Yavru vatanda kriz

Yavru vatanda kriz

Kıbrıs’ta yaşananları Merhaba Gazetesi’ne değerlendiren KKTC Ekonomi ve Enerji Bakanı Sunat Atun, “Kıbrıs’ta Konyalı nüfusu çok fazla. Kültür turları yapılabilir. Karşılıklı uçak seferlerinin başlatılması lazım” dedi

RÖPORTAJ: KEREM İŞKAN

Kıbrıs’ta yaşananları Merhaba Gazetesi’ne değerlendiren KKTC Ekonomi ve Enerji Bakanı Sunat Atun, “Kıbrıs’ta Konyalı nüfusu çok fazla. Kültür turları yapılabilir. Karşılıklı uçak seferlerinin başlatılması lazım” dedi

KKTC'DE HÜKÜMET DÜŞTÜ

Merhaba Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kerem İşkan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Ekonomi ve Enerji Bakanı olarak göreve başlayan Sunat Atun ile adada yaşananları, su krizini, ‘yavru vatan’ polemiğini ve diğer meseleleri konuştu. Gazimağusa’da gerçekleşen röportajda Eski Bakan Sunat Atun, önemli açıklamalarda bulundu.

KARŞILIKLI UÇAK SEFERİ LAZIM

Güney Kıbrıs kesiminin Türkiye’nin garantörlüğünün kaldırılması istediğini belirten Atun, “Türkiye’nin garantörlüğü kırmızıçizgimizdir” dedi. Kıbrıs ve Konya’yı birbirine çok benzettiğini söyleyen Atun, şöyle konuştu: “Konya’nın ev sahipliği yaptığı maneviyatı Kıbrıs’a taşımak isteriz. Vatandaşlar kültür ziyaretleri yapabilirler. Karşılıklı uçak seferlerinin başlatılması lazım. Bunun için çalışacağız” şeklinde konuştu.

22-2.20160418111857.jpg

Sunat Atun, Konya asıllı KKTC Din işleri Başkanı Prof. Dr. Talip Atalay, KKTC Ekonomi, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Emin Bilgen ile Kerem İşkan.

**Kıbrıs’ta neler oluyor? Kıbrıs'ta bir siyasi kriz mi var?

-Kıbrıs 33 yaşında bir ülke. Onun evvelinde otonom bir yönetim var. Onun öncesinde Rumlarla müşterek kurulmuş yürümeyen bir devlet var, daha evvelinde İngilizler ve Osmanlı devleti var, atalarımız var. KKTC genç bir devlet. anavatan Türkiye’den güçlü destekler alan, ambargolara rağmen kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan güçlü bir devlet. Haliyle her zaman gündemin merkezinde. Her dönem tabi Kıbrıs konusunda bir çözüm süreci başlar gibi olur. Bu dönemde büyük beklentiler oluştu. Gelinen noktada Türk tarafı olarak çözüm istediğimizi belirtip, bunu somut olarak da uygulasak da anlaşma için iki tarafında çözümü arzulaması lazım. Arzu etmek somutlaştırmak lazım. Biz bunu somutlaştırdık. 2003 yılındaki referandumda Kıbrıs Türk halkı yüzde 65’lik çoğunlukla referandumu kabul etti. Döndük geldik, şartlara bakıyoruz, belli başlı noktalara geldik ama siyasi temsiliyet noktasında, eşit statüye sahip olma noktasında sorunlar var, dönüşümlü başkanlıkta var. Biz Kıbrıs Türkleri olarak Güney Kıbrıs halkı ile eşit siyasi statüde olamayacağımız bir anlaşma içerisinde bulunamayız.

**Müzakerelerde son durum bu mu?

-Evet. Ama en son konuşulması gereken bir mesele var; Garantör devletler. 1960 anlaşmasına göre Kıbrıslı Türkler ve Rumların ortak bir devlet kurduğu 1960 Anayasasına göre Türkiye Cumhuriyeti, Yunanistan ve İngiltere anlaşmanın garantörleri. Şimdi Güney Kıbrıs masaya Türkiye’nin garantörlüğünün kalkmasını getiriyor. 

**Geçtiğimiz aylarda bir açıklamanız vardı. Türkiye’nin garantörlüğünü tartışmaya açmayız diyorsunuz. Bununla ilgili neler söylersiniz?

-Evet o olabilecek bir mesele değil. Asla bizim taviz verebileceğimiz hatta konuşabileceğimiz bir mesele değil. Kıbrıslı Türkler ada üzerinde var olduğu sürece Türkiye Cumhuriyeti de bu adanın garantörü olacaktır. Bu bizim kırmızı çizgimiz.

**Bu sizin şahsi görüşünüz mü, ada halkının ortak görüşü mü?

-Bu Kıbrıs Türk’ünün yüzde 100’ünün ortak görüşüdür diyemeyiz.  Ama ağırlıklı görüş bu yönde. Bu bizim net parti tüzüğümüzde de yazıyor ve politikamız bu yöndedir. Bizim bundan vazgeçmemiz mümkün değildir. Bütün safhaların görüşülüp en son buraya gelinmesi lazım. Kurulması muhtemel federal devletin dış garantörleri olur. Bu en son konuşulacak mevzudur fakat Güney Kıbrıs yönetimi buna şimdiden gelmeye çalışıyor.

**Diplomaside ilk başta uzlaşılabilecek konular öne alınır. Baktığımız zaman Güney Kıbrıs kesimi bu kırmızı çizgileri gündeme getirerek görüşmeleri tıkamak istiyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

-Evet tıkamaya çalışıyor. Aslında bunlar Güney Kıbrıs’ın yıllardır süregelen politikasının bir tezahürü. Birkaç ay önce bunu gündeme getirdiler, süreci tıkadılar. Döndü geldiler, Türkiye’nin AB müzakerelerini veto ettiler. Demek ki burada bir strateji ve hoş olmayan bir oyun var.

**Sanki adada Türklerin istenmediği gibi bir izlenim oluşturuluyor, provokasyon var. Adadaki Türk vatandaşlarla konuştuk. Öyle bir durum gözükmüyor. Siz Türkiye’nin garantörlüğünün kırmızı çizgi olduğunu söyleyen bir siyasetçi olarak, bunun ada içerisindeki bazı siyasi partilerin provokasyonu olduğuna inanıyor musunuz?

-Öncelikle biz Türküz. Bazı çevreler bu tür noktalar üzerine siyaset yapıyor fakat az bir kısım bu. Dünyanın her kesiminde radikal çevrelerin sesi çok duyulur, aykırı grupların sesi daha çok duyulur. Maalesef küçük çaplı bazı gruplar bu yönde, işin nereye gideceğini bilmeden çalışıyorlar. Kimsenin böyle bir propagandaya alet olduğunu söylemek istemem. Biz Kıbrıs adası üzerinde Rumlar ile bir anlaşmaya varacaksak her iki taraf da eşit haklarda olmalıdır. Onlar imtiyazlı, daha üst temsiliyet kabul edilemez. Devlet başkanlığı dönüşümlü olur.

**Eski Hükümetten niye çekildiniz? 

-Ulusal Birlik Partisi olarak bizim aşılamayacağını düşündüğümüz bazı maddeler vardı. Ekonomi alanında, yönetimle alakalı, bazı noktalar vardı. Sorunların samimiyetle ele alınmadığını gördük ve çekilmeye karar verdik. 

**Kıbrıs’ta yabancı öğrencilerin sayısı fazla. ekonomiye etkileri var. Öğrencilere bir destek sağlanıyor mu?

-2009 yılında biz iktidara geldiğimizde 30-35 bin civarı öğrenci vardı. Her alanda oturduk proje ürettik. 6 yılda öğrenci sayısı 80 bine çıktı. Hedefimiz 150 bin öğrenci. Turist sayısını da 800 binden 3 milyon düzeyine çıkardık. 25 bin otel kapasitelerine ulaştık. İlk Ekonomi Bakanı olduğumda KTTC olarak 95 milyon TL düzeyinde bir ihracatımız vardı. Görevden ayrıldığımda 2013’te 217 milyonla devrettik. Bu sanayicimizin, ihracatçımızın başarısı. Bunlar politikaların ülkeye nasıl kazanımlar getirildiğinin bir göstergesidir.

**Su meselesi var bir de. Türkiye Kıbrıs’a su getirdi tartışmalar başladı. Nedir bu su meselesi?

-Bunlar olmaması gereken tartışmalar. 2010’da başbakanımız İrsen Küçük’tü. O zaman başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’a benim de olduğum yapılan bir ziyarette böyle bir proje Bayın Erdoğan tarafından bahsedildi. Bizim başbakanımız da gerekli desteğe hazır olduklarını söyledi. Bu küresel çaplı bir proje. 2.5 milyar TL’ye mal oldu. Yılda 75 milyon metreküp kapasitesiyle dünyada bir ilk. Bu olaya Ulusal Birlik Partisi olarak destek verdik haliyle muhalefet için bu bir hezimetti. Ne yaptılar yerden yere vurdular. O dönem teknik olarak zor, olmaz dediler. Buna muhalefet edenlerin de olduğu bir 2014-2015 hükümeti yaşadık. Bu dönemde proje kucaklanamadı. Projeyi sadece hükümet yürütmeli gibi ısrarla davrandılar. Halbuki projenin devlet tarafından yürütülmesi genetiğe aykırı. Dağıtım için 600-700 milyon TL’lik bir yatırım gerekli. Belediyelerin su dağıtım ağı yok. Evlere tek tek müstakil tankerlerle su dağıtılıyor. Böyle yerleşim merkezleri çok. Yatırım için 19 pompa istasyonu, arıtma istasyonları gerekiyor. KKTC’nin 350 milyon bütçe açığı olduğunu göre cebinden 600 milyon çıkarıp dağıtım sistemi kurması hayaldir. Akıllı bir devlet yönetimi özel şirkete yatırım imkanı sağlar.

**Suyun Rumlara da satılması projesi var sanırım?

-Bu suya barış suyu adı verildi. Coğrafyamızdaki ülkelerin neredeyse tamamı gaz, petrol zengini. ama bütün ülkeler su yoksulu. Bugün adanın kuzey kısmında su irtifası 140 metre aşağı indi. Sularımız tuzlandı. Aynı şeyler güney için de geçerli, İsrail için de geçerli.

**Yani İsrail’e de su satabiliriz diyorsunuz?

-Aynen öyle. Bu proje bize küresel bir koz imkanı sağlayacak. Suyu Güney Kıbrıs ile paylaşmayı da arzuluyoruz. Güney Kıbrıs ile ortak hareket ederek suyu İsrail’e aktarabiliriz. Ciddi bir Pazar var.

**Cumhurbaşkanı seçimleri sonrası ‘artık biz yavru vatan değiliz’ çıkışı vardı. Bu ne anlama geliyor?

-Sayın Cumhurbaşkanı belki kişisel görüşüdür, belki de tabanına hitap etmiştir. Veya ‘Hep yavru kalmayalım, büyüyelim’ diyerek böyle bir çıkış yapmıştır. Ekonomi Bakanı olarak şunu söylemiştim: ‘Büyüyelim ama bu büyümeyi kendi kaynaklarımızla yapalım, başkaları yapmasın bunu’

**Yahudi sermayesinin toprak satın aldığı şeklinde bir söylenti var. Bu sermayenin Kıbrıs ekonomisine etkisi nasıl?

-1800’lü yılların sonunda buraya gelmişler fakat daha sonra ayrılmışlar. Bir bölgeye yerleşmişler. Sonradan o bölgeyi bir yatırımcıları aldı. Yayılmacı bir politikaları yok. Ekonomi olarak inşaat sektörüne katkıları var.

**Mısır, Yunanistan, İsrail ve Güney Kıbrıs arasındaki enerji ittifakı çok konuşuluyor. Nedir bu mesele?

-Mısır’da bir rejim değişikliği oldu. Sisi’nin gelişi ile birlikte Güney Kıbrıs ile bir yakınlaşma oldu. İsrail gerginliği sonrası da Güneş Kıbrıs ile bir yakınlaşmaları oldu. Güneş Kıbrıs kendi gaz alanlarına İsrail ile ortak olarak İsrail’i yanına almak ABD’yi yanına almak istiyor.

**Adada İslam’a karşı bir duruş var mı? Misyonerlik faaliyetleri yaygın fakat İslami faaliyetler engelleniyor deniliyor

-Ada halkının dini İslam. Misyonerlik her ülkede yapılıyor. İslam geri plana itiliyor diye bir şey yok. Biz İlahiyat Koleji açtık.

**Gezilerimizde bazı esnafların Konya’dan Kıbrıs’a direk uçuş talebi oldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Kıbrıs ve Konya’yı birbirine çok benzetirim. Konya pırıl pırıl bir yer. Milli gelirleri de birbirine yakın. Kültür düzeyleri de yakın gibi. Konya’nın ev sahipliği yaptığı maneviyatı Kıbrıs’a taşımak isteriz. Kıbrıs’ta bir sahabeler adasıdır. Larnaka’da Hala Sultan validemiz, Peygamber Efendimiz’in süt teyzesi var, her ne kadar Türkiye’den gelenler oraya erişemiyor olsa da… Kıbrıs’a ilk ayak basan sahabelerin mezarları var. Ercan Havaalanı yanında 40 şehit sahabenin kabri var. Karşılıklı kültür ziyaretleri olabilir. Karşılıklı uçak seferlerinin başlatılması lazım. Kıbrıs’ta Konyalı nüfusu fazla. 10 bin civarında Konya nüfusu var. Mesela benim dedemin babası Konya’dan gelmiştir.

 

*** Sunat Atun bu röportajı verdiğinde Ömer Kalyoncu’nun başbakanlığı döneminde hükümetteki KKTC Sanayi Ticaret ve Ekonomi Bakanlığı görevinden istifa etmişti. Atun, geçtiğimiz gün yeni kurulan hükümette Ekonomi ve Enerji Bakanı olarak görev aldı.


22-4.20160418095619.jpg

Sunat Atun kimdir?

Sunat Atun, 1973 yılında KKTC'nin Gazimağusa şehrinde dünyaya geldi. Lise eğitimini tamamladıktan sonra Leicester University (İngiltere)'de ekonomi bölümünden mezun oldu. 1996 yılında Fransa'da Universite de Nantes'da Lojistik Yönetimi alaninda MA, 1997 yılında da University of Plymouth (İngiltere)'de Denizcilik İşletmesi alanlarında (MSc) ihtisas yaptı. 2007 yılında Türkiye Genç İşadamları Dernekleri Konfederasyonu Başkan Vekilliği'ne getirildi ve 2006-2009 yılları arasında Genç İşadamları Derneği Başkanı yaptı. 2009 Yılında kurulan Ekonomik Örgütler Platformunun ikinci dönem başkanlığı görevinde bulundu. 2009 Seçimlerinde Ulusal Birlik Partisi'nden milletvekili seçilen Atun, 5 Mayis 2009 tarihinde kurulan Derviş Eroğlu kabinesinde Ekonomi ve Enerji Bakanı olarak atandı. 16 Nisan 2016 tarihinde KKTC Ekonomi ve Enerji Bakanı olarak atandı. Türkiye-KKTC arasında 2 Kasım 2011 tarihinde petrol ve doğal kaynakların araştırmasına ilişkin anlaşmayı yaptı. Atun, evli ve üç çocuk babası. Öte yandan Atun ailesi Kıbrıs siyasetinde önemli rol oynuyor.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.