İnsanlığın Öğreti Süreci (3)-Zakir Gündoğdu

İnsanlığın Öğreti Süreci (3)-Zakir Gündoğdu

Önceki bölümlerde de belirttiğimiz gibi öğreti ve okumak yaratılış kadar eskidir. Yaratılanlar tarafından çeşitli öğretiler ve okumalar uygulandığı halde Yaratıcının emrettiği öğretiyi ve okuma çizgisini peygamberler sürdüregelmiştir

Bu öğreti ve okumanın kaynağını ise vahiy oluşturmuştur. Vahyin son temsilcisi de Son Peygamber Hz. Muhammed (sav) olmuştur. Hz. Muhammed (sav) kendisine kitap verilen bir peygamberdir. Allah’ın (cc) bu kitapla Hz. Muhammed (sav)e ilk öğretisi, ilk emri “OKU” olmuştur. Bu çok manidar derin, etkileyici ve tesir gücü yüksek bir emirdir. Peygamberimiz Mekke’de toplumun içinde yaşayan, herkesin yakından tanıdığı ve okuma yazması da olmayan bir insandı. O da bir insan psikolojisiyle “Ben Okuma yazma bilmem.” Diyerek cevap verdi..Cebrail (as) kedisine bu emri birkaç kez tekrarladı ve; “Yaratan Rabbinin adıyla oku!”(Alak 1) ayetini Hz. Muhammed’e (sav) vahyetti. Bu emir Gökyüzünün son öğrencisine, Son peygamberin son ümmetine Yaratıcının ilk emri idi. Allah’ın Rasulü neyi nasıl okuyacaktı? Bu ilk ayetin içinde idi ve “Yaratan Rabbinin adıyla” okuyacaktı. Daha inen ilk ayetti ve insanın önünde okunacak bir kitapta yoktu. Okuyacak olan insan, “Yaratan Rabbinin adıyla” nasıl okuyacaktı:

1 - İnsan kendini okuyacaktı: Yaratılışındaki mükemmelliği ve kendisinin acizliğini okuyacaktı. Fiziksel yapısına, iç organlarının işleyişine dahi hükmedemeyişindeki hikmeti okuyacaktı. Gücünün ve kuvvetinin çok sınırlı oluşunu okuyacaktı. “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin.” (İsra 37) Yeryüzünde tevazu sahibi, alçak gönüllü, yumuşak sözlü, güler yüzlü olması gerektiğini, böbürlenmekden, kibirden, gururdan uzak olması gerektiğini okuyacaktı. Çünkü insan aciz bir varlıktı. Hakirliğini, noksanlığını, muhtaçlığını anlamalıydı. Kendine gelmeliydi. Yaratıcının gücünü, otoritesini, hakimiyetini, İlahlığını, Rabliğini tanımalı ve Rabbinin emrettiği öğretiye tabi olmalıydı. Olmalıydı ki kurtuluşa ersin. Şeytan gibi gurura, kibre, nefsi arzularına kapılmadan, öğretiyi ilahi kaynaktan alarak, kendisinin durumunu, yaratılışını, fiziki ve zihinsel yapısındaki mükemmelliği okuyacaktı. Yaratıcıya her an olan muhtaçlığını okuyacaktı. Doğumunda ve ölümündeki iradeyi kontrol edemeyişini okuyacaktı. Başına buyruk okumayacaktı. Şeytan ve öğretisine tabi olan dostları gibi davranmayacaktı. Oysa, “Şeytan kimin arkadaşı olursa, o ne kötü arkadaştır.” (Nisa 38) Kul İlahi vahye tabi olacaktı. Bu okuma öyle olmalıydı ki, yeryüzü ilahi öğretiyle dolmalıydı. Aciz olan insan kulluğun bilincinde olmalıydı. Halık’ın emrettiği gibi okumalıydı. Allah bunu insana hatırlattı: “O, insanı pıhtılaşmış kandan (alak'tan) yarattı.” (Alak 2)Sizin yaratılışınızda ve (Allah'ın) yeryüzünde yaydığı canlılarda, kesin olarak inanan bir toplum için ibret verici işaretler vardır.” (Casiye 4) Ey kulum sen böyle bir varlıksın. Yemeye içmeye, uyumaya, dinlenmeye, zaruri ihtiyaçlarını gidermeye muhtaçsın. Sen aciz mi aciz bir varlıksın. Sen her daim nefese muhtaçsın. Sen kendini bilmekten, anlamaktan, yaratılışını dahi idrakten acizsin. “Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız” (Kaf 16) Ey insan, seni yaratan biziz. Seni en yakın tanıyan, sana senden yakın olan biziz. Senin için faydalıyı da zararlıyı da biz biliriz. Seni doğruya götürecek öğretiyi de felakete götürecek öğretiyi de biz biliriz. Onun için sen, seni yaratan ve herşeyini borçlu olduğun yaratıcının istediği, emrettiği şekilde okuyacaksın, okumalısın.

2-Kainatı ve yaratılmışları okuyacaktı: İnsan kendisini okuduktan sonra kendisinin en yakınından başlayarak çevreyi okumalıdır. Bitkilerin, yediği, içtiği, akla hayale gelmeyen binbir çeşit meyvelerin sebzelerin mükemmelliğini, hayvanatın çeşitliliğini, derelerin dağların oluşumunu, gecenin gündüze, gündüzün geceye dönüşünü, baharın yaza, güzün kışa dönüşünü, ölü toprağın yeniden dirilişini, suyun oluşumunu, buharın suya, suyun doluya, kara dönüşünü, okuyacaktı. Ayı, güneşi, yıldızları okuyacaktı. Kainatı okuyacaktı. Kainattaki o muhteşemliği okuyacaktı. “ Kesin olarak inananlara, yeryüzünde ve kendi içinizde Allah'ın varlığına nice deliller vardır; görmez misiniz?” (Zariyat 20,21) “O ki, birbiri ile âhenktar yedi göğü yaratmıştır. Rahmân olan Allah'ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun? Sonra tekrar tekrar bak; bakışların (aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp) âciz ve bitkin hâlde sana dönecektir.” (Mülk 3,4) İşte bu mükemmelliği ve ihtişamı okuyup kendi acizliğini idrak edecektir. İnsan bu muhteşem mühendisliğin kendiliğinden oluşmadığını, oluşamayacağını anlayacaktır. Çok basit ve sıradan olanların da bu muhteşem mimariyi gerçekleştiremeyeceğini bilecektir. Bu mühendisliğin sahibinin de mükemmel, eksiksiz, noksansız ve insanın idrak anlayışının ötesinde bir yaratıcı olduğunu okuyacaktır. Koşulsuz bir okumanın lezzetine ve tadına ulaşacaktır.

3-Yaratıcıyı ve yüceliğini okuyacaktı: “De ki: O, Allah birdir. Allah Sameddir. O, doğurmamış ve doğmamıştır. Onun hiçbir dengi yoktur.” (İhlas 1...4) “O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir.” (Bakara 117)

Kendini ve kainatı okuyan insan, kendi yaratılışı ve kainatın yaratılışındaki ihtişamı, mükemmelliği okuyan insanın bu yaratışı gerçekleştirenin sonsuz ilmini ve kudretini anlayacaktır. Hiçbirşeyin yaratıcıdan gizli kalamayacağını, herşeyin O’nun bilgisi ve kontrolü dahilinde olduğunu, herşeyden haberdar olduğunu okuyacaktır. “Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.” (Mülk 14) Ey kul; Sen birşeyi bilmezsin. Ancak Allah’ın sana öğrettiklerini bilirsin. Meleklerin de ikrar ettiği gibi: “Melekler: Yâ Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz alîm ve hakîm olan ancak sensin, dediler.” (Bakara 32) Seni yaratan Allah her şeyi bilir. Senin gizlediklerini de, açığa vurduklarını da. Yaptıklarını da, yapacaklarını da. Düşündüklerini de, düşüneceklerini de. Allah her zaman seninle beraberdir. İlahi kamerada kayıt altına alınan görüntüler zamanı gelince bir film şeridi gibi önüne konulacaktır.

Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.” (En’am 59) İşte bu yaratıcı öyle bir yaratıcıdır. Aldığımız nefesten sahip olduğumuzu düşündüğümüz herşeyiyle kendisine muhtaç olduğumuz herşeyden haberdar olan yaratıcıdır.

İnsan önce neyi nasıl okuyacağını anlamalı, bunları okumalı, bu öğretiyi algılamalıdır. Bu okumayı da Allah merkezli yapmalıdır. Böyle bir okumanın dışında hiçbir okumanın emredilen okuma olmayacağının idrakinde olmalıdır. Bunların dışındaki okumanın şeytanın ve yolundan gidenlerin okuması olduğunu kavramalıdır. Allah’ın emrettiği okuma insanı yaratanına “kul” yapan okumadır. Yaratıcı da insandan kulluk görevini yerine getirmesini istemektedir. “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat 56) “Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah'ın âyetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir.” (Enfal 2) Okumayı Allah’ın emrettiği şekilde okuyan kul işte böyle bir kulluk bilincinin içinde olacaktır. Bu bilinç yeryüzündeki insanın huzurunu, mutluluğunu, dünyada ve ahirette kurtuluşunu oluşturacaktır.

İnsan, hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?”(Beled 5) Ey kul; kendini bir şey sanarak başına buyruk hareket etme. Kendi öğretilerinin, şeytan ve şeytanlaşmış varlıkların peşine düşme. Sonra yoldan çıkarsın, sapıtırsın, nefsinin ve şeytanın esiri olursun. Yeryüzünde okumayı ilahi kaynaklı yapmazsan nefsani ve şeytani kaynaklı yapmış olursun. İşte o zaman Şeytanlaşırsın, Nemrutlaşırsın, Karunlaşırsın, Firavunlaşırsın, Ebu Cehilleşirsin. Yeryüzünde düzeni, ahengi, huzuru bozmuş olursun. İşte o vakit yeryüzünde adalet kalmaz ve fesada uğrar. Siz de böylece kendinize zulmetmiş olursunuz. Rabbinizin şu ihtarıyla karşı karşıya kalırsınız: “Ey insan! Seni yaratıp seni düzgün ve dengeli kılan, seni istediği bir şekilde birleştiren, ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir? (İnfitar 6,7,8) Kul aldanmadan keremi sonsuz olan Rabbine teslim olmayı bilmelidir.

Ey kul; Öyle ise sen yaratıcının öğretisine tabi olmalısın. Sen yanılırsın,hata yaparsın, bilmezsin ancak Allah bunların hepsinden müstağnidir. Asla yanılmaz ve hata yapmaz. Sen, semavi öğretiye, ilahi okumaya tabi olursan kurtuluşa erersin.

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.