“Dünya 5’ten büyüktür” diyorsanız bunun altını doldurmanız gerekir

Tuncer, Türkiye’nin bundan sonraki süreçte ve Joe Biden başkanlığında izlemesi gereken yol haritası ile alakalı, “Dünya 5’ten büyüktür demek yetmiyor. Bu cümleyi kullanıyorsanız altını doldurmanız gerekli, Erbakan bunu D-8’ler ile doldurmuştu” ifadelerini kullandı.

“Bakın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güzel bir sözü var, “Dünya 5’ten büyüktür” diyor, doğru güzel bir sözdür. Ama bunun altını doldurmak lazım. Eğer biz bunun altını doldurmazsak, bu iç siyaset mekanizmasına dönük bir popülarite aracı haline dönüyor. Dünya 5’ten büyüktür demenin pratikte anlamı şudur, hadi o zaman D-8’lere bakalım. Rahmetli Erbakan hoca bir adım atıyor, diyor ki “Müslüman ülkeler bir araya gelsin”… Bu adım neydi, bu adım şuydu, “Dünya 5’ten büyüktür”ün çok daha büyük söylenmiş haliydi.

Sözle olmuyor bazı şeyler, siz Dünya’da ABD’nin, Rusya’nın İngiltere’nin, Fransa’nın gibi o beş tane ülkenin Dünya’yı yönetmesine sözlü olarak karşı çıkmanız önemlidir, asıl olan şey bunun altını doldurmanızdır. Altını nasıl dolduracaksınız? Altını rahmetli Erbakan Hoca pratikte doldurdu. Ne yaptı? D-8’leri harekete geçirdi.

“Dünya 5’ten büyüktür”ün pratik çıkışı D-8’dir. Bunun altı dolduruldu mu? Şimdi bakın son 15 yıla,
D-8’ler ne oldu? Sadece ismen var. Dolayısı ile bizim Dünya halklarına, Dünya mazlumlarına da çözüm üretirken yapılan haksızlıkları ifade ederken de burada ne kadar ciddi olduğumuzun altını dolduracak pratik adımlar atmamız gerekiyor ve bu pratik adımları atarken de iç siyasete dönük popülist yaklaşımlardan uzak durmamız gerekiyor.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN ASİLTÜRK ZİYARETİ

“BİZ YANLIŞLARINDAN DÖNMEK ARZUSUNDA OLANLARA SIRTIMIZI ÇEVİRMEYİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Oğuzhan Asiltürk’ü ziyaret etmesini de yorumlayan Tuncer, Türkiye siyasetinde bu tür görüşme ve konuşmalara ihtiyaç olduğunu söyledi.

“Genel başkanımız Temel Bey’in söylediği bir cümle var, “Biz bu memleketin dertlerine derman olabilmek için, otururuz herkesle konuşuruz. Siyasi perspektifi bir kenara bırakarak kardeşim senin bu memleketin dertlerine derman olacak bir motivasyonun var mı? Sen gerçekten bir çözüm noktasında bir adım atmaya niyetli misin? Ben o zaman seninle oturur konuşurum, çünkü biz bu coğrafyanın sıkıntılarını beraber yaşıyoruz, bu coğrafyanın daha iyiye gitmesinden de hep beraber mutlu olacağız.” Şimdi Temel Bey’in perspektifi bu. Bu perspektif dolayısıyladır ki, tüm siyasi görüşlerle en rahat görüşebilecek siyasi mekanizma Saadet Partisi mekanizmasıdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve diğer siyasi parti liderlerini “bu yaptıklarınız yanlıştır” diyerek eleştirmemize rağmen, hiç fark etmeksizin hem Cumhurbaşkanımız Erdoğan hem de diğer liderle konuşabiliriz, konuşmaktan yana bir sıkıntı yok. Zaten başımıza ne geldiyse konuşmamaktan, birbirimizi dinlememekten geliyor. Dolayısı ile Cumhurbaşkanı Erdoğan Oğuzhan Asiltürk bey ile konuşmuş yani partimiz ile konuşmuştur.

Burada asıl olan şey şu, görüşmedeki ilkeler. Saadet Partisi başından beri ilkelerini deklare etmiş. Biz memleketin menfaatine olan her şeyi konuşuruz. Biz yanlışlarından dönmek arzusunda olanlara sırtımızı çevirmeyiz ama şartlarımız belli. Adil Düzen’in yani Türkiye’de sistematik herkese eşit davranılan, adalet mekanizmasının hukuk sisteminin farklı siyasi görüşlere göre değişmediği esnemediği; özgürlüklerin tam anlamıyla oturduğu, ekonomik fırsatların herkese eşit olarak sunulduğu, vergilendirme sisteminin adil olduğu… Şimdi bunların çözümü ile alakalı eyvallah bizi dinlemek istiyor musunuz, biz hazırız konuşuruz. Konuşmaktan yana bir şey yok asıl sıkıntı olan şey dinlememektir, insanları ötekileştirip, onların konuşmalarını bastırıp onların duyulmasını engellemektir.

Saadet Partisi durduğu noktayı değiştirmedi, temel prensiplerini her gün zikrediyor. Genel başkanımız Temel Bey’in bu hususta altını çizdiği konular çok net, bunu Oğuzhan bey aracılığı ile de konuşabilir, kendisi de direk konuşabilir. Bunların yansımalarını da ilerleyen günlerde göreceğiz.