Barış Bektaş: Konya Ovası'nın birçok alanı çölleşmeye terk edildi!

Barış Bektaş: Konya Ovası'nın birçok alanı çölleşmeye terk edildi!

Siyasi partilerin Konya'daki il başkanları; fikirlerini, siyasi görüşlerini, şehrin sorunlarını ve çözüm önerilerini bugün Merhaba Gazetesi “Siyasetin Nabzı” sayfaları için kaleme aldı.

CHP Konya İl Başkanı Barış Bektaş'ın yazısı şu şekilde:

Konya Ovası'nın birçok alanı çölleşmeye terk edildi!

Değerli Konyalı hemşerilerim; tüm Türkiye’yi tek başına doyurabilecek bereketli topraklar üzerinde yaşıyoruz. Maalesef plansız bir şekilde kullanılan ve üreticiye para kazandırmadığı gibi de hızla yok olan bu güzelim coğrafyanın bize emanet olduğunu unutmamalıyız. Doğal kaynakları korumak ve sürdürülebilirliğini sağlamak yöneten siyasetçiler başta olmak üzere herkesin yükümlülüğüdür. Konya’nın en büyük probleminin su olduğunu söylediğimiz ilk yazımızdan sonra tüm kapalı havzanın çevre sorunlarına değinmek zorunludur. Bu noktada CHP Konya İl Başkanlığı olarak, Doğa Hakları İzleme Kurulumuz aracılığıyla, erozyon, çölleşme, Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü, milyonlarca ton tuz elde edilen Tuz Gölü, yok olan onlarca gölümüz ve milli parklarımızla ilgili araştırmalar yaparak raporlar hazırlayıp ilgili mercilere iletmeye gayret ediyoruz.

Çocuklarımıza ve torunlarımıza bırakabileceğimiz yaşanabilir bir Konya için bu duyarlılığın oluşması zaruri olup, tarım ve hayvancılıkla uğraşan binlerce hemşerimizin de çocuklarının aynı işi yapmaya yani bu topraklardan ekmeğini kazanmaya devam edebilmesi için de bir bilinç düzeyine ulaşmak için çabalamaya mecburuz. Kapalı bir havza olan Konya’nın hızla çölleştiği bir vakadır. Yılda 4,365 Milyar metreküp yüzey ve yer altı suyu biriktiren ancak 6.500 Milyar metreküp su kullanılan kapalı havzada her yıl 2.135 Milyar metreküp su açığı ortaya çıkmaktadır.  Bu rakamlara Mavi Tünel İle Göksu’dan Konya’ya akıtılan 414 Milyon m3 su da dahildir. Fazladan kullanılan suyun fosil kaynak tabir edilen aynen petrol gibi tükenebilen yer altı suyundan karşılandığı bilinmektedir. Bu taban suyunun bir süre sonra tükenmesi ile hızlı bir çölleşme sürecinin içinde kendimizi bulacağız. 

Su ile ilgili olarak, biriken sudan yüzde 50 fazla kullanılan kısmı bulmak siyasi iktidarın görevidir. Kanal İstanbul gibi rant amaçlı ve doğanın dengesini bozacak projeler yerine, doğayı kurtaracak ve Konya kapalı havzasını çölleşmeden kurtaracak başka havzalardan su getirme gibi kamu yararı eksenli projelere ağırlık verilmelidir. Maalesef Konya kapalı havzası iktidar tarafından kaderine terk edilmiş durumdadır. Sürdürülebilir bir tarımsal üretim hedeflenmediği gibi bununla ilgili önlemler alınmamakta çiftçi kaderine terk edilmektedir. Kısa vadeli karlı ürünleri ekmekle sadece emperyal tarım tröstlerinin ihtiyaçları karşılanmaktadır. 

