Kültür âşığı; Fahri Özparlak

Kültür âşığı; Fahri Özparlak

Gazetemiz köşe yazarı Fahri Özparlakın, Koyunoğlu Müzesine yaptığı bağış nedeniyle kendisi hakkında kaleme alınan yazıyı okurlarımıza sunuyoruz

M. Sabri DOĞAN*

Koyunoğlu Müzesi, Arkeolog, Konya
 
Bilindiği üzere insan Eşref-i mahlûkattır; yani yaratılmışların en şereflisidir. Bu fıtratta yaratılan insanın en önemli görevlerinden birisi de dünyası ve ahireti için çalışmasıdır. İşte bu yüzden çalışmanın önemi ayet ve hadislerde önemle vurgulanmıştır. Bırakın insanı, tüm kainat bile durmak bilmeyen bir çalışma içinde olup, hatta hayvanlar ve bitkiler bile yaratılış gayelerine uygun olarak sürekli bir hareket halindedir.
Yukarıda kısaca değindiğimiz devinime insan fıtratı açısından güzel bir örnek ise hizmet ve çalışma azmiyle yanıp tutuşan Araştırmacı-Yazar Fahri Özparlak Bey’dir. Hayatının her anı çalışma, araştırma ve hizmetle dolu dolu geçen Fahri Özparlak Bey’in Koyunoğlu Müzesi ve Kütüphanesi’ne yaptığı değerli hizmetleri anlatmadan önce; hakkında gerek kendisinden, gerekse basında çıkan yazılardan derlediğimiz kısa bir hayat yolculuğuna çıkmamız, onu daha iyi tanımamıza vesile olacaktır.
Kısaca hayat hikayesi şöyledir; Konya’da Mevlana Müzesi’nin doğu kısmında, Türbe önü de denen mahalde yer alan bir evde dünyaya gelmiştir. İlkokulu Köprübaşı İlkokulunda, orta ve lise öğrenimini ise Karma Ortaokulu ve Konya Lisesi’nde tamamlamıştır. Fahri Bey’in ilk hocaları anne, babası ve yakın akrabalarıdır. Daha sonra ise sırasıyla okul hocaları ve sınıf arkadaşları gelir. Aynı zamanda kendi nefsi de kendisinin en önemli hocalarından biri olmuştur. İşte bu yukarıda saydığımız hocalarından edindiği bilgilerle kendi kendini, devamlı surette iç dünyasındaki laboratuarında tahlil etmiş ve hayatı boyunca buradan çıkan sonuca göre hareket etmiştir.
Fahri Bey’in hayatına yön veren bir deyiş vardır ki, o da şöyledir; “Gaye ve paye arasında sallanan ömrüm, 3 üniversite arasında mutluluk ve yaşam sevinciyle geçti” Bu lafza binaen hayatındaki 3 önemli üniversiteden ilki olan İ.T.Ü. İnşaat Fakültesi’ne 1958 yılında girip; 1963 yılında Betonarme Opsiyonu İhtisası’ndan mezun olmuştur. Daha sonra ise Konya D. S. İ. 4. Bölge Müdürlüğü Proje ve Barajlar Baş Mühendisliği’nde mesleğe başlayarak ilk yaşama sevincini tatmıştır. 60’lı yıllarda ise “hayatımdaki ikinci önemli üniversite” dediği olay gerçekleşir ve Selçuk Üniversitesi’nin kuruluş aşamasında müteşebbis heyet başkanlığını yapar. Bu konuda çalışmaları hayatındaki 2. büyük yaşama sevincidir. En sonunda hayatındaki 3. ve son üniversite ise Saraybosna’daki Sarajova Üniversitesi’dir. Fahri Bey; Sarayova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Faruk Caklovica tarafından davetli olarak 23 Mart 2008 tarihinde Saraybosna’ya çağırılmış ve çeşitli tetkiklerde bulunmuştur. Bu görev sırasında ülkedeki şehirleri gezerken Osmanlı izlerini ve mirasını görünce aldığı hazzı 3. yaşama sevinci olarak bizlere aktarmaktadır,
Askerliğini (1964/1966) 6 ay İstihkam Okulu, 1.5 sene (6 ay asteğmen, l yıl istihkam ve deniz teğmeni olarak) 24 ay olarak Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstanbul Boğazı müstahkem mevkide yapmıştır. Askerlik dönüşü Y. S. E 7. Bölge Kontrol Amirliği’nde İçme Suları Şefi ve Müdür Muavini olarak mesleğine devam etmiştir. 1969 yılından ise istifa ederek işinden ayrılan Fahri Bey; Şeref Mühendislik ve Mimarlık Bürosu’nda proje, kontrollük, şantiye şefi olarak bina ve fabrika inşaatlarının yapımında çalışmış olup, Konya Çimento Fabrikası 2. kısım inşaatında sözleşmeli kontrol mühendisi ve müşavir da olarak görev yapmıştır.
1967 yılında ise Eczacı Sansal Hanımla evlenmiş ve iki çocuğu dünyaya gelmiştir. İki çocuğundan Fulya Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği mezunudur. Aynı Üniversitede İşletme İhtisasından sonra İstanbul’da Microsoft Firması’nda göreve başlamış olup, halen kendi bilgisayar firmasında çalışmalarını devam ettirmektedir. Oğlu Tahir Kuntay ise Selçuk Üniversitesi İnşaat ve Anadolu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden mezundur.
Fahri Bey hayatı boyunca günlük çalışmalarının yanı sıra kültürel ve sosyal hayattan da hiçbir zaman kopmamıştır. 1956 yılında Konya Lisesi’nde iken Yeni Konya Gazetesi’nde deneme yazılarına teknik ve kültür konularında başlayıp, sonraları Konya’da şehircilik mevzularında yazmaya devam etmiştir. Şehirciliğin çarpık yapılaşma sorunları için imar planlarının hazırlanmasında aktif rol almıştır. Ayrıca o dönemlerde Amerika’da John Tracy Clinicle temas geçerek İşitme Engelliler Okulu’na Ana Okulu açtırmak için vermiş olduğu uğraş dikkate şayandır. Zira bu okulun açılmasıyla 0-3 yaş grubu işitme engelli çocuklara John Tracy Clinic kitap ve broşürleriyle eğitim verildiği takdirde ileri derecede işitme kaybı olanlar dahi dudak okuma ile konuşur hale gelecektir. Fakat o zamanki riyaset bu işi hafife almış ve proje hayata geçmemiştir.
Görüldüğü üzere 50 yıllık gazetecilik yaşamında Yeni Konya’dan sonra Ziya Tanrıkulu ve Şevket Eskil’in çıkarttıkları Hamle ve daha sonra Konya’da Yarın Gazeteleri’nde ve Yeni Meram Gazetesi’nde teknik mevzudaki yazılarını sürdürmüştür. Daha sonraları ise Merhaba gazetesinde çıkan çeşitli kültür, teknik ve sanat yazılarıyla halkı bilinçlendirmede önemli bir basamak vazifesi görmüştür. Ayrıca günümüzde “Konya’dan Dünya’ya” yazı dizisiyle Ortadoğu’dan başlayıp Semerkant’tan Çin’e, Kosova’dan Yemen kadar gidip gördüğü yerlerdeki Türk-İslam kültür ve sanatı izlerini okuyucularıyla paylaşmaktadır.
Şunu da belirtmek lazımdır ki, “Sanata sahip çıkmak için, önce onu tanımak lazımdır” ilkesinden hareketle İtalya, Venedik, Floransa, Paris, Çek Cumhuriyeti, Prag, Avusturya, Viyana, Macaristan, Budapeşte, Hindistan, İran, Irak, Ürdün, Suriye, Şam, İngiltere, Almanya, Çin, Bosna-Hersek, Arabistan gibi ülkelerde ve buraların müzelerinde yaptığı tetkikler sonucunda o coğrafyanın sanatını da tetkik etme fırsatı bulmuştur. Bunların dışında bilhassa inşaat işlerinden; Kara taş döşemeciliği camcılık, alçıcılık, Horasan harcı yapımcılığı, kireççilik, sıvacılık, mermercilik, kerpiççilik, boyacılık, kaldırımcılık, taş oymacılığı ve kitap-yazı ve süsleme sanatlarından ise; kağıtçılık, mürekkepçilik, nakkaşlık, kağıt oymacılığı, kalemkâr ve meydan ressamlığı, sedefçilik, kündekârî gibi el sanatları konularında araştırmalarına ve yazılarına devam etmektedir.
Kendisi bu coşkulu çalışmalarını “Kalem vardır altın, kalem vardır kamış, kalem de vardır ki Hak aşkına susamış” dizeleriyle dile getirmektedir. “Sanatın her çeşidinin kölesiyim, böyle kölelik dostlar başına” diyerek 150 çeşit konuda hazırladığı “Osmanlı’da zanaattan sanata” adlı araştırmaları kitap haline getirmiş olup basılmayı beklemektedir. Ayrıca Osmanlı’da depreme karşı dayanıklılık tedbirleri, Hicaz Demiryolları ve Ecyad Kalesi araştırmaları akademik sayfalarda yayınlanmıştır. Bilindiği üzere “Kâinatın Dili: Dua ve Peygamberimiz ve Konya”, “Hz. Mevlana ve Sanat” isimli 2 kitabı da yayınlanmış olup, bunların dışında yayına hazır çok sayıda eseri mevcuttur. Bunlardan bazıları şöyledir; “Hattatlara Meşk, Ressamlara Renk, Musikişinaslara İlham Veren Sönmeyen Işık Hz. Mevlana”, “Zanaattan Sanata, Sanattan Gönüle, Gönülden Sevgi Pınarlarına ve İlahi Aşka”, “Kalemin Aşkı ve Siyah Nurun Hikmeti:”Hüsn-i Hat Sanatı”, “Hicaz ve Bağdat Demiryolu”, “Türk İslam Sanatlarından Tezhip, Minyatür ve Ebru”, “Ecyad Kalesi ve Medine Tren İstasyonu”, “ILAbdülhamit Han ve Akabe Siyaseti”
Bu çalışmaları sırasında kendisi için çok önemli olan bir konu vardır ki bu konuyu Fahri Bey yazılarında sıkça vurgulamaktadır. Bu konu; “Peygamber sevgisidir.” Daha da önemlisi Peygamberimize olan sevgiyi dille ve yazıyla anlatmanın mümkün olmadığının idrakinde olan Fahri Bey; “Karınca ve kararınca” mantığından yola çıkarak ve O’nun şefaatine nail olma arzusuyla, Peygamberimizin yaşamından; O’na duyulan özlemden; güzide ashabından ve İslam tarihinden pasajlar sunarak o dönem hakkındaki bilgilerimizi adeta devamlı yenilemektedir.
Ayrıca dikkate şayandır ki, Fahri Bey’in, 45 yıl önceki öğrencilik zamanlarında, geçimini sağlamak için Konya kaşıklarına hat yazıyla Osmanlıca yazılar yazarak başlayan el becerisi; son zamanlarda bir tutku halini almış ve bu uğurda bürosunu bir sanat merkezi haline getirmiştir. Bu uğurda çalışmalarını uzun bir süre devam eden Fahri Bey, bürosunda yer alan 150 adedin üzerindeki hat levhasından fildişi üzerine gümüş 10 tanesini hiçbir karşılık beklemeden Koyunoğlu Müzesi’ne bağışlamıştır. Ayrıca dedesi Hacı Abdurrahman Hoca’ya ait kıymetli bir kürk ve buna ilaveten gene dedesine II. Abdülhamit tarafından ıslahı medaris talebelerine verilmek üzere hediye gönderilen antika bir lamba ve bunların yanında aile yadigarı 3 heybe de bağışlanan eserler arasındadır. Bilindiği üzere okumayı ve yazmayı çok seven ve geniş bir vizyonu olan Fahri Özparlak Bey; Koyunoğlu Müzesi Kütüphanesi’nde araştırmacılara yardımcı olmak maksadıyla yeni bir bilgisayar satın almış ve ayrıca Türk Diyanet Vakfı’nın çıkardığı İslam Ansiklopedisinin bazı sayılarını temin ederek araştırmacıların istifadesine sunmuştur.
Sonuçta Fahri Bey’in vizyonu ve Konya kültür hayatına hizmetlerini bir iki sayfada özetlemek mümkün değildir. Bu yazıda sadece genel anlamda Konya’ya yapmış olduğu hizmetlerden, değerli çalışmalarından bazı örnekler vermeye çalıştık. Ama hayatı boyunca yaptığı diğer hizmetlerini de yazmaya kalktığımız zaman bu sayfaların yetersiz kalacağına hiç şüphe yoktur. Yazımıza son verirken şunu da belirtmek lazım gelir ki, Fahri Özparlak hali hazırda hiç hız kesmeden gezilerine, araştırma yazılarına devam etmekte olup, Konyalılara bir nebze olsun faydalı olmak için var gücüyle çırpınmaktadır.
Fahri Özparlak, ayrıca Çin’de Uygur Türklerinden öğrendiği fırça ile hat sanatı üzerinde tablolar ve istifler hazırlamaktadır. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum