu sevgimiz eserlerini okumamızı sağlamıyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Çok doğru bir tespit. Son zamanlarda olumlu bir gelişme göstermeye başladı. Mevlâna denince aklımıza sema, Mevlâna hakkında birkaç söz ve Mevlâna'nın yedi öğüdü geliyor. Burada belirtmeliyim. Yedi öğüt Mevlâna'nın eserinin bir yerinde “bu yedi öğüdüm” diye bir yazısı yok. Burada şöyle bir durum da var. Biz Mevlâna hakkında şu eseri oku diyemeyiz. Gönül açlığını hisseden bir kişi Mevlâna gibi hazretlere yönelmesiyle Mevlâna'nın eserini okuyacaktır. Tabi burada şunu da belirteyim ki, her insanın açlığı farklı olabileceği için Mevlâna’da aradığı şey de farklı olacaktır. Yine bazı insanlar Mevlâna hakkında bir satır okur ve açlığını giderir. Diğer bir kişi, ciltlerle Mevlâna'nın eserini okur ama açlığını gideremez.  Herkesin Mevlâna okuması farklıdır. Bunu eleştirmemiz mümkün değil. Mevlâna'nın eserleri günümüz Türkçesi'ne çevrilmiş. Bu konuda isteyen insanlar Mevlâna'nın eserlerine çok kolay ulaşabilir. Mevlâna Hazretleri'nin eserleri aslından okunmalı. Ancak halkımız fazla okumuyor. Burada da malumunuzdur insanlarımızın okuma kültürü maalesef çok az. Mevlâna'yı merak eden onu araştıran insanlar bir şekilde Mevlâna'nın eserleriyle buluşuyor.
* İnsanlar tarafından çok ilgi gören Mevlâna Hazretleri'nin ticari gözle bakılarak; Mevlâna şekeri, Mevlâna böreği ve dükkan yerlerine Mevlâna isminin verilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Öncelikle şunu bilmeliyiz; her ülkenin veya şehrin tanınmış özelliğini sunmak için ticareti yapılıyor. Mesela Paris'e gidelim Eyfel Kulesi'nin minyatürünü, biblosunu yaparak insanlara satarlar. Bu bir gerçek ama, Mevlâna Hazretleri'ni bunlardan ayırmamız gerekiyor. Biz Mevlâna'yı tabi ki tanıtmalıyız. Ama bu tanıtım ve tanıtmaya çalışma sadece figürlerle veya tablolarla olmamalıdır. Mevlâna Hazretleri'nin fikirlerini önce biz anlayarak sonra bu fikirlerin ticaretini yapmalıyız. Mevlâna ile ilgili bibloların yapılmasını ve satılmasını önlemek zor ve bunu önlemek yerine söylediğim gibi önce Mevlâna'nın fikirlerinin ticaretini yapmalıyız. Kendimizi bu konuda Konyalılar olarak sorumlu hissederek çalışmalıyız. Ayrıca artık şu gelişigüzel dükkânlara, berbere, kasaba, markete, lokantaya “Mevlâna” gibi, “Şems” gibi, “Mesnevî” gibi, “Semazen” gibi adları vermeyi bırakalım, çok basitleştiriyor bu, o dünyaya malolmuş büyük düşünürü. Yıllardır bunu söylüyoruz, ama maalesef bu konuda bir tedbir alınmadığı gibi günden güne de çoğalıyor.
'MEVLÂNA'NIN ESERLERİ FARKLI EKMEKLERİN PİŞİRİLDİĞİ FIRINDIR'
* Biraz önce 7 öğüdün Mevlâna'nın olmadığını söylediniz. Peki bu öğütler ne amaçla kim tarafından oluşturuldu?
- Söylediğim gibi Hz. Mevlâna'nın eserlerinde bu benim 7 öğüdüm diye bir yazı yok. Mevlâna'nın eserlerinde çok farklı fikirler var. Yani her alanda yaşantımız için beyanlar, fikirler bulmak mümkün. İnsanların; eşleriyle, çevresiyle ilişkileri, öğretmen öğrenci iletişimi, hatta sakalın boyuyla ilgili bile bilgiler var. Bu kadar kapsamlı eserler meydana getirdiği için biz insanlar bunu okurken eserin bir satırından slogan yapma yoluna gidiyoruz. Daha hızlı alınması ve öğrenmesi için Türk milleti olarak sloganlar oluşturuyoruz. Hatta bizim edebiyatımızın daha çok gelişme gösterdiği alanlar şifai edebiyat ve uzun anlamları kısaca beyan eden atasözleri edebiyatıdır. Biz bir şeyi uzun uzun okuma yerine onu bir kaç sözle özetleyerek onu ezberlemeye gitmişiz. Bu nedenle Mevlâna'nın eserlerini tamamını okumak yerine onu sloganlar eşliğinde öğrenme yolunu seçmişiz. Bu sloganlarda doğru olanlar da var yanlış olanlar da. Mesela Mevlâna hakkında herkesin bildiği; 'Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün' sözü. Mevlâna Hazretleri direk olarak hiç bir eserinde söylememiştir. Bu söz Mevlâna'nın yaşadığı bir olayda sarf ettiği sözlerden meydana getirilmiştir. 7 öğüt ismi ise Mevlâna'nın '7 Meclis' eseri var oradan esinlenerek verilmiş isim. Hatta bazı insanlar Mevlâna'nın 7 Meclis eserini 7 öğüt olarak biliyor. Mevlâna'nın söylediği denilen öğütler kötü de değil bunu belirtmeliyiz. 7 öğüt Mevlâna'nın fikirlerini yansıtan metinlerdir ve insanlara eğer iyi anlayıp uygulayabilirlerse son derece faydalı beyanlardır.
Yine özellikle sosyal paylaşım sitelerinde güzel bir sözle karşılaşan insanlar bunun Mevlâna'nın beyanıymış gibi altına Mevlâna'nın ismini yazıyor. Bu sözlerin çoğu Mevlâna'nın değil. Bunun sebebi de bana göre insanlar böyle güzel bir sözü Mevlâna söylemiştir diye düşünüyor. Aslında bir anlamda yapılan şey güzeldir. Bunun bir diğer nedeni de mesela her güzel fıkrayı Temel ve Dursun'a atfederek anlatırız. Mevlâna için yapılanlarda bunun gibi bir şey. Bilimsel anlamda yapılan yanlış. Ancak bilimsel olarak sosyal sitelerde geçen sözler Mevlâna'nın değildir. Böyle güzel ancak Mevlâna'nın olmayan cümlelerle karşılaşınca güzel bir şekilde gülümsüyorum. Her şeye rağmen bu şimdi güzel olabilir ancak gelecekte bu yanlış sonuçlara sebep teşkil edebilir. Bunu yapan insanlara çağrımız Mevlâna'nın olmayan sözleri onunmuş gibi göstermesinler. Mevlâna'nın gerçek sözlerini alsınlar. Mevlâna'nın eserleri bana göre farklı ekmekler yapılan fırın gibi görüyorum. Orada insanlar ihtiyacı olan ekmeği alıp doyabilir. Bu fırın çok çeşitli. Herkesin Mevlâna'dan aynı şekilde etkilenmesini beklemek yanlış olur. Herkesin aynı ekmeği almasını beklemek yanlış olur.
'MEVLÂNA’NIN AYRILIK DERDİ İLE DERTLENEREK YARADAN’A ULAŞMA YOLUNU ARIYORUZ'
* Mevlâna Hazretleri'nin eserlerinde insanlara çok fazla ve sonsuz fikirler verdiğini söylediniz. Mevlâna uzmanı olarak Mevlâna'nın insanlara vermek istediği fikri veya mesajı özetleyecek olsanız neler söylersiniz?
- Aslında Mevlâna ben bir eser yazayım da insanlar bunu okusun, bundan ders alsın veya kendine ders çıkarsın telaşında olmamıştır. Hatta Mevlâna, Mesnevi adlı eserinin ilk 18 beyiti hariç eline kalem alıp bir yazı veya şiir yazmamıştır. Mevlâna aslında kendi derdindedir. Mevlâna bütün şiir ve eserlerini sokakta giderken, bir sohbet ortamında, bağda, bahçede söylediği sözlerdir. Mesnevi'nin katibi Çelebi Hüsameddin'dir. Çelebi Hüsameddin, Mevlâna'nın yanında olarak onun kalbine doğup dilinden çıkan sözlerini kayda geçirmiştir. Mevlâna kendi derdinden doğan eserlerle, onun Sevgili’den ayrılık derdi ile biz de dertlenerek yüce Yaradan’a ulaşma yolunu arıyoruz. Eserlerinde verdiği mesajlara gelirsek baştan beri vurguladığım gibi her insan Mevlâna'dan farklı bir şekilde açığını kapatacaktır. Bana göre bir sözü çok çekici ve mesaj olarak değerlendirilirken, bu başkasında aynı ilgiyi yaratmayabilir. Herkesin Mevlâna'nın eserlerini okuyarak kendine özgü mesajları alması da gayet doğaldır. Hani dediğim gibi, bu fırında çeşitli ekmekler var, her damak tadına uygun seçenekler var.
'İLK OLARAK FİHİ MAFİH’İ OKUYARAK BAŞLANMALI'
* Hiç Mevlâna hakkında bilgisi olmayan insanlar, Mevlâna'yı anlamak için nereden başlamalıdır. Bu konuda insanlara nasıl bir yol önerebilirsiniz?
- Öncelikle bir kişi hakkında bir şey öğrenmek istiyorsak o kişiye gitmeliyiz. Biri hakkında başkasından bilgi almak yerine o insana gitmeliyiz. Evet, bugün Mevlâna bedenen yaşamıyor, böyle bir seçenek söz konusu değil. O zaman,  Mevlâna'yı da anlama yolunda bizzat Mevlâna'nın eserlerini okumak gerekiyor. Yani Mevlâna ve eserleri hakkında yazılan eserler pınarın herhangi bir yerinden alınan sudur. Biz bunun yerine direk pınarın çıktığı yere gitmeliyiz. Bu da Mevlâna'nın eserlerini okumakla olacaktır. Mevlâna'nın herkes tarafından bilinen en meşhur eseri Mesnevi'dir. Ancak insanların Mevlâna'yı anlamak için öncelikle Mesnevi okuyarak başlamaları kendi açılarından etkili olmayabilir. Mesnevi ağır bir eserdir. Mesnevi'yi anlamak için belirli bir dini literatür ile tasavvufi bilgiye sahip olmak gerekiyor.  Bana göre Mevlâna'yı anlamaya öncelikle Fihi mafih adlı eserini okuyarak başlamalıyız. Bu eserden sonra Mesnevi'yi okursak Mevlâna’yı daha fazla anladığımızın farkına varırız. Mevlâna'nın tüm eserlerinin Türkçe çevirisi var. Tabi şunu da söylemek gerekir ki, insan dini ve tasavvufi alanda bilgisi olmadan da Mesnevi okusa belki çok belki az yine de kendine göre mesajlar çıkarabilir. Ama, Mevlâna’yı baş gözüyle değil, gönül gözüyle okumak şartıyla.
* Son olarak neler söylemek istersiniz hocam?
- İnsan eğer gönlüne bir gıda vermek istiyorsa, alır Mevlâna’yı okur. Herkes Mevlâna okuyor bir de ben okuyayım diye kendinde bir zorunluluk hissederse bir şeye ulaşamaz. İnsan kendinde önce Mevlâna’yı okumayı hissetmeli sonra yönelmelidir. Böyle olursa istediğini bulabilir, değilse, Mevlâna bu muymuş diye hayal kırıklığına da uğrayabilir. İnsan kendini anlamak istiyorsa, bu dünyaya niye gönderildim, burada ne yapıyorum, buradan gerçek âleme gidince buradaki yaptığım işlerin hesabını nasıl vereceğim, diye endişeleniyorsa ki endişelenmelidir, Mevlâna'ya yönelerek bu sorularının cevabına ulaşacaktır. Yoksa modaya uyup Mevlâna'nın eserlerini okumak kendisi için çok anlam ifade etmeyecektir.
Birde şunu vurgulamak istiyorum. Mevlâna yurtdışında yayınlanan bazı yaygın eserlerde dinler üstü bir değer gibi gösteriliyor. Bunlar bazen ülkemizde yayınlanan eserlere de sirayet edebiliyor. Bana göre, bu tarz eserlerin bizim korktuğumuz gibi belirli bir amacı yok. Paranoyak olmamalıyız. Hıristiyanlar ve Yahudiler kendi Peygamberlerini Mevlâna'da anladıklarını söyleyerek bu tür yayınlar yapıyorlar. Hatta Mevlâna'yı doğru şekilde okuyan bazı insanlar İslam'ın hak ve son din olduğunu anlayarak hidayete eriyorlar. Şunu mutlaka insanlar bilmelidir ki, Mevlâna'nın söylediği sözlerin ve eserlerinin tamamı Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şerif merkezlidir. Bunu Mevlâna Hazretleri de bizzat bir çok beyitinde bu şekilde beyan etmektedir. Mevlâna'yı Kur'an-ı Kerim ve sünnet yolu dışında değerlendirmek kesinlikle yanlış olacaktır. Hz. Mevlâna’nın eserleri bu ilahi pınardan doldurulup, pınarın aslına gücü yetip de varamayanlara sunulan arıduru tertemiz su gibidir.  

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.