Eskiden Nerede Ne Vardı?-28-

Eskiden Nerede Ne Vardı?-28-

Şehir merkezinde ve il hudutları içinde Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait birçok eser bulunuyor.

Alâeddin Tepesi’ndeki Alâeddin Camii ve “Selçuklu Sultanları Türbesi” de bunlar arasındadır. Hicri 551 miladi 1156’da Selçuklu Sultanı Rükneddin Mesut zamanında yapımına başlanıp, Alâeddin Keykubat I. zamanında tamamlanan caminin kuzeyindeki avluya bakan on köşeli ve yukarısı ehram şeklindeki türbe, II. Kılıçaslan zamanında yaptırılmıştır. Sekiz Selçuklu hükümdarının sandukası bulunan türbenin Arapça kitabesinden mimarının, aslen Bağdat’ın doğusundaki Cuha köyünden olan ve bu lâkabla anılan Abdulgaffar zade Yusuf olduğu anlaşılıyor. Çinilerle kaplanan sandukaların sayısına göre cenazelik denilen alt katta sekiz Selçuklu hükümdarının gömülü ve mumyalı olduğunu, ancak adlarını ve ölüm tarihlerini belirten vesika bulamadığını kaydeden “Konya Tarihi” nin yazarı İbrahim Hakkı Konyalı; türbeyi II. Kılıçaslan’ın yaptırdığına göre kendinden sonraki hükümdarlardan bazılarının buraya defnedildiklerini bildirerek, şunları ekliyor:“5. Selçuk hükümdarı II. Kılıçaslan, Aksaray’ı muhasara edip, Konya’ya dönerken hicri 29 Ağustos 1192’de 80 yaşında öldü. Oğlu I. Keyhüsrev, cesedini getirip Kümbethane denilen bu türbeye defnetti. Altıncı hükümdar I. Keyhüsrev miladi 1211’de Alaşehir önlerinde savaşırken öldürüldü. Cesedi önce Alaşehir’e defnedildi, sonra getirilerek bu türbeye gömüldü. Mumyasında ölümüne yolaçan yaranın izleri açıkça görülüyordu. Yedinci hükümdar II. Süleyman Şah; 1204’de Konya’da öldü ve dedesinin türbesine gömüldü.
Sekizinci hükümdar III. Kılıçaslan; 1205’de savaşta Takkeli Dağ’ın üstündeki Kevele Kalesi’nde öldürüldü, cesedi dedelerinin türbesine gömüldü. Onuncu hükümdar I. Alâeddin Keykubad; 1236’da Kayseri Meşhed sahasında zehirlenerek hayatını kaybetti, cesedi Konya’ya getirilerek mumyalanıp, Künbedhane’ye defnedildi. Oğlu onbirinci hükümdar II. Keyhüsrev; 1246’da 25 yaşında Alâiye’de (Alanya) vefat etti ve Konya’ya getirilerek Sultanlar Türbesi’ne gömüldü. Onüçüncü hükümdar IV. Kılıçaslan; 28 yaşında miladi 1268’de Uluborlu’da Pervane tarafından boğdurularak öldürüldü ve cesedi Konya’da’ki dedelerinin yanına gömüldü. Onbeşinci hükümdar III. Keyhüsrev; Erzincan’da 1283’de katledildi, cesedi Konya’ya getirilerek Sultanlar Türbesi’ne gömüldü”
Böylece, onyedi Selçuk hükümdarından sekizinin “Künbedhane” denilen Sultanlar Türbesine defnedildiği anlaşılıyor. Tarihçi Konyalı; Müzeler ve Kütüphaneler Umum Müfettişi Ahmed Tevhid Bey’in türbedeki Selçuk hükümdarlarının İstiklâl savaşından sonra suikaste maruz kalarak, türbede gömülü olan cesetlerin yok olup gittiğini söylediğini ileri sürerek, kendisine şöyle dediğini yazıyor: 
“Konya müze ve kütüphanelerini tetkik ederken, bir gün Dede Bahçesi’ndeki (Yıllar önce eski Fuar, şimdiki Kültürpark’ın kuzeyinde kümbet ve medrese varmış. Medrese yıkıldığı için halen kümbet kalmış bulunuyor) Tac-i Veziri Türbesi’ndeki mezar kitabelerini okumaya gitmiştim. Türbenin içinde birçok cesetler gördüm. Bazılarını köpekler çekiştiriyordu. Bunlar mumyalıydı. Birisinin Alaşehir’de şehid olan Keyhüsrev’in mumyası olduğu böğründeki hançer yarasından belli idi. Doğru Vali İzzet Beye giderek gördüklerimi anlattım. Kaldıracağını v adetti. Sonra türbeye bir daha gittim, mumyalar köpeklerin elinde idi. Yine İzzet Beyi ziyaret ederek, ricamı tekrarladım. Üçüncü gidişimde mumyalı cesetler yoktu. İzzet Beyi gördüğümde ‘Beyefendi, mumyaları kaldırttım’ dedi. ‘Ne yaptınız?’ deyince ‘Feridiye karakolu komiseri onları gömdürtmüş’ cevabını aldım”
İbrahim Hakkı Konyalı “Üstad Ahmed Tevhid, bunların nereye ve nasıl gömüldüğünü tesbit edememiş. Öğrendiğime göre eski eserlere meraklı bir adama ‘Selçuk hükümdarlarının parmaklarında yüzükleri vardır. Çok para eder’ demişler. O da mumyaları çuvallara doldurarak bu türbeye getirmiş ne yaptıysa yapmış. Mânevî değerleri kadar maddî değerleri de yüksek olan Selçuk hükümdarlarının mumyaları böylece yok olup gitmiştir” diyerek, Tarih Kurumu’nun Sultanlar Türbesi’ne tahta bir kapı yaptırdığını, 1944’de Konya Tarihi’ni yazdığında Konya müze idaresinin bu kapıyı tuğla ile ördürdüğünü bildiriyor.
Sultanlar Türbesi’ndeki hükümdar cesetlerinin akıbeti hakkında bugüne kadar açıklayıcı bir bilgi verildiğini hatırlamıyorum. 60 yıl önce Alâeddin Camii kapalı idi. Tamir gördükten sonra 1952 yılında ibadete açıldı ve Tahir Karagöz hoca imam, Topraklık’da Koyunoğlu Müzesi karşısındaki Hacı Hasan Büyük Cami’nin müezzini olan İmam Hatip Lisesi’nin eski müdürlerinden Bayram Başpınar da müezzin olarak bu camide göreve başladılar. Ramazanda Cumhuriyet Başsavcısı Ömer Köni de Alâeddin Camii’nde teravi kılardı.
Eskiden Alâeddin camisinin kuzeyinde çeşmelerden akan ve Çayırbağı’ndan getirilen suyun deposu vardı. Alâeddin Tepesinin üzeri de düzenlenerek, havuzlu bir çay bahçesi yapıldı. Aileler geceleri burayı doldurur, geç saatlere kadar hoşça vakit geçirirlerdi. Alâeddin Caddesi’nde bir zamanlar Denizbank’ın olduğu yerde pastanesi bulunan Balkan muhacirlerinden Mustafa Babaotu, bu çay bahçesinde geceleri dondurma satardı. Yakın geçmişte Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi olan, müdürlüğünü “Çocuklar Duymasın” isimli TV dizisinde geçen yıl dede rolü oynayan Altan Günbay’ın babası Sabit Günbay’ın yaptığı Gazi İlkokulu’nun önündeki otobüs durakları ile Alaaddin Tepesi arasında kalan yerde İstanbul Caddesi’nde Otel işleten İtalya asıllı Bobi’lerin evi ve Sağlık Müzesi vardı. Alâeddin Keykubat Salonu da 1955’de inşa edildi. Vali ve şehrin ileri gelenleri aileleri ile birlikte burada müzik eşliğinde akşam yemeklerini yerler, gece de burası gazino olarak faaliyet gösterirdi. Zafer Anıtı çevresi de sonraki yıllarda çay bahçesi yapıldı. Aşağıya inilen taş merdivenlerin solunda elektrik trafosu vardı, önüne de o dönemin taşıt aracı faytonlar sıralanırdı.
İşte, ancak yaşlıların hatırlayabileceği gibi, Alâeddin Tepesi ve çevresi eskiden bu görüntüde idi. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.