Hoca, Washingtonda Amerikalıları fırçaladı

Hoca, Washingtonda Amerikalıları fırçaladı

Milli Görüş Lideri Necmettin Erbakanın uluslararası gezilerde tercüman olarak yanından hiç ayırmadığı Temel Karamollaoğlu o döneme ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu

Milli Görüş Lideri Necmettin Erbakan’ın uluslararası gezilerde tercüman olarak yanından hiç ayırmadığı Temel Karamollaoğlu o döneme ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu

Türkiye Cumhuriyeti 54.Hükümetin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın o yıllarda özellikle dış gezilerde yanından ayırmadığı, tercümelerini emanet ettiği Milli Görüş’ün temel taşlarından biri olan Temel Karamollaoğlu Erbakanlı yılları anlattı.

Nezaket abidesi Necmettin Erbakan’ın konu dava olunca nasıl celallendiğine dikkat çeken Karamollaoğlu, Washington’da üst düzey Amerikalılara toplantıda öyle fırçaları vardı ki biran biz bile tercüme etmekte tereddütler yaşadık. Onda ise tereddüt ve endişenin eseri yoktu.”diyor.

Toplantıda Hoca’nın “ABD aygır gibi tepiniyor” cümlesi salonda buz gibi bir hava oluştururken Hoca’nın hız kesmeyerek  “Bu azgın aygırın zapt edilmesi lazım” cümleleri toplantı salonunda bomba tesirinde bulunuyordu…

Saadet Partisi Dış İlişkiler Başkanı Temel Karamollaoğlu ile Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın bilinmeyen yönlerini konuştuk.

YEMEK SEÇMEZ, ÇİĞ ETİ YERDİ

Temel Karamollaoğlu Erbakan Hoca ile ilgili anılarını aktarırken zaman zaman gözyaşlarına hâkim olamıyor. “O kadar edep ehliydi ki, ev sahibi mahçup olmasın diye önüne konan çiğ pilavı ve azıcık pişmiş çiğ eti bile yerdi. Yemek seçtiğini görmedik, ev sahibine teslim olur ev sahibi önüne ne koyarsa onu yer, nereyi, gösterirse oraya otururdu’ diyor.

AMERİKALILARA FIRÇA

O’nun hayatı davasıydı diyen Karamollaoğlu, “Allah’tan başka hiç kimse önünde eğilmedi. Amerika’da Washington’da üst düzey Nato Komutanları ve Büyükelçilerin bulunduğu toplantıda öyle bir konuşma yaptı ki salon karıştı. Onda ise bir lahzalık tereddüt ve geri adım görmedik. Amerika’da Amerikalılara “Amerika azgın bir aygıra benziyor sadece tekmeleyip etrafında ne varsa yok ediyor, Amerika’yı dizginlemek lazım vazifemiz işte bu” dedi.

Yurt dışı gezilerinde çevirilerini ben yapardım diyen Karamollaoğlu Dışişleri Bakanı yanında olmadan D-8’leri kurdu diyor. En zor en yoğun, en karışık anlarda bile yüzünde tereddüt bulamazsınız. Namazlarını geçirmezdi” diyor.

Yurtdışı gezilerinde yanından ayırmadığı Temel Karamollaoğlu Erbakan Hoca’yı yakından tanıyanlar O’nun nezaket ve kibarlığını bilirler. Başbakanlığı döneminde Genelkurmay Başkanı ile yaptığı toplantıları maalesef malum basın çarptırdı. Hocamızın nezaket ve kibarlığını sanki Genelkurmay Başkanı’na karşı taviz gibi göstermeye gayret ettiler diyor.

SAATLERCE DİZ ÇÖKER OTURURDU

Mehmet Zaid Kotku Efendimizi ziyaretlerimiz sırasında Sayın Hocam, saatlerce diz çöküp karşında otururdu. Bu Ondaki edep anlayışının bir yansımasıydı. Israrcı ve sarsılmaz bir inanca sahipti. Öyle ki teşkilatlara hep “İnanç tekeden süt çıkarır” sözünü bıkmadan usanmadan hatırlatırdı. Kendisine top yekûn savaş açıldığında bile “Konuşursak ikna ederiz” inancı hâkimdi. İkna kabiliyeti son derece yüksek muhatabını sesini çıkarmadan saatlerce dinleyebilen bir sabrı vardı.

O hafızalara kazınan meşhur Milli Güvenlik Kurulun da tek başınaydı… Saatlerce MGK üyelerinin eleştirilerini dinledi. Ve onlara saatlerce yaptıklarının yanlış olduğunu anlatmaya onları ikna etmeye çalıştı. Hayalperest değildi. Hayal kurmazdı. O proje adamıydı. Proje yapar, gerçekleştireceğine inandığı şeyleri adım adım planlar projelendirir ve yılmadan yorulmadan o işin gerçekleşmesi için çalışırdı.

Kesinlikle bir araya gelmez denilen D-8 ülkelerini bir araya getiren, onları bir masa etrafında toplayan D-8’lere ruh veren yine kendisiydi. Gittiği her yabancı ülkede tebliğ vazifesini yerine getirmek için çalışır. Milli Görüş modeli altında tebliğini yapar insanların kalbini İslam dinine ısındırırdı.

MAZLUMLARIN LİDERİYDİ

Hocamız diyordu ki, öncelikle yaşanabilir bir Türkiye'yi imar etmeliyiz. Yaşanabilir Türkiye'nin ardından, yeniden büyük Türkiye idealimizi gerçekleştirmeli ve ardından da İslam'ın ışığında yeni bir dünya düzeni kurmalıyız. Bugün bakıyoruz, Müslüman ülkeler, batılılardan daha yüksek teknolojiye sahip olabileceklerini, daha geniş bir ufka sahip olduklarını bir türlü idrak edemiyorlar. Batıyla boy ölçüşebilecek durumda olduğumuzun farkında değiller. Bu düşünce yapısının doğal sonucu da ortadadır. İşgal edilen Müslüman toprakları, Mısır, Libya, Tunus, Fas, Güney Afrika, Ortadoğu vesaire, zengin yeraltı kaynakları bu düşüncelerin sonucunda batılıların elinde tutuluyor. Sizin topraklarınızda elin gâvurunun hüküm sürmesi kabul edilebilir bir şey midir?

ORDUYA HAREKÂT EMRİNİ O VERDİ

Erbakan Hoca, bir şeye karar verirken milli duygularla hareket eder ve dış güçlerin güdümünde kalmaksızın hareket ederdi. Nitekim öyle de oldu. 1974 yılında yapılan Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Erbakan Hoca Başbakan Yardımcısı, Bülent Ecevit de Başbakan'dı. O gece Bülent Ecevit İngiltere'ye gitmişti ve Erbakan Hoca Başbakanlığa vekâlet ediyordu. Kıbrıs'tan gelen haberleri duyunca hemen orduya harekât emri verdi. Burada önemli olan Milli Görüş'ün kendi kararlarını kendisinin veriyor olmasıdır. Bir ülkenin dış politikada karar verebiliyor olması, o ülkenin bağımsız olduğu anlamına geliyor. Erbakan Hocamızın hedefi bu düşünceden hareketle İslam Birliği’ni kurmaktı. Fakat ömrü yeterli gelmedi.

O KUDÜS’ÜN BAYRAKTARIYDI
Milli Görüş Hareketi'nin başladığı yıllarda İsrail Kudüs'ü işgal etti. Ve başkent olarak görmeye başladı. O dönemde İslam alemi bu konunun kendilerini ilgilendirmediğini, Arapların iç sorunu olduğunu söylüyordu. Böyle bir dönemde Erbakan Hocamız bu davayı sahiplendi ve ülke genelinde bir uyanış sağlamak için Kudüs mitingleri düzenledi. Mitinglerin ilki de Konya'da yapıldı. Kudüs'ün bütün Müslümanların meselesi olduğunu anlattı O Kudüs’ün şanlı bayraktarıydı. 1980 yılında yine Konya'da yaptığı bir miting de ihtilalın gerekçesi olarak gösterildi.

MİLYONLAR PEŞİNDEN AĞLADI

Son yolculuğunda Erbakan Hoca'yı 3,5 milyon insan uğurlamıştı. Bunların bir kısmı ona olan sevdalarını belli etmek, bir kısmı helalleşmek, bir kısmı da yaptıkları haksızlıkları itiraf etmek için oradaydı. Hocamız aramızdan ayrıldığında sadece Türkiye değil, tüm İslam alemi öksüz kaldı. Özellikle şu badireli dönemde onun yol göstermesine daha çok ihtiyaç duyuyoruz. Hocamız bir bilim adamıydı ama her şeyden önce inançlı bir insandı. Bu nedenle karşısına çıkan bütün zorlukları aşabilmişti. 42 yıl mücadele etti. İnançlı olduğu için hedefe varmak uğruna ne kadar adım varsa atılması gereken, hepsini atmak ve bir an önce o hedefe ulaşmak istiyordu. En üst başarıyı elde etmeye çalıştı. İslam âlemine de bu mesajı verdi.












HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.