Ekonomik kriz çocuk sayısını düşürdü!
Türkiye'de kadın başına düşen doğum sayısı 2017'den beri nüfusun aynı kalması için gereken 2,1 çocuğun altında seyrediyor. Bu sayı 2024'te kadın başına 1,48 çocuğa kadar düştü. Aile Danışmanı ve Sosyolog Özcan Dalgıç, Merhaba Gazetesi’ne özel yaptığı açıklamada aile olgusunun her geçen yıl kaybedildiğine dikkat çekti.
EKONOMİK BELİRSİZLİKLER GENÇLERİ KAYGILANDIRIYOR
Dalgıç, “Doğurganlık olayının ciddi manada düşmesindeki temel sebepleri de yadsınamaz bir şekilde görmemiz ve takip etmemiz gerekiyor. Gençlerin gelecek kaygısıyla beraber ekonomik yaşanan zorluklar bu devrede ortaya çıkıyor. Genç nüfus bilhassa geçim sıkıntısı yaşayacağından evlenmekten ve çocuk dünyaya getirmekte tereddüt yaşıyor. Ekonomik belirsizliklerin yanı sıra dünyada son yıllarda yaşanan bazı krizlerin olması, savaşların olması gibi durumlar gençlerin kaygılanmasına etki ediyor” dedi.
‘BİREYSEL VE HAZ ODAKLI BİR NESİL YETİŞİYOR’
Nüfusun yaşlanması, genç nüfusun azalması, sosyal güvenlik sistemleri üzerinde ciddi manada problemlerin oluşması, işgücünün azalmasının da büyük sorunlara yol açabileceğini söyleyen Dalgıç, “Gençlerin yetiştiriliş tarzlarıyla da bireysel ve haz odaklı bir nesil geliyor. O yüzden de çok fazla sorumluluk almak istemiyorlar. Toplumu, aileyi biraz daha ikinci planda tutuyorlar. Bu durum bireyselleşmenin de getirmiş olduğu sancılar olarak karşımıza çıkıyor” ifadelerini kullandı.
KADINLARIN İŞ YÜKÜ DOĞURGANLIĞI AZALTABİLİYOR
Kadınların iş hayatındaki rolüne de değinen Dalgıç, bir tarafta kadın ekonomik anlamda güçlenirken diğer tarafta ise ciddi manada bazı problemler getirdiğini ifade etti. Dalgıç, kadının hem çalışıp çalışıyor hem de evde bazı fonksiyonlar nedeniyle işleri devam ediyor olmasının diğer kısımda çocukla ilgilenmesi, çocuğun eğitimiyle ilgilenmesi gibi yükler nedeniyle de bu durumun doğurganlık oranlarının düşmesine sebebiyet verebildiğini de sözlerine ekledi.
AİLELER KONFOR ALANINDAN UZAKLAŞMAK İSTEMİYOR
“Gençlerin sosyal yaşama ya da evlilik hayatına geçebilmesi için kendilerinin en nihayetinde hayata hızlı bir şekilde adapte etmeleri gerekiyor. Erken dönemde hayata atılmaları için de belirli bir okulu tamamlayıp iş sahibi olmaları gerekiyor. Birçok genç 30’lu yaşlarda evleniyor. Daha kendilerini tanımadıkları için evliliği de tam oturtamıyorlar. Bu yüzden sorumluluk sahibi olmakta zorlanıyorlar. Burada tüketim kültürünün getirdiği bir sıkıntı da var. Tüketim kültürü bireysel tercihleri daha da çoğaltıyor. Özgürce yaşamak, seyahat etmek, kariyerine daha çok odaklanmak gibi durumlar da olabiliyor. Çocuk demek bir sorumluluk almak demek, konfor hayatından uzaklaşmak istemeyen aileler ise çocuk yapmakta kararsız kalıyorlar.”
‘HER BİR ÇOCUĞA EKONOMİK TEŞVİKLER SAĞLANMALI’
Bir parti tarafından meclise verilen öneride çocuk sahibi olmak isteyen annelerin direkt memur olmasının gündeme gelmesi üzerine açıklamalarda bulunan Aile Danışmanı ve Sosyolog Özcan Dalgıç, konuşmasını şu şekilde tamamladı: “Bir parti tarafından meclise verilen öneride çocuk sahibi olmak isteyen annelerin direkt memur olmalarını teklif ettiler. Böyle bir yasa yerine her bir çocuğa ekonomik teşviklerin sağlanması, doğum izin sürelerinin uzatılması, bazı noktalarda ebeveynlerin rahat çalışabilmesi için kreş desteğinin verilmesi gibi kısımlar olabilir. Annenin kariyer planlaması haricinde çalışmak istiyorsa bir nebze de olsa ev ortamında işlerin verilebileceği ekonomik politikaların yürütülmesi gerekliğini düşünüyorum. Burada ilk önce gençlerin, toplumun ahlaki değerlerini yükseltilmemiz ve aile kavramını gerçekten ortaya koymamız gerekiyor. Bu yıl Aile Yılı olarak belirtildi ama bakıldığı zaman buna yönelik ciddi bir çalışmanın olmadığını görüyoruz. Bizim kültürümüzün, değerlerimizin ortaya çıkması için gerek devlet, gerek halk nezdinde daha çok mücadele edilmesi gerekiyor.”
Kaynak:Süleyman Kuloğlu
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.