Her şey Avrupa Birliği için

Her şey Avrupa Birliği için

Saadet Partisi Konya İl Başkanı Mehmet Şen, 25 Aralık Pazar günü yapılacak 4. Olağan Genel Kurul öncesi Konya ve ülke gündemini gazetemize değerlendirdi

RÖPORTAJ: RASİM ATALAY
[email protected]
Her şey Avrupa Birliği için
Saadet Partisi Konya İl Başkanı Mehmet Şen, 25 Aralık Pazar günü yapılacak 4. Olağan Genel Kurul öncesi Konya ve ülke gündemini gazetemize değerlendirdi. Mehmet Şen, ülkenin AB sevdasına tutulduğunu ve yaptığı her şeyde bunun izlerinin görüldüğünü söyledi

Saadet Partisi Konya İl Teşkilatı 25 Aralık Pazar günü Genel Başkan Prof. Dr. Mustafa Kamalak’ın katılımı ile 4. Olağan Kongre’sini gerçekleştirecek. Kongre öncesinde gazetemiz muhabiri Rasim Atalay’ın sorularını yanıtlayan Saadet Partisi İl Başkanı Mehmet Şen, kongre sürecini değerlendirdi. Mehmet Şen ayrıca, Konya gündemine ve ülke gündemine ilişkin de önemli açıklamalarda bulundu.


MEHMET ŞEN KİMDİR?
Saadet Partisi İl Başkanı olarak halen görevime devam etmekteyim. Konya’da yıllarca sivil toplum kuruluşlarında hizmet verdim. Karatay’da bir dönem belediye başkanlığı yaptım. Eğitim faaliyetlerinde bulundum. Şu anda Konya’daki insanlarımıza güzel hizmetler yapmak için Saadet Partisi’nin hizmetlerini anlatmaya ve hizmetlerimizi ülke genelinde sürdürme gayreti içerisindeyiz.

*Saadet Partisi Konya İl Teşkilatı 4. Olağan Kongresi’ni yapacak. Kongreyi bize kısaca değerlendirebilir misiniz?
- Her şeyden önce şunu ifade etmek gerekir ki, biz kongrelerimizi resmi prosedür olarak yapmıyoruz. Öyle olsaydı sadece gerekli insanları çağırarak gerçekleştirirdik. Ama bizim siyasette bir hedefimiz var. Halkımızın yanlış düşüncelerle yanlış yönlere sevk edildiği bir süreci yaşıyoruz. Bu süreçte Saadet Partisi’ne düşen görevin daha büyük olduğunu bilerek, halkımıza hem Konya’nın hem de Türkiye’nin içinde bulunduğu gerçeklerin anlatılması ve hatırlatılması noktasında bu çalışmayı yapıyoruz. Bu nedenle delegelerimizi, mahalle temsilcilerimizi, teşkilatımızın bütün temsilcilerini bir araya toplayarak kongre yapıyoruz. Diyoruz ki ey Konya halkı, burada hizmet heyecanı ile donatılmış bir heyecan var. Bu kadro 1969’da Türkiye’nin siyaset sahnesine çıktı, 1975-78 yılları arasında hükümet olarak yer aldı ve büyük hizmetlerde bulundu, 1995-96 yılları arasında yine büyük hizmetlere imza attı. Bu kadroyu Konya ve Türkiye halkı destekledi. Ama dünya, bu giden tekere çomak sokmak istedi. Değişik hile ve oyunlarla bu hizmetler son bulduruldu. Halkımız da umutla çeşitli partilere desteklerini dönem dönem verdi. Biz inanıyoruz ki halkımız bizi istiyor, halk artık vaat edilen umutların yok olduğunu görüyor. İnanarak şunu söylüyorum ki, yerel ve genel seçimlerde halkımız tekrar milli görüşe dönecektir. Çünkü halkımız 1975-78 yılları arasında Selamet Partisi’nin ortaya koyduğu ağır sanayi hamleleri, imam hatip okullarının Türkiye sathında çoğaltılması ve sonrasında 1996 yılında yapılan sanayi hamlesi ve ticaretimizdeki olumlu gelişmeler halkın ağzında bir bal tadı olarak kaldı. 12 yıldır iş başında olan bu iktidar ise halkımıza sadece umut vaat ediyor. Ben 2012 yılında sayın başbakanın parmaklarıyla 3 rakamını göstererek, bana 3 yıl müsaade edin Türkiye düzlüğe çıktığını göreceksiniz demişti. 2006 yılında tekrar bir seçim yapıldı, bir dönem daha denildi. Şimdi 2012 yılına geliyoruz, şimdi de diyorlar ki, 2023 yılında büyük projelerimiz var. 2023’ü bekleyin diyor 10 yıl daha istiyor. Eğer geçmişteki hedeflerinizle ilgili bazı olumlu atılmış olsa da hedefe yaklaşılmış olsaydı beklerdik. Ama halkımız bugün bunun dağın arkasındaki bir umut olduğunu görmüştür. Halk bu nedenle yeni seçimde bir arayış içerisine girecek ve Saadet Partisi’ne dönecektir. Bu kongrelerde bunu halkımıza arz etmeye çalışıyoruz. Bu heyecanı yerinde görmek isteyen hemşerilerimizin tamamını 25 Aralık Pazar günü Dedeman Otel’de yapacağımız kongreye davet ediyoruz. Bu heyecan tüm Türkiye’ye yayılacak.
* Bu hizmet kervanında önümüzdeki dönemde de yer alacak mısınız?
- Bizim Milli Görüş geleneğimizde tüm partilerimiz döneminde hep, istişare esas kabul edilmiştir. Bunlar genelde son güne kadar neticelenmez. İstişareler devam eder. Sonunda genel merkezimizin de onayına sunulur ve onların da onayı alınarak, il yönetim listesi, kurulların listesi ve il başkanının ismi netleşir, tek liste ile ortaya çıkılır. Şu anda bulunduğum il başkanlığı görevine getirilirken, rahmetli Erbakan Hocamız tarafından bizzat görevlendirilmiştim. O görevimiz devam ediyor. Yine bu seçimde istişarelerimiz yapılmıştır, ortaya çıkarılacak liste delegelerimize sunulacak ve onlar kararı verecektir. Dolayısı ile bizde adaylık yoktur.
KONYA’NIN BİTMEK BİLMEYEN SORUNLARI VAR
Saadet Partisi İl Başkanı Mehmet Şen, Konya’nın gündemine ve sorunlarına ilişkin yönelttiğimiz soruları da yanıtladı. Konya’nın bitmek bilmeyen sorunlarla boğuştuğunu söyleyen Mehmet Şen, bu sorunların temelde Nazım İmar Planı’na uymamaktan kaynaklandığını belirtiyor.
*Konya’daki hava kirliliği neden çözülemiyor? Bu konuda sizin bir öneriniz var mı?
- Şehir Nazım Planları maalesef bu belediye uygulamaları döneminde delinmiş vaziyettedir. Şehrin bir sınırını çizersiniz ve imarı o sınır içerisinde tutmaya çalışırsınız. Konya’da son dönemde ciddi nüfus artışı yaşandı. Alternatif şehircilik modeli maalesef uygulanamadı. Bu hükümet döneminde belediyelerin böyle bir şansı var idi. Şehircilik açısından yepyeni modeller getirilmeliydi. 500 bin nüfuslu bir Konya bu nüfusla devam edebilir, Kadınhanı’nın nüfusu 100 bine çıkarılabilirdi. Cihanbeyli ilçesi 15 bin nüfusla kalmayıp 100-150 bin nüfuslu bir merkez olabilirdi. Belediyelere ve hükümete düşen görev eğitim, istihdam ve sağlık unsurlarının merkezi yönetim tarafından sağlanması. Şimdi göç nasıl önlenir, Bozkır’dan, Hadim’den, Taşkent’ten veya başka bir ilçeden. Hadim’i ele alacak olursak, 8-10 bin nüfusu olan şirin bir ilçemiz. Buradaki insanlarımıza eğitim, sağlık ve istihdam konularında devlet ve belediyeler yeterli yatırımı yaparlarsa Hadimli bir aile Konya’ya gelmeyi düşünür mü, düşünmez. Kendi toprağında yaşamaya devam eder. Maalesef merkezi yönetimler tarafından bu tedbir alınamadı. Bu durum şehir merkezinde nüfusun artmasına, nüfusun artmasına paralel olarak yeni yapılaşmalara ve dolayısı ile bir düzen dahilinde olmadığı için kirliliğe neden oldu.
*Doğalgaz kullanımının artmasına rağmen hava kirliliği neden önlenemedi?
- Şimdi Nazım İmar Planı’na uyulmayınca 2 kata imarlı olan arsa 4 kata çıkarıldı. Vatandaş kısa vadede sevindi çünkü arsası değer kazandı. Ama belediye idarecileri bugünü değil yarını düşünmek zorundadırlar. Yarını düşünmezseniz, bir süre sonra havanızın kirliliği nedeniyle nefes alamaz hale gelirsiniz. İnşaat alanı çoğaltıldı, konut sayısında merkezde ciddi artış oldu. Doğalgaz konusunda ise gerekli çalışmalar yapılamadı. Ben ihale şartnamesini hatırlıyorum, 2010 yılına kadar tüm Konya’nın doğalgaz dağıtımının gerçekleştirilmiş olacağı söyleniyordu. Ben eski bir belediye başkanıyım, Konyalı bir hemşerinizim. Evim de 25 yıldır hep aynı yerde. Alaeddin Tepesine 4 kilometre uzaklıkta. Ama henüz mahallemizde gazla tanışamadık. Ben müstakil bir evi tercih ediyorum. Dolayısı ile buraya da doğalgaz hizmetinin gelmesi gerekir. Belediye başkanının oturduğu bir yerde doğalgaz yok, böyle bir şey olamaz. Kanuni süresi 2 yıl geçmiş olmasına rağmen ben Konyalı bir vatandaş olarak doğalgazdan istifade edemiyorum. Gaznet’e soruyorsunuz, belediye asfalt kazısına izin vermiyor diyor. Belediyeye gidiyorsunuz, biz izin veriyoruz ama onlar döşemiyor diyor. Biri diyor Gaznet çalışmıyor, biri diyor belediye izin vermiyor. Kim suçlu halen bulunmuş değil. Ve bunun doğal bir sonucu olarak nefes alamayacak duruma geliyor havamız. Doğalgaz kullanımının yaygınlaştırılması için tedbir alınması gerekirken, konut hamlelerini de şehircilik ilkelerini bozmadan yapmak gerekiyor. Aksi halde hem trafik açısından, hem de hava kirliliği açısından sonuçlarına katlanırsınız.
*Bu noktada TOKİ’nin Konya’daki yatırımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
TOKİ diye bir hadise geldi ve problemlere yeni problemler ekledi. TOKİ alternatif şehircilik anlayışını geliştirebilirdi. Kalkınması geri kalmış yerler merkez olarak öngörülüp buradaki merkezi ilçelerin sorunları sabit hale getirilip çözülebilirdi. Maalesef bu yanlış uygulamalar sayesinde dağlara TOKİ konutları kurulur oldu. Buradaki insanlarımız sorunlarla boğuşuyor. Bunun yerine alternatif şehircilik anlayışları geliştirilseydi bugün yaşadığımız hava kirliliği, ulaşım sorunları gibi sorunlar yaşanmazdı. Bu sıkıntıları Konyalılar olarak biz hep birlikte yaşıyoruz.
*Şehrin elzem bir şekilde çözülmeyi bekleyen temel sorunlarından birisi de toplu ulaşım olarak görülüyor. Toplu ulaşımdaki yatırımlar yeterli mi?
- Trafik sıkıntılarının tedbirlerini şimdi alırsanız, 3-5 yıl sonra ancak sonuçlarını görebilirsiniz. Bugün bilhassa sabah ve akşam saatlerinde trafikte özellikle belirli bölgeler çekilmez hale gelmiştir. Bu sorunu kim çözecek, elbette ki yerel yönetimler çözecek. Mevcut arkadaşlarımız son iki seçimden beri proje olarak metro ve hızlı ulaşım sistemini gösterdi. Tanıtım filmleriyle kaldı bunlar, bu noktada tek bir çivi dahi çakılmadı. Bizler geçmişte uyardık, hızlı tren projesi yapılırken şehri ikiye bölmeyin dedik. Bakın bu tren hattı 100 yıl önce Abdülhamit Han zamanında Konya’ya yapılmış hayırlı bir projeydi, Konya’nın tamamen dışındaydı. Bu yatırımlar sık sık değiştirilebilecek yatırımlar değildir. Bu tren yolunun yük taşımacılığı kısmı ile şehir dışına taşıyın, yolcu taşınacak kısmını ise yeraltına taşıyın, yani şehri ikiye bölmeyin dedik.  Maalesef dikkate almadılar. Şu an hızlı tren dolayısı ile yol kenarlarına yapılan korumalarla şehir bıçak gibi ikiye bölündü. Umut ettikleri o trafik akışı da sağlanamadı. Yük taşımacılığı da şehir merkezinden arındırılarak, şehir kenarından götürülmeliydi.
*Şehir içi ulaşımın yükünü çeken tramvayın artık ulaşımın yükünü çekemediği herkesçe malum. Bu noktada neler yapılabilir, tavsiyeleriniz nelerdir?
- Parmak basılacak ikinci konu ise yeraltı metro çalışmasıdır. Fizibıl değilmiş, çok yüksek maliyetliymiş, Konya zaten buna uygun değilmiş ve benzeri sebeplerle halkı aldattılar. Fizibıl değil denilen şeyin temel noktası paranın olmamasıdır. Konya’ya metro çalışması mutlaka yapılmalıydı şimdiye kadar. Çoktan metroyu halkımız kullanmaya başlamış olmalıydı. Düşünsenize üniversite ile şehir merkezi arasındaki yolculuk bir saate varıyor. Ulaşım sıkıntısını bu çözecek mi, hayır. Şimdi planlamaya bakıldığında Ankara yolunun doğu tarafı tamamen organize sanayi ile dolu. Büsan sanayileri var, 1, 2, 3, 4 nolu organize sanayileri var, küçük ölçekli çok sayıda sanayi var. Burası ile şehir merkezi arasında bir demiryolu hattı kurularak işçilerin bunu kullanması sağlanmalıdır. Konya’da trafik niye sorunlu biliyor musunuz? Sabahın belli saatlerinde ve yine aynı şekilde akşamın belli saatlerinde bu güzergah ile şehir merkezi arasındaki servis taşımacılığından dolayı. Siz işçi servislerine gerek duyulmayacak bir düzenleme yapın ki, trafikteki en büyük sorunlardan biri olan bu yoğunluk bertaraf edilebilsin. Köklü yatırımlara giremedikleri için palyatif tedbirlerle bu işi çözmeye çalışıyorlar, çözemezler. Maalesef bu arkadaşlarımız çözümde başarılı olamamışlardır. Kaldırımları genişletmek, parkı yasak etmek çözüm getirmez daha büyük sorunlar doğurur. Müşteri aracı ile gelir ve esnafa girer. Sen park yeri yapmazsan, esnaf nasıl çalışacak. Şunu bir tespit olarak söylemek gerekiyor, üzülerek ifade ediyorum ki son birkaç yıldır Konya’daki belediyeler kaldırım belediyesi haline gelmiştir. Konya belediyeleri tanıtım ve reklama çok muazzam harcamalar yapıyorlar. Bu israftır, Konya halkının bütçesinin yanlış yerlerde harcandığının bir ifadesidir bu. Bu kafayla gidilirse hiçbir sorun çözülemez.
*Şehri maddi olmayan yönlerde de kirletenler yok mu? Yerlere atılan kağıtları siz de görmüşsünüzdür. Bununla ilgili alınan tedbirler yeterli değil mi?
- Bu konu da maalesef şehrimizin kanayan yaralarından birisidir. Ama bırakın tedbiri bu konuda teşvik var. Biz 2002 yılından bu yana AB’ye girme sevdası içerisindeyiz. Adeta yalvarıyoruz. AB dağılma sürecinde, euro değer kaybediyor, AB ülkeleri kendi aralarında anlaşmazlıklar yaşıyor. Biz sanki bir sömürge ülkesi gibi AB Bakanlığı kurduk. Aynen Ortaçağ Avrupa’sında olduğu gibi. Çok geri bir ülke olduğumuzu sandık, çok ileri bir medeniyeti olduğuna inandığımız Avrupa’ya girmek için bakanlığını oluşturduk. Vah ülkem vah…
Türkiye’nin inançlarından, milli ve manevi değerlerinden, kendi kültüründen uzaklaşması için çalışıyorlar, şartları bu aslında. Buna da ekonomiden başladılar. 2002 yılında Kemal Derviş diye birini getirdiler, kısa bir süre içerisinde 30-40 kanun değiştirdiler. Şu an Derviş kanunları ile yönetiliyoruz. Akabinde bu arkadaşlar da AB sevdasına kaptırdılar kendilerini. Zina 1923 yılından bu yana suçtu. Mustafa Kemal Atatürk zamanında, din düşmanlığı yapan İsmet İnönü zamanında, Adnan Menderes zamanında, Turgut Özal zamanında, kısacası bugüne gelinceye kadar zina ülkemizde suçtu. 2004 yılında yine AB’den gelen talimatla zina suç olmaktan çıkarıldı. Yaklaşık 100 yıllık kanun değiştirildi. O yıl bir kanun değişikliği daha yapıldı, eş cinsellerin cemiyette çalışma yapması yasakken, yine AB’nin hatırına ve emrine göre eşcinsellerin de dernek ve vakıf kurması, sosyal faaliyette bulunması serbest hale getirildi. Şimdi Emniyet’ten bazı arkadaşlarımızla görüşüyoruz, mahalleli bir insan telefon edip şikayette bulunuyor. Şurada gayri ahlaki bir hal var, rahatsızız yardım edin diyorlar. Polis arkadaşımız da haklı olarak bu bir suç değil, yapabileceğimiz bir şey yok diyor. Eğer fuhşu teşvik eden o kağıtları kanunen önlem almayıp teşvik ederseniz, Allah muhafaza yarın kenar mahallelerin sokaklarına dahi bunlar atılır hale gelecek. Bunlar ahlak zabıtasının, ahlak polisinin engelleyeceği davranışlar değildir. Kanuni düzenlemeler yapılması gerekir, bilakis tersine uygulamalar yapıyorlar.
*Peki Mehmet Bey, ne gibi tedbirler alınabilir bu konudaki sorunun bertaraf edilmesi için?
- Şimdi biz 1969 yılında bu yola çıktığımızda ilk mesajımız önce ahlak ve maneviyattı. Bu olmadan ne ekonomide, ne sosyal hayatımızda, ne adli mekanizmamızda hiçbir zaman huzur olamaz. Alınacak tedbirlere bakıldığında ahlak ve maneviyat nereye yerleşmeli biliyor musunuz, milli eğitimden başlar bu iki unsur. Ben aynı zamanda öğretmen kökenliyim, maalesef 2002 yılından beri Milli Eğitim’de 4 bakan değişti. Okullarımızda müdürlerimiz, milli eğitim müdürlerimiz gerçekten değerli arkadaşlar. O arkadaşların görev yapmalarından da memnunuz biz. Ama öğrenciye verilen eğitimin müfredatı değişmiyor ki. Ulusal basında geçmişti geçenlerde, bir felsefe öğretmeni insanın maymundan geldiğini anlatıyor sınıfta. Ama bu müfredatta var, o hocanın suçu ne. Bunun müfredattan çıkartılması hususunda maalesef bir nokta kadar hizmet yapılmadı. Okullardaki kadroların değişmesi, milli eğitimdeki kadroların değişmesi bir şey ifade etmiyor. Esas olan din dersinin müfredatındaki ve diğer sosyal derslerin müfredatındaki değişikliktir. Derslerde ahlak ve maneviyat konusunun işlenmesidir. Bunları eğitiminize yerleştirmediğiniz zaman sokaklar bu hale gelir. Sadece atılan kağıtlar değil, bir yatak odası manzarasını sokakta görebiliyoruz. Bunlar bizim örfümüze, dini anlayışımıza tamamen aykırı. Bu gençler bu hale niye geldi biliyor musunuz, Avrupa Avrupa Avrupa diyerek bu hale geldik. Sokaklarımız aynı onların sokakları gibi oldu. Önce ahlak ve maneviyat anlayışının eğitimle ilgili kanunlara kazınması gerekir ki, sokaklarda gördüğümüz o nahoş manzaralar olmasın.
Saadet Partisi Konya İl Başkanı Mehmet Şen’in ülke gündemine ilişkin değerlendirmesi, yarın Merhabahaber.com’da…

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.