Kış Hastalıklarından Korunma Yolları ve Bitki Çayları

Kış Hastalıklarından Korunma Yolları ve Bitki Çayları

Kış mevsimine girdiğimiz bu günlerde, bizleri yatağa mahkum eden grip ve soğuk algınlığı hakkında evde neler yapabiliriz?

Kış mevsimine girdiğimiz bu günlerde, bizleri yatağa mahkum eden grip ve soğuk algınlığı hakkında evde neler yapabiliriz?

Bu hastalıkları en kısa zamanda ve rahat olarak nasıl atlatabiliriz? Bu sorulara cevap bulmak için Konya Hayat Eczanesi sahibi Eczacı Osman Nuri Özbilgiç ile sohbet ettik. Öncelikle Osman Bey’in kendisini tanıtmasını istedik.  
 
Osman bey kendisini kısaca şu şekilde tanıttı: “1958 Ordu doğumluyum. Marmara Üniversitesi eczacılık Fakültesi’nden 1980 yılında mezun oldum. On altı yıl Zonguldak, 3 yıl Ankara’da eczacılık yaptım. 1999 Yılında itibaren de Konya’da eczacı olarak çalışmaktayım.”
Osman Bey’e “Girip nasıl bir hastalıktır?” diye sorduğumuzda, şu cevabı verdi: Öncelikle grip ile soğuk algınlığı hastalıklarının birbirinden farklı olduğunu, halkın genellikle bu iki hastalığı karıştırdığını, soğuk algınlığını grip olarak algıladığından bahsetti. Gribin soğuk algınlığından farklı olarak, 38-39 derece yüksek ateş, üşüme, terleme ve titreme, vücutta kırgınlık, sırtta, kollarda, bacaklarda ve başta oluşan şiddetli ağrılarla seyreden viral bir hastalık olduğunu belirtti. Soğuk algınlığında öksürüğün çok şiddetli olduğunu, gripte ise nadiren görüldüğünü söyledi. Gripte, soğuk algınlığından farklı olarak burun tıkanıklığı ve geniz akıntısının görülmediğini, ifade etti. İnfulanza A, İnfulanza B ve İnfulanza C gibi virüslerin bulaştırdığını, havada 3-4 saat canlı olarak kalabilen çok güçlü bir virüs olduğunu sözlerine ekledi.
Soğuk algınlığında ise burun tıkanıklığı ve geniz akıntısı gözlemlendiğini, ateş fazla yükselmeden, hafif kırgınlık, hapşırma gibi belirtilerle kendini gösteren; çok halsizliğe yol açmadan ayakta geçiştirilebilen bir hastalık olduğunu belirtti. Gripte ise mutlaka yatak istirahatının gerekli olduğunu, gelişi güzel antibiyotik kullanılmamasını, ilerleyen safhalarda mutlaka doktora gidilmesi gerektiğini belirtti.
Hastalıktan nasıl korunabiliriz? sorusu üzerine; öncelikle kış aylarında vücudun direncinin çok düştüğünü ve hastalıklara çok çabuk maruz kaldığını belirtti. Hastalığa yakalanmadan önce korunma amaçlı tedavinin çok etkili olduğunu söyleyen Osman Bey, vücudun direncini arttırmak için dengeli bir beslenme programı önerdi. C vitamininin tedavi edici özelliği olmayıp, koruyucu özelliği olduğunu vurgulayan Osman Bey, her sabah sıkılmış bir greyfurttun, C vitamini bakımından çok zengin olduğunu; bunun yanında A, B kompleks vitaminlerini, çinko  bakır ve mineral ihtiva eden yiyeceklerin de tüketilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Osman Bey, soğuk ve kuru hava nedeniyle vücut direncinin çok düştüğünü, bağışıklık sisteminin de zayıflamasıyla birlikte grip ve soğuk algınlığı gibi pek çok hastalıklara daha açık hale geldiğini belirtti. Kışın ara sıra yüzünü gösteren güneşten etkili bir şekilde faydalanmamız gerektiğini söyledi.
Kışın genellikle ihmal ettiğimiz bir noktaya da değinen Osman Bey, odalarımızı sık sık havalandırmamız gerektiğini vurguladı. Bir gripli hastanın hapşırdığında, 5 saat havada grip virüsünün canlı kalabildiğini, odayı havalandırmakla bu mikrobun dışarıya atılabileceğini, temiz havanın içeri dolmasıyla birlikte hastanın tedavisinin daha kolay olabileceğini ve diğer hastalara bulaşmasının önünün alınabileceğini söyledi.
Yine odanın havasının da nemli tutulmasını öneren Osman Bey, nemli havanın ağız ve boğaz kuruluğunun giderilmesine, kuru öksürüğün daha rahat çıkartılmasına yardımcı olabileceğini belirtti. Sobanın ya da kaloriferin üzerine serilecek bir ıslak havlu veya bezin, bu işi rahatlıkla yaptığını belirtti.
Odaya serilen çamaşırın da havayı nemlendirdiği, ancak bunların direk kalorifer üzerine değil de bir çamaşırlık üzerine serilmesinin daha uygun olacağını belirten Osman Bey, hızlı kurumayla birlikte çamaşırda kalan deterjan kalıntıların havayla temasında alerjik reaksiyonlara sebep olabileceğini belitti.
Osman Bey, gripli hastalarda kullanılan antibiyotiklerin, gribin tedavisinden çok grip sonrası oluşabilecek boğaz iltihabı, tonsilit, zatürre gibi hastalıkları önlemeye yönelik olduğunu, antibiyotiklerin gripte hiçbir faydasının olmadığını, bunun için bilinçsiz antibiyotik kullanılmanın sakıncalı olduğunu belirtti.
“Hastalığı rahat atlatmak için evde neler yapabiliriz?”diye bir soru yöneltince şöyle cevapladı:
“Öncelikle çayların nasıl hazırlanması gerektiğini belirtmeliyiz. Bitkinin nasıl toplanıp kurutulduğuna bakmalıyız. İkindi vakti, üç ya da dört saat içinde toplanan ve kurutulan yapraklar çok etkilidir. Bunun haricinde günün diğer saatlerinde toplanıp kurutulan bitki ve çiçeklerin pek faydası yoktur” diyen Osman Bey, bitkilerin kaynatılması olayına da dikkat çekti. Meselâ, grip, soğuk algınlığı ve daha çok  mide rahatsızlıklarında çok etkili olan nane yaprağının mutlaka kaynatılması gerekir. Nane yapraklarının üzerinden sıcak su geçirilmesinin, hiçbir faydası yoktur.
Osman Bey, gribe karşı çok etkili bir çay olan ıhlamurun ise kaynatılması çok sakıncalıdır. Nane yaprakları gibi kaynatılırsa, kırmızıya yakın bir renk alır ve bütün vitamin değeri yüksek ısı nedeniyle yok olur. Ihlamur, gribe karşı faydalı olabilmesi için bir süzgecin içine konur ve üzerinden sıcak su gezdirilerek yapılır.
Açık sarı renginde olan bir ıhlamur çayı, boğazı yumuşatır ve boğazda biriken balgamın öksürük yardımıyla  daha kolay dışarı atılmasını sağlar,dedi.
Şiddetli öksürükleri, öksürük krizlerini nasıl yok edebiliriz? diye, Osman Bey’e bir soru daha yönelttim.
Osman Bey bu soruyu şöyle cevapladı: Öncelikle öksürüğün seyrine bakılmalı. Hafif, insanın boğazını gıcık eden bir öksürük ise, balgam söktürücüler kullanılmalı, fakat hasta öksürükten nefes alamaz duruma geliyorsa doktor kontrolünde antitussif denilen öksürüğü kesen ilaçlar kullanılmalıdır, dedi.
Osman Bey’e, çayları karıştırarak mı hazırlayalım, yoksa tek tek mi hazırlamalıyız?, diye bir soru yönelttim. Cevaben dedi ki: “Tek tek hazırlamakta fayda var. Mesela nane, ile ıhlamuru karıştıramazsınız. Çünkü nanenin yapraklarını kaynatmadan istenilen sonucu elde edemezsiniz. Ihlamuru ise kaynatmamanız gerekir, sıcak suyun altından geçirerek elde edilen bir çay hastalığın giderilmesinde etkili olur; aksi taktirde hiçbir etkisi olamaz, dedi.
Yine Osman Bey’e, “Hazırladığımız çayları nasıl tüketmeliyiz? Artan bir çayı, ertesi gün içebilir miyiz?” diye, bir soru daha sordum.
