Sulara teslim olacak şehir: HASANKEYF

Sulara teslim olacak şehir: HASANKEYF

12 bin yıllık tarihe sahip olan Hasankeyf, mağara evleri, tarihi taş camileri ve evleri ve içinden geçen Dicle nehriyle insanı büyülüyor. Yakında sular altında kalacak olan Hasankeyf'a bugünlerde yoğun bir ziyaretçi akını var

Mardin'den 2.5 saatlik yolculuğun ardından Batman'ın Hasankeyf ilçesine ulaştık. 6 otobüsle çıkılan yolculuğun ardından Hasankeyf'e varmanın mutluluğunu yaşadık. Tarihle doğanın iç içe geçtiği bu güzel şehrin sular altında kalacak olması insanı gerçekten üzüyor. Dicle Nehri’nin iki yakasında kurulan Hasankeyf, Batman’ın bir ilçesi. 12 bin yıllık Hasankeyf sular altında kalacak. Dicle Nehri üzerinde inşa edilen Ilısu Barajı ve HES Projesi göl alanında kalacak olan Batman ili Hasankeyf ilçesinin ekli krokide koordinatları, belirtilen alana taşınacak. Ayrıca, Hasankeyf ilçe merkezinin yeni yerleşim yerine nakline kadar geçecek süre içinde, ilçenin hukuki varlığını mevcut yerleşim yerinde sürdürmesi hüküm altına alınacak. 

16-2-003.jpg

Hasankeyf'te bugünlerde hummalı bir çalışma var. Yakında Ilısu Barajı'ndan gelecek suların altında kalacak olan Hasankeyf'e çok yoğun bir ziyaretçi akını var. İlçeye gelen insanlar Hasankeyf'in küçük çarşısında hediyelik eşya alma fırsatı buluyor. Çarşının ilerisinde biraz yokuş çıktıktan sonra derin vadiyi görmek mümkün. Hasankeyf Kalesi'ne çıkmak ise yasak. Çünkü kaleden taşlar düşüyor. Önceki yıllarda ziyaretçilere açık olan kale şimdi kapalı.

16-6.jpg

550 YILLIK TÜRBE YENİ YERİNE TAŞINDI

Batman’ın Hasankeyf ilçesinde, Ilısu Baraj Gölü alanında bulunan 550 yıllık Zeynel Bey Türbesi, tek parça hainde ray sistemiyle 2 kilometre taşınarak, yeni yerine yerleştirildi. Ziyaretimizde yeni yerine taşınan Zeyney Bey Türbesini de ziyaret etme imkanı bulduk. Türbenin taşınma işleminde Selçuk Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümü hocalarının da büyük emeği olmuş.  Hasankeyf ilçesinde, Akkoyunlular’dan kalan tek eser olan 550 yıllık Zeynel Bey Türbesi, aylar süren hesaplamaların ardından Hollandalı ve Türk mühendislerin ortak çalışmasıyla taşındı. Kültür Bakanlığı ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nce ortak çalışma yürütüldü. Taşıma işlemleri için 150 tekerden oluşan bir platform oluşturuldu. En ufak bir sarsıntı ya da çökme tarihi yapıya zarar verebilirdi. Bu yüzden Zeynel Bey Türbesi‘nin geçişi için özel bir yol yapıldı. Türbenin çevresiyle birleştirilen 90 santimetrelik betonla sanki yerindeymiş gibi zeminden yüzeye kaldırıldı uzaktan kumandayla yönetilen özel araçla milim milim ilerledi. 1150 ton ağırlığındaki türbe saatler sonra Hasankeyf yeni kültürel park alanına ulaştı. Zeynel Bey Türbesi yerine taşındıktan sonra da çalışmalar devam ediyor.  Dicle Nehri üzerinde bulunan köprülere ait kalıntılar ise cam fanus içerisine alınarak korunacak.

