Ahmet Ümit Bab-ı Esrar'ı anlattı

Ahmet Ümit Bab-ı Esrar'ı anlattı

Son romanı Bab-ı Esrar'da (Sırlar Kapısı), Mevlana'nın Hocası Şems-i Tebrizi'nin öldürülerek kuyuya atılması konusunu işleyen romancı Ahmet Ümit, 50 bin adet basılan kitabından 1.5 ay için 45 bin civarında satıldığını, Bab-ı Esrar'ın kendisini mutlu eden


Ziyaret için Konya'ya gelen ünlü romancı Ahmet Ümit, kaldığı otelde son kitabı Bab-ı Esrar romanını ve romana gösterilen ilgiyi değerlendirdi. 
Kitap hakkındaki eleştirilerin kendisini memnun ettiğini anlatan Ümit, Bab-ı Esrar'a okuyucuların internet sitesi aracılığıyla ve birebir verdikleri tepkinin çok olumlu olduğunu ifade etti. 
50 bin adet baskısı yapılan kitabından 1.5 ay için 45 bin civarında satıldığını ifade eden Ümit, ''Bab-ı esrar beni mutlu eden bir kitap oldu' diyebilirim. Ancak beni mutlu etmesinin sebebi satış rakamlarından çok sevdiğim ve inandığım bir konuda yazdığım içindir'' dedi. 
Romanlarını 2002 yılından bu yana Anadolu'daki uygarlıklardan ve kültürlerden seçtiğini dile getiren Ümit, ''Daha önce Hititler, Alevilik, Hristiyanlığın Anadolu kökleri üzerine yazmıştım. Tabii tasavvuf bu ülkenin en önemli kültürlerinden bir tanesi... Son romanın konusu da, bu tasavvufun içindeki en önemli renklerden olan Mevlana ve onun şeyhi Şems-i Tebrizi oldu'' diye konuştu. 
ROMANDA, DOĞU-BATI DÜŞÜNCESİ KIYASLANIYOR
Konya'ya 3 yıl önce geldiğinde Mevlana Müzesi ve Şem-i Tebrizi'nin türbesini ziyaret ettiğini, Şem-i Tebrizi'yi incelerken kendisinin 7 kişi tarafından öldürüldüğünü öğrendiğini anlatan Ümit, şunları kaydetti: 
''Şems'i öldürenler arasında Mevlana'nın ortanca oğlu Alaaddin Çelebi'nin de bulunduğunu öğrendim. Bu konu bana çok ilginç geldi. Bu roman bir anlamda doğu-batı düşüncesinin kıyaslanması ile ilgili oldu. Ve bizim tasavvuf düşüncemizi Mevlana ve Şems'ten yola çıkarak anlatmaya, okurun kafasında doğru sorular oluşturmaya çalıştım. İnsanlar bu konuyu okuyabilsinler, bu meseleye ilgi duyabilsinler istedim. Çünkü Mevlana ve Şems önemli şahsiyetler. Mevlana düşünür olduğu kadar öyle büyük bir şair ki, halen ABD'de şiir kitapları en çok okunan kitaplar arasında bulunuyor. Ancak ne acıdır ki dünya Mevlana'yı Türkiye'de olduğundan daha fazla tanıyor.'' 
8 ASIR ÖNCE İŞLENEN CİNAYETİ ANLATIYOR
Tarihi kaynaklar arasında çelişkili bilgilerin bulunduğu Şems'in öldürülmesi olayını anlatırken, Mevlana'nın büyük oğlu Sultan Veled'in görüşlerine itibar ettiğini belirten Ümit, sözlerini şöyle sürdürdü: 
''Bu kültürü anlamak, anlatmak, merak uyandırmak lazımdı. Bu romana gerçeklerden yola çıkarak 'birazcık kurgu' diyebiliriz. Romanda 1244 yılında olmuş bir olaydan bahsediyoruz. Birçok kişi bu olayın bir cinayet olduğunu, Şems'in kuyuya atılması olduğunu söylüyor. Mevlana'nın büyük oğlu Sultan Veled'in görüşleri de bu doğrultudadır. Kendisi 'Şems'in cesedini bizzat kuyudan çıkardım' demektedir. Bazı kaynaklar ise Şems'in Konya'yı terk edip başka bir yere gittiğini söylüyor. Ben Sultan Veled'in görüşlerine itibar ettim. Bu ihtimalin daha doğru olabileceğini düşündüm. Onun dışında genellikle Mevlana ailesinin söylediği şeylerden yola çıkarak romanı kurdum.'' 
Ümit, romanın o tarihsel dönemi anlatmakla kalmadığını, günümüzden yola çıkarak o tarihsel dönem üzerine bir hikaye kurduğunu ifade etti. 
ROMAN, KONYA'YA KARŞI BİR İLGİ UYANDIRIYOR 
Türkiye'de bazı başkentler bulunduğunu, Konya'nın da bu başkentlerden biri olduğunu belirten Ümit, ''Konya da son derece önemli bir devlet olan Selçuklu'nun başkentidir. Konya'da Selçuklu'dan kalan olağanüstü eserleri görebiliyorsunuz. Romanımı okuyan pek çok kişiden aldığım tepki şu, 'Bizim mutlaka Konya'ya gitmemiz lazım'. Benim Konyalılar'a önereceğim şey şudur, Konya aslında büyük bir turizm merkezi olabilir. Bu sadece Mevlana ile ilgili değil. Sille, Çatalhöyük olsun, buralar Konya için önemli değerlerdir'' dedi. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum