Eskiden Nerede Ne Vardı? - 19-

Eskiden Nerede Ne Vardı? - 19-

Selçuklular döneminde İslâm kültürünün ana kaynağını medreseler teşkil etmekteydi.

Kaynaklar; merkez konumunda olan Konya’da medreseler kurulurken Selçuklu veziri Nizam’ül Mülk’ün kurduğu Nazimiye Medresesi’nin örnek alındığını görüyoruz. Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Ahmet Şeref Ceran, İl Kültür Müdürlüğü’nün yayınladığı “Millî Mücadeleden Günümüze Konya” isimli kitapta yer alan “Konya’da Eğitim Tarihi” başlıklı yazısında bu konuda şu bilgiyi veriyor:
“Selçuklular döneminde eğitim ve öğretim hizmeti devlete yük olmadan sultan, vezir ve zenginlerin bu amaçla tahsis ettikleri vakıflar, mülkler ve gelirler sayesinde karşılanıyordu. Osmanlılar devrinde de eğitim hizmetleri mükemmel bir şekilde bu vakıflar tarafından desteklenmişti. İlköğretim 1839’da Tanzimat Fermanı ile mecburi hâle gelmiştir. Fakat modern eğitim ve öğretime 1857 yılında Maarif-i Umumiye Nezareti kurulduktan sonra başlanabildi. Okuma yazmanın ilk basamağı sayılan mahalle (Sıbyan) mektepleri, Kur’an, namaz sureleri ve yazıyı öğreten, medreselere talebe yetiştiren eğitim kurumları idi. Rüşdiye, idadî ve modern eğitim yapan özel okullar daha sonra açılmıştır”
Konya’da ilk İptidaî (ilkokul) mekteplerin 1874’te dönemin valisi Sakızlı Ahmet Paşa tarafından açıldığını ekleyen Ahmet Şeref Ceran’a göre; Köprübaşı’nda Aziziye, Topraklık’ta Mecidiye, Altunçeşme semtinde Mahmudiye, Hacı Fettah mahallesinde Fevziye, Karacığan mahallesinde Feridiye, Hamidiye mahallesinde Hamidiye ve Dolappare mahallesinde Dolappare mektepleri faaliyete geçirilmiş bulunuyor. Bunlardan sonra 1878’de Vali Akif Paşa kendi adıyla bir okul yaptırmış, 1901 yılında da Vali Avlonyalı Mehmed Ferit Paşa, 18 okul daha açmış bulunuyor. Öğrenim süresi 3 yıl olan İptidaî mekteplerde Kur’an, alfabe, tecvid, gramer, geometri, yazı, matematik okutulduğu belirtiliyor. Bunlardan “Akif Paşa Mektebi”nde hem Rüşdiye (Orta derecede öğretim kurumu), hem İptidaî  (ilkokul) eğitimi verilerek, 3 yıllık Rüşdiye’de de dinî bilgiler, tarih, coğrafya, edebiyat ve fen dersleri okutuluyordu.
Başmuallim olarak Ahmet Remzi Efendi ile muallim Osman Sabit, Mehmet Said, İbrahim Hilmi, Vehbi, Mustafa Veliyüd-din, Ahmet Turgut, Süleyman Sırrı, Mehmet Edip, Ferit, Atıf ve Abdülhakim efendilerin görev yaptığı Akif Paşa Mektebi, İstanbul caddesi’nde Çeşmeli Çarşıya dönerken sağ köşesinde idi. Vakıf İşhanı’nın yanından giren bu sokak eskiden, Çeşmeli Çarşı’nın yerinde Demokrat Parti Milletvekillerinden Ali Saim Kaymak’ın dedesinin evi bulunduğu için “Hacı Kaymaklar Sokak” olarak anılırken, daha sonra “Avukatlar Sokağı” adını aldı. Çocukluğumuzda açık olan Akif Paşa Mektebi, 1950’de ortaokulda talebe iken Karma Ortaokul’un kuzeyindeki bölüme taşınmıştı. Yaz tatillerinde bahçesinde karpuz satılan mektep daha sonra birçok tarihî eser gibi yıkılarak, yerine günümüzdeki “Çeşmeli Oteli”, lokanta ve işyerleri inşa edildi. 60 yıl önce mektebin bitişiğinde 2 katlı “Esat Efendi Hanı” vardı ve üst katı otel olan bu binanın, altında kunduracı Teyfik Turhan ile tornacı Remzi Özcan’ın dükkânları yer alıyordu. Fotoğrafın sağında da İtalyan asıllı Bobi ile eşinin işlettiği 2 katlı Sakarya Oteli görülüyor. Akşam olunca faytoncular bu otelin avlusuna faytonlarını çekip, atlarını buradaki ahırlara bağlarlardı. Avukatlar Sokağına dönerken Konaltaş’ın yerindeki 2 katlı binanın üst katında Diş Tabibi Seyit Birlik’in muayenehanesi, altında Halk Eğitim Merkezi, karşısında “Alişan’ın hanı” vardı. Hanın giriş kapısının sağındaki küçük dükkânda Çolak makine ile ayakkabı tamiri yapan ihtiyar birisi, dikişleri açılan futbol toplarının söküğünü dikip, futbol ayakkabılarının altına kösele krampon çakıyordu. Eskiden kulüplerin birkaç topu vardı ve maçlar sahanın sert toprak zemininde yapıldığı için dikişleri sık sık sökülürdü.
Hanın solundan Kadılar Sokağına girerken sol köşede Ali Çalıkuşu’nun oto parçası sattığı dükkân vardı. Sokağa girince sağda A. Rıza Zongür oğlu Mehmet ile tornacılık, bitişiğinde Hüseyin Çopur ile oğlu neyzen Hasan nikelaj yaparlardı. Onların yanında da Ahmet Ergücü ile oğlu Feridun, akülere konulan damıtılmış mâyî mukattar (saf su) çıkarırlardı. Bu sokak adını; geçmişten kalan tek yapı olan “Ahi Baba Camii” nin karşısında, girişinde eczane ile içerisinde Dağcılık İl Temsilcisi gözlükçü Recai Kıcıkoğlu’nun dükkânının olduğu “Form İşhanı”nın yerinde Keleş Hoca’nın evi, Karatay Kaymakamlığı’nın yanından açılan caddeyi atlayınca da sokağa adını veren İdmanyurdu’nun eski futbolcularından ve başkanlarından Kadılar’ın Cemal Sürmeli’nin babasının evi yer alıyordu. Hükümet Alanı’ndan İstanbul Caddesi’ne dönerken sol köşede olan “Tahralı Hanı”, Mevlâna Meydanı’na doğru yol açılırken istimlâk edildi. Sırasındaki İbrahim Ağabeyli’nin mağazası ve Ford Acentasının yerine de Fatih Çarşısı inşa edildi. Eğerci İşhanı 1. katında ise Kasım Şifa Hastanesi sahibi Abdurrahman Cantekinler’in muayenehanesi vardı. Yaz aylarında gündüz Aziziye Camii karşısında, geceleri de Alaaddin Tepesi’nin üzerindeki havuzlu bahçede dondurma satan Mustafa Babaotu, önce Alaaddin Caddesi’ne, daha sonra Fatih Çarşısı’nın altına pastane açmış, vefat edince oğlu işletmişti.
Caddenin sağ köşesindeki Emlâk Kredi Bankası’nın üst katında röntgen mütehassısı Süleyman Ertüzün ile çocuk doktoru Ali Şaşmaz faaliyet gösteriyorlardı. Bankanın bitişiğindeki Gözyaşı Mağazası’nın yerinde doktor Mustafa Büyükkürkçü’nün kayınpederi, “Müslüman Mehmet” lâkabıyla tanınan Mehmet Tuncel’in Chevrolet Acentası, eski SSK Kurumu binasının arkasındaki sokağın içinde ise Abdurrahman Cantekinler’in sahibi olduğu “Kasım Şifa Hastanesi” yer alıyordu. Kadılar Sokağı köşesindeki Çalıkuşu’nun acentasının cadde üzerinde bitişiğinde Hasan Küçüktunç, oğulları ile birlikte tornacılık yapardı. Şarkîkaraağaçlı İbrahim Sözbir’in helvacı dükkânı da bu sıradaydı. Biraz ileride ise elektrik malzemesi satan Konyaspor başkanı, Selçukspor ve Meramspor kalecisi İrfan Mescioğlu’nun mağazası, Wolksvagen parçaları acentası İbrahim Arazi, Salih Loras’ın benzin istasyonu ile Gençlerbirliği, Yolspor, İdmanyurdu ve Bursa Merinos’ta futbol oynayan merhum Ali Galip Uğurel’in babasının bakkal dükkânı bulunuyordu. Köprübaşı’na dönerken solda 1927’de belediye tarafından yaptırılıp, 1987’de İsmet Paşa Okulu’na giden yol açılırken yıkılan Konya’nın ilk modern ekmek fırını “Fenni Fırın” vardı.
İsterseniz geçmişi yansıtmaya çalışan bu yazıyı okuyup, 70 yıllık fotoğrafına bakarak İstanbul Caddesi’nin eski ve bugünkü durumunu kıyaslamaya çalışınız!

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.