Gelinen noktada sadece eskiden beri ekilmekte olan yüksek su gerektiren pancara mısır da eklenmiştir. Ancak sadece çevreci bir bakışla çiftçilere çağrı yaparak yüksek su gerektiren bitkileri ekmeyin demek doğru değildir. Bu ürünleri ekmek suretiyle yüksek girdi maliyetleri nedeniyle ancak cüzi bir miktar para kazanmak durumunda olan üreticiye suyu hükümetin tedarik etmesi şarttır. Halihazırda çok yüksek maliyetlerle üretilen pancarın nasıl üreticiden yok pahasına alındığı hele bir de kota dışı olanların maliyetine alındığı ortadadır. Artık neredeyse ekilebilir olmaktan çıkmış olan buğday, arpa, kimyon gibi az su gerektiren ürünlerin mevcut yakıt ve gübre maliyetleriyle ekilmesi mümkün değildir. Çiftçinin bu ürünleri ekmesi için hükümet tarafından bu ürünlere teşvik ve sübvansiyon açıklanması ve karlılığının artırılması gereklidir. Havzada bulunan sulak alanların yüzde 65’inin yitirildiğini ve artık sulak olmayan alanların da maliyet nedeniyle ekilir olmaktan çıktığını düşünürsek durumun ne kadar vahim olduğunu ve Konya ovasının şimdiden birçok alanının çölleşemeye terk edildiğini görebiliriz. Maalesef iktidar kapalı havzaya su bulmadığı gibi sulak olmayan alanlardaki ekimi teşvik edecek bir tarım politikası da izlememektedir. Taban suyu her geçen yıl çekilmekte ve tükenmektedir. Bu şimdilik sadece enerji maliyetini artırıyor gibi gözükse de tamamen tükendiğinde ciddi bir sorunla karşılaşılacaktır. Geri döndürülemeyecek şekilde ekilebilir alanların kaybedilmesi ve kıtlık sorunu baş gösterecektir. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinin dahi artık yatırımlarının büyük kısmını yurttaşlarını doyurabilecek  tarım ve hayvancılık politikalarına yönlendirdiği ve pandemi süreci ile bunun çok daha çarpıcı bir şekilde anlaşıldığı günümüzde ülkemizin en büyük ovasının kaderine terk edilmesi anlaşılabilir gibi değildir. Modern sulama tekniklerine de kaynak ayrılmadığı ve tarımın modernizasyonuna odaklanılmadığı da açıktır. Elbette bir kısım işletmelerin uygulamaları vardır ancak genel bir bilinçlendirme ve modernizasyonun genele yayılması noktasında yetersizlik açıktır. Bu da mevcut yetersiz miktarda kullanılan suyun da doğru şekilde yani yüksek bir verimlilikle kullanılmadığını göstermektedir.

Şimdiden Konya’nın su sorunun yol açtığı birçok sorun ortaya çıkmıştır. 1980 yılından bu güne dek yer altı seviyesi yaklaşık 27 metre düşmüştür. Birçok göl kurumuş ve kuruma noktasına gelmiştir. Beyşehir Gölü ve Tuz Gölü de bu kuraklıktan olumsuz etkilenmektedir. Artık kuraklık şartları egemen olmuştur iklime ve Ocak ayına girmemize rağmen aylardır beklenen yağış gelmemiştir. Bitki örtüsü hızla azalmakta ve birçok tür yok olmaktadır. Bitki örtüsünün zayıflaması ve suyun azlığı da kuraklık ve çölleşmeyi tetiklemektedir. Genel manada dünyada bir iklim dengesizliği ve küresel ısınma da dikkate alındığında daha hassas olmamız gereken doğa ve çevre sorununun görmezden gelinmesi doğru değildir. Dünya genelindeki çölleşemeden çok daha hızlı olan Konya kapalı havzasındaki çölleşmeyi geç olmadan engellemek iktidarın en büyük görevi olmalıdır. Sadece rant ve karlılık içeren projelere dikkat kesilen iktidarın, halkının mutluluğunu ve milletin geleceğini düşünmesi de elzemdir. Üstelik yapılacak yatırım ve planlamalarla hem çiftçinin yüzünü güldürüp hem de çevreyi korumak mümkündür. Geçim derdinde olan çiftçinin üretimini aksatmadan sulak alanları artırmak ve hiç olmazsa korumak ve sulak olmayan alanlarda da üretimi devam ettirme koşullarını oluşturmak mümkündür. CHP olarak her zaman “toprak işleyenin su kullananın” diyerek üretenin yanında olduk ve iktidar olur olmaz rantı ve bir grup azınlığı değil; tarım ve hayvancılığı ve üreten milyonları önceleyeceğiz. Yandaşı ve akrabayı değil ülkedeki her kesimin sorununu düşüneceğiz.

İktidarın en yüksek oy oranına ulaştığı bir havza olmasına rağmen sorunları görmezden gelinen Konya’lı üreticinin yeniden CHP iktidarına yani kendisine en büyük desteği veren yem,gübre, traktör üreten kamu işletmelerine kavuşmasını diliyoruz. Üretene destek olmak yerine borçlandıran ve faizlerle ümüklerini sıkan yapılardan kurtulup gerçekten çiftçiyi destekleyen kuruluşlara ve üretimi yok etmeye değil teşvik eden bir anlayışa hep birlikte ulaşmak dileğiyle. Saygılar…

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum