Hattat eseriyle yaşar

Konya Aydınlar Ocağı’nın bu haftaki Selçuklu Salı Sohbetleri’nde, “Hattat Hamit Aytaç ve Hattatlık” dile geldi. Hattat Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Öksüz, hocası Hattat Hamid Aytaç’ın hayatını ve hatıralarını anlatmadan önce hattatlık mesleğine tevil ettiği Mesnevî’de rahip ile şeytan arasında geçen geçen bir hikâyeden yola çıkarak rahibin, şeytanın sorusu üzerine 60 seneden beri Allah’ı zikrettiğini belirttikten sonra şeytanın, onca yıl Allah’ı zikrediyorsun da o sana hiç kulum dedi mi şeklinde aklını çelmeye çalışırken rahibin, elindeki tesbihi ve kendisini yerlere atarak “demek ben kulum dedirtecek Allah diyememişsim” diyerek çırpınmaya başlar. Sonra Mevlâ kuluna rahmet eder ve rüyasında Hızır’ı yollar; “Ben dilemezsem kimse beni anamaz. Ben murad etmezsem kimse beni zikredemez” kudsi hadisini hatırlatarak “Cenab-ı Allah buyuruyor; “Ben anmaklığımı isterim, kuluma kendimi hatırlatırım o da beni anar.” Hızır aleyhisselam bunları söyleyince, kuluma söyle; onun Allah demesi benim kulum dememdir, diyor.  Bende bizim talebelere diyorum ki; bakın bu yazıyı yazmak isteyen çok kimseler var. Ama siz seçilmiş oluyorsunuz. O’nun adını ancak kime dilerse o yazabilir. O’nun ayet-i beyanatını ancak o yazabilir. Biz böyle bir tevilde bulunuyoruz. Yâni hattatlar O’nun tarafından seçilmiş kimseler. O’nun ayet-i beyanatı, Hz. Peygamberin sözleri ve diğer güzelliklerle görevli hattatlar. Tabiki severek, bilerek, çilesini çekerek yapanların heyecanı da bitmez tükenmez. Yeniden dünyaya gelsek yine bu işi yapmak isteriz” dedi.

HATTATLAR ESERLERİYLE YAŞARLAR

İl Halk Kütüphanesi’ndeki sohbette, hatıralar eşliğinde hattatlığın ince noktalarından da bahseden Hattat Hüseyin Öksüz, hattatların “eserleriyle asırlar boyu yaşayan san’atkârlar” olduğunu belirterek “Hattat Hamid, Hz. Ali Efendimizle başlayan ve bin dört yüz yıldan beri devam edegelen hattatlar silsilesinin son büyük halkası olmuştur. Hattatlarımız arasında Dünya’da en çok bilinen, adı İslam Âlemini de aşmış iki hattatımızdan biri Hafız Osman, biri de Hattat Hamid’tir. Ben hocam Hamid Aytaç’la 1968 senesinde tanıştım. İstanbul’dan ayrılırken de bana “yazıyı bırakma evlâdım” diyerek beni uğurladı” dedi. Mustafa Rakım’ın muhteşem sülüs Fatiha’sını 122 yıl sonra büyük bir maharet ve takliden yazanın Hamid Aytaç olduğunu ve bu Fatiha’nın aslının merhum Musa Topbaş efendide olduğunu kaydeden Öksüz, hocasının kendisine “Evladım bu eserimin tashihini altı ayda yaptım. İnce fırça ve adese (büyüteç) ile altı ayda bitirdim” dediğini aktardı.  Kapu Camisinin mihrab yazısını da Ahmed Aytaç yazdığını ifade eden Öksüz, Kadınhanı’da Topbaşlar ailesi tarafından yaptırılan caminin bütün yazılarının da hocasına ait olduğunu söyledi.

HAMİD’İN KIYMETLİ ESERİ TALEBELİDİR

Öksüz, konuşmasının sonlarına doğru hocasıyla ilgili bir hatırasını da şöyle nakletti: “Hocama dersimi götürdüğüm birgün duvarda bir yazı gördüm. Orada şöyle diyordu “Talebelerime! Hayat şartlarının zorluğundan her ders yüz liradır” Meşkime baktı bitirdi. Ben, “Hocam duvarda bir yazı gördüm, ben de dahil miyim?” dedim. “Hayır evladım estağfirullah. Her gelen ders almak istediğini söylüyor benden (Rabbiyessir)i alıyor, bir daha uğramıyor. Onlar için yazdım” dedi. Hakikaten bizim arkadaşlar da öyle yapıyorlardı. Sonra azimli olup da devam edenlerden para almadı. Hamid’in en kıymetli eseri elbette talebeleri ve onların talebeleridir. Hamid’in yolunu devam ettiren bu hat erleri, tek tek sayamayacağımız kadar çoğaldılar. Bugün Türkiye dışında, bütün İslam Dünyasında, batıda, doğuda hat san’atına çalışanlar var ve Hamid’in yolunu devam ettirmektedirler.”  Hattat Öksüz, Ali Ulvi Kurucu’nun Ahmed Aytaç’a yazdığı şiirini okuduktan sonra soruları cevaplandırdı. Konya Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Güçlü, hattat Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Öksüz’e “Büyük Selçuklu Mirası” adlı kitabı hediye etti.