Varşova Paktı'ndan AB üyeliğine

4 günlük Varşova gezimde sokakların geniş ve temiz olması dikkatimi çekti. İnsanların trafikte birbirlerinde gösterdiği saygı ise gerçekten takdir edici bir durum. Polonya'da trafikte asla korna sesi duyamazsınız. Böyle bir gelenek Polonya'da yok. Varşova'da şehir içi ulaşım da oldukça gelişmiş. Şehirde 21 metro istasyonu bulunuyor. Şehir metro ve tramvay hatlarıyla örülmüş. Kuzey-güney yönünde, sadece bir sabit hat bulunuyor. Tramvay hatları da bulunuyor.  Otobüslerin 140 hattı tüm şehri kapsıyor. 

 

Yazın meydandaki küçük cafeler dışarı masa ve sandalye koyuyor, ressamlar sokaklarda resim yapıyor ve daha birçok sokak sanatçısı yeteneklerini sergilerken bu sokakları da renklendiriyorlar.

Avrupa'daki bu eski şehirler genelde aynı anlayış tarzında inşa edilmiş. Bir kaç dar sokak geniş bir meydana açılıyor ve o meydandaki evler çok renkli ve çok keyifli inşa edilmiş oluyor. Varşova’da da bu kural bozulmamış. Meydanı geçip ileri doğru devam ettiğinizde bir köprü ve bir kale duvarının kalıntısı göreceksiniz duvarın dışındaki evler meydandaki evlere göre hemen şekil değiştiriyor.  Varşova şehrinin bu kesimi 13. Yüzyıl sonunda inşa edilmiş. Buradaki binalar da olduğu gibi korunmuş. Visula nehri kıyısında yürüyebilir ve oradaki banka oturup güzel bir güneş banyosu yapabilirsiniz. Yaz aylarında Varşova sokaklarına su hortumları konuluyor. Polonyalılar, boğucu yaz sıcağında bu hortumlardan çıkan sularla serinliyor. 

 

 

Eski şehirde her sokakta bir müzisyene rastlamak mümkün. Her köşeye bir heykel dikmişler. Kimisi edebiyatçı kimisi müzisyen. Polonyalılar, şiire ve edebiyata düşkün bir millet. Adam Mickiewicz, pek çok kişi tarafından Polonya'nın en büyük şairi olarak kabul ediliyor, Polonya isyanlarını anlatan epik şiirler yazıyor, aynı zamanda aktivist. Chopin'in, baladlarını bestelerken bu şairden etkilendiği söyleniyor. Şair, Kırım Savaşı'nda Ruslara karşı bir cephe örgütlemek için geldiği İstanbul'da koleradan ölüyor, hatta İstanbul'da, Tarlabaşı'ndaki kaldığı ev müzeye dönüştürülmüş. Varşova'da da şairin ismini verdiği bir edebiyat müzesi bulunuyor fakat ben gezemedim. 

 

Slav kültürünün bir yemeği olarak bilinen pierogi, bizdeki mantının daha büyüğü ve içi daha çeşitli olanı. Ispanak, patates, peynir, lahana, et, peynir gibi içlerle yapılan bu hamur yemeği isteğe göre fırınlanmış şekilde de servis edilebiliyor. Ben peynir sosuyla birlikte ıspanaklı olanını tattım. Açıkçası biraz yağlı ve hamurlu olması dolayısıyla kilo alma endişesi duyanlar için ideal değil, fakat bunu diğer ünlü Polonya yemekleri ve atıştırmalıkları da için de söyleyebilirim. Varşova'daki restaurantlarda çalışan garsonlar geleneksel Polonya elbiseleri giyerek, rengarenk bir görüntü oluşturuyor. Geleneksel kıyafetleri içerisinde Polonya bebekleri, işlemeli porselenler, anahtarlıklar, kartpostallar, Varşova'nın önemli binalarının bibloları ve dahası hediye olarak yanınızda götürebileceğiniz alternatifler arasında.

 

Varşova'da 2012 yılında Avrupa Futbol Şampiyonası'na da ev sahipliği yaptı. 2012 Avrupa Şampiyonası final maçı Varşova'da oynandı. Turnuva için yapılan stadyum büyük ilgi görüyor. Fakat Polonya'da futbolun geliştiğini söylemek pek mümkün değil. Polonya'nın en iyi takımı Wsla Krakow. Bu takımın bile çok kaydeder bir başarısı yok. Varşova'da çok sayıda askeri anıt bulunuyor. Bunlardan bir tanesi de İkinci Dünya Savaşı'nda hayatını kaybeden Sovyet askerleri için yapılan anıt. Bu anıtta Ukraynalı, Rus askerlerinin yanı sıra o dönem Sovyet ordusunda bulunan Türki askerlerin de mezarları bulunuyor. Burayı özellikle Rusya, Ukrayna ve Belarus'tan çok sayıda insan ziyaret ediyor ve çiçek bırakıyor. 

 

Bir dönem sosyalist ülkelerin başkenti sayılan Polonya'nın başkenti Varşova, 2004 yılında Avrupa Birliği'nin bir parçası oldu. Varşova Paktı'ndan AB üyeliğine uzanan bir şehir olan Varşova, geçmişe  sünger çekmiş durumda. Polonya hızla gelişen ekonomisi, genç nüfusu, gelenekçi insanlarıyla AB içerisinde gelecek vaad eden bir ülke. Polonya'daki 9 günlük seyahatim boyunca her hangi bir olumsuzluk yaşamadım. Krakow, Lodz ve Varşova gezim gayet verimli geçti. Polonya'nın diğer güzel şehirlerini  görme fırsatım olmadı. Zaman yetmedi. Yardımsever ve misafirperver insanlarla tanıştım. Polonya halkı diğer Avrupa halklarına göre daha dindar ve geleneklerine bağlı bir halk. Geçmişte yaşanan acılar ise Polonya halkına biraz ürkek ve çekingen bir halk haline getirmiş. Polonya halkının Türkiye'ye karşı olumlu bir bakışı var. Türkiye'yi güçlü bir ülke olarak görüyorlar. Polonya, mutlaka görülmesi gereken bir ülke. Çok pahalı değil. Polonya, AB üyesi olduğu için vize almak gerekiyor. 

 

İBRAHİM BÜYÜKEKEN - merhabahaber.com