Eskiden İnsanların Ruhsal Dünyaları Daha Aydınlıktı

Eskiden İnsanların Ruhsal Dünyaları Daha Aydınlıktı

Gazetemizin ramazan söyleşilerine konuk olan İlahiyatçı Yazar Abdullah Uçar, Ramazanın önemi, Ramazan ayını nasıl değerlendirmemiz gerektiği ve ramazan anıları hakkında açıklamalarda bulundu

Eğitimci-Yazar Abdullah Uçar, “Eskiden Milletimiz daha fakirdi. İmkânlarımız daha kıt idi. Halkımızı özellikle gençlerimizi camiden, cemaatten, ibadet ve taatten alıkoyan televizyonlar, internetler, akıllı telefonlar, gençlerimizi zehirleyen oyunlar ve internet kafeler yoktu. İlmi çalışmalar daha fazlaydı” dedi. 

**Hocam röportajımıza şöyle başlayalım. Ramazan ayı denilince ne anlamalıyız ramazan ayı hakkında neler söylemek istersiniz?

Müjde müminler size, ihsan-ı Rahmandır gelen.

Şanına ta'zım edin, mah-ı ğufrandır gelen.

I'diekber her günü, kadr-i mübarek her gece,

Ehl-i imana ne mutlu, lütfu sübhandır gelen.

-Şairin bu sözlerle değerini haber verdiği Ramazan ayı, gerçekten Allah nezdinde çok kıymetli ve şerefli bir aydır. Ayların sultanı, Allah'ın ayı, bereket ayı, rahmet ayı, mağfiret ayı, gibi isimlerle zikredilen bu ay, müminlerin tövbe edip bütün günahlarını affettirebilecekleri, huzur ve saadete erebilecekleri, yeniden doğmuş gibi amel defterlerini bembeyaz hale getirebilecekleri bir aydır. Allah'ın en büyük fırsatlarından ve lütuflarından biridir.  Ramazan ayı: Oruç tutanların uykusuna nafile, nafile ibadetlerine farz sevabı, farzlarına 70 farz sevabı verilen bir aydır. Normal günlerde yapılan bir hayır ve hasenata 10 sevap verildiği halde, Ramazan ayında 700 misli veya daha fazlasının verileceğini Allah'ü Zülcelâl bizlere müjdelemiştir.  Ramazan ayının birinci gününden itibaren Cenab-ı Allah şöyle nida ettirir: "Tövbe eden yok mu kabul edeyim. İstiğfar eden yok mu bağışlayayım. Affını isteyen yok mu affedeyim. Dua eden yok mu kabul edeyim. Derdine şifa isteyen, belalarının ve musibetlerinin def'ini isteyen yok mu, isteklerini yerine getireyim" buyurduğu bir aydır.  Ramazan ayı: Orucuyla, iftarıyla, seheriyle, sahuruyla, teravihiyle, mukabele ve vaazlarıyla, hayır ve hasenatlarıyla… Müminleri lâhûti âlemlere uçuran, bedii zevklere gark eden, ruhsal itminana ulaştıran, manevi zevk ve heyecanla ürperten, mana ummanında ak ve pak eyleyen, kısaca insana Eşref-i Mahlûkat olduğunun zevk ve manasını hissettiren kudsi bir aydır. Bu ayın kıymetini fazla söze gerek kalmadan Allah Rasülünden dinleyelim: "Ümmetim ramazan ayının kadr ü kıymetini gerçek manada bilseydi, bütün senenin Ramazan olmasını isterdi.”

ESKİDEN İNSANLARIN RUHSAL DÜNYALARI DAHA AYDINLIKTI

**Sizin Çocukluk Ve Gençliğinizdeki Ramazanlar Nasıldı

Milletimiz daha fakirdi. İmkânlarımız daha kıt idi. Halkımızı özellikle gençlerimizi camiden, cemaatten, ibadet ve taatten alıkoyan televizyonlar, internetler, akıllı telefonlar, gençlerimizi zehirleyen oyunlar ve internet kafeler yoktu. Zulümler, çeşit çeşit suçlar, akla ve hayale gelmeyecek olumsuzluklar az da olsa vardı ama, haber diye milyonların önüne serilip ifşa edilmez, insanların psikolojileri bozulmazdı. Dünyanın her yerinde cereyan eden olaylar, küresel dünya, global dünya teraneleriyle insanların zihnine ve fikrine atılıp moralleri bozulmazdı. Velhasıl insanlar daha dindar, daha samimi, ibadetlerine daha düşkün, ruhsal dünyaları daha aydınlık idi. Fakirlerdi ama daha mutlulardı. İmkânları dardı ama gönülleri dünyalar kadar genişti. Yani kısaca söylemek gerekirse hasretini çektiğimiz zenginlik ve Batı Medeniyeti bize mutluluk getirmedi. Ben şahsen bütün samimiyetimle söylüyorum çocukluk ve gençliğimdeki oruçlardan aldığım haz ve zevki, bugün 72 yaşındayım alamıyorum. Merhum Osman Yüksel Serdengeçti’nin ‘İhtiyarlık Şiiri’nde dile getirdiği gibi, ibadet ve taatlerin zevki gençlikte bir başka oluyor. Gençlerimize tavsiyem olsun.

RAMAZAN AYI HUZUR VE SAADETE ULAŞTIRAN AYDIR

**Ramazan Ayını Nasıl Değerlendirmeliyiz

İslâm’a göre insan iki unsurdan yaratılmıştır. Madde ve ruh. Kur’an-ı Kerimde ruhla ilgili ayetler vardır. “Sana ruh hakkında soru soruyorlar. De ki: “Ruh, Rabbimin bileceği bir şeydir. Size pek az ilim verilmiştir.” Ruh manevi bir güçtür ve çocuk anne karnında iken verilir. Dehri, deist, ateist gibi isimler alan imansız ve inançsız insanlar bile insan bedeninde manevi bir gücün olduğunu yani ruhu inkâr edemiyorlar. Koskoca fabrikaların, beyin denen küçücük bir parçayı veya saatlere mercimek kadar pili takmadan çalışmadığı vb. gibi, ruh olmayınca da insan denen ve Allah’ın yarattığı en mükemmel makine çalışmamakta ve bir işe yaramamaktadır.  Hal böyle olunca; Bedenin çeşitli gıdalarla doyurulup beslendiği gibi, ruhunda kendine mahsus gıdalarla yani ibadetlerle, dualarla, hayır ve hasenat dediğimiz iyiliklerle beslenmesi, doyurulması gerekir. Aksi olursa insan dengeli hareket edemez ve insana mahsus misyonu hakkıyla yerine getiremez. Satanistler, sadistler, egoistler, alkolikler vb. isimler altında dışa vurumlar hep bu gerçeğin tezahürü yani ruhî tatminsizliktir. Bugün dünyada en zengin devletlerin halkları, dini, iman, ibadet ve inancı arka plana attıkları için en huzursuz ve mutsuz insanlarıdır. Yarıya yakını psikolojik tedavi görmekte, yarıya yakını da bizdeki adı müsekkin olan psiko-terapik ilaçlar kullanmaktadırlar. En çok intihar olaylarının geri kalmış, midesine indirecek bir lokma bulamayan fakir Afrika ve Asya ülkelerinde değil de, gelişmiş, fakat manevî bilgilerden ve duygulardan yoksun ülkeler olan Danimarka, Hollanda, İsveç, Almanya, ABD... Gibi yerlerde olması yine bu gerçeğe bariz misaldir. Dünyadaki en mutlu insanlarda en zengin devletlerde değil, fakir ama inançlı milletlerdir. Bu gerçeği Yüce Rabbimiz; “Bilesiniz ki, kalpleri itminana kavuşturan (huzur ve saadete ulaştıran) Allah’ın zikridir.” O halde, iman ve inancın tezahürü olan başta oruç olmak üzere, namaz, zekât, hac, sadaka, dua gibi ibadet ve iyilikler ruhu doyuran, ona itminan kazandıran, kısaca insanı insan yapan manevi zevkler ve gıdalardır

CAMİLERDE MUKABELE OKUYARAK İLK BİSİKLETİMİ ALDIM

** Eski ramazanlarla ilgili hatıralarınız var mı?

Elbette var. Hala içimden çıkmayan bir ramazan hatıramı anlatayım da okuyan kardeşlerime ibret olsun. 1968’li yıllar. Merkez İ. H. Okulunda öğrenciyim. Aynı zamanda Fatih Karakolunun az batı tarafındaki Tellioğlu Mescidini ( şimdi kadrolu cami) üç vakit kıldırıyorum. Bana aylık ücret falan vermiyorlar, sadece her sene ramazan ayının sonunda cemaatten para topluyorlar, 240 veya 250 lira. Bir senelik ücret bu. Okula ta oradan çoğu zaman yaya gidiyorum. Bazen şehre doğru giden at arabaları çantamızla bizi görünce acırlar hayırlarına bindirirler çarşıya kadar getirirler. O günlerde dolmuş yok. Otobüse binecek de para yok. Böyle bir ramazan günü. Okuldan Sultan Selim Camiine mukabele okumaya yazdılar. O Cami cemaatinden Hacı Şemsi isimli biri “evladım, ikindi burada okuyorsun. Yanına üç arkadaş daha bulup sahurda da okuyabilir misiniz? Size talebe harçlığı olur deyince üç arkadaş daha buldum ve sahurda da okumaya karar verdik ama ben sahurda neyle geleceğim. Mescitteki cemaatimden Çavuş Dayı isimli birisi evladım sen sahurdaki mukabele bitince sabah namazına bu mescide geleceksin. Benim bisiklet ile git gel. Bisiklet bana gündüz lazım dedi.

Ramazan tam kışın ortası. Yerler asfalt değil, su birikintileri donmuş üstünden giderken takır takır ses veriyor. O kadar soğuk ki; Alâeddin’den sahur topu atılınca, caminin çelenlerine tüneyen güvercinler soğuktan uyuştukları için topun sesi ile 8-10 tanesi yere düşüyor, gece bekçileri onları toplayıp gidiyorlar.  88 lira ikindi mukabelesinden, 115 lira sahur mukabelesinden, 250 lira da kıldırdığım mescitten verdiler. Şimdi sıra en büyük çocukluk hayalimin gerçekleşmesine yani bir bisiklet edinmeme geldi. Üç vakit arkamda mescitte namaz kılan bir cemaatim satıyordu ona vardım, 700 liraya bir bisiklet aldım 453 lirasını verdim üstünü borçlandım. Birkaç ay sonra trafik memurları bisikletleri yakalamaya faturası olanları salmaya, olmayanları vermemeye başlayınca aldığım cemaatıma varıp fatura istedim hayret ne hayret ki bana 370 liradan fatura kesti.  Babam rahmetlinin bir işi yoktu. Bulursa gündeliğe giderdi. Benim durumumu gayet iyi bilen ve üç vakit arkamda namaz kılan bu hacı efendinin yaptığı o kadar ağırıma gitti ki, aradan 60 seneye yakın zaman geçti hala hatırladıkça içim çız eder bu paragöz insanlara buğzederim.  Üstelik bana sattığı bisiklet Rus malı imiş. Rusya o zaman Demirperde yani komünist bir memleket. Malları dünya standartlarına uymuyor. Lastiği de dahil eskiyen hiçbir malzemesini bulamadığım için kısa zaman içinde bisiklet kullanılamaz hale geldi.

İNSANLAR HIRSLI VE TAMAHKAR OLMASINLAR

**Sizin bir talebiniz, son olarak eklemek istedikleriniz var mı  ?

Benim talebim: Bu hatırayı okuyan mümin kardeşlerim inşallah okurlar, ibret alırlar da çok fazla hırslı ve tamahkâr olmazlar. Özellikle bu mübarek ramazan ayında zekât, sadaka, hayır, hasenat hususlarında daha hassas ve duyarlı olurlar. Gönül kazanırlar. Yukarıda Mevlana misalinde olduğu gibi gönül beytullahtır, yıkanlar değil, yapanlar karlı çıkarlar. Bütün mümin kardeşlerimin Ramazan’ı Şerifi ve şimdiden mübarek Bayramları kutlu, mutlu ve mübarek olsun. Yüce Rabbimiz Müminlerin birliğine, dirliğine ve beraberliğine vesile eylesin.

ABDULLAH UÇAR KİMDİR

Abdullah UÇAR, 1950 yılında Konya’nın Çumra İlçesi­nin Tah­talı Kö­yünde doğdu. İl­ko­kulu Köyünde, hıfzını, İmam-Hatip Oku­lunu ve Yük­sek İslâm Ensti­tüsünü Konya’da bitirdi.

Yedek subay olarak vatanî görevini tamamladık­tan sonra, Di­yânet İş­leri Baş­kanlığının çeşitli kade­melerinde ça­lıştı. 16.01.2008 târihinde Konya Kur’ân Kursları Mü­dür­lüğün­den emekli oldu.

40 senedir mahallî basında, dergilerde, zaman za­man da ulusal ba­sında çok sayıda makaleleri neşre­dildi. Hâlen irşâd hizmetlerine, câmi­lerde, tele­vizyon­larda ve değişik plat­form­larda fâsılasız devam et­mekte­dir. Özel­likle 24 sene­dir S.Ü. Kampus Câmi­inde Cuma günleri yaptığı ko­nuş­mala­rıyla, genç­liğe faydalı olmaya çalış­makta­dır. Abdullah Uçar’ın yayımlanmış 23 adet eseri vardır.

RÖPORTAJ- SAİT ÇELİK

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum