BİR MEVLÂNA PERVÂNESİNDEN MEVLÂNA TERENNÜMLERİ

BİR MEVLÂNA PERVÂNESİNDEN MEVLÂNA TERENNÜMLERİ

Allahın velî kulları, insanlığa yol göstericilikte gökteki kandiller mesâbesindedirler.

Hele bunlardan bazıları vardır ki, “Âlemler Güneşi”nden akseden nûrlarının aydınlığı yüzyıllar geçtikçe daha bir parlaklık kazanır.Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî böyle yıldızlardandır.Bu yıldızdan feyiz alabilmek için insanlar, geçmişten günümüze, ışığa koşan pervâneler gibi dalga dalga şehrimize akmaktadırlar.Klâsik şiirimizin zirve isimlerinden Şeyh Gâlib (1757-1799) de bu akıntıya kendini kaptırmış değerlerimizdendir.Daha doğrusu –aşağıdaki kendi ifadeleriyle belirttiği gibi- bu cazibeden aldığı feyizle kadri yücelmişlerdendir.Divân’ında yapılacak sathî bir gezintide dahi bu itirafın onlarcasını görebilirsiniz.İşte bunlardan birkaçı:

Bî-pâ vü ser uyduk reviş-i Mürşîd-i Rûm’a
Döndükçe bu gerdün ile Gâlib döneriz biz
(Rum ülkesi mürşidinin erkânına elsiz ve başsız uyduk; (ey) Gâlib, bu dünya ile biz (de) döneriz.)

Oldukça söylerim der-i Munlâ’da kâm-yâb
Dünyâ gamında çekticeğim âh u zâre yuf
(Mevlânâ’nın kapısında mutluluğu bulunca dünya kederinin âh ve feryâdına yuh çekerim.)

Reh-i Mevlevî’de Gâlib bu sıfatla kaldı hayrân
Kimi terk-i nâm u şâne kimi i’tibâre düşdü
(Gâlib, Mevlânâ’nın yolunda (ilâhî aşk neş’esiyle) kendinden geçerken; kimi adını, sanını terk etme (endişesine), kimi de onur (peşine) düştü.)

Şeyh Gâlib’in, aşağıda tamamına yer verdiğimiz, bazı beyitleri arasına da âcizâne yorumlar eklediğimiz gazeli ise bütünüyle bu itirafın güzel bir ifadesidir.

Efendimsin cihânda i’tibârım varsa sendendir
Miyân-ı âşıkânda iştihârım varsa sendendir
(Efendimsin; yeryüzünde itibarım varsa sendendir; âşıklar arasında şöhretim varsa sendendir.)

Benim feyz-i hayâtım hâsılı rûh-ı revânımsın
Eğer sermâye-yi ömrümde kârım varsa sendendir
(Benim hayatımın feyzisin, kısacası yürüyen ruhumsun; eğer ömür sermayemde kârım varsa sendendir.)
Yüce Yaratıcı, insanların mânevî derecelerini yükseltmek istediğinde onlara “kendi emrinden olan ruh”u gönderir (bk. Kur’an-ı Kerîm, Mü’min sûresi, 15. âyet). Mevlânâ Hazretleri de ilâhî nûru Âlemler Güneşi’ne nakletmekle görevli bu “rûh (=Cibrîl-i Emîn)” gibidir.Zirâ bu fânî âlemin görüp görebileceği en yüce Güneş’ten aldığı nûru çağlar ötesine aksettirerek, insanların Allah katında derecelerinin artmasına vesile olmaktadır.

Veren bu sûret-i mevhûma revnâk reng-i hüsnündür
Gülistân-ı hayâlim nev-bahârım varsa sendendir
(Hakikatte olmayan bu surete parlaklık veren güzelliğinin rengidir; hayâlimin gülbahçesi, ilkbaharım varsa sendendir.)
Yahudiler, dinlerini kabul eden bir kişiyi, Hıristiyanlar da yeni doğmuş bir bebeği yıkayarak (vaftiz ederek) bedenlerini günahtan arındırdıklarına ve onlara yeni bir hayat rengi verdiklerine inanırlar. Oysa Müslümanlar, Bakara sûresi 138. âyette (“Allah(ın boyasın)dan daha güzel boyası olan kimdir? Biz (yalnızca) O'na kulluk edenleriz.”) de belirtildiği üzere renklerini Allah’tan alırlar. Allah’ın nebî ve velî kulları, irşâdlarıyla insanların Allah’ın boyasıyla boyanmasına vesiledirler.

Felekten zerre mıkdâr olmadım devrinde rencîde
Ger ey mihr-i münevver âh u zârım varsa sendendir
(Devrinde felekten zerre miktarı rencide olmadım; ey ışığı göz kamaştırıcı güneş, eğer âh ve feryâdım varsa sendendir.)
“Devir” kelimesinin diğer bir anlamı da “dönmek”tir.Eskiden gökyüzünün döndüğüne, bu dönüş sebebiyle burçların teşekkülüne ve yeryüzünde husûle gelen gerek tabiî gerekse insanlar arasındaki vukuatta burçların tesirlerine inanılırdı.Beyit bu anlamı haiz olduğu gibi “devr” kelimesi semâ’yı da çağrıştırmaktadır.Semâ ile mânevî dereceler aşan bir nefsin kendini rencide edecek bir durumla karşılaşması muhaldir.

Senin pervâne-i hicrânınım sen şem’-i vuslatsın
Be her şeb hâhiş-i bûs u kinârım varsa sendendir
(Senin ayrılık pervanenim; sense kavuşma mumusun; her gece seni öpmek ve kucaklamak isteğim varsa sendendir.)
 “Şeb-i arûs”, seven ve sevilenden başkasına namahrem olan bir kavuşma anıdır. Özünün hakikatine varan insanın, özüyle tekrar bir ve beraber olması ne harikulâde bir bağıştır.Bu lûtfa erişebilecek meziyeti kazanmaya vesile kişinin aşkıyla yanıp tutuşmaktan daha zevkli bir arzu düşünülebilir mi?

Şehîd-i aşkın oldum lâlezâr-ı dâğdır sînem
Çerâğ-ı türbetim şem’-i mezârım varsa sendendir
(Sinem ateşlerle dağlanıp lâle bahçesine dönmüş bir hâlde aşkının şehidi oldum; türbemin kandili, mezarımın mumu varsa sendendir.)
Kişinin öldükten sonra türbe veya mezarının aydınlık olmasının ne anlama geldiği bütün Müslümanların malumudur.Bununla birlikte, bu beyitte İslâm inancının hoş görmediği ancak, halk arasında bir vakıa olan türbe ve mezarlarda mum/kandil yakma âdeti, yanı sıra bazı eren mezarlarında geceleri ışık görülmesi rivayetleri şair tarafından çağrıştırılmaktadır.

Gören ser-geştelikte gird-bâd-ı deşt zanneyler
Fenâ-ender-fenâyım her ne vârım varsa sendendir
(Başı dönmüşlüğümü gören çöl kasırgasının hortumu zanneder; yokluk içinde yokluğum; her neyim varsa sendendir.)
Tasavvufî anlamda yokluk, maddî varlık ve kayıtlardan sıyrılıp hakka ulaşma (fenâfillah) demektir.Şeyh Gâlib’in –bir kısmı Konya’da- olmak üzere çektiği bin bir günlük çileden sonra postnîşînlik makamına ulaşmasına da bu aşk vesiledir.

Niçün âvâre kıldın gevher-i galtânın olmuşken
Gönül âyînesinde bir gubârım varsa sendendir
(“Etrafında” dönen mücevherin olmuşken niçin başıboş bıraktın? Gönül aynasında bir tozum varsa sendendir.)
Gönül aynası Allah’ın tecelli-gâhıdır.Gönül aynası da himmetle cilâlanır.

Şafak-tâb eyledim peymânemi hûn-âb ile sâkî
Sabâh-ı sohbet-i meyde humârım varsa sendendir
(Ey saki, kadehimi kanlı gözyaşlarıyla şafak ışıltılı eyledin; içki sohbetinin sabahında mahmurluğum varsa sendendir.)
Beyitte “sâkî”den maksat “mürîd-i kâmil”, kadeh gönül, içki ilâhî aşk, kan da bu yolda çekilen zahmettir. İçki sohbeti de tasavvufî mazmun olarak zikir meclisine işaret eder. Upuzun bir zikir meclisinin mânevî neşvesinde cezbeye kapılan insanın mahmurlaşması gayet tabiîdir.Öte yandan aşk derdi de insanı mecnûnlaştırır.Onun içindir ki “Âşıkın gözü kördür.” demişlerdir.

Sanadır ilticâsı Gâlib’in yâ Hazret-i Munlâ
Başımda bir külâh-ı iftihârım varsa sendendir
(Ya Hazret-i Mevlânâ, Gâlib’in sığınağı sensin; başımda övüneceğim bir külâh varsa sendendir.)
Külâh, Mevlevîliğin sembolüdür.Bu külâhı giymeyi hakketmek, yanı sıra bu külâhın insana yüklediği mesuliyetin şuurunda olmak sıradan insanların kârı değildir.
 

ALİ IŞIK

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.