Ladikli Ahmet Hoca,  ziyaretçi akınına uğruyor

Ladikli Ahmet Hoca, ziyaretçi akınına uğruyor

Konya'nın manevi mimarlarından Ladikli Ahmet Hoca'nın, Sarayönü'nün Ladik beldesinde bulunan mezarlığına ve buradaki tek odalı evine akın akın ziyaretçiler geliyor. Ladikli Ahmet Hoca için Türkiye'nin dört bir yanından vatandaşlar kafileler halinde Ladik'

Ladik beldesi sakinlerinden Mahmut Ağaoğlu, Ladikli Ahmet Hoca Efendi'yi anlattı. Kendisi 19 yaşındayken Ladikli Ahmet Hoca'nın hayatını kaybettiğini dile getiren Mahmut Ağaoğlu, “Rahmetli hocamız, çok iyi, veli bir insandı. O zamanlar yapılacak her işte kendisine danışılırdı. Keramet sahibi bir insandı. Geçimini çoban olarak sağlardı. Burada sadece kendisinin kabiri bulunuyor. Ailesinin kabri burada değil. Bizim gençlik dönemimizdi. Bizi sürekli sohbetlere çağırır ama biz hep kaçardık. Son görüşmem bir bayram gününde oldu. O zamanlar kıymetini anlayamamışız, öldükten sonra ne kadar değerli bir insan olduğunun farkına vardık. Şimdi her ölüm yıldönümünde çobanlık yaptığı bahçede toplanıp onu anıyoruz. Dualar ediyor, Kur'an-ı Kerim okuyoruz. Allah rahmet eylesin” dedi.

LADİKLİ AHMET HOCA KİMDİR?

1888 yılında Konya’nın Sarayönü ilçesine bağlı, Lâdik (Halıcı) kasabasında doğdu. Babasının adı Mehmet, annesinin adı Emine'dir. Yusuflar Sülâlesi'ndendir. Üç erkek, bir kız olmak üzere, dört kardeştir. Yıllarca çobanlık yaptığından dolayı, muhitinde, ‘Çoban Mehmet’ olarak tanındı. Sonradan Elma soyadını aldı.

Manevi bir yolla kendisine Hüdâî adı verildi:

Ol Mevla’m koymuştur Hüdâî adım

Melekler ederler gökte feryadım

Mevla’mın aşkından almışım tadım

Yansa da ayrılmaz haktan Hüdâî

Ladikli Ahamet Ağa, Hatice Hanım'la evlendi. İkisi erkek, dördü kız olmak üzere, altı çocuğu vardır.

Askerliği

26 sene askerlik yapan bir İstiklal Savaşı gazisidir. Kanal Harekâtı'nda İngilizlere karşı savaşırken, sağ omzundan hilal şeklinde yaralandı. En yakın dört arkadaşının kahramanlıklarını ve şehit düştüklerini, yaralı bir vaziyette seyretti. Sonra oraları düşman istila etti. Düşman askerleri, yaralı askerlerimizi ‘ölmeyen kalmasın’ diyerek süngüledi. Bu esnada başını bir şehidin kolunun altına soktu. Düşmanlar hiç diri asker kalmadı diyerek uzaklaştı.

Askerlik Sonrası

Vatanın kurtuluşundan sonra askerden bir gazi olarak memleketi Lâdik’e döndü. Vefatına kadar burada örnek bir şahsiyet olarak yaşadı. Hayvancılık ve tarımla geçimini sağladı.

Zamanının çoğunu odasına gelen misafirleriyle sohbet ederek geçirdi. İnsanları iyiliğe ve hayra davet etti. Sohbetine katılan hiç kimseyi eli ve gönlü boş çevirmedi. Boş kaldığı zamanlarda dağlarda çobanlık yaptı. Tarla ve bahçelerini ekip biçmekle meşgul oldu. 8 Haziran 1969 tarihinde vefat etti. Kabri, Lâdik Kasabası mezarlığındadır.

HABER MERKEZİ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.