Osman Bey, bu soruyu şöyle cevapladı: Öncelikle hazırlanan çaylar sıcakken, taze olarak tüketilmeli. Artan çay kesin olarak tekrar kullanılmamalı. Aksi taktirde çayın dibinde oluşan tortular, insan sağlığına zarar verir, dedi.
“Sayın Hocam, biz vur diye öldürüyoruz. Bu çaylardan günde ne kadar tüketmeliyiz? diye bir soru daha yönelttim.
Osman Bey güldü ve şöyle cevapladı: Sünnete uymalıyız, orta yolu bulmalıyız. Günde bir-iki çay bardağı kadar içilmeli.
Peki bu çaylardan bebeklere de kullanabilir miyiz?, deyince; “İki yaşın altındaki bebeklerde kullanılmaz. İki yaşından büyük bebeklerde uygulanır.
Gribin ve soğuk algınlığının atlatılmasında burun tıkanıklığının giderilmesine de değinen Osman Bey, burun damlalarının 5 günden fazla kullanılmaması gerektiğine de dikkat çekti. Beş günden fazla kullanılan burun damlalarının, hastalığı yenilediğini ve burun damlasına muhtaç bir yaşamaya mahkum ettiğini vurguladı. Eğer burun tıkanıklığı devam ediyorsa bir hafta ara verip tekrar bir beş gün daha burun damlasının kullanılabileceğini sözlerine ekledi.
Osman Bey’e, “Diyelim ki hafta sonuna denk geldi. Burun damlası alamadık. Bebeğimiz de burnundan nefes alamadığı için sürekli ağlıyor. Evde bir burun damlası hazırlayamaz mıyız?” diye bir soru yöneltim.
Osman Bey bu soru şöyle cevapladı: Burun damlaları birer serum fizyolojiktir. Göz yaşının tadına bakarak evde bir serum fizyolojik hazırlayabiliriz. Bir büyük şişeye bir çay kaşığı silme tuz bu oranı verir. Bir büyük şişeye kaynatılıp soğutulmuş suya, bir çay kaşığı silme tuz ilave ederek çalkalarız. Biraz bekler tekrar çalkalarız. Serum fizyolojiniz hazırdır, dedi.
Konular tek tek aklıma geliyor. Osman Bey’e bir de aşı meselesini sordum: “Osman Bey, grip aşısı hastalığın önlenmesinde tek bir mikroba karşı mı etkili yoksa birden fazla mikroba karşı mı etkili?”
Osman Bey, Dünya sağlık Örgütünün her yıl düzenli toplantılar yaptığını, o yıl salgın yapması muhtemel virüs türlerini belirleyerek, bunlara karşı etkili olacak şekilde aşılar hazırlandığını, belirtti.
Peki Osman Bey, herkes aşı olmalı mı? diye bir soru daha yönelttim.
Osman gülerek cevapladı: grip aşısı, net etkili ya da etkisiz diyemiyoruz. Etkili diyenler var. Etkisiz diyenler var. Aşı, şüphesiz gribe karşı etkili, ancak herkes aşı olmalı mı. Hayır, özellikle risk altında olanlar aşı olmalı. Kalp, şeker, astım, bronşit, toplu iş yerlerinde çalışanlar, okul, kreş, hastane gibi gribin yaygın olarak seyredebileceği ortamlarda bulunanlar aşı olmalıdırlar. Sadece grip değil salgın ve öldürücü olan hastalıklarda da aşı tavsiye edilebilir. (Hepatit gibi) Yumurtaya karşı alerjisi olanlar kesinlikle aşı olmamalı diye de sözlerine ekleme yapmayı unutmadı.
Hayat eczanesinin sahibi, Osman Nuri Özbilgiç Bey’e vermiş olduğu bu değerli bilgilerden dolayı çok teşekkür eder, meslek hayatında başarılar, sağlıklı huzur dolu mutlu günler geçirmesini dilerim.
Özetle, soğuk havalarda üşütüp hasta olmamak için hava şartlarına uygun kıyafetleri seçmeli, odalarımızı sık sık havalandırmalı ve nemli tutmalı ve beslenmemize dikkat etmeliyiz. Vücut direncimizi arttıracak yiyecek ve içecekleri tercih etmeliyiz. Bu mevsimde tokalaşmaktan özellikle de öpüşmekten kaçınmalıyız. Hasta olanlara acil şifalar diler, herkesin sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir hayat sürmesini temenni ederim.
 
ANUŞ GÖKCE
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.