Emekli bürokrat - örnek çiftçi  Musa Özkan

Emekli bürokrat - örnek çiftçi Musa Özkan

YSE, Belediye, Sulama şefliği, KOSKİ, Meram Belediye Başkan Yardımcılığı gibi önemli alanlarda 29 yıl memurluk yapan Musa Özkan, yılların verdiği yorgunluk ve stresi baba ocağı olan memleketi Akörenkışla’da çiftçilik yaparak atıyor.

Konya’da Mustafa Özkan’ın Meram Belediye Başkanı olduğu yıllarda tanıdığımız Musa Özkan ile çiftçilik yaptığı Akörenkışla köyünde memurluk sonrası hayatını konuştuk. Memurluğun verdiği sorumluluk ve stresten uzak yaşamanın farklı bir güzelliği olduğunu ifade eden Özkan ile yaptığımız söyleşiyi Merhaba Şehir Eki’nde sizler için yayınlıyoruz
Bize  öncelikle kendinizden bahseder misiniz?
1950 yılında Akörenkışla köyünde doğdum. Gençlik yıllarımdan itibaren Konya’nın birçok alanında hizmet yaptım. 2 kızım bir oğlum var kızlarımın birisi öğretmen diğeri Mühendislik okuyor oğlum ise Mali Müşavir. Dünyalar tatlısı iki tanede torunum var. Ailem ile geçirdiğim hayatın dışında kalan zamanımı köyde değerlendiririm. Ben rahmetli dedem ve nenemle birlikte köyde büyüdüm. Dedem, inşallah çocukları okutacağım, köpek taşlamaktan kurtaracağım derdi. Ama köyden 1960 yılında ayrıldık.
Eğitim durumunuz nasıl nerelerde okudunuz?
Köyde doğru dürüst eğitim yoktu, bunun için eğitimimi çok zor da olsa Konya’da gördüm. Devrim ortaokuluna yazıldım ama üst üste iki sene sınıfta kaldım. Daha müzik notalarını öğrenmeden iki yıl geçip gitmişti. Babam Kemal Özkan okumayacağımı anlayınca beni sanata verdi. Ancak babam çevremizin de baskısı ile beni yeniden okula gönderdi ve o yıl ortaokulu bitirdim. Daha sonra erkek lisesini de bitirdikten sonra İzmir Fen Fakültesi Fizik Bölümü’nü kazandım. Fakat maddi durumumuz pekiyi olmadığı için İzmir’e gidemedim. O yıllar Konya’ya İnşaat Fakültesi açıldı ve ben de kaydımı buraya aldırdım ve fakülteyi böylelikle bitirdim.
İş hayatınıza ilk olarak nerede başladınız?
İlk olarak kısa adı YSE olan Belediyenin bünyesinde hizmet veren Yol Su Elektrik bölümünde işe girdim. 1985’e kadar YSE’de idari kademede çalıştım. 5 sene içme suları şefliği yaptım. O yıllar Konya Belediye Başkanı olan Ahmet Öksüz’ün talebiyle belediyeye geçtim ve Su İşleri Müdürü olarak göreve başladım. Belediyenin her alanında hizmet yaptım. Üç dört bin işçi arkadaşla çalıştım, raylı sistemde çalıştım, şube müdürlüğü, fen işleri müdürlüğü, daire başkanlığı, genel müdür yardımcılığı yaptım.
Memurluk yaşantınız ne zaman sona erdi?
Uzun yıllar çalıştıktan sonra 2001 yılında Meram Belediyesinden emekli oldum. Kardeşim Mustafa Özkan’ın belediye başkanı olması benim için dezavantaj oldu. Çünkü kardeşime söz gelmemesi için herkesten önce ben emekli oldum. Emekli olmadan önce de düşünüyordum ne yapıyım diye. Şehirde iş kurmayı düşünsem, meslektaşlarımla bu saatten sonra yarışamazdım. Onlar tecrübe edinmişler, mesafe edinmişler. Dedim ki babamın ufak tefek sulanır tarlaları var, gidip onları ekip dikiyim dedim. Önceleri ufak tefek gelip gidiyor, çiftçilik yapıyordum. Daha sonra kendimi tamamen köye verdim.
Çiftçilik hayatına alışmak sizin için zor oldu mu?
Tabi ki önceleri biraz bocaladım. Daha sonra bu alanda kendimi yetiştirdim. Sadece buğday tahıl ekmeyelim, ağaç ekelim dediğimde hep itirazla karşılaşıyordum. Kendi arazim olmadığı için ortak kararlara uymak zorundaydım. Babam şurayı sen ek diyor, ben gidip değişik ürünler deniyordum. 2 yıl nohut denedim, 2 yıl kabak denedim oldu. Bir değişiklik olsun diye patates ekmeye karar verdim. Hal Yönetim Kurulu Başkanı Halil İbrahim Gürbüz’le görüştüm beni bir yere yönlendirdi. O da patates ağır olur, soğan ek, başlangıçta masrafı yok dedi. Polatlı’ya gittim soğan tohumu aldım ektim. Dönümden 18 ton soğan aldım. 90 ton soğan oldu ama para etmedi. O halde sıkıntı çekmiş olmama rağmen kâr ettim. Soğanı kapalı bir ortamda muhafaza etmek gerekiyor. Bunun için bir daha ekmedim.
Şu anda neler ekiyorsunuz hangi ürünler var?
6–7 yıldır ayçiçeği ekiyorum. Köyde bu konuda ileri gelenlerdenim. Benden fikir almaya geliyorlar. 2 yıldır da birinci mahsulü kaldırıyorum, yerine ikinci mahsulü ekiyorum. Yani arpa ektimse, onu kaldırıyorum yerine ayçiçeği ekiyorum. Şu an kıraç ve sulu toplamda yaklaşık 150 dönüm yer ekiyorum. Kendimin değilse de icar olarak aldığım tarlalar da oldu.
Bu sene birde cevizi deneyeceğim inşallah 4 dönüm kadar arazide ceviz dikeceğim. Maraş’ta bir profesör var ona telefon açıp sordum bizim iklim ve toprak şartlarımızda ne yetişir diye. Onlardan fikir aldım, inşallah hedefte bir ceviz var.  Şu an ekili olan ayçiçeğimiz ve pancarımız var. Bu yıl farklı olarak yağlık kanola ektim, benden başka eken de yok köyde.
Memurluk mu çiftçilik mi dersek hangisini tercih edersiniz?
Çiftçilik mi memurluk mu derseniz, burada kimse sana şu işi yaptın mı demiyor. Kafana göre çalışıyorsun, memurlukta bir de idealindekini gerçekleştiremiyorsun. Memuriyetin ekmeğini de çok yedim, onun da iyi tarafları var ama burası serbest olması açısından çok iyi. Bazen ailemden ya elalem ne der diyenler oldu ama başkasının ne dediği benim için önemli değil. Hayvancılığı da düşünmüştüm ama yapamadık. Daha önceden başlasaydık, şimdi bir entegre tesisimiz olurdu. Fakat tek başıma olduğum için cesaret edemedim. Yazın hep köyde kalıyorum, kışın da haftada bir on günde bir gelip gidiyorum. Kendi arılarım var, balımızı kendimiz yapıyoruz.
Köyde diğer çiftçiler ile ilişkileriniz nasıl gününüz nasıl geçiyor?
Köyde birbirimize karşı ölçülü ve saygılı davranıyoruz. Bir gün öyle bir daraldım ki, tarlada 15 tane işçi var, yağmur da yağacak. Soğanı bir an önce toplamam gerekiyor ama çuval yok. Şehirde oğlum var ona telefon açtım, çuval göndermesi için. O esnada benim zor durumda kaldığımı gören muhtar köylüleri toplamış gelmiş benim iki römork soğanı toplamış gelmiş. Böylesine bir dayanışmamız var. Eşim de köy hayatına alıştı. Kendisinin köy hayatına ve eski eşyalara karşı ayrı bir tutkunluğu var. Eşimde benimle birlikte köye gelir ve burada el birliği içinde tarım ile uğraşırız.
Peki, çiftçilik hayatınızda hangi sorunlar ile karşılaştınız?
Çiftçinin birçok sorunu var. Bunların başında Ziraat Odaları’nın çiftçiye gereken desteği vermemesi geliyor. Çiftçinin en büyük sorunu bu birde yıllardır çiftçiye diyorlar ki anız yakmayın. Ben mühendisim, anız yakmayı sevmem, yakmamda. Ama gelin de bir görün. Buğday’a 5 kuruş vereceğine 4 kuruş ver, 1–2 kuruşta samana ver destek, vatandaş, tarladan samanını alsın. Çıkan samanı da besiciye hibe et. Bunları vekillerimize de duyurdum. Tarım bakanına söylemelerini istedim. Şimdi yapmamız gereken ağaçlandırmayı hızlandırmaktır. Aslında devlet cezaevlerinde ve askerleri ağaçlandırmada kullanmalıdır. Ağaçlandırmaya verdiği önemden dolayı burada Recep Konuk’a teşekkür ediyorum. Umarım herkes ağaçlandırma seferberliğine katılır.
Bizlere vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyoruz…

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.