‘Meke Dervişi’nden gençlere öğüt

‘Meke Dervişi’nden gençlere öğüt

Şanı Karapınar sınırlarını çoktan aşan ve Meke Gölü’ne olan sevgisi ve hayranlığı ile ‘Meke Dervişi’ olarak bilinen 85 yaşındaki Ahmet Müftüoğlu’nu boşanma sayısının her geçen gün artması üzüyor

BOŞANMALAR BENİ ÇOK ÜZÜYOR
Bir zamanlar ilçenin zenginlerinden olan ancak bir kefilliği sonucu mal varlığının büyük bölümünü kaybettiğini söyleyen Ahmet Müftüoğlu, “Para, pul, mal mülk hepsi gelip geçici. Baki olan tek şey insanlıktır, hayırdır hasenattır. Ancak günümüzde ne yazık ki özellikle gençler geleneklerimizden çok uzak bir yaşam biçimini tercih ediyor. Bu da hem anne babaya saygının yok olmasına neden oluyor. Benim en çok üzüldüğüm olayların başında ise boşanmalar geliyor. Yuvaların yıkılmasına gönlüm hiçbir zaman el vermiyor. Bu nedenle gençlerimize tavsiye ediyorum; büyüğünüzü küçüğünüzü sevin, birbirinize anlayışlı olun. Anne baba ayrılınca bunun tüm bedelini çocuklar ödüyor. Anne babalarda çocuklarını bu şekilde eğitsin ve evliliklerin güzel gitmesi için onlara her konuda destek olsun. Ben sadece bunu istiyorum” dedi.
YAYLASI İLE AYNI İSMİ TAŞIYOR
20 yıllık hayat arkadaşı olan ikinci eşi Döndü Hanım Meke Gölü civarında bulunan ve kendi adını taşıyan Ahmet Müftüoğlu yaylasında yaşayan Ahmet dede halinden hiç şikayetçi değil. Yıllar önce yüklü miktarda zenginliği görmüş. Bir kefilliği yüzünden mal varlığının büyük bölümünü kaybetmiş. Ama şikayet etmek yerine bunu şu şekilde yorumluyor, “Rabbime şükürler olsun ki bana fakirliği nasip etti. 350 koyunum kefilliğim yüzünden gitti. Petrol istasyonum vardı gitti. Daha sonra eşim öldü sonra ikinci eşim ile evlendi. 20 yıldır birlikteyim. Şimdi 30 keçi ile 18 koyunum kaldı. Onları güderim.”
GÖNÜL KAPIM HERKESE AÇIK
Daha önce de defalarca gazetelere konu olan, internet sitelerinde kendisi hakkında yayınlanan yazılar ile Meke Gölü’nü sevenler tarafından ‘Meke Dervişi’ ismi verilen 85 yaşındaki Ahmet Müftüoğlu’nu biz de ziyaret ettik. Meke Gölü’nün yakınlarında kendi adına taşıyan yaylada az sayıda keçi ve koyununu güderek geçimini sağlayan Meke Dervişi’nin sloganı ise yıllardır değişmemiş; ‘365 gün 24 saat gönül kapım herkese açık.’ Ahmet Müftüoğlu yaylasındaki kendi deyimi ile ‘Fikirhane’ olarak tanıttığı iki göz oda evinde ziyaret ettiğimiz Müftüoğlu, konuşmaları ve nasihatleri ile de örnek bir kişiliğe sahip.
85 yaşındaki Ahmet Müftüoğlu, “Her sabah erkenden kalkar Karapınar’dan buraya gelirim. Ana yol girişinde iner yaylaya kadar olan 7 kilometreyi yürürüm. Akşama kadar koyunumu keçimi güderim. Akşam olunca yayladaki evime gelirim. Her akşam onlarca kişi ziyarete gelir. Hepsi ile sohbet ederim. Gece geç saatte Karapınar’a dönerim. Ama hiçbir zaman şikayetim olmadı. Koyunumu keçimi buraya bırakırım. Koyunlarıma keçime hiçbir şey olmaz, ben onların kapısını kapatırken, ‘Bekçim Allah bekler İnşallah’ der giderim” diye konuştu.
ERZURUMLU DOSTUNU ARIYOR
Müftüoğlu en büyük hayalinin Erzurum’lu dostu Mustafa Yılmaz’ı bulmak olduğunu ifade ederek, basın yoluyla kendisine ulaşabileceğini söyledi. Müftüoğlu, “Bir gün akşam yaylaya koyunları bıraktıktan sonra Karapınar’a gitmek için hazırlanırken kapının önüne bir taksi durdu. Bana, ‘Ahmet Müftüoğlu sen misin?’ diye sordu. Evet deyince. Bana, ‘Ben Erzurum’da banka müfettişiyim. Sadece seni görmek için, seninle muhabbet etmek için, seni sevmek, elini öpmek için geldim’ dedi. İsmi Mustafa Yılmaz idi. O günden sonra birkaç kez ziyaretime geldi. Çok hoş muhabbeti vardı. Ancak iki yıldır gelmiyor. Onu her yerde arıyorum, bulamıyorum. O beni Erzurum’dan duyup geldi ama ben onu iki yıldır bulamıyorum. Eğer sesimi duyarsa beni mutlaka arasın” diyerek Mustafa Yılmaz’a olan özlemini dile getirdi. Ben de onun nerede olduğunu bilmem lazım. Her gece 20 rekât namaz kıldıktan sonra onu bulmak için dua ediyorum. Belki bu vesile ile ona bir haber gönderebilirim” dedi.
BEN MEKE GÖLÜ SEVDALISIYIM
Kendisine neden ‘Meke Dervişi’ denildiğini sorduğumuz da ise aldığımız cevap çok ilginç geldi bize. Müftüoğlu, “Bana neden Meke Dervişi diyorlar? Ben burada Meke Gölü yakınlarında yaşarım. Çok uzun yıllar önce bir gün şiddetli bir tipi vardı. Gece karanlıkta evime doğru gitmek için çabalıyordum. Her yer karanlıktı. Karanlıkta yönümü bulmakta zorlanıyordum. Ben ne tarafa gideceğimi bilemez bir halde sağa sola koşarken yanımda sağ omzumun hemen üstünde bir böcek belirdi. Böceğin o fırtınada durması mümkün değildi. Bir anda sağ tarafımdan havada ilerlemeye başladı. Ben de onunla birlikte yürüyordum. Ne kadar gittiğimizi tam olarak bilmiyorum ama kendimi bir anda evimin önünde buldum. O günden sonra da buradan ayrılmadım. Daha sonra burası benim bir mekânım oldu. Yaylaya kendi adımı verdim, evimi yaptım, koyunlarımı buraya getirdi. Burayı çok seviyorum. 1940’lı yıllarda develerimiz vardı. O yıllarda buradan develer ile her gün tuz çeker ve Mut’a götürürdük. 1964 yılında Hacca gittim. Daha sonra ilk eşim öldü. Şimdiki eşim ile 20 yıl önce evlendim. 4 çocuğum 4 torunum var. Ama hepsi kendi halinde kimsenin kimseye ihtiyacı yok. Geçinip gidiyoruz. Tek arzum ölene kadar ziyaretçilerim bitmesin. Gelsinler bir bardak çayımı içsinler, yemeğimi yesinler, şekerimden alsınlar. Bunu istiyorum” diyerek bizleri evinden uğurladı.
ALİ SAİT ÖGE

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum