Kendi yorgun, yükü ağır

Kendi yorgun, yükü ağır

İnsanlarda olduğu gibi metallerde de zaman geçtikçe bir yorgunluk olur diyen Yrd. Doç. Dr. Mete Kalyoncu, mevcut tramvayların ekonomik ve teknolojik ömrünün bittiğini kaydetti.

KONYA’NIN ÖNEMLİ BİR SORUNU ULAŞIM
Konya’nın son yıllarda en önemli konusunu şehir içi ulaşım oluşturuyor. İnsanların sık sık eleştirmesine rağmen Konya Büyükşehir Belediyesi’nin bu konuda hiçbir yeni çalışma yapmaması tepkiyle karşılanıyor. Bu kapsamda Konya Makine Mühendisleri Odası Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mete Kalyoncu ile Konya’nın ulaşımının çözülmesine ışık tutabilecek alternatif yolları konuştuk.

“TRAMVAYLAR ARTIK ÖMÜRÜNÜ TAMAMLADI”
Tramvaylarda metal yorgunluğun olduğunu ifade eden Kalyoncu, “İnsanlarda olduğu gibi metallerde de zaman geçtikçe bir yorgunluk olur. Daha önceden taşıyabileceği yükü taşıyamaz konuma gelir. Böyle olunca istediğiniz kadar tramvayların bakımını yapın olmaz. Tramvayların Ekonomik ömrü bittiği gibi teknolojik ömrü de bitti. Tramvay için alternatif çözümler bulunmalı” dedi.

“YANLIŞ YAPILAN İŞLERİ DESTEKLEMEDİK”
Kalyoncu, geçmişten bugüne hiçbir zaman yerel yöneticilerle bir sıkıntılarının olmadığını fakat belediyelerinde körü körüne yaptığı işleri hiçbir zaman desteklemediklerini kaydetti. Üstgeçitlerin ise daha çok kullanılması için yürüyen merdivenlerle donatılması gerektiğini aktaran Kalyoncu, soba zehirlenmeleri konusunda da insanları bir kez daha uyardı.

HASAN AYHAN / HAFTANIN SÖYLEŞİSİ

***
Konya’nın son yıllarda en önemli konusunu şehir içi ulaşım oluşturuyor. Şehir içi ulaşımda en temel sorun ise sürekli arızalarla gündeme gelen tramvaylar. İnsanların sık sık eleştirmesine rağmen Konya Büyükşehir Belediyesi’nin bu konuda hiçbir yeni çalışma yapmaması tepkiyle karşılanıyor. Bu kapsamda Mühendislik Mimarlık Fakültesi Makina Teorisi ve Dinamiği Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Konya Makine Mühendisleri Odası Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mete Kalyoncu ile Konya’nın ulaşımının çözülmesine ışık tutabilecek alternatif yolları konuştuk. Makine Mühendisleri Odası’nın yeni binasından yerel yöneticilerle ilişkilerine, Konya’nın ulaşım sorunundan enerji tasarrufu ve soba zehirlenmelerine kadar birçok konuyu konuştuk. Makine Mühendisleri Odası olarak  yerel yöneticilerle bir sıkıntıların olmadığını fakat belediyelerin de körü körüne yaptığı işleri hiçbir zaman desteklemediklerini anlatan Kalyoncu, alanlarıyla ilgili yanlış gördükleri her konuda  açıklama yaptıklarını söyledi. “Tramvaylar artık bir metal yorgunluğu var. Ekonomik ömrü bittiği gibi teknolojik ömrü de bitti” diyen Kalyoncu, mevcut tramvaylar yenilenmeyecekse alternatif çözüm yollarının bulunması gerektiğini kaydetti. Kalyoncu, üstgeçitlerin de daha fazla kullanılması için yürüyen merdiven ile donatılması gerektiğini de aktardı.

***

Yrd. Doç. Dr. Mete Kalyoncu kimdir?
Kendisini öğretim üyesi, oda başkanı, sanayiyle içli dışlı çalışan bir bilim insanı olarak anlatan Yrd. Doç. Dr. Mete Kalyoncu, 1970 Nevşehir doğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini Nevşehir’de tamamladı. 1986 yılında Selçuk Üniversitesi Makina Mühendisliği Bölümünü kazandı. 1990 yılında fakülte birincisi olarak okulu bitirdi. Mezuniyetten sonra eğitimine asistan olarak devam etti. 1993 yılında Yüksek Lisansını, 1998 yılında doktorasını tamamladı. 70 civarında ulusal ve uluslar arası yayına sahip. Doğalgaz konusuyla ilgili yayınlanmış bir kitabı var. İngiltere’de bir yıl Ar-Ge merkezinde akademik çalışma yaptı. Çok sayıda bilimsel projenin yürütücülüğünü üstlendi. Mekanik Titreşimler, Sistem Dinamiği, Otomatik Kontrol, Robotik, Mekanizmalar, Makina Dinamiği gibi konularda çalışma yürütüyor. Karaman Makina Mühendisleri Odası’nın yapılandırılmasında ve kurulmasında önemli etken oldu. Makina Mühendisleri Odasında 4 yıl yönetim kurulu üyeliği, 4 yıl genel sekreterlik yaptı. 5 yıldır oda başkanlığı görevini yürütüyor. Evli ve iki çocuk sahibidir.

* Makina Mühendisleri Odası, modern bir binaya kavuştu. Gerek iç gerekse dış mimarisi açısından diğer odalara da örnek olan yeni binanızı yapmayı nasıl düşündünüz?
— Bu binayı yapmayı çok önceden beri düşünüyorduk. Hedefimiz ilk önce bu kadar büyük bir bina yapmak değildi. Çünkü ciddi bir külfeti var bu binanın. Birde büyük bir oda binası yapıyorsanız bu binanın da çalışması gerekiyor. 400 kişilik konferans salonunda etkinlik yapmazsanız bir anlam ifade etmez. Öyle olunca önce ne kadar büyüklükte yapalım diye düşündük. Yeni hizmet binamız 3 bin 50 metrekare bize bin metrekarelik bir yer yeterdi. Fakat hem Konya’ya örnek olsun hem de bizim işimizi görsün dedik. Ondan sonra nasıl bir tasarım bize uygun olur bunu inceledik. Dışında böyle dişliler olan makina mühendislerini temsil eden, uzay çatı 400 kişilik konferans salonu filan hiçbir binaya benzemiyor. Bu dişlilerin özelliği de bu boyutta dişli yaparsanız bu dişliler çalışır. Birebir teknik anlamda uygun dişliler. Gelişi güzel yapılmış dişliler değil. Binanın statiğini, mimarisini Konya’daki en iyi arkadaşlar yaptı. Geniş merdivenler yaptık 2,5 metre. Herkesin rahat girip çıkması için. Toplantılardan çıkarken insanlar merdivenler de sıkışmamasını istedik. Ayrıca şeffaflığı sağlamak için 14 kişilik yönetim kurulu arkadaşlarımızın hiçbirinden ürün almadık ve kendileri de ürün ihalesine girmedi. İhalede ürün alınacak listesine onların satmış olduğu ürünleri koymadık. Binada kullanılan tüm ürünleri Konyalı esnaflardan satın aldık, böylece para Konya’da kalmış oldu. Herkesin gönlüne göre yaptık. Üyelerimizden biri şura şöyle olsun dediğinde hemen onun istediği gibi yaptık. Böyle olunca da gerçekten Konya’ya yakışır bir oda binasına kavuşmuş olduk. Akıllı tahtayla donanımlı eğitim salonlarımız da var. Endüstri mühendisliği ve makina mühendisliği bölümlerinde okuyan öğrenci arkadaşlarımıza eğitimde vereceğiz. Dışarıda 500 TL gibi verilen teknik resim programlarını biz cüzi bir miktarda vereceğiz. Çünkü öğrenci para vermezse bir iki gün geliyor üç gün gelmiyor. Para verdiği zaman hiç olmazsa gelir dersi dinler. 
* Binayı yaparken hangi zorluklarla karşılaştınız? Binanın imalatında sizi en çok yoran konu ne oldu?
