“Japonlar millî kimliklerini muhafaza ederek kalkındı”

“Japonlar millî kimliklerini muhafaza ederek kalkındı”

Konya Aydınlar Ocağı’nın Salı Sohbetleri’nde Japonya’daki Hak-Bâtıl Mücadelesini anlatan Dr. Mustafa Güçlü, “Japonlar dinî, millî kimliklerinden taviz vermeden ve muhafaza ederek kalkındı” dedi

Konya Aydınlar Ocağı’nın bu haftaki Selçuklu Salı Sohbetleri’nde “Geçmişten Günümüze Hak-Bâtıl Mücadelesi”nin 10. Bölümünde Japonya’daki Hak (İman)-Bâtıl (Küfür)Mücadelesini ele alan Dr. Mustafa Güçlü, Sümer uygarlığında sistematik hale gelen Paganizm’in her topluma bulaşmaya, şekillenmeye başladığını ifade ederek “Her toplumun kendi pagan kültürü, şirk kültürü, putperestlik kültürü şekillenmeye başlanırken Çin bölgesinden bazı halklar okyanusu aşıp adalara geçtiler. O adalara bugün Japon adaları deniliyor. Sekizi büyük, 600’ü orta, 800’ü küçük olmak üzere binlerce adadan oluşan Japon Takım Adaları hem deprem ve hem de 58’i faal 192 yanardağı ile aynı zamanda bir yanardağ bölgesi. Üç güne bir deprem olan ve termal suların kaynadığı bir coğrafya” dedi.

“GÜNEŞİN DOĞDUĞU ÜLKE: JAPONYA”

Allah korkusu ve peygamber bilgisi olmayan toplumların daha çok korktuklarını kutsadıklarını belirten Dr. Mustafa Güçlü, “Bu Japon Takım Adalarında yaşayan halklar korktukları her şeyi kutsadılar. Yeri geldi şimşekten korktular, fırtınadan korktular, tsunamiden korktular, ayıdan, aslandan, yılandan, krallardan korktular… Yâni kimden korkuyorsan her korktuklarını kutsayarak ona şirin gözükmek, onun gönlünü alarak kendilerini affettirme duygusu oluşur. Korku aşkı doğurur derler.” dedi. Dr. Güçlü, Japonlar’da gelişmeye başlayan pagan kültürü neticesinde Ata (baba) tanrıya “İnazagi”, Ana tanrıçaya da “İnazami” dendiğini anlatarak “Japonya’ya güneş ilk olarak bu takım adaların üzerine doğduğu için “Güneşin doğduğu ülke” diyorlar. Kendilerine de “güneşin çocukları” diyorlar.” diye konuştu.

JAPONLAR MİLLÎ KİMLİKLERİNİ KORUYARAK KALKINDI

Japonların diğer kültürleri, kendi kültürlerinde eritme yeteneklerinden de bahseden ve sanatçı bir millet olduklarını ifade eden Dr. Güçlü, varlıkların ruhu olduğuna inanılan Şinto adlı bir dini inançları olduğunu da söyledi. Japonların tabiattan gelen felaketlere üzülmediklerini belirterek “Bizim sabr-ı cemil’e tekabül eden bir anlayışları var” dedi. Japon krallığının feodal bir yapıya dönüştüğünü ve samuray (hizmet eden)savaşçıların oluştuğunu ve zamanla kapalı bir toplum haline gelen Japonların, yenileşme konusunda çok sıkıntı çektiklerini de dile getiren Güçlü, Son Samuray filmini de hatırlatarak “Tamamen Amerikalılara mı benzeyelim? Yoksa millî kalarak mı kalkınalım?” sorularının o filmde de çok iyi bir şekilde anlatıldığını gelenekçiler ile yenilikçiler arasında savaşların yaşandığını hatırlattı. Güçlü, Japonların, imparatorun aldığı “Dinî ve millî kimliğimizi koruyalım. Batı’nın bilim ve tekniğini alarak kalkınalım” kararı doğrultusunda bugün dünyanın beş büyük ekonomisi haline geldiğini kaydetti.

TÜRK-JAPON DOSTLUĞU DEVAM EDİYOR

Güçlü, sohbetinde şu tesbiti de yaptı: “Biz, “Batı’nın bilimini ve teknolojini alalım. Ama Japon kalalım” diyen Japonlar gibi yapamadık. Osmanlı’yı yıktık, yerine tam bir batı toplumu gibi bir toplum inşa etmeye kalktık. Biz şimdi yeni yeni dönüyoruz. Ama bir 100 yıl kaybettik. Japonya’nın o zaman aldığı kararı biz II. Mahmud veya Mustafa Kemal yapabilseydik, “yerli ve millî kalarak” kalkınalım diyebilseydik, bugün çok daha farklı konumda olurduk. Bugün Ayasofya’yı değil, İncirlik Üssü’nü de kapatır geçer ve kendimiz açardık.” Er Medya’nın Youtube kanalından dijital video olarak canlı yayınlanan sohbette II. Abdülhamid’in Japonya politikasından da söz eden Güçlü, 1890’da Ertuğrul gemisinin gönderildiğini, Abdülhamid Han’ın Sibirya sorumlusu Abdürreşid İbrahim Efendi’nin Japonya İmparatoru ile görüştüğünü ve orada bir cami inşa ederek İslâmiyet’in ilk defa o dönemde Japonya’ya götürülerek karşılıklı iyi münasebetler kurulduğunu, Türk-Japon dostluğunun günümüzde de devam ettiğini söyledi.

HABER MERKEZİ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.