Edirne mis sabunu tarihi değerini koruyor

Edirne mis sabunu tarihi değerini koruyor

Geçtiğimiz günlerde TÜYAP Konya Fuarında düzenlenen 8. Konya Kent 2012 Yerel Yönetim Fuarına Edirneden katılan Nihat Özer, açtığı stantta sabun çeşitleri ve kantaron yağı ile dikkat çekti.

Geçtiğimiz günlerde TÜYAP Konya Fuarı’nda düzenlenen 8. Konya Kent 2012 Yerel Yönetim Fuarı’na Edirne’den katılan Nihat Özer, açtığı stantta yer alan sabun çeşitleri ve birçok derde deva olduğu söylenen kantaron yağı ile dikkat çekti

Edirne mis sabununun tarihçesi hakkında bilgi veren Nihat Özer, “17. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde misk, amber ve gül esansı katılarak imal edilen bu sabunların, çeşitli meyve şekline dönüştürülerek bir el sanatımız haline gelmesi dönem padişahlarının diğer ülke başkanlarına gönderdikleri hediye sandıklarında çok önemli süs eşyası olarak yer almasıyla dünyanın ilk kokulu sabunu olarak dünya uygarlık tarihine geçmiştir. Osmanlı’da sabun üretiminde Halep, Beyrut, Girit ve Ege kıyıları önemli merkezleri arasındaydı. Bu sanatın ilk yapıldığı yer ise, Osmanlı tarihinde önemli bir yeri olan Edirne’dir. Bu sabunların çeşitli isimlerle anıldığını görmekteyiz. Yapım aşamasının zorluğu ve zaman almasından dolayı, öncelikle saraydan gelen yoğun taleplerin karşılanması zorunlu olduğundan saray sabunu olarak anıldığı anlatılır” dedi.
Sabunun özellikle padişah kızlarının çeyizlerinde ve sonrasında genç kızların çeyizlerinde hamam tası içinde çok değerli süs eşyası olarak önemli bir yer edindiğinin rivayet edildiğini söyleyen Nihat Özer, “Bugün dahi genç kız çeyizlerinde hamam tası koyma âdeti bu alışkanlıktan gelir. Gelin hamamı geleneğinde ise bu sabunlar davetiye görevi görmüştür. Bir tepsi içine konan çeşitli meyve figürlü ve kokulu sabunlar, davet edilecek komşu ve akrabalara kapı kapı gezdirilerek davetiye niteyi ile dağıtılırmış. Gelin hamamına davette bu sabunların kullanılması ayrı bir prestij kaynağı olurmuş” diye konuştu.
KANTARON YAĞININ FAYDALARI
Nihat Özer’in standında dikkat çeken diğer ürün ise kantaron yağı oldu. Kantaron yağının faydalarını saymakla bitiremeyen Özer, farklı şekillerde kullanılan bu yağın kullanıldığı tedavi alanlarını ise şu şekilde sıraladı: “Her türlü yarada kantaron yağı rahatlıkla kullanılabilir. Açık yaralar, kesikler, ezikler, çarpmalar sonucu oluşan morluklar, kan oturması ve benzeri durumlarda iyileşme sağlar. Yarada iltihap oluşumunu engeller, antiseptik ve anti bakteriyel özelliğiyle yarada mikrop üremesini engeller. Hücre yenileyicidir, yaranın hızla kapanmasını sağlar. Yatak yaralarını iyileştirir, bu yaraların oluşmasına da engel olur. Yanıkları kısa sürede iyileştirir. Yanık anındaki acıyı dindirir, yanık izi bırakmaz. Mor lekeler ve beze şişkinliklerinde sürülerek masaj yapılır. Sedef lekelerini iyileştirebilecek güve sahiptir. İç ve dış varislerin tedavisinde etkilidir. Bebeklerin pişiklerinde faydalıdır, karnı ağrıyan bebeklerin karınlarına kantaron yağıyla masaj yapıldığında ağlamalarını dindirir. Sırt ağrılarını, lumbago, siyatik ve romatizmada masaj yağı olarak kullanılır. Sivilce, akne ve benzeri problemlerde kısa sürede netice vermektedir. Uçukların iyileşmesinde çok etkilidir. Sinirsel yüz ağrılarını iyileştirir. Ameliyat sonrası dikiş izlerini kaybeder. Güneşlenme öncesi bronzlaştırıcı olarak kullanılır. Damar büzücü etkisiyle kanamayı kısa sürede durdurur. Gastrit ve mide ülserinin tedavisinde etkilidir. Kan şekerinin düşürülmesine yardımcıdır.”
HABER MERKEZİ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.