— Öncelikle zorlandığımız konu arsa bulmak oldu. Konya merkezde arsa bulmak çok zor. Arsa bulsanız bile varisleri fazla oluyor. Binanın bulunduğu arsa 6 ortaklıydı. Biz pazarlıkları yaptık, her şeyi bitirdiğimiz sırada varislerden birisi vefat etti o arada 2 varis daha ortaya çıktı. Muğla’dan, İzmir’den, Ankara’dan varisler geldi. arsa konusu bizi biraz yordu. Ayrıca arsa aldığınız için bunun kararı Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Birliği (TMMOB)’dan çıkması gerekiyor. Gerçekten birliğe çok teşekkür ediyorum, gereken izinlerin çıkmasında yardımcı oldular. Bunun üzerine 2006 yılında 400 bin TL’ye arsayı aldık. İmalatı ise 200 gün gibi kısa bir sürede bitti. İmalattan ziyade bizi en çok yoran içinin tefrişatı oldu. Bir şeyin rengini beğenmek büyük problem. Perdenin renginden, masaların rengine kadar her şeyin arkadaşların gönlüne ve binanın estetiğine uyması gerekiyor. Bütün odalar müstakil ısıtma ve soğutmaya müsait. Çünkü odanın her tarafını aynı anda ısıtmanız ve soğutmanız mümkün değil. Klimalar yurtdışından geldi. Şirketin elinde bizim alacağımız üründen bir miktar varmış. Kore’den gemiyle tekrar ilave geldi. Bu bizi 1 ay oyaladı. Cumartesi günü açılıştan önce binadaki sistemlerin tamamı aynı anda tam kapasiteyle çalıştırıldı. Herhangi bir arıza var mı diye. Hedefimiz binanın bittikten sonra açılışını yapmaktı. Cumartesi günü açılış yapacaksın Pazartesi günü iş başı yapacaksın. Böyle bir açılış çok azdır. Çünkü genelde önce binaya oturulur ardından belli bir süre sonra açılış yapılır.
* Bir konuşmanızda kamuda çalışan makina mühendislerinin ücret olarak zor durumda olduklarını söylemiştiniz. Bu sorun devam ediyor mu ve çalışan ile özel sektörde çalışan makina mühendislerinin arasındaki bir fark var mı?
— Şuanda kamuda çalışan mühendis sayısı azaldı. Bayındırlık İl Müdürlüğünde 8–10 yıl önce 50 civarında mühendis vardı şuanda 10’a düştü. Karayollarında azaldı. Seydişehir Alüminyum Tesislerinde 52 tane mühendis üyemiz vardı, şimdi 4–5 tane kaldı. Kamu kurumlarında mühendis sayısı çok azaldı. Yeni mühendis de alınmıyor. Belediyelerde de 4–5 tane endüstri ve makina mühendisi var. Konya’ya doğalgaz geldiği dönemde emekliliği yakın olan arkadaşların çoğu emekli oldu. Çünkü özel sektörde doğalgazla birlikte ticaret kapısı da açıldı. Ayrıca kamuda çalışan arkadaşların maaşları 2 bin 200 civarında emekli oldukları zaman bin 300 TL maaş alıyor. Çalışanla emekli arasındaki fark çok fazla. Mühendisler devletin yapılanmasında söz sahibi olan insanlar. Ülkenin yatırımlarına imza atıyorlar. Bugün Mavi Tünel Projesini mühendis arkadaşlar yapıyor. Sanayide de çalışan üyelerimiz açısından da bir gelişme oldu eskiye nazaran. Mühendisin kıymetini bilmiyordu çünkü yapmış olduğu imalat mühendisliği çok gerektiren bir iş değildi. Şimdi yeni ürünler yapmak zorundalar ve her şey bilgisayar ortamında yapılıyor. Bu nedenle son yıllarda özel sektörde çalışan arkadaşların maaşları biraz yükseldi. En büyük sorunumuz ise mühendislerin sosyal güvenceleri normal bir işçi ile aynı. Sigorta kurumunda işçi ile mühendis ayrımı yok. Mühendis veya doktor sigortası diye bir şey yok. Herkes genel hizmet sigortasında görülüyor. İşyerinde birisi bir iş kazası geçirse sorumluluk direk iş yerindeki mühendis arkadaşta kalıyor. Bundan dolayı özlük haklarında bir mahrumiyet söz konusu.
* Makina Mühendisleri Odası birçok konu hakkında basında çok fazla yer alıyor. Oda olarak gündemi nasıl takip ediyorsunuz? 
— 14 tane yönetim kurulu üyemiz var, 33 tanede kendi disiplin alanlarıyla ilgili oluşturulmuş komisyonumuz var. Makina Mühendisliği 33 tane ayrı alanda uzmanlık isteyen bir meslek. Onun için bir kişinin bütün niteliğe sahip olması mümkün değil. Ciddi bir ekip çalışması var. 29 tane personelimizden 16 tanesi makina mühendisidir, teknik personeldir. Yönetim kuruluda farklı disiplin alanlarından oluşturuluyor. Ekip çalışması olmazsa bizim gündemi takip etmemiz mümkün değil. Bir yerde kazan patlasa basından sonra ilk bizim haberimiz oluyor. Çünkü ağımız çok geniş. Böyle olunca da Konya’da alanımızla ilgili her türlü olaydan haberimiz oluyor.
* Oda olarak yerel yöneticilerle ilişkileriniz nasıl? 
— Geçmişten bugüne hiçbir zaman yerel yöneticilerle bir sıkıntımız olmadı. Hangi kurum bizim meslek alanımızla ilgili bilgi istediyse biz o bilgiyi verdik. Ama bunu yaparken de belediyelerin körü körüne yaptığı işleri de desteklemedik. Hatalarını devamlı söyledik. Hatalarını söylediğimizde de bundan çok hoşlanmıyorlar. Örneğin Aydınlık Altgecidi ile çıktık konuştuk. Onun yanlış yapıldığıyla ilgili nasıl yapılması gerektiğiyle ilgili bilgi verdik. Hava kirliliği ve tramvaylarla ilgili konuştuk. Zümrüt apartmanı göçtüğü zaman oradaki yetkililerin sorumluluklarıyla ilgili neler yapmaları gerektiğini söyledik. Zümrüt apartmanı meselesinde belediyeyle karşı karşıya geldik fakat bir konu hakkında da bilgi istediklerinde yardım ettik. Selçuklu Belediyesi bizden alanımızla ilgili olarak vatandaşların günlük hayatlarındaki işlerle ilgili bilinçlendirilmesi için bizden yardım istedi bizde kabul ettik. Kentte güvenlikle ilgili bir kitap çıkardık o kitabı bir fiil ben kendim yazdım. Ama Selçuklu Belediyesi baskısını yapıp kendi kitabı olarak halka dağıttı. Bundan da hiçbir zaman rahatsızlık duymadık. Doğalgaz dağıtım şirketiyle bir zaman karşı karşıya geldik. Doğalgaz borusu patlamıştı. Şirketin birçok ihmali vardı. O ihmaller üzerine gittik. Soruşturma açılması için Valiliğe, belediyeye, Enerji Piyasası Düzenleme Kuruluna gittik. Ama bizden doğalgazda çalışacak ustaların eğitimiyle ilgili yardım istediklerinde kabul ettik. Genellikle insanlar kendi dünya ve siyasi görüşlerine veya kendilerine ticari anlamda yakın olan insanlarla ilgili çok fazla açıklama yapmıyorlar. Bu çok yanlış bir davranış. Bir ilişkiye giriyoruz diye yanlışa doğru demek çok yanlış.
* Tramvaylar hakkındaki bir konuşmasında metal yorgunluğundan bahsetmiştiniz. Bu tespitiniz artık tramvayların ömrünü doldurduğu anlamına mı geliyor, bunu biraz açar mısınız? 
— Tramvaylar sürekli arıza yapıyor. Bunlar 1950’li model. Bizde de metal yorgunluğu diye bir kavram vardır.  Bugün yeni bir otomobili hiç kullanmasanız dahi 50 yıl sonra kullanılmışlık seviyesine gelir. Bunun nedeni de insanlarda olduğu gibi metallerde de zaman geçtikçe bir yorgunluk olur. Daha önceden taşıyabileceği yükü taşıyamaz konuma gelir. Böyle olunca istediğiniz kadar tramvayların bakımını yapın, yağını değiştirin, bozulan aksamlarını değiştirin olmaz. Genel itibariyle baktığımızda bunların artık hurdaya ayrılması gerekiyor. Bunlar alınmadan öncede zaten Almanya’da hurdaya ayrılmış. Ekonomik ömrü bittiği gibi teknolojik ömrü de bitti. Ama bu tramvaylarda milli servettir alınsın atılsında demiyoruz. Bir problemi çözmek için önce o problemin olduğunun kabul edilmesi lazım. Buradaki problem şehir içi ulaşım meselesidir, sadece tramvay meselesi değildir. Konya gibi önemli bir kentte şehir içi ulaşımı çözemezseniz bu yazık olur. Şehir içi taşıma tramvaya bağlanmış durumda. Bir arıza yapıyor insanlar sınava, işine geç kalıyor. Öğrenci bir yıl çalışarak o sınava gidiyor ve 1 saat geç kalıyor. Bunun vebalini kim verecek.
* Hem mevcut tramvaylar atılmasın hem de şehrin ulaşımı çözülsün, bu nasıl olabilir? 
— Bir alternatif çözüm bulunmalı. Biz diyoruz ki bu tramvay atılmasın, Mevlana, Meram, Real tarafında kullanılabilinir. Yani bu tramvay ana hatlardan tali hatlara kaldırılmalıdır. Tramvayların yoğun olarak kullanıldığı saatler sabah 7–9,  akşam 5–7 arası.  Kampüste 55 bin öğrenci var bunların hepsi okula gidiyor. Bosna-Hersek Mahallesinde 40-50 bin civarında nüfusu var. Ortalama 100 bin insan. Şimdi 2 saatte 75 bin insanı taşıyacaksın. Tramvay tekniği böyle bir şeye izin vermiyor. Tramvayla en fazla 15 bin taşıyabilirsin. Ama tramvaya normalin üzerinde 5 kat daha fazla yükleme yapıyor. Bu nedenle insan yoğunluğunu azaltmak için hattı ikiye böleceksin veya tramvayı yeraltına indireceksin. Yeraltı tramvayı da herhalde dünyada tek olur. Fakat adına ne denirse densin böyle tek hat üzerinde bir günde on binlerce insanın taşınması yanlıştır. Biz niye böyle büyük bir bina yaptık, odanın 50 yıl ötesini gördüğümüz için. Ya insanların ufku yok geleceği göremiyorlar ya da şehircilikle ilgili bir kaygıları dertleri yok. Yeni sıfır tramvay bile alınsa bu yükü çekemez. Çözüm metronun getirilmesi yada mevcut hattın ikiye üçe bölünecek. Banliyö sistemi de Alâeddin ile Mevlana Kültür Merkezi arasına, Karatay bölgesine olur. Oranın yükünü taşır ama ana hatta olmaz. Ana hat üzerinde banliyö şehre yakışmaz. İstanbul’daki banliyö sistemi de ana hat üzerinde değildir. Tali yollardan ana hatlara insan taşımak için kullanılmaktadır. Devlet şimdi ‘metro yaparsan masrafını ben karşılayacağım’ diyor. Tabii bir metro hattının döşenmesi 7 yıl sürecek, bu süre zarfında iki seçim dönemi gelecek. Yollar kapanacağı için yeni çalışmalar olacağı için insanlar oy vermez düşüncesiyle belediye böyle bir riske de girmek istemiyorlar olabilir. Bırakın oy vermesinler. Öbür dünyada hesabın verebileceği güzel şeyler yap. Bugün oy alamazsın belki ama 10 yıl sonra insanlar sana dua edecek böyle bir ulaşım yaptın diye. Buna çok maliyetli bakmak veya çalışmalar sonucunda oy alamayız mantığıyla bakmak çok basit bir düşüncedir.
* Sayıları hızla artan üstgeçitleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Yapılış itibariyle uygun üst geçitler mi?
— Üstgeçitleri yapılış itibariyle uygun görmüyorum. Estetik olacak diye hiç kimsenin kullanmayacağı bir şeye para harcıyorsun. Vatandaşın yemek ihtiyacı var sen her an tatlı yapmakla uğraşıyorsun. Belki ileride üst geçitler çok kullanılacaktır ama şuanda kullanılmıyor. Üst geçitlerin kullanılmasını yaygınlaştırmak için bunlara yürüyen merdiven yapmak daha uygun olur. Üstünü de kapatırsın mekanik kısım yağmur ve kardan etkilenmez. İnsanlar rahatça üst geçide çıkar ve iner. Bu yaşlılar, sakatlar, özürlüler için de iyi bir şey olur. Asansör yerine yürüyen merdiven yapsalardı daha kullanışlı olurdu. Yürüyen merdiven olmayan üst geçitler Türkiye’de kullanılmaz. 
* Son günlerde önemli bir konuyu tasarruflu enerji kullanımı oluşturuyor. Enerjiyi yeterince tasarruflu kullanıyor muyuz?
— Şuanda kullanılan bilinçlendirmeyle enerjiden yüzde 30 tasarruf edilebileceği açıklanıyor. Enerji tasarrufu dediğimiz zaman aynı enerjiyle daha fazla iş yapmayı kastediyoruz. 1 litre benzinle 10 kilometre gidiyorsan arabanını bakımlarını iyi yapıp aynı benzinle 15 kilometre gidiyorsan enerji tasarrufu bu. Bir lambayla aydınlanabileceğin yerde iki lamba yakıyorsan bu israf. 20 wattlık ampulle 50 wattlık bir aydınlanma sağlayabiliyorsan bu enerji tasarrufudur. Günlük kullanımla ilgili bir enerji tasarrufu sağlamak gerekiyor. Biz binamızda yalıtım yaptık ve dışardan ve içerden ısı alışverişi olmadığı için daha ucuza ısınıyoruz. Yalıtımla ilgili ciddi bir sıkıntı var. Belediyeler binaların yalıtımıyla ilgili proje istemiyorlardı. Bizde yalıtım olmayan projelere onay vermediğimiz için belediye yavaş yavaş yalıtım projesini de istemeye başladı. Yalıtım masraflı oluyor ama iki üç yılda masrafını çıkarıyor. Bu bakımdan enerji tasarrufunun arttırılması için vatandaşların bilinçlendirilmesi çok önemli.
* Sık sık gündeme getirdiğiniz konulardan birini asansörler oluşturuyor. Konya’da asansörlerin yüzde kaçı kullanılabilir durumda?
— Belediye asansörlerin bakımlarını ve kontrollerini yapmıyor. Yapsa çok sayıda asansörü kapatmak zorunda. Belediye tepki çekmemek içinde bu kontrolleri yapmıyor. Belediyeye diyoruz ki yetkiyi bize ver biz denetleyelim. Türkiye’de maalesef bazı şeyleri açamamış durumdayız. İnsanlar siyasetle gerçek olabilecek şeyleri birbirine karıştırıyor. Olaylara siyasi bakma bizi bu hale getiriyor. Türkiye genelinde 18 ilde makina mühendisleri bu denetimleri yapıyor. Bizim öyle bir yetkimiz yok. Belediyeler ve valilikler yetkili. 18 ilde de belediye ve makina mühendisleri bir protokol yapmış denetimler sürüyor. Orada arızalı olanlarla olmayanları tespit etme şansın var. Konya’da böyle bir çalışma yapılsa yüzde 70’i kapatılması gerekir. Asansörün de periyodik bakımları var. Yağını değiştirmek halatlarını yağlamak bu işi görmüyor. Bugün başbakanlar, bakanlar asansörde kalıyor. Onun için denetimler önemli.
* Son günlerde yine soba zehirlenmeli arttı. Soba zehirlenmelerinden korunmak için insanlar ne yapmalıdır?
— Gece yatarken insanlar korun üzerine kömür atıyor, o korda kömürü tam olarak yakmaya yetmiyor, yetmediği içinde karbonmonoksit gazı çıkarmaya başlıyor. Baca çekişi de zayıfsa gaz içeriye giriyor ve zehirlenmelere neden oluyor. Yatmadan önce mutlaka kömürün kor haline gelmesi beklenmesi gerekiyor. Türkiye’de bacaların temizliğini yapacak tek yetkili kurum var oda itfaiye. Ya da itfaiyenin yetki vermiş olduğu ticari firmalar. Konya’da baca temizliği konusunda yetki verilmiş hiçbir firma yok. Yeni verdilerse onu bilmiyorum. Yetkili firmalar belirlenip yöneticilere veya ev sahiplerine bir yazı göndererek bacalarınızı bu yetkili firmalardan birine temizletmek zorundasınız denilmeli. Belediyede kim bacasını temizletmiş kim temizletmemiş bunun raporunu alacak. Evlerin senede iki defa temizlenmesi gerekiyor. Doğalgaz kaçağında da insanlar havasızlıktan ölüyor. Doğalgaz zehirlemez. O ortamda hava kalmadığı için zehirlenme oluyor. Yaşam alanlarına şofben, kombi konmaz. Sobaları da insanlar yatak odasına kurduğu için ölümlü vakalar oluyor. Kombili evde 15 cm genişliğinde bir hava deliği konması gerekiyor. Oksijen girmezse orada oksijen kalmaz. 
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.