103 yıl önce yazılmış kritik belge Konya'da bulundu!
Türkiye’de mesleki örgütlenmeler 1908 yılında ilan edilen II.Meşrutiyetle birlikte görüldü. İşçi dernekleri, kooperatifler, lokaller gibi sektör çalışanlarını bir araya getirme çalışmaları başladı. Bu çalışmalar günümüzde en güncel ismi ile sendika olarak tanımlanıyor. Sendika; işçi ve memurun sosyal ve maddi hakları, iş güvenliği, çalışma koşulları gibi birçok hakkı savunmak için aynı sektördeki çalışanların bir araya gelerek oluşturdukları güçtür.
Çalışanların hakkını savunmak temel amaç olsa da işverenler içinde sendikalar kurulmuş ve faaliyet gösteriyor. Günümüzde bütün çalışma sektörlerinde ve özellikle kamu kesiminde çok sayıda sendika mevcut. 1760’lı yıllarda İngiltere’de kurulan İşçi Derneği, dünya da ilk sendika olarak kabul edilirken, 1909 yılında İstanbul’da çalışan zanaatkârlar tarafından kurulan İşçi ve Zanaatkârlar Sendikası ülkenin ilk sendikalaşma örneği olarak gösterilir. Zaman içerisinde gelişen piyasa koşulları, çalışma süreleri, ücretler gibi konulardan dolayı farklı sektörlerde birçok sendika kuruldu ve gelişim gösterdi.
Birçok sektörde sendika bulunmakla birlikte eğitim çalışanları için de sendikalar faaliyet gösteriyor. 2024 yılı itibariyle ülkemizde eğitim-öğretim ve bilim hizmetleri iş kolunda 56 sendika faaliyet gösteriyor. Eğitim- Öğretim hizmetlerinin sendika geçmişine bakıldığında 1918 yılında İstanbul’da kurulan Muallimler Cemiyeti en eski sendikalaşma çalışmasıdır. Muallimler Cemiyeti, 1922 yılında Maarif Nezaretine (Eğitim Bakanlığı) yapmış olduğu talepler eğitim camiasının ilk hak arama çalışmaları içerisinde yer aldı. Belgenin Latin harflerine aktarılmış hali aşağıdaki gibidir: Maarif Nezareti Celilesine Maruz-u Hürmetkârânemizdir, Nasıl müstakbel’i bir terbiyet ve kifâyetlerine tevdi eylediğimiz muallim ve muallimelerimizin hayatlarına taalluk eden mühim bir mesele hakkında zatı sâmilerine bazı maruzata müsaaraat (teşebbüs) ediyoruz.
İlim ve irfan sahasında müdbir (talihsiz) senelerin tecarübü hasılası şu hakikati bütün vuzuhuyla izhar ve isbat eylemiştir ki; muhtelif müessesaatı terbiyeviyemizin heyeti ilmiyesi azasına emin ve feyizdar bir mevki temin etmedikçe, muallimi halinden ve âtisinden (geleceğinden) ümitvâr olabilecek bir va’z ve hale ihsad eylemedikçe, muallimliğin resmi ve ictimai muhitinde bihakkın mazharı hürmet ve muhabbeti olmadıkça, terbiyevi hayatımız da kemal ve terakki gösteremeyiz. İrfan aleminde itilayı (yükselme) gaye ittihaz eylemiş olan Nezareti Celilelerinin bu esasları ancak bir “maarifi umumiye kanunu” ile tespit ve tevsik edebileceğine kani bulunuyoruz. Bizde maarifi umumiye kanunu derecatı tahsiliyenin her birinde mevki işgal edebilecek muallimlerin nasb (atama) ve tayinleri, terfi ve terakkilerini, azl ve tahvillerini hukuki esaslara rabt edecek ve muallimliğim şeref ve haysiyetini rencide eden ve mekteplerimizi terakkiden mahrum bırakan keyfi muamelelerin bihakkın önünü alabilecektir. Mamafih vaziyeti hazıranın tevlid ettiği zaruretleri nazarı dikkate alarak bu kanunun tanzim muvakki meriyete va’zının bir müddet daha tehir edeceğini de takdir ediyoruz. İşte bu mülahaza iledir ki, kanunun neşrine kadar hiç değilse keyfi azl ve tahvillerin vukuunu men edebilmek üzere bir kararnamenin neşrini derecei vücupta görüyoruz. Kanunu esasinin bilumum memurin için kabul eylediği umdelere mümâr (temas eden) olarak kaleme aldığımız kararname müsveddesini lütfen huzuru samilerine takdim ediyoruz. Tespitine çalıştığımız esaslar, hakkı müdafanın kutsiyeti ve muhteremiyetini en ulvi bir gaye gibi muhafaza etmekle beraber, hem heyeti ilmiye azasının hukukunu kâfil (kefil), hem idare sakinesinin ve aynı esasatın bugün asri devletlerin memurin kanunlarında kabul edilmiş umdelere tevafuk ettiğine kani bulunduğumuz cihetle maruzatımızın layık olduğu ehemmiyetle nazarı dikkate alınarak kararnamenin bir an evvel neşri esbabının istikmal buyurulmasını istirham ve arzı tazimat eyleriz. Ol bâbta emir ve ferman hazreti men lehül emrindir. Muallimlerin Azl ve Tahviline Dair Kararname Müsveddesi (Talepler):
Madde 1: Bir sebebi kanuni ve nizamiye müstenid olmadıkça nasbları doğrudan doğruya nezaretlere ait muallimler için mensup oldukları nezaretlerin en büyük heyetlerince ve iptidai muallimleri için tedrisatı ibtitadaiyye meclislerince ve tayinleri vilayete ait muallimler için meclisi idarelerce azillerine karar verilmedikçe ve her halde iptidaen mensup oldukları daire erkanından mürekkep bir heyet marifetiyle tahsisat icra ve müdafaaları tahriran istima edilmedikçe (dinlenilmedikçe) hiçbir muallim azl ve tahvil ve haklarında sair mücazatı inzibatiye tatbik olunamaz. Madde 2 : Darul Fünun heyeti ilmiyesi hakkında kemakan (önceden olduğu gibi) darul fünun nizamnamesi ahkamı caridir. Maarif Nezaretine verilen önerge de iki talep bulunmaktadır. Birinci talepte öğretmenlerin keyfi uygulamalarla, dinlenilmeden görev yerlerinin değiştirilmemesi, farklı uygulamalara yer verilmemesi, öğretmenler için yapılacak suçlamalarda öğretmenlerin bir heyet tarafından dinlenilerek karar verilmesi konularında kanun düzenlemesi yapılması istenmektedir. İkinci talepte ise Daru’l Fünun (Üniversite) ile ilgili daha önceden çıkarılmış kanunların korunması talep edilmektedir. Öğretmenlerin bu dönemde keyfi uygulama ve uygulamalarda birlik olmadığı taleplerden anlaşılıyor. Sendikalaşmanın ülkemizde önemli bir belgesi olan bu talepler eğitim sendikacılığı açısından önemli bir belge ve gelişmenin başlangıcı. Öğretmenlerin hukuki kazanım elde etme konusunda bir farkındalık ve dikkat çekme özelliği bakımından önemi daha da artıyor. Ülkemizin en buhranlı ve karışık dönemi olan Kurtuluş Savaşının devam ettiği dönemde bile konuya hassasiyet gösterilip talepte bulunulması, öğretmene gösterilen önemi vurguluyor. Öğretmenlere keyfi uygulama yapılmaması ve yapılan atamaların ahlaki boyutunun sorgulanması açısından önemli bir belgedir. Eğitimde sendikalaşmanın başlangıcı olan bu talepler, zaman içerisinde gelişim ve değişim göstererek farklı eğitim alanında kanun ve yönetmeliklerin çıkmasına zemin hazırlamıştır. 1922 yılında Muallimler Cemiyetinin başlatmış olduğu süreç, 18 Ekim 2024 tarihinde yayınlanan Öğretmenlik Meslek Kanunu ile sağlam bir yasal zemine kavuştu.
Kaynak:Mustafa Ünüvar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.