İthalatçı tarım politikasından vazgeçilmeli!

Bir dönemler tarımsal üretim anlamında kendi kendine yeten Türkiye, yanlış tarım politikaları dolayısıyla dışa bağımlı bir hale geldi. Çiftçiyi daha fazla üretime teşvik edecek politika yerine, ithalatı daha kolay ve kurtarıcı bir tercih olarak gören tarım politikası, çiftçiyi de bitirir hale getirdi. Her geçen yıl üretime daha fazla küsen Türk çiftçisinin ürünü, ithalatçı anlayış karşısında para etmedi. Korona virüs süreci ile ithalatın ne kadar yanlış bir politika olduğu, yerli ve milli üretimin ise ne denli değerli olduğu bir kez daha gün yüzüne çıktı. Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım, konu ile ilgili Merhaba Gazetesi'ne özel açıklamalarda bulundu. 

ÜRETİM ODAKLI BİR TARIM POLİTİKASI

Korona virüsün bütün dünyada yaşandığını ve adeta bütün ülkeleri esir aldığını söyleyen Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım, bu süreçte çoğu  vatandaşın evde kaldığını aktardı. Yine bu dönemde birçok ülkede açlık korkusu yaşandığını ifade eden Yıldırım, “Gıda olmazsa ciddi sorunların çekileceği konusu gündemden düşmedi. Yani korona virüs süreci, bize gıdanın ne denli önemli bir alan olduğunu gösterdi. Türkiye'nin tarımsal potansiyeli çok yüksek. Çoğu üründe dünya birincisiyiz. Kendimize yeteceğimiz gibi, dünyanın bir bölümünü de doyurabilecek bir potansiyelimiz var. Sıkıntılı olan ürünlerimiz de var. Türkiye, gıda konusunda bu süreçte çok büyük sorunlar yaşamadı. Geçmişte ithalata dayalı olan tarım politikasının bundan sonra üretim odaklı olması gerekiyor. Miktar önemli değil ama Türkiye gibi bir ülkenin soğan, patates gibi kolay yetiştirilen ürünleri ithal etmemesi gerekiyor, aksine ihraç etmesi gerekiyor. Yöneticiler de bu süreçte gerçeği gördü. 'Ekilmedik bir alan bırakılmayacağı' söylendi.  Ekilmeyecek bir alan bırakmamak, Türkiye'nin var olan potansiyelini değerlendirmek demektir. Bunun içinin doldurulması gerekir” şeklinde konuştu. 

Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım

ÇİFTÇİ PARA KAZANSA EKİLMEDİK ALAN BIRAKMAZ

“Çiftçi para kazanırsa zaten ekilmedik bir alan bırakmaz” diyen Yıldırım, daha sonra şunları kaydetti:  “Bunun için de alınacak önlemlerin başında çiftçinin girdi maliyetini düşürmek geliyor. Çiftçiye bu anlamda bir indirim, kolaylık ve destek sağlanmalı. Tarımsal sulamada kullanılan elektrik, son iki yılda yüzde 100'den fazla oranda zamlandı. Üretici, elektriği kullanamıyor. Kullananlar, korkarak kullanıyor. Afaki gelen faturayı çiftçi ödeyemiyor. Yüzde 18 KDV alınıyor elektrikten. TRT payı alınıyor. Birçok kalem var. Bunlarda mutlaka indirime gidilmeli. Mazotla ilgili çiftçiye bir destek veriliyor. Mazotun KDV'sinin ve ÖTV'sinin alınmaması gerekir. Üreticiyi rahatlatacak bir destek paketinin mutlaka açıklanması gerekir. Üreticinin ürününü pazarlayacak organizasyonun da sağlanması gerekir. Üreticinin malının tarlada kalmaması gerekir. Üreticinin malının ederinden daha ucuza satılmaması gerekir. Koronavirüs önlemleri kapsamında bugüne kadar tarımla ilgili dişe dokunur bir destek açıklanmadı.  Yaklaşık 4 milyon hektar ekilmeyen tarım toprağı dururken, 14 hektarlık hazine arazisinin tarıma kazandırılması öngörülüyor. Çiftçi para kazanamayınca ne oluyor? Üretici, her yıl farklı bir ürüne yöneliyor. Konya'ya buğday ambarı diyoruz. Konyalı çiftçi, buğdaydan vazgeçiyor, arpa ekiyor. Arpadan para kazanamayınca nohut ekiyor. Çiftçinin artık para kazanacağı ve üretimi sürdürebileceği bir yapının oluşturulması gerekiyor. Üretim odaklı bir politika Türkiye'nin olmazsa olmazıdır. Çiftçinin üretime dönmesini sağlayacak, üretimi artırmasını ve dışa bağımlılığı ortadan kaldıracak somut bir adım ne yazık ki yok. Türkiye günü kurtarmak yerine orta ve uzun vadeli plan yapmak zorunda. Hangi ürünlerin üretimini artıracağını, hangi ürünlerin ekiminden vazgeçeceğini, boş tarım arazilerini nasıl değerlendireceğini hesaplamak ve karar vermek zorunda.” 

EMRE ÖZGÜL