Asıl hedef Türkiye mi?

Asıl hedef Türkiye mi?
Selçuk Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Yusuf Sami Samancı, İran-İsrail geriliminin danışıklı dövüş olduğunu savunarak, Amerika’nın saldırılardan önce İran’a haber verdiğini öne sürdü.

İsrail, 13 Haziran 2025’te “Yükselen Aslan Operasyonu” ile Tahran’daki nükleer tesisler başta olmak üzere stratejik askeri ve istihbarat merkezlerine yönelik geniş çaplı bir hava saldırısı düzenledi.

Operasyonda 200’den fazla savaş uçağı Natanz, Fordow ve İsfahan’daki santrifüj sahaları, hava üsleri, Devrim Muhafızları karargâhları gibi kritik noktaları hedef aldı. Çok sayıda üst düzey general ve bilim insanı hayatını kaybetti, askeri altyapı ağır biçimde zarar gördü. İsrail’in 13 Haziran’daki saldırısına karşı İran, Devrim Muhafızları Komutanı’nı öne sürerek sert bir misilleme başlattı. 15 Haziran’da başlatılan bu saldırıda İran, Tel Aviv ve Hayfa başta olmak üzere birçok İsrail şehrine yaklaşık 65 balistik füze ve onlarca drone fırlattı. Bölgede sirenler çaldı, sivil savunma sistemleri aktif hale geldi; en az 8 sivil hayatını kaybetti, yüzlerce kişi de yaralandı. Bunu takiben, 22 Haziran 2025’te ABD “Operation Midnight Hammer” adıyla Fordow, Natanz ve İsfahan’daki nükleer ve yeraltı tesislerine B-2 Spirit bombardıman uçakları ile denizaltıdan fırlatılan Tomahawk füzeleriyle saldırdı. ABD, üç tesise toplam 14 adet 13.6 tonluk bunker-buster bomba bıraktığını açıkladı. Fordow tamamen, Natanz ve İsfahan ciddi biçimde hasar aldı. İran ise 23 Haziran’da Katar’daki Al Udeid Üssü’ne sınırlı menzilli füzeler göndererek misilleme yaptı; ancak tüm füzeler Katar hava savunmasıyla vuruldu, can kaybı yaşanmadı. 12 günlük yoğun çatışmanın ardından, 24 Haziran 2025’te ABD arabuluculuğunda İsrail ve İran arasında 12 günlük savaşı sonlandırıcı bir ateşkes ilan edildi. ABD Başkanı Trump, ateşkesin tamamen fiili duruşa dayandığını belirtirken, İran Dışişleri Bakanı Araghchi barışın gerçekleşmesi için İsrail’in saldırıları durdurması gerektiğini vurguladı. Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) Öğretim Görevlisi Dr. Yusuf Sami Samancı, İran-İsrail gerilimine dair Merhaba Gazetesi’ne dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Selçuk Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Yusuf Sami Samancı, İran-İsrail geriliminin danışıklı dövüş olduğunu savunarak, Amerika’nın saldırılardan önce İran’a haber verdiğini öne sürdü. Samancı’ya göre çatışmanın asıl hedefi Türkiye’yi ekonomik çöküşe sürükleyip bölgedeki etkisini kırmak.

4-3-samanci.webp

‘AMERİKA ÖNCEDEN HABER VERİYOR’ İDDİASI

İran ve İsrail arasında süren gerilimin gerçek bir düşmanlıktan ziyade kontrollü bir çatışma olduğu görüşünde olan Samancı, perde arkasında daha karmaşık ilişkilerin olduğunu ileri sürdü. İran’ın Filistin’e yardım ettiğini gösteren görüntülerin bir vitrin olduğunu savunan Samancı, asıl meselenin İran’ın ABD ile olan gizli uzlaşıları olduğunu dile getirdi. “Amerika İran’a saldırmadan önce haber veriyor. Nükleer tesislere düzenlenen saldırılarda can kaybı olmaması bu durumu açıkça gösteriyor” diyen Samancı, bu saldırıların daha çok iç kamuoylarını tatmin etmek ve bölgedeki tansiyonu kontrollü biçimde yüksek tutmak amacıyla yapıldığını belirtti. Samancı'ya göre taraflar arasında sahada yaşanan pek çok gelişme aslında önceden planlanan senaryoların bir parçası.

4-2.webp

‘TRUMP ÇIKAR PEŞİNDE’

Samancı, Amerika’nın Ortadoğu politikalarının da yönetimlere göre şekillendiğine dikkat çekti. Trump döneminde, dış müdahalelerden mümkün olduğunca kaçınıldığını, İsrail’e bile İran’a saldırmaması yönünde telkinlerde bulunulduğunu ifade eden Samancı, “Trump için Amerika’nın çıkarı her şeyden önemliydi. Fazla masrafa girmemek, gereksiz savaşlardan uzak durmak temel ilkesiydi” dedi. Trump’ın savaş karşıtı açıklamalarıyla birlikte, sahadaki eylemlerin de bu anlayışı desteklediğini belirtti. İran’a yönelik saldırıların gösterişten ibaret olduğunu, üç ayrı nükleer tesise düzenlenen saldırılarda sızıntı olmamasının bunun açık göstergesi olduğunu savundu. Bu durumun, İran’a önceden bilgi verildiği, saldırıların sembolik boyutta tutulduğu izlenimini doğurduğunu söyledi.

‘SAVAŞ TÜRKİYE EKONOMİSİNİ YIPRATIR!’

Samancı’ya göre Türkiye’nin savaşın içine çekilmesiyle asıl amaç fiziksel bir işgal değil, ekonomik çöküşü tetiklemektir. Türkiye’nin dış politikada aktif, askeri alanda güçlü ve toplum desteğini arkasına almış bir yapıya sahip olduğunu söyleyen Samancı, böyle bir ülkenin doğrudan düşürülmesinin mümkün olmadığını ifade etti. Ancak ekonomik bir krizin, Türkiye’nin iç siyasetini alt üst edebileceğini ve yönetim değişikliğine zemin hazırlayabileceğini vurguladı. “Savaş, Türkiye’nin ekonomisini yıpratır. Zaten geçmişte Kuzey Suriye’de yürütülen operasyonlar büyük maliyetlere sebep oldu. Bugün de hava savunma sistemlerine ciddi bütçeler ayrılıyor. Türkiye’yi savaşın içine çekmek, onu yavaşlatmak ve bölgedeki etkinliğini kırmak demektir” ifadelerini kullandı.

‘İRAN’IN İNCİRLİK’İ VURMASI TÜRKİYE’Yİ SAVAŞA ÇEKER’

Bölgedeki çatışmaların en tehlikeli boyutlarından birinin Türkiye’yi savaşın içine çekmek olduğunu vurgulayan Samancı, özellikle İncirlik Hava Üssü’nün hedef alınmasının böyle bir senaryonun başlangıcı olabileceğini dile getirdi. İran’ın böyle bir hamle yapması durumunda, bu durumun Türkiye’nin hava sahasına açık bir saldırı anlamına geleceğini ve savaşın kaçınılmaz olacağını söyledi. Suriye’de Türkiye’nin verdiği destek nedeniyle zaten hedef tahtasında olduğunu söyleyen Samancı, benzer bir karalama kampanyasının İran üzerinden yürütülebileceğine dikkat çekti. “İsrail, Suriye’de Türkiye’yi düşman göstermek için ciddi çaba sarf etti. Aynısını İran meselesi üzerinden de yapabilirler” dedi.

‘İSRAİL'DE SAVAŞI SOLCULAR YAPIYOR’

İsrail iç siyasetine dair önemli bir gözlemde bulunan Samancı, dinci grupların askeri hizmetten muaf tutulduğunu ve savaşa fiilen katılmadığını söyledi. Savaş yükünün sol kesimin omuzlarında olduğunu belirten Samancı, bu durumun toplumda ciddi bir huzursuzluk yarattığını ifade etti. “Hamas’la yaşanan çatışmalarda hayatını kaybedenler, esir düşenler hep aynı kesim. Dini gruplar hiçbir bedel ödemiyor. Bu da İsrail içinde büyük bir öfkeye neden oluyor” diyen Samancı, bu kırılmanın Netanyahu hükümetinin meşruiyetini ciddi biçimde sarstığını dile getirdi.

‘ARZ-I MEVUD ÜTOPYADAN İBARET’

İsrail’in hayalini kurduğu “Arz-ı Mevud” projesinin artık bir ütopyaya dönüştüğünü belirten Samancı, ülkeden yoğun bir göç dalgası yaşandığını söyledi. Güney Kıbrıs limanlarının tarihinde görülmemiş bir yoğunluk yaşadığını, İsrail havaalanlarında ise kaçışları engellemek adına şirketlere baskı yapıldığını ifade etti. Samancı, “İnsanlar devletin sunduğu sosyal imkanlara rağmen artık orada yaşamak istemiyor. Bu da yönetimin güven kaybına uğradığını gösteriyor” dedi. Ayrıca Gazze’deki tünel ağlarının büyük kısmının hâlâ ayakta olması, İsrail ordusunun yetersizliğini ve savaşın sadece askeri değil, psikolojik boyutunu da kaybettiğini ortaya koydu.

‘KUDÜS MEHDİ’NİN ÇIKIŞ YERİ’

Samancı, İran’ın İsrail’le çatışmasının sadece politik değil, aynı zamanda ideolojik ve dini bir temele dayandığını vurguladı. Şii inancına göre Mehdi’nin Kudüs’te zuhur edeceği düşüncesinin, İsrail’e duyulan düşmanlığı daha da körüklediğini belirtti. “Mehdi’nin çıkışını İsrail’in varlığı engelliyor algısı, İran’da toplumsal bir kabul gördü. Bu da çatışmayı inanç temelli bir misyona dönüştürüyor” dedi. Ancak çatışmanın sadece dini değil, aynı zamanda ekonomik ve ticari boyutları da olduğunu söyleyen Samancı, İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri arasında dönen büyük paraların Afrika’yı bile etkileyen bir sömürü düzeni oluşturduğunu ifade etti.

‘MÜSLÜMANLAR DİKKATLİ OLMALI’

Samancı son olarak, Türkiye’nin bölgesel güç olmasının bazı çevreleri rahatsız ettiğini söyledi. İsrail’in ya tamamen kontrol edebildiği ya da iç karışıklıkla boğuşan ülkeleri tercih ettiğini, Türkiye’nin ise bu iki şablona uymadığı için hedef haline geldiğini ifade etti. 15 Temmuz darbe girişiminde halkın gösterdiği direnişi örnek veren Samancı, “Bu sadece Erdoğan’ın değil, milletin başarısıydı. Bu nedenle Türkiye, Yahudi merkezli küresel düzenin gözünde büyük bir tehdit” dedi. Müslümanların uyanık olması gerektiğini belirten Samancı, “Vatanına ve dinine sahip çıkan bir millet, büyük İsrail hayalini boşa çıkarır” ifadelerini kullandı.

Kaynak:Mesut Turan

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.