Bir zamanlar ÇÖL idi

Bir zamanlar ÇÖL idi

Bir zamanlar bazı filmlerin çöl sahnelerine ev sahipliği yapan erozyon sahası bugün oldukça geniş bir ormanlık alana sahip. 60 yıl önceki çöl hali ile bugünkü ormanlık arasındaki farkı görenler şaşkınlıklarını gizleyemiyor. Karapınar’da erozyon saha

ÇÖLDEN ORMANLIK ALANA
1950’li yıllarda tamamen çöl görünümünde olan ve birçok yerli filmin sahra sahnelerine ev sahipliği yapan ‘Karapınar Erozyonla Mücadele Sahası’nda ilk olarak 160 bin dekar alan üzerinde başlatılan çalışma meyvesini verdi. 60 yıl önce tamamen çöl görünümünde olan 160 bin dekarlık arazi, atış poligonu ve şahıs arazilerinin ayrılmasının ardından 87 bin dekar bir ormanlık alana kavuşmanın güzelliğini yansıtıyor. 1960 yılından sonra bölgenin korunması için çalışmalara başlayan, şimdiki ismi ile “Konya Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü” erozyonla mücadelede önemli bir mesafe kat etti. Uzun zamandır kurumun Müdürlüğünü yapan Dr. Çetin Palta, yaptıkları çalışmalar ve Karapınar erozyon sahasının tarihi konusunda bilgi verdi. Enstitü olarak Karaman, Konya, Niğde, Aksaray, Burdur ve Isparta illerindeki toprak ve su ile ilgili konularda ortaya çıkabilecek sorunlara çözümler üretmeye çalıştıklarını ifade eden Palta, Karapınar’da 1950’li yıllarda ortaya çıkan rüzgar erozyonuyla ilgili erozyon sahasında koruma ve yenileme çalışmalarına ara vermeden devam ettiklerini söyledi.
KUM FIRTINASI TEHLİKELİ İDİ
Palta, erozyon sahasının önemli bölümlerinden birinin Gındam yaylası evleri olduğunu belirterek, “Karapınar’da 1950’li yılların sonunda kum fırtınaları tehlikeli boyutlara ulaşmıştı. Özellikle iklim faktörü, toprak yapısı, makineli tarım, küçükbaş hayvancılığın yaygın olması, yanlış otlatma ve kullanılan tarım sistemleri, toprak ve arazi yapısının erozyona açık olması nedeniyle bölgede etkili olan rüzgar erozyonunu gündeme getirmişti. İnsanlar dışarı çıkamayacak duruma gelmiş, hayvan sürülerinde toplu ölümler gerçekleşmişti. Hayvancılıkla uğraşılan Karapınar’da bulunan çok sayıda yayladan biri olan ve erozyon tehdidi altında bulunan Gındam yaylası da bu kapsamda 1960 yılında boşaltılmıştı” dedi.
TURİZME KAZANDIRILACAK
Palta, 2007 yılında başlatılan çalışmalarla, 50 yıldır kaderine terk edilmiş olan Gıdam yaylası evlerinde inceleme yaptıklarını dile getirerek, “Burayı turizme kazandırmak, gelecek nesillere taşımak adına ne yapabiliriz diye düşündük. Daha sonra Selçuk Üniversitesi’nin Tarih ve Arkeoloji bölümündeki akademisyenlerle inceleme yaptık. Buraya tarihi bir kimlik vermek ve evleri aslına uygun olarak restore etmek için bir proje hazırladık. Bu evleri aslına uygun restore ederek, yerli ve yabancı turistlerin ziyaretine açacağız” diye konuştu.
DOĞAL MÜCADELE DÜNYADA İLK
İlçedeki erozyon sahasının, erozyonun dünyada tabii usullerle mücadele edilerek önlendiği ilk proje olma özelliğini taşıdığını da vurgulayan Palta, sözlerini şöyle sürdürdü, “Karapınar’da rüzgar erozyonu mücadelesi 1962 yılında Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kuruluşlarından biri olan Topraksu Genel Müdürlüğü tarafından başlatılmıştır. İlk aşamada 160 bin dekarlık saha tel çit ile çevrilerek kontrol altına alınmış ve bu sahada erozyonu önleyici çalışmalara başlanmıştır. Bu alan daha sonra atış poligonu ve şahıs arazilerinin ayrılması ile 87 bin dekara düşmüştü. Bölgedeki çalışmalar günümüze değin aralıksız olarak sürdürülmüştür. Bugün 87 bin dekarlık alanda; Konya Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü’ne bağlı olarak ‘Karapınar Araştırma İstasyonu’ adı altında koruma, kontrol, üretim ve araştırma çalışmaları yapılmaktadır”
ÇÖLLERDE MEYVE SEBZE ÜRETİMİ
Erozyon önleme sahasında çalışmaların halen devam ettiğini ve 20 bin dekarlık alanda erozyondan korunma amacı ile tarımsal üretim yapıldığına da dikkat çeken Palta, “Koruma altına alınan bölge içerisinde yer alan tarla arazisi durumunda olan 10 bin dekarlık, alanda tarım yapılıyor. Kapalı sisteme sahip yeraltı sulama kuyuları ile 6 bin dekarlık alan sulanarak bağ-bahçe oluşturulmuştur. Bu tesislerde elma, armut, kayısı, vişne, erik gibi meyve türleri ile soğan, fasulye, domates, biber gibi sebzeler yetiştirilmektedir. Bunlara ek olarak, yaşlanan ağaçların yenilenmesi ve Enstitü bünyesinde bölgeyle ilgili araştırma projeleri de bu alanda gerçekleştirilmektedir” diyerek yapılan çalışmaları gündeme getirdi.
ÇALIŞMALARA ARA VERİLMEYECEK
Yaklaşık 60 yıldır devam eden çalışmaların meyvesini verdiğini de dile getiren Palta,  erozyonla mücadeleye ara verilmesi halinde binlerce dekar arazinin yeniden çöl olma riskinin çok yüksek olduğunu da ifade etti. 60 yıllık emeğin boşa gitmemesi için tam kadro çalışmalara devam ettiklerinin altını çizen Palta, konuşmasının sonunda şu görüşlere yer verdi: “Erozyon sahası şu anda yeşile bürünmüş durumda. 60 yıl önce çok zor şartlar altında başlayan çalışmalara bugün teknolojinin sağladığı tüm yenilikleri kullanarak devam ediyoruz. Kurum olarak her yıl yaz aylarında binlerce ziyaretçiyi bölgede ağırlıyoruz. Bölgeye giden tüm ziyaretçiler fidan dikmek ve bir zamanlar çöl olan araziyi yeşillendirmek için büyük çaba harcıyor. Bu da bizim çalışmalarımıza destek oluyor.”
ALİ SAİT ÖGE

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.