Sözleri farklı eylemleri farklı

Sözleri farklı eylemleri farklı

İl başkanları toplantısında konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak, iktidarın 12 yıllık politikasını özetledi...

 Saadet Partisi’nin aylık İl Başkanları Toplantısı partinin Genel Merkez Binası’nda düzenlendi. Büyük bir coşku ve heyecan içinde başlayan toplantının açılışında konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak, değerlendirmelerde bulundu. Konuşmasına 92’nci yıldönümünü kutladığımız 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutlayarak başlayan Kamalak, 12 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 62’nci Hükümetin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ve görevlerine yeni başlayan bakanlara ‘hayırlı olsun’ dileklerinde bulundu. Kamalak, ayrıca ekonomi ve dış politika konusunda sert eleştirilerde bulunarak, AKP’nin son günlerde sıkça kullandığı ‘Yeni Türkiye’ kavramını da eleştirdi.

Olumlu İşlerine Destek, Şerre de Fren Olacağız

“SAADET Partisi olarak, bundan sonra da, ülke yöneticilerinin icraatlarında, “Hayra motor, şerre fren olma” görevimizi aynı titizlikle sürdürmeye devam edeceğiz. Çünkü Milli Görüş bu toprakların vicdanıdır. Bu ülkenin tek çaresi, tek kurtuluş reçetesidir.  Bizim derdimiz makam derdi değil, hizmet aşkıdır, Millet aşkıdır. Herkes bilsin ki bundan önce olduğu gibi bundan sonra da, iktidarın doğru hizmetlerini teşvik etmek, yanlış faaliyetlerini engellemek için her türlü gayret ve çabanın içinde olacağız. Kınayanların kınamasından çekinmeden, korkmadan, hak bildiğimiz doğruları en gür sesle haykırmaya devam edeceğiz.”

Mazlumu Söylediler, Zalimin Yanında Yer Aldılar

“Dış politika da yanlış yaptılar. Irak konusunda ilk günden beri yanlış politikaların içinde oldular. Milyonlarca insan öldü, sonuç olarak Irak’ın durumu ortada. Son birkaç yıldır Suriye meselesi ortada. Suriye’de ilk günlerde bize kızanlar şimdi haklı olduğumuzu gördüler. Yapmayın dedik, ikinci bir Irak ortaya çıkmamalıdır dedik, dinletemedik, bizleri suçladılar. Aradan 4 yıl geçince Milli Görüş’ün ne kadar doğru karar verdiğini bütün dünya gördü. Libya konusunda da yine yanlış yaptılar, önce NATO’ya karşı çıktılar sonra kendileri NATO emrine 6 savaş gemisi gönderdiler. Söylemleri ile mazlumun yanında yaptıkları ile de zalimin yanında yer aldılar.”

Yeni Türkiye, Beyt-ül Mal’e Sahip Çıkmalı

“Son dönemde “Yeni Türkiye” lafını dillerinden düşürmüyorlar. Başına “yeni” demekle hiçbir şey “yeni” olunmuyor. Uyuşturucu alışkanlığı ilkokullara kadar inmiş Yeni Türkiye. Caddeleri, sokakları yaşanmaz hale gelmiş bir Türkiye. Göç dalgaları münasebetiyle Anadolu’nun boşaldığı bir Türkiye. Milli Görüş’ün söylediği, istediği ‘Yeni Türkiye’ bu değildir. Nasıl bir Türkiye; yaşanabilir bir Türkiye. Batı karşısında sus pus olan bir Türkiye değil; alnı ak, başı dik Yeniden Büyük Türkiye.”

Sekiz Reçete

“Maalesef geçmiş 12 yıllık icraat tablosu iç açıcı değildir” diyen Kamalak “Eğer yeni bir gelecek konusunda samimilerse, gerçekten yeni bir dönem başlatmak istiyorlarsa işte reçeteyi veriyoruz. Şu 8 maddeyi tavizsiz ve korkusuz bir şekilde uygulamalarını bekliyoruz” diyerek 8 madde sıraladı:

Şartlar ne olursa olsun gücün değil hakkın ve haklının yanında yer alınmalıdır.

Kin ve nefretle değil, merhamet ve adaletle hükmedilmelidir.

Önce Ahlak ve Maneviyat düsturu benimsenmelidir.

Milli, güçlü, süratli ve yaygın kalkınmak için çalışılmalıdır.

Sömürgeci ekonomi için değil, Adil Düzen için mücadele edilmelidir.

Beyt-ülmal’e sahip çıkılmalı, fakir fukaranın, garip gurebanın hakkı titizlikle korunmalıdır.

Şeffaf, şaibesiz ve dürüst bir yönetim anlayışı ortaya konulmalıdır.

Batı kulübüne girmenin değil, İslam Birliği’ni kurmanın mücadelesi verilmelidir.

Saadet Partisi’nin aylık İl Başkanları Toplantısı partinin Genel Merkez Binası’nda düzenlendi. Büyük bir coşku ve heyecan içinde başlayan toplantının açılışında konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak, değerlendirmelerde bulundu. Konuşmasına 92’nci yıldönümünü kutladığımız 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutlayarak başlayan Kamalak, 12’nci Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 62’nci Hükümetin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile görevlerine yeni başlayan bakanlara ‘hayırlı olsun’ temennisinde bulundu. Kamalak, ayrıca ekonomi ve dış politika konusunda da sert uyarılar yaparak, AKP’nin son günlerde sıkça kullandığı ‘Yeni Türkiye’ kavramını de eleştirdi.

İşte Kamalak’ın konuşmasından satır başları:

Bugün 30 Ağustos Zaferinin 92.  Yıldönümünü kutluyoruz. Aziz milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutluyor, bu zaferi bizlere hediye eden tüm şehitlere Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyor, kendilerini şükran ve minnetle anıyorum. Şunu asla unutmamalıyız. 30 Ağustos Zaferi ayağında çarığı, sofrasında ekmeği olmayan bir millet tarafından kazanılmıştır. Çünkü bu aziz millet hangi şart altında olursa olsun, güce boyun eğmemiş, esaret ve dayatmayı asla kabul etmemiştir. 30 Ağustos Zaferi’nin, bugünlere de ışık tutan en temel mesajı budur. Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, istiklal ve istikbalimiz tehlikeye düştüğünde bu yüce millet aynı kararlılığı, aynı fedakârlığı ortaya koymaktan hiçbir zaman çekinmemiştir ve çekinmeyecektir.

Anadolu; Türkler ve Kürtlerin İman ve Kardeşlik Sembolüdür

30 Ağustos zaferinin iki anahtar kelimesi vardır; “İman” ve “Kardeşlik” Nitekim İstiklal Savaşında İngilizi, Fransızı, Yunanı, İtalyanı, 7 düvel bir araya gelmiş, ancak o çelik gibi iman karşısında tarihi bir yenilgiye uğramıştır. Evet, belki istiklal mücadelesinde yiyecek ekmeğimiz yoktu ama sarsılmaz bir imanımız vardı. Kökü bin yıllara dayanan bir kardeşlik bağımız vardı. Türküyle, Kürdüyle, Zazası, Lazı, Gürcüsü, Çerkesiyle yurdun dört bir yanından koşup gelen vatan evlatları omuz omuza şehit oldu. Hepsinin tek ortak paydası İslam’dı.  Ağustos ayı, Milletimizin tarihin altın sayfalarına, altın harflerle yazdığı büyük zaferlerin ayıdır. Müslümanlara Anadolu’nun kapılarını açan ve gerçek manada yeni bir dönemin başlamasına neden olan 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi de yine bir ağustos gününde, 26 Ağustos’ta kazanılmıştır. Bizans imparatoru Roman Diyojen, Alparslan’ı ve ordusunu yok etmek üzere Malazgirt’e yürürken ordusunda kimler vardı biliyor musunuz? Slavlar, Yunanlar, Almanlar, Franklar. Peki Alparslan’ın ordusunda kim vardı; Türkler ve Kürtler. Anadolu’yu İslam’a birlikte açtılar. Çünkü bugün olduğu gibi o gün de ortak paydamız İslam’dı. O dönemde Bizans toprağı olan Kürdistan bölgesinden gelen 20 bin Kürt, Alparslan ile birlikte İslam için savaştı. Şah İsmail’e karşı da Kürtler Osmanlı’nın yanında yer almıştı. Kurtuluş Savaşı sonrası Lozan’da ‘size azınlık statüsü verelim’ dendiğinde de Kürtler, ‘İslam diyarında bir Müslüman azınlık olamaz’ diyerek karşı çıkmıştı.

İçeride Aslan Kaplan Olan İktidar, Almanya’ya Ses Çıkaramıyor

Geçen hafta Almanya’nın, Türkiye’yi dinlediği ortaya çıktı. Meğer en gizli konuşmalar, devletin bekasını ilgilendiren kripto görüşmeler çarşıya, pazara dökülmüş haberimiz yok. Ama hemen her konuda esip gürleyen, aslan kaplan kesilen iktidar nedense bu konuda sus pus. Daha da önemlisi var. Telefon dinleme skandalı ortaya çıktıktan sonra, Alman Başbakanı Merkel, ABD, Fransa, İngiltere gibi dost ülkeleri dinlemediklerini söyledi ve Türkiye’nin dost olmadığını, bu yüzden dinlenebileceğini söylediler. Bu, bizim için elbette şaşırtıcı değil. Çünkü biz bunları, az önce ifade ettiğim gibi bin yıl öncesinden biliyoruz. 1071 Malazgirt Muharebesinden, Diyojen’in ordusundan tanıyoruz. Almanlar doğru söylüyor. Hiçbir zaman Türkiye’nin dostu olmadılar. Menfaatleri söz konusu olduğunda sadece dostmuş gibi göründüler. Benim asıl sorum bizimkilere, AKP hükümetine?  “Türkiye bizim dostumuz değil” diyen Almanya’nın Patriot füze üssü ve 400 tane Alman askeri Kahramanmaraş’ta, Sütçü İmam’ın diyarında ne arıyor? O Sütçü İmam ki, ‘Maraş bize mezar olmadan, düşmana gülzar olamaz’ diye haykırıyordu. Nasıl oluyor da, “Türkiye bizim dostumuz değil” diyen Merkel,  Kahramanmaraş’taki askeri üstte göndere, Türk bayrakları yerine, Alman bayrakları çekilerek karşılanabiliyor? Nasıl oluyor da, “Burası Türk toprağıdır” diyerek Alman bayraklarının kaldırılmasını emreden komutanımıza ödül verileceğine soruşturma açılabiliyor. Nasıl oluyor da, açık açık dostumuz olmadığını söyleyen, bir ülkenin askerleri, kurtuluş savaşının kahraman şehri Kahramanmaraş’ta konuşlandırılmaya devam ediliyor? Böyle dış politika olmaz. İşte biz yıllardır, “Şahsiyetli bir dış politika” derken tam da bunu kastediyoruz. Bizans’ın ordusu Malazgirt ovasına geldiğinde, tam 200 bin kişiden oluşuyordu. Alparslan’ın mücahitleri ise sadece 40 bindi. Ulaklardan biri heyecanla gelip; “Sultanım, Bizans ordusu hızla bize yaklaşıyor” dediğinde, Alparslan zerre kadar tereddüt göstermeden, “40 bin kişilik ordusuna bakıp; “Biz de onlara doğru yaklaşıyoruz” dedi.  İşte şahsiyet budur! İşte iman budur! Eğer Alparslan güce boyun eğseydi, bugün Malazgirt Zaferi olmazdı. Eğer ecdadımız güce teslim olsaydı, bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı olmazdı. Çanakkale olmazdı, İstiklal Savaşı olmazdı, al bayrak olmazdı, hatta Türkiye olmazdı, Türkiye!

Ancak o zaman yeni bir dönemden bahsedilebilir. Böyle olduğu takdirde, Milli Görüşçüler her zaman ve her türlü desteği vermeye hazırdır. Ancak bu ilkelerin dışına çıkıldığında, en sert mücadeleyi, en şiddetli direnişi yine Saadet Partisi, yine Milli Görüş erleri ortaya koyacaktır.  Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Alnı Secdeye Değmeyen Artık Cumhurbaşkanı Olamaz

Hepinizin malumu olduğu üzere son bir ayda Türkiye’de siyasal anlamda önemli değişiklikler oldu. 10 Ağustos’ta aziz milletimiz tarafından, doğrudan yapılan seçimlerle sayın Erdoğan Türkiye’nin 12. Cumhurbaşkanı oldu. Halkımızın, hür oylarıyla doğrudan Cumhurbaşkanını seçmesi, aslında sizin başarınızdır. Milli Görüş’ün başarısıdır. Çünkü 45 yıldır “Cumhurbaşkanını doğrudan doğruya halk seçmelidir” diyen tek görüş Milli Görüş’tür. Şundan emin olun ki artık, milletin inançlarıyla mücadele eden ve bilhassa alnı secdeye değmeyen bir kimse bu ülkede asla Cumhurbaşkanı olamayacaktır.

MİLLİ GAZETE

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.