Kadrajına 60 yıl sığdırdı

Kadrajına 60 yıl sığdırdı

Şantiyelerde çalışarak biriktirdiği para ile aldığı ikinci el fotoğraf makinesi ile fotoğrafçılığa ilgi duymaya başlayan Ali Rıza Ceylan, 1960’lı yıllardan bu yana deklanşöre aynı heyecanla basıyor

Meram Yaka’da Foto AR isimli dükkânında halen fotoğrafçılığa devam eden 85 yaşındaki Ali Rıza Ceylan, ilk olarak Abdullah Ekdem’in çırağı olarak başlamış fotoğrafçılığa. Stadyum ve sinemalarda uzun yıllar su ve gazoz satan, ardından amcasının yanında demirci çırağı olarak çalışan ve daha sonra Göksu’ya hat çeken şantiyede işçi olan Ali Rıza Ceylan, aldığı ikinci el fotoğraf makinesi ile asıl tutkusunu fark etmiş.

FOTOĞRAFÇILIK BENİM İÇİN BİR TUTKU

60 yıllık fotoğrafçılığını Merhaba Şehir’e anlatan Ali Rıza Ceylan, “Fotoğrafçılık benim için bir tutku. Hatta annelerine demişler babam dükkândan ne kazanıyorsa biz verelim diye. İyi de ben bu işi parası için yapmıyorum ki. Sevdiğim için yapıyorum fotoğrafçılığı” şeklinde konuştu. Miting ve toplantılarda da fotoğraf çekimleri yaptığını kaydeden Ceylan, “Liderler gelirdi Konya’ya programlar için. Fotoğraf çekimlerini ben yapardım. Turgut Özal’ın, Süleyman Demirel’in, Necmettin Erbakan’ın programlarını takip ederdim. Özellikle Erbakan Hoca Konya’ya geldiğinde ben giderdim fotoğrafçı olarak” dedi.

13-2-1200x800.jpg

**Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

-İsmim Ali Rıza Ceylan. 1936 yılında Konya’da doğdum. Aslen Cedidiye Mahallesindenim. Annem 4 yaşında vefat edince üvey annemin yanında çok zor şartlar altına büyüdüm. Fakat çabaladım. Daha küçük yaşlarda çocukken farklı işlere girdim çalıştım. İlkokul yıllarımda İdmanyurdu sahasına su satmaya giderdim. Mahalledeki diğer çocuklarla kavga ederdik. Burası bize ait buraya gelmeyin diye kızarlardı bize. Sahalarda uzun süre boyunca su sattık gazoz sattık. O dönem sinemacı Naim Bey vardı. İşlettiği bir Zevk sineması vardı. Büfeden eğlencelik, gazoz, su gibi şeyler alıp film izleyenlere satardık. Bu işi ağırlıklı olarak yapan çocuklar Tatar Mahallesi’ndendi ama büfe sahibi Hasan amca beni görünce özellikle çağırırdı. Diğer çocuklar sattıkları şeylerin parasını tam vermezlerdi. Sonra halden portakal alırdım. Portakalları da belediye sinemasının önünde satardım. Elimde kalırsa film arasında içeri girer orada satardım. Derken amcam yanına aldı beni. Demirciydi. Beni de çırağı yaptı. Demir ocağına körük çekmeye başladım. Ayak işlerini yaptırırdı. Bu şekilde ilkokulu bitirdim. Öğretmenimiz beni çok severdi. Beni haberim olmadan askeri okula kaydettirmiş. Ağustos ayında diploma almaya gidince söyledi. Komutan arkadaşıymış. Selamımı söyle haberi var diplomanla nüfus cüzdanını götür okula kaydını yapsın dedi. Astsubay olacağımı duyunca heyecanlanmıştım. Fakat amcam askeri okula gideceğimi duyunca epey sinirlenmiş. Babama gelip Ali Rıza’yı hemen o okuldan alacaksın dedi. Askeriyede ne işim varmış. Babam da kırmazdı amcamı, zaten hiç karşı gelemezdi. Amcam da haklı tabi. Dükkânda bedava körük çeken, işlerini gören yeğeni var. Ne diye yollasın askeri okula. 15 yayına kadar amcamın yanında demirciliğe devam ettim. Bu süreçte ailevi sıkıntılar yaşayan amcam yengemin hastalanması sonucu ikinci evliliğini yaptı. Evlilik yaptıktan sonra demirci dükkânını merkezden Ilgın’a taşıdı. O dükkânı götürünce benim de demirciliğim bitmiş oldu.

13-4-1200x800.jpg

FOTOĞRAFA HEP BİR İLGİM VARDI

**Ticaretten demirciliğe renkli bir çocukluğunuz olmuş. Peki fotoğrafçılık ile nasıl tanıştınız?

-Demircilik işi bitince başka bir iş aramaya başladım. Bu sırada Göksu’ya hat çekiliyordu. Fehmi isminde atölye şefleri vardı. Toplam 5 ekip çalışırdı şantiyede. Presle kalıp kesilir sonra döşenirdi. Gittim konuştum işi aldım. Ortalama 5 ay çalışmamın ardından Fehmi abi yanına çağırdı sen çalışkan çocuksun montaj işini artık sen yap dedi. 15 yaşında bana verdiği bu işi normalde 10 kişilik ekipler yapardı. Ben bu işi toplam 4 kişi ile yapmaya başladım. Şantiyeden aldığım para işimi çok rahat görüyordu. Biriktirdiğim para ile o dönem meşhur olan ADOX marka bir fotoğraf makinesi aldım. Fotoğraflara hep bir ilgim vardı. İkinci el aldığım bu makine ile boş zamanlarımda fotoğrafçılık yapmaya başladım. Fotoğraf filmlerini Abdullah Ekdem’den almaya başladım. Çektiğim fotoğrafları ona tab ettirirdim. Bir gün bana yanında çalışmayı teklif etti. Bugüne kadar kimseyi çırak olarak almadım sen gel benimle çalış dedi. Fotoğrafçılığı da iyice öğrenirsin beraber çalışalım dedi. Abdullah Ekdem’in bu teklifini memnuniyetle kabul ettim. O gün için bir devlet memuru aylık 125 lira alırdı. Abdullah Ekdem bana aylık 175 lira verdi. Fotoğrafçılığı gün geçtikçe sevmeye başladım. Düğünlere gider çekimler yapardık. Bazen düğünlerde kazandığım para aylığımı geçerdi. Bu durum patronun pek hoşuna gitmese de onun da işi görülürdü. Bu şekilde uzun bir süre fotoğrafçılık yaptım. Ardından askere gittim. Kütahya’ya havacı olarak gönderildim. Yemin töreninde beni fotoğrafçı olarak ayırdılar. Daha sonra Eskişehir’e gönderildim. Fotoğrafçılık dersi verdiler. Eskişehir’de fotoğrafçılık okulunu birincilikle bitirdim. Amcam astsubay olmamı istememişti ama ben astsubaylarla birlikte eğitimler aldım. Askerde fotoğraf makineleri de tahsis ettiler. Kendi fotoğraf makinem vardı ama hiç kullanmadım. Tüm komutanlar severdi beni. Toplamda 9 defa izne çıkmışımdır. Askerden 1959 yılında döndüm. Abdullah Ekdem’in yanında birkaç yıl çalışmaya devam ettim. Stadyumda fotoğrafçılık yaptım. Nail Bülbül’e çok fotoğraf vermişimdir. Kendi makinesini alana kadar benim fotoğraflarımı kullandı. Gazetelere de çok fotoğraf servis ettim Daha sonra 1964 yılında stat çevresinde Foto Spor adında kendi dükkânımı açtım.

FOTOĞRAFÇILIĞI GÜNAH DİYE BIRAKTIM

**O günden bu güne kadar fotoğrafçılık mı yaptınız? Yaptığınız başka bir iş oldu mu?

-Evet oldu. Bir gün camiden dükkâna geldim. Birlikte saf tuttuğumuz bir adam da arkamdan dükkâna kadar gelmiş. Dükkâna gelince bana şöyle söylemeye başladı: ‘Delikanlı, camide ne güzel yanımdaydın. Namazını kılıyorsun Allah kabul etsin. Fakat yaptığın iş sakıncalı. Gel şu fotoğrafçılığı bırak. Günahtır.’ İşittiğim bu sözler karşısında şaşırmıştım. Dini bilgim az çok vardı fakat yaptığım işe günah denmesi beni endişelendirmişti. Bunun üzerine bu işi bırakmaya karar verdim. Ne yapayım diye düşünürken Yeni Konya Gazetesi’nin matbaasında çalışan iki arkadaşım vardı. Konya’da toptan kâğıt işi yapan kimse yok gel kâğıt işine gir dediler. İki gün içinde karar verip kâğıtçılık yapmaya başladım. Toptan kâğıt alıp satmaya başladım. Bir gün kâğıt sattığım bir yere paramı istemek için gittim. Niye geldin dediler. Dedim kâğıdın parasını istiyorum. Adam küfür etti para yok sana dedi. Koca adam kovdu beni yanından. O gün dedim ben bu işi yapamayacağım. Netice olarak kâğıtçılığı da bıraktım.

