Pir Sultan Abdal

Pir Sultan Abdal

Konyanın manevi değerleri arasında en büyük yere sahip olan Hz. Mevlana kendi yanında, kendisi gibi olması için birçok veli yetiştirmiştir.

Bu velilerden bir tanesi de türbesinin yanında kedisinin de gömülü olduğu rivayet edilen, halk arasında Pisili Sultan olarak da bilinen Pir Sultan Abdaldır.
Birçok velinin kendisini diğer velilerden ayıran özelliği vardır. Halk arasında Pir Sultan Abdalı diğer velilerden daha bilinir kılan belki de kendi sandukasının yanında bulunan küçük sandukada da kedisinin yattığı rivayetidir. Pisili Sultan’ın türbesi Karatay ilçesinde dolmuş durakları yanında yer almaktadır. Pisili Sultan ile ilgili, Osman Karabulut Hoca’nın, ‘Konya’daki Enbiyalar ve Evliyalar’ isimli 2 ciltlik eserinde de yer verdiği bilgilere göre Pisili Camii ve Türbesi’nin hikâyesi şu şekilde; “İnsanoğluna, ‘Öldürmemeyi, incitmemeyi, onun yerine sevmeyi, çok sevmeyi’ öğretmeye çalışan Mevlana’nın velilerinden biri de Pir Esad Sultan ya da halkın arasında yayılan lakabı ile Pisili Sultan’dı. Halkın Pisili Sultan olarak bildiği Allah dostlarından birisi olan Pir Esat Sultan Selçuklu döneminde yaşamış, Sultan 4. Kılıçaslan zamanında 1263 yılında vefat etmiştir. Türbesi ve zaviyesi, Pir Esad mahallesinde Eski Garaj dolmuş durağının hemen yanında bulunan, Pisili Camii’nin kuzeyinde yer alır. Bugün, türbenin doğusunda bulunan zaviye ve mescidden eser kalmamıştır. Türbenin doğusunda, önü açık zaviyede Karamanoğulları dönemi meşayihine ait mezarlar vardır.
Sultan hakkında halk arasında şöyle bir menkıbe anlatılır. Pir Esat Sultan’ın çok sevdiği bir kedisi varmış. Onu daima süt ile beslermiş. Bir gün hazret kaba hem kendisinin hem kedisinin içeceği süt koyup üzerini kapatmış. Ve bir yere gitmiş. Pir Esat evde yokken Sultan’ın üzerini kapattığı sütün olduğu yere zehirli bir yılan girmiş. Yılan kap içerisinde bulunan sütten biraz içmiş ve kalan sütün içerisine zehrini akıtmış. Hazretin haberi olmayan bu durumu kedi görmüş. Pir Esat Sultan evine geldikten bir süre sonra kap içerisine koyduğu sütü içmek istemiş. Ama kedisi hazretin yüzüne bakarak acı acı miyavlamış. 
Sultan sütü içmek istedikçe o sesini yükseltmiş. Sultan sütü bir daha içmek isteyince kedi sultanın elindeki tastan kendisi sütü içmiş. Süt zehirli olduğu için o anda yerde kıvrılarak ölmüş. Sultan sütün zehirli olduğunu ve kedisinin sayesinde kurtulduğu için sevinmiş ama kedisinin ölmesinden dolayı da çok üzülmüş. Zehirlenmekten kurtulan Allah dostu Allah’a şükrederek kendisini bu yolda feda eden kedisine bir mezar kazıp defnetmiş. Aradan bir süre geçince vefatına yakın bir zamanda vasiyetinde kendisini de kedinin defnedilmesini istemiştir. İşte bundan dolayı kendisine ‘Pisili Sultan’ demişlerdir.
Selçuklu döneminin meşhur şeyhlerinden biri olduğu anlaşılan halkın Pisili Sultan diye andığı bu büyük veli, Mevlana’dan on yıl kadar önce vefat etmiştir. Adından da anlaşılacağı üzere, kedileri çok seven Pir’in vasiyeti üzerine, kedisi de sandukasının sol tarafına ve ayakucuna doğru gömülmüştür.
Pir Esad Sultan'ın kabir taşı kitabesinin de Türkçesi şöyledir “Rahim ve Rahman yüce Allah adıyla. Her canlı fanidir. Ancak Allah bakidir. Bu türbe, ulu, yüksek şöhretli Şeyh, dünyada Allah’ın Velisi Şeyh Esad’ın türbesidir. Allah’ın rahmeti üzerine olsun. 622 yılında vefat etmiştir.”
 HABER MERKEZİ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.