Gazetecilik nereden nereye

Gazetecilik nereden nereye

Hayatımızın her alanında etkili olan ve hayatı kolaylaştıran teknolojik gelişmeler, basın sektöründe de etkisini gösterdi. Bu gelişmelere bağlı olarak gazetecilik daha kolay yapılır hale geldi

Sürekli gelişen ve kendisini yenileyen teknoloji, hayatın her alanında olduğu gibi basın sektöründe de etkisini gösterdi. Basın sektörü de bu değişim ve dönüşümden nasibini fazlasıyla aldı. Eskiden daktilo ile yazılan haberler bilgisayar ortamında yazılmaya, entertip adı verilen makinede yapılan sayfa düzeni yine aynı şekilde bilgisayarlarda yapılmaya başlandı. Filmi fotoğraf makinelerinin yerini digital makineler aldı, fotoğraf banyosu, karanlık oda gibi terimler de tarihe karıştı. Bunun yanında matbaa teknolojisinin de gelişmesi ile birlikte matbaalarda iş gücüne daha az ihtiyaç duyulurken, aynı zamanda daha kısa sürede daha çok matbu baskı alınır oldu.
1982 yılında Yeni Konya Gazetesi’nin dizgi servisinde işe başlayan, daha sonra Merhaba Gazetesi’nde çeşitli görevlerde bulunan ve halen de Merhaba Gazetesi’nin Sayfa Sekreterliği’ni yapan İbrahim Başcı, hayatın her alanında etkili olan teknolojik gelişmelerin gazeteciliğe nasıl etki ettiğini anlattı.
1982 yılının şubat ayında mesleğe ilk adımı Yeni Konya Gazetesi Dizgi Servisi’nde attığını anlatan İbrahim Başçı, “O yıllarda dizgi entertiple yapılıyordu. Muhabirlerin yazdığı haberler, reklamlar, Basın İlan Kurumu’ndan gelen ilanlar kısaca bütün gazete tek makinede hazırlanıyordu. Dizgi entertip (basımcılıkta harfleri satır durumunda dizen ve döken dizgi makinesi) ile yapılıyordu. Gazeteler 8 sütundu ve başlıklar hurufattan, özel bir çalışma gerekiyorsa muşambadan harfler yapılarak hazırlanıyordu. Teknik olarak bir gazeteyi hazırlamak bugünkü kadar kolay değildi. Dizgi makinesinde çalışırken çok dikkatli olmak gerekiyordu. 300 derece ısıda eriyen kurşunla çalışmak gerçekten zordu. Seri bir şekilde gazeteyi hazırlarken kumpasın içerisine bir matris fazla düştüğü anda kurşun potadan fışkırır ve mutlaka bir yeriniz yanardı. O dönemde dizgicilerin giysilerinin sol omuz başında mutlaka bir kurşun yanığı olurdu. Bazen de entertipi bilmeyenlere soğuk şakalarımız olurdu. Bu ne diye soranlara fotoğraf makinesi derdik. Entertipin arka tarafında 10-15 dakika kıpırdatmadan bekletir, daha sonra ‘tamam fotoğrafını yarın al’ diye gönderirdik. Gündüzleri gazete hazırlarken akşamları da matbaa işi yapıyorduk. Bir alışveriş bir fiş döneminin yeni başladığı yıllardı, sürekli mesaiye kalıp fiş ve fatura hazırlıyorduk Aldığımız maaş kadar belki daha fazla mesai parası alıyorduk” dedi.
‘YILDA BİR SAĞLIK KONTROLÜNDEN GEÇERDİK’
Kurşun kokusunun çok ağır olduğunu, aynı zamanda vücuda da zarar verdiğini söyleyen Başcı, bu nedenle her gün düzenli olarak bol miktarda süt ve süt ürünleri tükettiklerini anlattı. O günleri hatırladıkça, eski fotoğraflara göz gezdirdikçe bir ah çekip, “Ne günlerdi o günler” demekten kendisini alıkoyamayan İbrahim Başcı, sürekli kurşun kokusuna maruz kaldıkları ve o havayı soludukları için yılda en az bir defa genel bir sağlık kontrolünden geçirildiklerini söyledi.
Entertip adı verilen makinenin bilgisayar teknolojisinden çok farklı olduğunu, bu makine ile haber yazmanın da bugünle kıyaslanamayacak kadar zor olduğunu dile getiren Başcı, entertipin kullanılışını da şu şekilde anlattı: “Entertipte harfler sayılı olur. Bir satırda 20’den fazla ‘a’ veya ‘e’ varsa yandınız. Harf yetmez ve diğer bir mağazadan harf almanız gerekir. Şimdi öylemi istemediğiniz kadar ‘a’ istemediğiniz kadar ‘e’ var. X,W,Q gibi harfler de mağazanın içerisinde olmaz, yan taraftan elinizle alır kumpasa koyarsınız. Kısaca o dönemde gazete hazırlamak zor ama o kadar zevkli bir işti. Rahmetle anıyorum, ustam Selçuk Yelli’nin üzerimde büyük emeği var. Sert görüntüsüne rağmen anlayışlı, sevecen bir tavrı vardı. Dizgi servisinde yetiştirdiği son elemanlardanım galiba. Bildiğim kadarıyla benden sonra entertipte yetişen olmadı.”
OFSET BÜYÜK KOLAYLIKTI
Bugün biz taze gazeteciler bazen bilgisayar başına oturup haber yazmaya dahi mızmızlanırken, o dönemde çalışanlar entertipten kurtuldukları zaman kendilerini cennete düşmüş gibi hissetmişler. Yeni Konya Gazetesi’nin 1987 yılında entertipi bırakıp ofsete geçtiğini ve sistemin değişmesi ile işlerinin büyük ölçüde basitleştiğini söyleyen Başcı, “Gazete ofsete geçtikten sonra, ben de kamerayı öğrendim. Pikaj montaj servisinin hazırladığı gazete sayfalarını ve fotoğrafları filme alıyor, daha sonrada montajı yapıp kalıp makinesinde çinko kalıba aktararak matbaaya gönderiyordum. Entertipe göre büyük kolaylıktı ama bir de şimdiki şartlarla karşılaştırın. Ofsette çalışmak dizgide çalışmaktan daha kolay ve daha temizdi. Ancak Konya’ya yeni girmiş bir sistem. Konya dışından gelen bir usta size kısa bir süre gösteriyor ve gidiyor. Gerisi size kalmış” diyerek o döneme göre büyük kolaylık olan bir durumun günümüz için bahsi dahi olmayacak kadar zor olduğuna dikkat çekiyor.
KONYASPOR’A GELEN ARAP FUTBOLCUNUN FOTOĞRAFI
İbrahim Başcı, o dönemin zorluklarını anlatırken, başından geçen güzel, tatlı anılarını da bizimle paylaşıyor: “Bir anımı anlatayım. Kameranın başında fotoğraf çekiyorum. Spor sayfalarını hazırlanıyor.. Konyaspor’a yeni bir futbolcu alındı. Fotoğrafları kamerada filme aldım.  Filmleri banyonun içine attım. Banyo sırasında fotoğraflar oluşuyor. Fotoğraflardan bir tanesi ne kadar uğraşırsam uğraşıyım oluşmuyor. İyi hatırlıyorum, 6 resim oluştu bir tanesi oluşmuyor. Yani Konyaspor’un yeni transferi olan futbolcunun filmi ortaya çıkmıyor. Elimle ovuşturuyorum olmuyor, sıcak olması için nefesimle üflüyorum olmuyor. 15 dakika falan uğraştım resim oluşmuyor. Çıkardım filmi hiponun içerisine attım. Kameranın altındaki resimlere baktım, bu resim neden oluşmuyor diye. Ne göreyim oluşmayan resim zaten Arap. Gelen futbolcu Ganalı Ahmet’miş. Zenci bir futbolcu. Bütün resimlerin Arap’ı oluyor bu tam tersi beyaz. Bu olaya gazetede bayağı bir gülmüştük.”
EVE DAHİ GİDEMEDİĞİMİZ GÜNLER OLUYORDU
1991 yılının nisan ayında Yeni Konya Gazetesi’nden ayrılarak Merhaba Gazetesi’nde işe başladığını belirten İbrahim Başcı, “Kamera ve renk ayrımında başlayan maceramız pikaj, musahhih, muhabir, sayfa sekreterliği ile devam ediyor. 20 yıldır Merhaba’da çok güzel günlerimiz geçti.  1991’de Merhaba Belediye İş Hanı’nda hazırlanıyor, Kombassan’ın matbaasında basılıyordu. Yeni çıkan bir gazete her zaman zor olur. Zorlanıyorduk ama bir o kadar da heyecanlı idik. Konya’ya ilk defa renk ayrım makinesi gelmiş. Pırıl pırıl renkli ofset bir gazete hazırlanıyor. Geceleri çok geç bitiyordu. Bazı günler eve dahi gitmiyorduk. Bu süreci atlattıktan sonra taşlar yerine oturdu. İşler düzene girdi. Merhaba’da da artık iyice profesyonelleşmiştim. Gazetenin yanı sıra kitap, dergi, broşür, afiş gibi çalışmalarda yaptık. Forma yapmayı, kitap hazırlamayı meslekle ilgili daha birçok konuyu Merhaba’da öğrendim.
O yıllarda yerel gazeteler pazar günleri çıkmazdı. Personel cumartesi günü izinli olurdu. İzin günümüzde değişik sosyal faaliyetlerde bulunuyorduk. Havuza gitmek, halı sahada futbol oynamak, sahile bir günlüğüne de olsa hep birlikte gidip stres atmak bize iyi geliyordu” diyerek hatıralarını anlattı.
ESKİLERİ ANLATMAKLA BİTİREMİYOR
İbrahim Başcı, eskiye dair anılarını bize anlatmakla bitiremiyor. Birini anlatırken bir başkası aklına geliyor. Ben bir taraftan yazmaya çalışırken, o da bir taraftan hikayelerine yenilerini ekliyor, ‘şunu da eklesek iyi olur’ diyor.
Başçı: “Merhaba Gazetesi bir okul. Çok sayıda arkadaş mesleğe ilk adımı Merhaba’da attı. Kendisini yetiştirdi ve yaygın basında mesleklerine devam ediyor. Merhaba Gazetesi’nde hatalarımız da güzel anılarımız da oldu. Pikaj-montajda çalışırken filmleri hazırladık matbaaya gönderdik. Gece geç saatlerde bir telefon çaldı, kapak sayfa ile spor sayfası ters bağlanmış. Hemen gelip düzelttik. Düzeltemeyip baskıda çıkan hatalarımız da oldu. İşin zorluğuna rağmen bu tür hatalar bizim için çok üzücü olur. Bu meslekte gün boyu güzel bir şeyler ortaya çıkarmak için çabalarsınız, ancak bir anlık dalgınlığınız bütün verdiğiniz emeği alır gider. Çok dikkat edilmesi gereken ve sorumluluğu ağır olan bir meslek gazetecilik.”
BOMBASI PATLAYAN BİR MUHABİR
İbrahim Başcı, sayfa sekreterliğinin yanı sıra muhabirlik de yapmış ama bombası patlamış. Gazetecilikle ilgili teknik ve teknolojik gelişmelerinin yanı sıra Başcı’nın özel isteği üzerine bu anısını da paylaşalım: “Muhabirliğe ilk adım attığım dönemde Merhaba Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Arslan haber yazmayı, fotoğraf çekmeyi öğreneyim diye Ali Sait Öge ile birlikte çıkmamızı söyledi. Sık sık da ‘İbrahim senden patlama bekliyorum’ diyordu. Bomba imha ekibi Sille Atış Poligonu’nda bomba imha ediyor. Biz de Ali abi ile haber yapmak üzere bomba imha alanına gittik. Ali abi tam bombaların patlayacağı sırada telefonla Mustafa Arslan’ı aramış, o sırada bomba patlayınca Mustafa Arslan da heyecanlanmış, ne olduğunu merak edip sormuş. Ali abi de ‘İbrahim’den sürekli patlama bekliyordun abi, İbrahim sonunda patladı’ demiş.”
NEREDEN NEREYE
GELİNMİŞ
Bu olaydan sonra kısa bir süre daha muhabirlik yapan İbrahim Başcı, asıl mesleğine yani sayfa sekreterliğine geri dönmüş. Başcı son olarak, “Yaklaşık 29 yıllık meslek hayatımda geçmişe dönüp baktığım zaman nereden nereye geldiğimizi, teknolojinin gazeteciliği ve hayatı ne kadar kolaylaştırdığını daha iyi anlıyorum. Halen Merhaba Gazetesi’nde sayfa sekreterliği görevini yapıyorum. Çok yoğun ve stresli. Ancak ertesi günü gazeteyi elinize aldığınız zaman bütün yorgunluğunuz gidiyor. Gazetecilik çok farklı bir meslek. Özveri isteyen, bazen evinizi dahi size unutturan, sorumluluğu ve vebali ağır bir o kadar da heyecanlı” dedi.
RASİM ATALAY

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.