**Günah diye bıraktığınız fotoğrafçılığa tekrar nasıl başladınız?

-Aslında tekrar fotoğrafçılığa dönmeyi hiç düşünmüyordum. Bir gün Tahir Hocamın yanına gittim. Tahir Büyükkörükçü ile iyi tanışırdık. Dedim ki hocam, ben günah diye fotoğrafçılığı bıraktım. Kâğıt işine girdim yapamadım. Bana bir yol göster. Rahmetli Tahir hocam, sana fotoğrafçılık günah diye kim laf söyledi diyerek azarladı beni. Pasaporta fotoğraf lazım, kimliğe fotoğraf lazım millet nasıl yapacak bu işi dedi. Belden aşağı hitap etmedikçe yaptığın iş mubahtır dedi ve gönderdi beni. Ben de tekrar fotoğrafçılığa başladım.

SEVDİĞİM İÇİN YAPIYORUM BU İŞİ

**Dükkânın ismini Foto AR koymuşsunuz. İsminizin kısaltması mı?

-Hayır. Belediye iş hanında fotoğrafçı Yaşar abi vardı. Dükkânının ismi Foto AR’dı. Bu ismi çok severdim. Bir gün dedim ki Yaşar abi, eğer müsaade edersen ben fotoğrafçı dükkânı açacağım ismini de Ar koyacağım. Rızan var mıdır diye sordum. Benim için mahsuru yok hatta memnun da olurum deyince açtım fotoğrafçı dükkânımı. O günden beri devam ediyorum Foto AR olarak. En son Yaka’ya taşıdım dükkânı. Yaklaşık 2,5 yıl oldu. Çocuklara kalsa artık yoruldum bırakmalıyım. 60 senedir yapıyorum bu işi. Fotoğrafçılık benim için bir tutku. Hatta annelerine demişler babam dükkândan ne kazanıyorsa biz verelim diye. İyi de ben bu işi parası için yapmıyorum ki. Sevdiğim için yapıyorum fotoğrafçılığı.

ERBAKAN HOCA'NIN FOTOĞRAFÇILIĞINI YAPARDIM

**Uzun yıllar yapıyorsunuz bu işi. Kendi fotoğraflarınız da var mı? Ayrıca bugüne kadar yaşadığınız hatıralara değinmek isterseniz neler söylersiniz?

-Çok anılarım var fotoğrafçılıkta. Bugün bana soruyorlar eski fotoğrafların var mı diye. Siz de sordunuz fakat yok. Hep fotoğrafı çeken taraf ben oldum. Kadraja hiç girmedik desem yeridir. Fotoğrafçılığın da kaderi bu olsa gerek. Çektiğin fotoğraflar elden ele dolaşır. Fotoğrafı çeken çoğu zaman bilinmez. Öyle ki mitinglere, toplantılara, konferanslara giderdim fotoğraf çakmak için. Liderler gelirdi Konya’ya programlar için. Fotoğraf çekimlerini ben yapardım. Turgut Özal’ın, Süleyman Demirel’in, Necmettin Erbakan’ın programlarını takip ederdim. Özellikle Erbakan Hoca Konya’ya geldiğinde ben giderdim fotoğrafçı olarak. Ankara’da toplantı olurdu Konya’dan beni de götürürlerdi. Seçim zamanı ilçe ilçe gezerdik adaylar çalışma yapardı ben de fotoğraf çekerdim. Bir gün Erbakan Hoca geldi Konya’ya miting için. Karşılamaya gittik. Benim o zamanlar üstü açılan Volkswagen aracım vardı. Belediyeden Mevlana’ya kadar benim arabayla gitmiştik. O halkı selamlarken ben de yanında fotoğrafını çekmiştim.

Röportaj: EYYÜB KARAKUZU

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.