Konya halkı 1971’in soğuğunu unutamadı

Konya halkı 1971’in soğuğunu unutamadı

Artık eski kışlar yok diyenlerden ‘unutamadık kışları’ dinledik. Yakın tarihte en sert kışı 1971’de yaşayan Konya, o soğuğu ve verdiği kayıpları unutamıyor

Yaşlılar kış ayı geldiği zaman ‘Artık kış felan yaşanmıyor’ diyor. Anılarda karın metrelerce olduğu bazen bir yere gidilmesi gerektiğinde kar tünellerinden geçildiği anlatılır. Kar ve tipiden dolayı insanların evlerinden çıkamadığı, tipiden dolayı mahsur kalan insanların yaşamlarını yitirdiği dönemlerden, umutla kar beklediğimiz bir döneme geldik. Konya’da en sert geçen kışları sorduğumuzda ‘Koca kar’ yağan yıl olarak hafızalarda yer edinen ve 1944 yılında olduğu söylenen yağış ve tipinin ön plana çıktığını gördük. 1954 yılında yine sert bir kış yaşayan Konya halkı, 1971 yılının Mart ayında ‘yaz geldi’ derken karşılaştığı kar yağışı ve fırtına nedeniyle pek çok sıkıntı ile karşılaştı. Çok sayıda vatandaş soğuktan donarak yaşamını yitirirken bazı köylüler tarlada ekin sularken mahsur kalıp 2 gün kurtarılmayı bekledi. Çalışanlar işyerlerine gidemedi…

13-4nail-bulbul.jpg

İNSANLAR SOKAĞA ÇIKAMIYORDU

Gazeteci-Yazar Nail Bülbül (78), 1942 ve 1946 yıllarında yağan karın çok fazla olmasından dolayı halkın bir şeyi tarif ederken, “Koca kar yağdığı yıl” dediğini hatırlatarak, “14 Mart 1971 Cumartesi günü ikindin üzeri bir kar fırtınası başlamış, insanlar adeta sokağa çıkamaz hale gelmişti. Esnaf evine güçlükle dönebilmişti. Yeni Konya Gazetesi’nden çıkıp evime dönerken soğuktan otomobillerin stop ettiğini ve insanların arabalarını Alaaddin Caddesi’ne park edip evlerine gittiğine şahit olmuştum” dedi. Soğuk ve tipi sebebiyle o yıl kenar semtlerde ve köylerde 10’dan fazla kişinin can verdiğini ifade eden Bülbül, şöyle konuştu: “Evler toprak damlı olduğu için sabah erkenden damdaki karlar kürünürdü. Bu sebeple yolda 1 metreden fazla kar birikir, karşı kaldırımdaki bir çocuğun anca kafasını görebilirdik. Eskiden havalar da çok soğuk olurdu. Çok değil 25-30 yıl kadar önce gece sıcaklığının eksi 25’e düştüğünü bilirim. 1950’ye kadar Topraklık’ta çeşmesi olan ev yoktu. Sabah erkekler çarşıya gidince kadınlar Koyunoğlu Müzesi’nin karşısındaki çeşmeden su taşırlardı. Kısıtlı imkanlara rağmen halk halinden memnundu. Kış geceleri uzun olduğu için komşuluk ilişkileri daha yoğundu. Odun sobalarının ısıttığı odalarda insanlar gaz lambası ışığında işlerini görürdü.”

13-5suleyman-sen.jpg

MART AYINDA ZORLU KIŞ

Konya’nın en soğuk kışlarından birinde Krom Magnezit Fabrikası çalışanı olan ve şu an Otobüs Şoförü emeklisi olan Şatırlı Süleyman Şen (72), “En sert kışın 1944’te olduğunu anlatırdı büyüklerimiz. Adına ‘Koca kar’ denirdi. Daha sonra benim gördüğüm 1954 yılında yine zorlu bir kış yaşandı. O zaman bizim koyunlarımız kırıldı. Bizim hatırlayabildiğimiz en sert, fırtınalı kış 1971 yılının Mart ayında olmuştu” dedi.  Eski kışlarda kar yağdıktan sonra kar temizleme mesaisinin başladığını belirten Şen, şöyle konuştu: “Sabah uyandığımızda 2 metre yükseklikteki hayat (bahçe) duvarlarına kadar ulaşan kar yığınlarını görürdük. O kadar büyük kar yağmazdı fakat tipiden duvar önlerine yığılırdı. Başta hayattan kapıya kadar bir yol açar, sonra da tünel gibi kapının önünü temizlerdik. Akabinde damlar kürünürdü. Herkes damlara çıkardı. Kar erimeye başladığı zaman yuvaklarla dam pekiştirilirdi. Bu sayede akması önlenirdi. 3-5 sene ara ile Yazır’dan kırmızı toprak getirilir, dama serildikten sonra o orada beton gibi olurdu.”

ÖLÜMLER OLDU, İNSANLAR İŞE GİDEMEDİ

Hatırlayabildiği en sert ve fırtınalı kışın 1971 yılının Mart ayında olduğunu ifade eden Süleyman Şen, konuşmasına şöyle devam etti: “Yaz geldi deniliyordu, köylü kırda nadastaydı. 12 Mart Muhtırası’ndan hemen önceydi. İkindin vakitlerinden sonra bir tipi başladı, iki gün kırda yatan oldu. Bir akrabam kıraç tarlada ekin sularken yakalanmış bu fırtınaya. Motor arabasının altına sığınmış, çadırı arabanın üzerine çekerek üzerlerini örtmüşler. 2 gün orada mahsur kalmışlar. Aramaya gelenler tümseği fark ederek kurtarmışlar. Çok sayıda mal telef oldu. Avcılar öldü. Lerande’de çimento satan babam yaya olarak ablama doğru giderken tipiden yolunu kaybetmiş, sonra bir evden görmüşler ve bir gece orada misafir olmuş. O dönem ben Sümerbank’a bağlı olan Krom Magnezit Fabrikası’nda çalışıyordum, vardiyamız bitti diğer vardiyayı bekliyoruz. Gelmeyecekler diye haber geldi. Fırınlarda çalışıyorduk, sabaha kadar vardiyamız devam etti. Sabah askeriyeden geldiler, iki askerin yanına bir sivil vererek kaybolanları aramaya çıktılar. Hatıp yolunda küllüklük mevkiinde bir han vardı. Orada bu askerler iki tane ceset bulmuştu. Soğuktan oraya sığınmışlar fakat birbirlerine sarılmış halde donmuşlar.”

HÂLİD ŞEN / MERHABA ŞEHİR

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum