Eskiden Nerede Ne Vardı? -20

Eskiden Nerede Ne Vardı? -20

Türkiye’nin hububat ambarı olan Konya Ovası’nda yetişen buğday, arpa, çavdar, yulaf, nohut, fasulye gibi mahsuller konu ile ilgili faaliyet gösteren esnafın yoğun olduğu pazarlarda satışa arz edilir.

Mahsulün büyük bölümü buğday olduğu için bu yerler “Buğday Pazarı” olarak adlandırılır. Şehrimizde ilk buğday pazarı 110 yıl öncesine kadar Sultan Selim (Selimiye) Camii’nin karşısındaki Sultan II. Selim’in yaptırdığı imârethanede, caminin önü de kadınlar pazarı idi. İmarethane yıkıldıktan sonra hâlen polis noktası, havuz ve dinlenme bankları bulunan yeşil alanda ilk buğday pazarının taş kemerli dükkânları 1950’li yılların başında halâ duruyordu. Buğday pazarı, 1901’de Konya Valisi Avlonyalı Ferit Paşa’nın Kızılay Hastanesi’nin karşısındaki otoparkın yerine yaptırdığı pazara taşındı. 
Dört tarafı dükkânlarla çevrili, geniş bir alanı kaplayan buğday pazarının 3 kapısı vardı. Doğudaki kapının kitabesinde “Tacidar-ı devran elgazi Sultan Abdülhamid han-ı sani efendimiz hazretlerinin devr-i saltanatlarında Vali-i vilâyet devletlû Ferid Paşa hazretlerinin semere-i himmet-i umranperveraneleri olarak hayyızarâyı husul müessesatı nafiadan biri de müceddeden inşa olunan işbu buğday pazarıdır. Sene 1319 hicri sene 1317 rumi” yazılıdır.
Pazarın batı kapısı üzerindeki kitabede de şu ibare yer alıyor: “Tacidar-ı devran elgazi Abdülhamid han-i sani efendimiz hazretlerinin devr-i saltanatlarında Vali-i vilâyet devletlû Ferid Paşa hazretlerinin asâr-ı bergüzidelerinden biri de işbu buğday pazarıdır. Sene 1318 hicri  sene 1317 rumi”
1977 yılına kadar faaliyetini sürdüren pazarın ortasında bir çeşme, bitişiğinde Tatar Osman (Cürgen) lâkaplı birisinin çay ocağı, güney cephesinde de bir kapı daha vardı. 80 yıl önce çekilmiş olan 2 fotoğraftan sağdaki Doğu kapısının sağından şimdi cami olan köşeye kadar olan bölümünü, soldaki de ortadaki çeşme ile Güney kapısının yer aldığı kısmını ve köylülerin satmak için getirdikleri buğdaylarını yükledikleri dönemin nakil vasıtası olan at arabalarını gösteriyor. Artık mazide kalan buğday pazarında 60 yıl önce esnaflık yapan kimler yoktu ki? Doğudaki kapıdan girince sağda günümüz eşrafından Tacettin Erdiren’in babası tanınmış buğday tüccarları Evhadettin Erdiren ile ortağı Kâşif Özkent ve bitişiğinde İbrahim Öztuna, solda İsmilli Mehmet İngit ve Celal Kapancı, kuzey yönünde Ali Karpuz, Mehmet Cesur ve Niyazi Işıkcan, batıdaki kapıdan girince solda Mehmet Emin Gödeneli, sağda Belediye rusum dairesi, yanında Abdullah Yakargüneş ve ortağı Abdullah Telci, Ali Öztermiyeci ile Ali Çeşmeci, güneyde İsmail Kara, güney kapısının sağında Hanefi Çınar’ın babası Yusuf Çınar, solunda Arif Yel, caminin bitişiğinde hafız Ahmet Ortakavak’ın babası Mehmet Ortakavak’ın un değirmeni hatırlayabildiğim isimler.
Güneydeki kapıdan dışarı çıkınca tam karşıda da Ak Parti’nin ilk İl Başkanı Ali Sürücü’nün dedesi Ahmet Sürücü; babası Salih Sürücü ile birlikte arpa alıp satıyorlardı. Buğday pazarının çevresinde ise Doğudaki kapıdan çıkınca sağda değirmenci Ali Aydoğmuş, solda yemci Hasan Özbalcı, Selahattin Büyük Termiyeci, karşıda Mustafa Keçeci ve Hasan Ay’ın sahibi oldukları Saadet Un Fabrikasını daha sonra bir süre de İsmail Odak işletmişti. Pazarın batısında Toroslar Un Fabrikası’nın sahiplerinden Dereli Necati Özdoğan, ağabeyi Zühtü Özdoğan, Anap eski İl başkanlarından Hulûsi Çınar’ın babası Veli Çınar, Dereli Mustafa Birim, Özcan Seli ile birlikte Altınapa Un Fabrikasını kuran Hasan Birim, Faruk Avcı, Osman Üstün, Muzaffer Öztermiyeci, Toros Oteli altında un satan Nail Noras, Dereli Kemal’in babası Battal Sinop, Dereli Ahmet Sergin, Hulûsi Özdoğan, Şıhzâde Ahmet Erenmemiş, un satıcısı Ali Yel’in dükkânları da pazarın civarında bulunuyordu. Kızılay Hastanesi’nin yerindeki eski Borsa binasının altında Karayüğ un fabrikası sahibi Sabri Sergin, bakliyatçı Seyit Erçal ve un satan Gençlerbirliği ve Konyaspor’un ünlü kaptanı Çetin Taşpınar’ın dükkânları vardı. Yemci Yılmaz Çöğen, un ve bakliyat satan Dereli Hacı Ömer Bozdağ, değirmenci Ali Cevat Yağcıoğlu, tornacı Mustafa Karnıbüyük, DP eski milletvekillerinden Ali Saim Kaymak’ın babası tornacı Kasım Kaymak, İdmanyurdu yöneticisi veteriner Necati Güneş, buğday pazarı camiinin karşısında ziraat aletleri imal eden Halil Doğdu ve Mevlüt Çimen, Gevraki hanının içinde tornacı Mehmet Canat ve Mustafa Bülbül de pazarın civarında idi. 
Buğday pazarı 1977’de eski Kunduracılar Sanayi ile eski Sanayi çarşısı arasında inşa edilen içinde Ticaret Borsası’nın da yer aldığı yeni buğday pazarına taşındı, boşalan pazar yerine de yağ, peynir, yoğurt ve sebze satıcıları yerleştirildi. Buğday pazarı ile birlikte Verem Savaş Dispanseri’nin bitişiğinde yün, yapağı ve deri ticareti ile uğraşan esnaf da yeni pazarın bir bölümüne taşınmıştı. İlerleyen zaman içerisinde şehrin üçüncü buğday pazarı bu defa Ticaret Borsası ile birlikte Karaman çevre yolunda inşa edilen günümüzdeki pazarda faaliyetini sürdürmeye başladı. İsimlerini saydığım buğday pazarı esnafından hemen hemen hiçbirisi artık hayatta değil. Ticaret Borsası Meclis ve Yönetim Kurulu’nda görev yapan başkan ve üyelerden hatırımda kalan İsmail Odak, Mustafa Kayacık, Cevdet Taşpınar, Hüseyin Külahçı, Yavuz Munlafalıoğlu, Hanefi Çınar, Necati Özdoğan, Ali İhsan Döngel, Ahmet Eser, Hasan Ay ve Abdullah karaküçük gibi bazı isimleri de zikretmek kadirşinâslık olacaktır. 
NAİL BÜLBÜL

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.