ESKİDEN NEREDE NE VARDI -18-

ESKİDEN NEREDE NE VARDI -18-

NAİL BÜLBÜL

Dilimize, “Her yol Roma’ya çıkar!” diye bir deyim girmiş bulunuyor.
Venedik’i gördüm, fakat Roma’yı görmediğim için bu sözü doğrulayacak bilgiye sahip değilim. Ancak, şehrimizde hemen herkesin, her aracın “Hükümet Alanı”ndan geçmek mecburiyetinin olduğu bir gerçek. Hele hafta sonlarında. Konya’da yaşayıp da bu alandan geçmeyen yoktur. Tabii geçebilirse! Hatta, Konya’ya dışarıdan gezmeye gelenler için de bu geçerli. Ankara ve Isparta cihetinden gelen yabancılar şehre girişte Hava Lojmanları göbeğinden itibaren, ya da İhsaniye altgeçiti’nden çıkınca “Mevlâna’ya nereden gidilir” diye sormaya başlıyorlar. Konya’nın tek ziyaretgâhı Mevlâna Müzesi olduğu için önce buranın bulunması lâzım. Soruya muhatap olan parmağıyla Alâaddin Tepesi’ni işaretle “Şu tepeyi dolaşıp, sağdan devam et. O yol sizi Mevlâna’ya götürür” diye tembihler. O yol insanları ve araçları Hükümet Alanı’ndan geçirerek menzil-i maksuda ulaştırır.
Hükümet Alanı, adını bu meydanda bulunan Vilayet binasından alır. Halkın “Hükümet Konağı” dediği, 3 katlı binanın yapımına 1883 yılında Konya Valisi Sait Paşa tarafından başlanmış, 1887’de Vali Sururi Paşa zamanında tamamlanmış. İçinde 30 oda ve eskiden mescid bulunan bina ülkemizdeki birçok benzerleri gibi taş işçiliğinin nefis bir örneği olarak meydana gelmiştir. Üst katında güneydoğu köşesinde valilerin makamı bulunur. Vali yardımcıları ve eskiden Emniyet Müdürlüğü, Vilâyet Jandarma Komutanlığı, Millî Eğitim ve Nüfus Müdürlüğü ile savcılık ve bütün mahkemeler bu binada yer alıyordu. Zamanla ayrı ayrı yerlerde inşa edilen binalara taşındılar. Bir zamanlar Şahin Sineması’na giden “Babalık Sokağı”nda faaliyet gösterse de, zemin katın kuzeydoğu köşesi şimdi olduğu gibi, Merkez Polis Karakolu idi.
Vilayet binası’nın önündeki alan Konya’nın tek meydanı idi. Bu sebeple Osmanlı padişahlarının tahta çıkış (Cülus) merasimleri bu meydanda yapılır, her sene tekrarlanan merasimlere vali, devlet dairelerinin amirleri, Mevlevî Dergâhı postnişini, müftü efendi, askerî ve sivil erkân, medreselerin müderrisleri, camilerin imam-hatipleri, müslüman ve Hıristiyan din adamlarının yanısıra halktan kalabalık bir grup katılırmış. Ayrıca idam sehpalarının bu meydanda kurulduğunu ve infazların burada yapıldığını bizim kuşak hatırlar. Benim gördüğüm ilk idam 40’lı yıllarda idi. Erkek, kadın, çocuk halk akın akın öğleye kadar sehbada sallanan idam edilmiş adamı görmeye gelirdi. Çocuk olarak gece korkudan uyuyamaz olurduk. Buna rağmen, insanların katledilmesinin hapis cezasına çevrilerek, idamın kaldırıldığı günümüzde bu uygulamanın caydırıcı özelliği olduğunu şimdi daha iyi anlayabiliyorum. Yaşlı kişiler 1920’de meydana gelen Konya olayları sırasında İstiklâl Mahkemesi tarafından idamına karar verilenlerin bu meydanın yanısıra Amele Pazarı’nda idam edildiklerini, halk üzerinde meydana gelen korkunun giderilmesi amacıyla Delibaş Mehmet isimli elebaşının ele geçirilip, kellesinin kesilerek bir sırığın ucunda 2-3 gün Hükümet Konağı’nın önünde teşhir edildiğini yaşlı kimseler anlatırlardı.
Merkezî bir yer olduğu için fotoğrafta görüldüğü gibi, meydanın düzenine özen gösterilirmiş. Meydandaki şadırvanı biz hatırlamıyoruz. Ancak, çocukluğumuzda şadırvanın yerinde çiçekler dikilmiş büyük yuvarlak göbek ve ortasında meydanı aydınlatan bir elektrik direği mevcuttu. Tabii, 40’lı yıllardan bu yana meydanda birkaç defa düzenleme yapılarak göbek kaldırılıp, yol seviyesinden bir karış yüksekte tamamen Sille taşı döşendi. Sonra ortasına havuz konuldu, fakat su doldurma sorunu ve içerisinin çabuk kirlenip çöplük hâline gelmesi yüzünden bundan vazgeçilerek havuz kaldırıldı. 1950’den sonra siyasi parti mitinglerinin yapıldığı meydana birkaç sefer değişik şekilde havuz yapılıp, sonra vazgeçildi. Artık mitinglerin burada yapılmasına izin verilmediği için son yıllarda meydan yeniden düzenlendi. Altındaki Sarraflar Çarşısı girişlerinin üstüne yaz aylarında serinlik hissi vermesi için basamak şeklinde şelâleler yapıldı, ancak sürekli akıtılamadı.
Fotoğrafta solda görülen 2 katlı ilk belediye binasının yerine “Yüzüktaşı” adı verilen yapı inşa edildi. Eski binanın altında Mehmet Bey’in Türk Eczanesi vardı. Sonra buraya İhsan Seven berber dükkânı açtı, daha sonra da burası kırtasiyeci oldu. Binanın hükümete bakan köşesinde Nail Arpat “Yuva mefruşat” ismiyle perdecilik yaptı. Hükümet binası ile ilk belediye binası arasında görülen tek katlı yer “Zincirli han” idi ve hükümet ile birleşik olduğu için arada yol yoktu. Sonra bir kısım yıkılarak postaneye doğru yol açıldı. 1953 yılında Rüştü Özal’ın belediye başkanlığı döneminde “Nakipoğlu Vakfı”na olan ait Zincirli hanın yerine Muhiddin Güzelkılıç tarafından “Saray Oteli ve Saray Çarşısı” yaptırıldı. Otelin camına ise mütevellisinin Meramspor Kulübü Başkanı Yüksek Nakipoğlu olduğunu belirten cam üzerine yazılmış bir levha asıldı.
İlk belediye binasının bitişiğinde bir zamanlar “Vergi dairesi”, altında Etibank faaliyet gösterdi. Yanında da Kenanlara ait 2 katlı binanın, üstünde göz doktoru İlhan Sekmen’ın muayenehanesi, altında ise Balkan muhaciri İbrahim Dölen’in işlettiği “Dölen pastanesi” vardı. Sonra alt katta mülk sahibi Mustafa Kenanlar manifaturacılık yaptı. Bedesten’e dönerken sağ köşedeki binanın altında Özyalvaç manifatura mağazası, üst katta doktor Ekrem Yıldırım’ın muayenehanesi bulunuyordu. Hükümet Alanı’nına bakan kuzey kısmında yer alan ve önünden Ankara’ya yolcu taşıyan “Oto Nakliyat Şirketi” nin Mersedes otobüslerinin hareket ettiği “Hilâl Oteli” ve altındaki “Hilâl Kıraathanesi” ni ile sonra bucağında faaliyete geçen “Yeni Konya gazetesi” ve “Yeni Kitap Basımevi” matbaasını hatırlayan sanırım pek kalmamıştır.
Meydan yerinde duruyor, fakat “Kırmızı Kütüphane”, Hasan Altay’ın berber dükkânı, “Tarihi bedesten”, “Kolonyacı Hasan”, “Lezzet Lokantası” ve diğer işyerleri yıkılarak alan genişlediği için görüntü değişti.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.