‘Biz milletimizden kopmadık’

‘Biz milletimizden kopmadık’

Mustafa Özkafa: Uygun ve periyodik aralıklarla halkın nabzı tutulmalı, halkın ihtiyaçlarına cevap vermeli, halkla bütünleşilmelidir. Bu hususta çok büyük şikayet vardır

BAŞLARKEN
Konya Büyükşehir Belediyesi’nin 1999-2004 dönemi Başkanı ve Saadet Partisi’nin 29 Mart’ta Belediye Başkan Adayı Mustafa Özkafa, sorularımızı cevaplandırdı. Özkafa, yerel seçimler, belediye ve yapacaklarına ilişkin sorularımıza açık yüreklilikle cevap verdi…

“MİLLETİMİZ ÇALIŞMALARIMIZI ONAYLADI”
* Konya Büyükşehir Belediyesi’nde sizin görev yaptığınız dönem olan 1999-2004 dönemini, Tahir Bey’in dönemi olan 2004-2009 dönemi ile kıyasladığımız zaman ortaya nasıl bir manzara çıkıyor? Her iki dönemi de göz önüne alarak genel bir fotoğraf çektiğimizde siz neler söylersiniz?
— Biz hizmet süremiz olarak; Karatay ilçesi de aynı ilin sınırları içinde olduğu için 10’u ilçe, 5’i Büyükşehir olmak üzere 15 yılı sayabiliriz. O günden alıp 2004 yılına gelirsek, halkımız belediyelerden ne istiyorsa, hangi hizmeti arzu ediyorsa hepsini Allah’ın izniyle yaptık. Şimdi bunu biz ifade ediyoruz ama asıl kararını zaten seçmenlerimiz vermiştir. Nasıl vermiştir? Biz 1989 yılında yüzde 45 oyla iş başına geldik. İlk seçimde oy oranımız 1994’te yüzde 65’e çıktı. Ki bu, büyükşehirlerde alınmış en yüksek oy oranıdır. Bir akrabalık bağı, aşiretlik bağı olan küçük yerlerde bile bu tip oy oranları çok nadir görülürken, biz o günkü nüfusla 650 – 700 bin kişilik bir şehirde alınmış en yüksek oy oranını yakaladık. Ardından yine 1999 seçimlerinde bütün büyükşehir belediyeleri içerisinde en yüksek oy oranı ile yüzde 50 ile işe başlanılmıştır. 1999-2004 dönemine baktığımızda ise o dönemde halkımız hangi hizmeti arzu ediyorsa, tabiri caizse; ilkler ve enler o dönemde olmuştur. Bunun teyidi de seçimlerle olmuştur. 2002 yılında yapılan seçimler öncesinde bir takım gelişmeler, yönlendirmeler sonucunda ve bir önceki DSP-MHP-ANAP iktidarının tahribatlarından sonra adeta halka bir adres gösterilmiştir. Bunun tesiri ile 28 Şubat Süreci ile mağdur edilen bizim partimiz yüzde 3-4’lere Konya merkezinde, yüzde 2-3’lere Türkiye genelinde düşmüştü. Buna rağmen 2004 seçimlerinde biz Büyükşehir’de yüzde 30’lara varan oy oranı ile halkımızın bizim çalışmalarımızı onayladığını gördük.

“BELEDİYECİLİK ALT VE ÜST GEÇİT YAPMAKTAN İBARET DEĞİL”
* Buna rağmen halkın tercihinin yönetimlerin değişmesi yönünde olmasını neye bağlıyorsunuz?
— İktidardan bir belediye seçilmesi veyahut tercihlerin bir dönem bu yönde olması ve esen rüzgârın etkileri ile belediyelerde de böyle bir tercih kullanılmıştır. Biz 15 yıl boyunca muvaffak olmuşuzdur, halkımız bu muvaffakiyeti tescil etmiş ve onaylamıştır. Halkımız neyi onaylamıştır? Borçsuz dertsiz, en ekonomik her hizmetin sunulmasını, halka barışık ve iç içe bir yönetim tarzını, şehrin mühim ihtiyaçlarının karşılanmasını onaylamıştır. Seçim sonuçları bunu göstermiştir.
Kendi dönemimize ait genel düşüncelerimi ifade ettikten sonra, söylemek lazım gelirse 2004–2009 dönemi değerlendirmesi açısından biz şu anda görev yapan arkadaşlarımızın yaptığı faydalı işleri tasvip ediyor ve biz de memnuniyet duyuyoruz. Her yönetim zaten bir takım hizmetler yapar. Kaldı ki biz öylesine bir belediye bıraktık ki bu arkadaşlarımıza 2001 krizini yaşamış olmamıza rağmen, borcu olmayan derdi olmayan, otobüs filosu büyük oranda modernleştirilmiş, ulaşım hizmetlerinde raylı sistem bir soluk olarak hizmete girmiş, 3 asfalt şantiyesine şehir kavuşturulmuş, pek çok alt yapı hizmetleri hemen hemen tamamlama noktasına gelmiş, iş makinesi ile personeli ile parasıyla borcu olmayan bir yapıya kavuşmuş belediyeye sahip olunduğu için zaten bir insanın bu yapı üzerine bir şeyler yapmaması için aklından zoru olması gerekir. Bunlar içerisinde en çok öne çıkanlar alt ve üst geçitlerdir. Bunlar da bizim dönemimizde başlamıştır. 1999-2004 arasında yapılan Mobilyacılar, Kunduracılar Sanayi, Uluırmak, Aydınlıkevler, Halil Ürün Bey döneminde yapılan İhsaniye gibi yapılan üst ve alt geçitler bizim dönemizde yapılmış, sonradan bu arkadaşlarımız döneminde yapılan bir çok çalışma da bizim dönemimizde projelendirilmiştir. Fakat kim hangi dönemde bunları inşa etmişse, elbette onun yapım faaliyetiyle ilgili icraatın sonucu o döneme ait bir gelişmedir. O hususta da yapılan hizmetler hakkında memnuniyetimi ifade edebilirim. Ancak, belediyecilik sadece alt ve üst geçit yapma faaliyetinden ibaret değildir. Bu arkadaşlarımız bunu sanki sadece bir şehirde tasvip görme ihtimalini göze alarak belediyeciliği, alt ve üst geçit yapımına indirgemişlerdir. İşte; ‘80 senedir şu kadar yapıldı 8 senedir bu kadar yapıldı, biz şu kadar yaptık’ dediler. Siz şimdi 15 sene önce bu kadar alt ve üst geçit yapılmasını uygun görür müsünüz? İkincisi, alt ve üst geçitler dünyanın büyük merkezlerinde de, anormal ölçüde parası-pulu olan ülkelerde de niye fazlaca yapılmıyor. Çünkü getirilerinin yanı sıra alt ve üst geçitlerin mimari açıdan götürdükleri de vardır.

“REKLAMCI, MÜSRİF VE SAVURGAN YÖNETİM TARZI”
* Alt ve üstgeçitler nasıl ve hangi noktalara yapılmalı?
— Ulaşımın bir sonraki noktada daha fazla düğümlenmesi bakımından bu ancak, zaruri kavşaklarda gerektiği kadar yapılır ve trafiğin daha rahat seyri sağlanabilir. O bakımdan; biz göreve başladığımız zaman 2 tane tatlı su çeşmesi vardı biz 600 tane yaptık, öyleyse 300 misli hizmet yaptık. Biz göreve başladığımız zaman Konya’da hiç büyük park yoktu. Bizim dönemimizde Kozağaç Parkı, Selahattin Eyyubi Tepesi, Saman Pazarı yapıldı. Biz göreve başladığımız zaman hiç 42 katlı gökdelen yoktu ilk defa bizim dönemimizde yapıldı. Öyleyse daha önceki dönemlerde hiçbir şey yapılmamıştı. Onu 3 ile çarp bunu 5 ile çarp diye bir şey olamaz. Belediye hizmeti sadece alt ve üst geçitlere de indirgenemez. Her alanda hizmetlerin yapılması lazım. Biz aslında mevcut belediye yönetimini bizim belediyemizle mukayese ettiğimiz zaman arkadaşlarımızı üç açıdan medenice tenkit ediyoruz.
* Nedir bu üç tenkit noktanız?
— Birincisi, bu belediye halka yakın bir belediye imajı, faaliyeti sergilememektedir. Belediye başkanı sadece icraat yapan insan değil, halkın bütün kesimlerinin esnafın, vakıfların, derneklerin, kadınların, erkeklerin, engellilerin, çocukların, gençlerin, sanayicinin, üniversitenin ve herkesin şehreminidir. Uygun ve periyodik aralıklarla halkın nabzı tutulmalı, halkın ihtiyaçlarına cevap verilmeli, halkla bütünleşilmelidir. Bu hususta çok büyük şikayet vardır. ‘Fildişi kulelerimize otururuz, bir takım tepeden inme faaliyetler yaparız. Bunları bilboardlarlar, televizyonlarda ilan ederiz, ondan sonra gerisine karışmayız’ anlayışı şehir yönetimi bakımından bir eksikliktir.

ŞEFFAFLIK NEREDE?
İkinci tenkit edeceğimiz husus AKP iktidarı, ilk iktidara geleceği zaman, şeffaflığı öne alacağını beyan ederek iktidar olmuştur. Belediye başkanı arkadaşlarımız Konya belediyecilik tarihinde görülmedik oranda fütursuzca gayrimenkul satışı yapmışlardır. Bunlarla ilgili ne satıldı, nasıl satıldı, toplam bedeli nedir şeklinde kanunlar çerçevesinde sorulan sorulara da tam cevaplar verilmemiş geçiştirilmiştir. Bana ulaşan bilgilere göre 300 trilyon civarında bir gayri menkul satışı yapılmıştır ki, bu hiçbir dönemde olan bir şey değildir. O zaman şu soruyu sormak gerekir; sen hangi değerleri ve imkânları elden çıkardın, bunun karşılığında neleri yaptın? Bir yönetim ben şunu bunu yaptım diyerek iktifa edemez. Eline aldığı emanet nedir? Kullandığı kaynak nedir? Bunun sonucunda yaptığı nedir? Bu noktada mukayese ettiğimiz zaman bir diğer tenkitimiz de bu yönetimin son derece reklâmcı, müsrif ve savurgan bir yönetim tarzı ortaya koyduğudur. Bizim kendi dönemimizde haftalık, aylık, son derece mütevazı birkaç milyarlık tanıtım faaliyeti ile bu işler ölçüsü dâhilinde yapılırken, şimdi bütün şehrin köprüleri yolları, kaldırımları, otobüsleri, billboardları ve bütün unsurlar belediyenin adeta reklâm arenası haline dönüşmüştür. Neredeyse televizyonlardaki reklâm kuşaklarında yer alacak bir anlayışa gidilmiştir. Bu da zaten vatandaşımızın dikkatinden kaçmamaktadır. Bunların da bedellerinin, yapılan seyahatlerin, seminer ve benzeri adlar altında Türkiye’nin ve dünyanın bir çok bölgesine yapılan masrafların hepsi karanlık bir kutu olarak hiçbir bilgi vermeden yürütülmektedir. Biz bunların hiç birini tasvip etmiyoruz. Şeffaflık demek seçimlerde halkın bütçesini toplam ne olarak aldık, bu bütçeyi hangi kaynaklardan oluşturduk ve nerelere harcadık. Bunun hesabının halka verilmesi, bunun dökümünün olması ve halkın hükümet ve belediye bütçelerinin nereden gelip nereye gittiğini bilmesi şeffaflıktır. Bu bakımdan da belediyeyi çok fazla miktarda satış yapan, ayrıca şehrin ruhaniyetini, değerlerini hiçe sayan bir noktaya varmıştır bu satış. Mesela bizim tarafımızdan yapılan Selçuklu Kulesi bir anıt eserdir. Bir belediye gayrimenkulüdür. Siz bunun tamamını 40-50 trilyona sattığınız zaman büyük gelir getirecek kamu kaynağını bir anda elden çıkardınız. İkincisi, Aydınlıkevler civarında belediyenin yıllarca hizmetlerinin görüldüğü, hatıralarının olduğu bir itfaiye teşkilatı ve tamirhaneler var. Başka ülkelerde belediyelerin elindeki bu tip tarihi değerler fonksiyonunu doldurmuş olsa bile elden çıkarılmaz. Hiçbir şey yapamazsanız müze yaparsınız. Çünkü orada belediye personeli olan ustaların, işçilerin, memurun, amirin hatıraları vardır. Elden çıkarılamaz. Elden çıkardığınız her şeyi ranta dönüştürüp, hadi bakalım bir mesken dikelim, bir iş merkezi yapalım. O zaman şehirde arsa stoku kalmaz. Yeni bir kamu hizmeti, sosyal alan, yeşil alan hizmeti icap ettiği anda siz artık şehrin merkezi kısımlarında arsa dahi bulamazsınız. Aynı örneği Meram Eski Yol’da da verebiliriz. KOSKİ’nin otobüs işletmesinin 50 yıllık, 100 yıllık alanları bir anda mesken yapımı adı altında elden çıkarılmıştır. Biz asfalt plentini çevre kirliliği yaptığı için kaldırdık. Bu alanda da halkın çevre külfetini çevre nimetine çevirmek için yeşil alan, çocuk oyun alanı yapmıştık. Onlar tahrip edilip o arsa da satılmıştır. Yani belediyelerin elindeki sayısız gayrimenkul, çok hayati ve stratejik noktadaki bulunan yerler bir bir hiç acımadan elden çıkarılmıştır. Savurganlık yapılmasını, israf yapılmasını, aşırı reklam yapılmasını, bütün gayrimenkullerin elden çıkarılmasını ve halka yakın olmayan bir tepeden inme yönetim anlayışını hemşerilerimiz ve partimiz adına tenkit ediyor, doğru bulmadığımızı ifade ediyoruz.

DENETİM MEKANİZMALARI
NE KADAR TARAFSIZ?
* Bu arsa satışlarından Kipa arsasına bir parantez açmak gerekiyor. Oldukça tartışmalı bir şekilde satıldı. Birkaç hafta içerisinde 2,5 misli fiyattan el değiştirdi bu arsa. Bununla ilgili sorulara belediye cevap vermedi. Ayrıca soru önergesi ile meclis gündemine de taşındı. Siz ne diyorsunuz bu konuda?
—Denetim mekanizmaları iktidar partisi ile belediye aynı partiye mensup olduğu vakit hangi tarafsızlık içinde yürütülüyor. Bunun Türkiye’de ciddi anlamda analiz edilmesi, tahlil edilmesi gerekiyor. Ben daha önce görev yapmış bir belediye başkanı ve Saadet Partisi Belediye Başkan Adayı olarak kesin malumatlara sahip olmadığım noktalarda sizlerin takip ederek halka yansıttığı gibi basınımızdan genel anlamda duyduğum duyumlar, bu satılan gayrimenkulun çok kısa bir süre sonra yüksek bir fiyatla bir başka firmaya, tüzel kişiye devredildiği hususlar var. Ben bu hususta aynı tenkitime dönmek istiyorum. Fütursuzca satışlar yapılamaz. Ama özel olarak açtığınız parantezle ilgili de umalım ki bu denetim mekanizmaları Türkiye’de tarafsız bir şekilde yürütülsün. Şüpheli noktalar olmasın. Türkiye’de bazen bazı meseleler anormal büyütülür. Bir linç mekanizmasına dönüştürülür. Bazen de üstü son derece ustalıklı bir şekilde küllenerek kendi mecrasında yürür gider.
* Gelecekte Konya satılan bu arsaları arayacak mı? Sizin döneminizde nasıl yapılıyordu bu işler, siz ne kadar arsa sattınız?
— Gelecekte Konya bu arsaları mutlaka arayacaktır. Bizim dönemimizde yapılan arsa satışları yerine daha fazlasını koyma şeklinde oldu. Her dönemde gayrimenkul satışı yapılır. Ama dediğim gibi bir taraftan da gayrimenkul edinirsiniz. Mesela biz Jandarma Alay Komutanlığı’nın Hava Lojmanları’nda bulunduğu yeri 16 bin 500 metre kareden 66 bin 500 metrekareye çıkardık. Karşılığında 150 bin metrekarelik Aslanlı Kışla’yı aldık. Aslanlı Kışla’nın 100 bin metrekaresini Mevlana Kültür Merkezi olarak hazineye devrettik. O 100 bin metrekarenin karşılığında Ankara Yolu istikametinde bugünkü Mobilyacılar, Kunduracılar Sanayi, BÜSAN gibi tesislerin kurulduğu 700 bin metre karelik arsa edindik. Ondan sonra o bölgenin arka tarafından yine hazineden hesaplı bir fiyata 3 milyon metre kare arazi edindik. Halen o arsaların bir kısmı muhafaza ediliyordur. Şimdi bir taraftan sanayi sitesi yapımı, mesken yapımı gibi yerlere arsa satışı yapabilirsiniz. Bir taraftan da yenisini elde edebilirsiniz. Mesela belediyenin billboardlarında şu ilanı gördüm. Yeşil alanı üç misline çıkardık diyorlar. Ben iddialı bir şekilde söylüyorum bu beyan kesinlikle doğru değildir. Bir defa yeşil alanın azaldığı, imara açılan bölgeler olmuştur. Bunun karşılığında ben devasa büyük parkın yapıldığını ben son dönemde hatırlamıyorum. Üç misline çıkardım demek çok büyük bir iddiadır. Yeşil alan öyle küçük bir takım faaliyetlerle arttırılmaz. Bunların hepsi afakî, beyin yıkamaya yönelik propaganda mekanizmasıdır. Bu arkadaşlarımızın tarzı, bir lafı ortaya at, eğriliğine doğruluğuna bakma. Hani reklâmın iyisi kötüsü olmaz derler ya öyle. Ama idarelerin bir de gönüllerde yer alması gerekir. Belediye başkanlarının tanıtım toplantısında da ifade ettim. Billboardlarda boy göstermek bir şey ifade etmez, gönüllere hitap etmek gerekir.
------------------
Yarın: Ulaşım sorunu ile ilgili neler düşünüyor, ne gibi projeleri var?

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.