16-5-001.jpg

HASANKEYF MEDENİYETLERE EV SAHİPLİĞİ YAPTI

Hasankeyf ilçesinde Konya Televizyonu çalışanlarından meslektaşımız Süleyman Kuloğlu ile de çay içme fırsatı bulduk. Batman merkezden Konya heyetini görmek ve hasret gidermek için Hasankeyf'e gelen Süleyman Kuloğlu ile Hasankeyf'i birlikte gezdik.  Eski uygarlıkların en yaygın yerleşim alanlarından biri olan Mezopotamya, geçmişten günümüze pek çok eser bırakmış olan tarihi yerleşim yerlerinden biridir. Mezopotamya’nın bu izlerinden biri olan Hasankeyf, coğrafi konumu ve genel özellikleri ile oldukça ilgi çekici bir yerdir. Dicle Nehri‘ne yakınlığı ve coğrafi yapısının korunmaya elverişli olması ile her dönemin ilgi çekici yapılarından biri olmayı başarmış.  Bugüne kadar bu isim dışında o bölgeyi anımsarken başka isimler de kullanılmış. Hasankeyf’in hangi tarihte ve kimler tarafından kurulduğu hakkında net bir bilgiye rastlanmıyor.  Sümerler, Asurlar ve Bizanslılar Hasankeyf’in kültürel varlıklarından sadece birkaçıdır. Türk kültürünü yansıtan en önemli medeniyetlerden biri olan Osmanlılar ise, buraya Hısnkeyf ismini vermiş. Ayrıca Hasankeyf’in Osmanlıların elinde bulunduğu dönemlerde Diyarbakır merkez il olarak belirtilmiş. Böylelikle şehir ciddi anlamda gelişme göstermiş ve yaklaşık 10 bin kişinin yaşadığı bir yerleşim merkezi haline gelmiş. Zamanla kazandığı önemi kaybetme dönemine giren Hasankeyf, Cumhuriyetin ilanı ile Mardin Midyat’a bağlanmış. Ancak 1990 yılında Batman il olunca, Hasankeyf bu şehrimize bağlı bir ilçe konumuna gelmiş.

16-8.jpg

İKİ YOLLU MİNARE EFSANESİ

Hasankeyf'e yolunuz düşerse mutlaka yarım kalmış ve tamamlanmış iki minareyi göreceksiniz.  Hasankeyf gezisinde bu minarelerin öyküsünü öğrenme imkanı bulduk. Hasankeyf'te bulunan El Rızk Camii  Dicle Nehri’nin doğusunda köprü ayağına yakın bir mevkide yer alıyor.  Eyyubi Sultanı Süleyman tarafından 1409 tarihinde yaptırılan bu camii adeta bir sanat eseri. Kitabenin orta kısmında bitkisel süslemelerin içine Allah’ın doksan dokuz ismi yazılmış. Bu gün caminin asli yapımdan, sağlam olarak sadece minare kalmış. Minarenin üzerindeki süsler, Arapça Kufi yazılar hayranlık derecede güzeldir. Minarenin en önemli özelliği de çift merdivenli olması.

16-2-004.jpg

Sultan Süleyman Bin Turan Şah Eyyübi'nin hükümdarlığı döneminde yapılan Sultan Süleyman Camii minaresi, daha inşaat halinde iken usta ile kalfa arasında inşaat tekniği açısından bir anlaşmazlık çıkar. Minarenin henüz dikdörtgen kaidesi yapılmakta iken usta ile kalfa arasında başlayan bu tatlı çekişme, kalfanın usta tarafından kovulmasıyla son bulur. Bu olay kalfanın gücüne gider. Kalfa buna karşılık vermek için Dicle Nehri'ne hakim kayalıklar üzerinde bulunan El-Rızk Camii'nin minaresini yapmaya karar verir. Kalfanın buradaki amacı, ustasının yapmakta olduğu minareden daha güzel bir minare yapmaktadır. Usta ile kalfa minarelerini birlikte yapmaya başlarlar. Her iki minare de yükseldikçe, ihtişamları da belirginleşmeye başlar. Ancak kalfanın yapmakta olduğu minarede herkesten saklı tuttuğu bir ayrıntıyı özenle korumaktadır. Minareler, ilk bakışta dış görünüş itibariyle birbirine benzemektedir. Ancak halk minareleri, zarafet ve estetik açısından karşılaştırdığında, kalfanın yapmakta olduğu minareden daha güzel ve göze hoş gelen desenler bulunmaktadır. Zaman ilerledikçe, her iki minarenin inşaatı da hızlanmaktadır. Bir süre sonra minareler birlikte tamamlanır.  Usta minaresinin açılışına başta melik olmak üzere kentin ileri gelenlerinin iştirakiyle gayet şatafatlı ve görkemli bir törenle açılır. Kalfa ise yaptığı minarede sır gibi sakladığı bir inşaat tekniğini yalnız ustasının görmesini istemektedir. Bu nedenle minarenin açılışını yapmadan önce, ustasına karşı duyduğu saygıyı ön planda tutarak ve mütevazı bir tavırla ustayı açılışa davet eder ve minarenin açılışını ona yaptırır. Minarenin açılışından sonra usta, minarenin merdivenlerini kontrol etmek ve rahat olup olmadığını anlamak için minarenin tepesine çıkar. Bir de ne görsün! Kalfa da minarenin tepesinde ustasını beklemektedir. Bu durumu hayretle karşılayan usta kalfaya:  "Buraya nasıl çıktın?" diye sorar. Kalfa da her zaman ki gibi tevazuu elden bırakmadan ustasına: "Şu yan tarafta bulunan ikinci yoldan çıktım" der. Bunun üzerine usta, yan tarafına bakar ki ne görsün! Minareye çift yol yapılmış. Üstelik bu yollardan çıkan ve inen birbirlerini görmeyecek şekilde bir mimari yapı kullanılmıştır. Oysaki kendisinin yaptığı minarede böyle bir teknik kullanılmamış ve yalnızca minareye tek yol yapılmıştır. Bu durum karşısında ne yapacağını şaşıran usta, kalfasının bu şahane eserini takdir edeceği yerde gururuna yenik düşmüş ve geçirdiği bunalım sonucu minarenin tepesinden atlayarak intihar eder. Bu nedenle Hasankeyf'te bulunan minareler, böyle tatlı ancak sonu dramatik olan bir rekabet anlayışı içinde yapıldığı için üstün bir sanat değerine sahiptir  (Kaynak: hasankeyfterzi.com)

HASANKEYF MAĞARALARI BÜYÜLÜYOR

Tarihin karanlık çağlarından beri veya insanlığın yerleşik hayata uyum sağladığı tarihten bu yana bir barınma ve iskân yeri olarak kullanılan Hasankeyf’teki bu mağaralar, yapılış biçimlerinden hiçbir şey kaybetmeden günümüze kadar gelmiş ve her devirde bu çok fonksiyonlu özelliklerini korumuşlar Yaklaşık 4 bin adet civarında olan bu mağaralar, milattan yıllar önce Kuzey Mezopotamya da hükümranlık sürdüren mağara devri sakinleri olan Sümerlere, Asurlulara ve Babillilere barınma merkezi olmuşlar.  Başlı başına bir yerleşim alanı ve tarihi süreç içinde birçok medeniyetlerin merkezi olan bu mağaralara, karşı kayalıklardan birleşik kaplar esasına dayalı sifon benzeri bir sistemle, düz alanlara döşenen künkler ve kayalıklara oyulan kanallardan sonra 200 metre derinliğindeki bir vadiden de geçirilerek temiz su ulaştırılmış.  Hasankeyf'teki Ağlayan Mağara olarak adlandırılan mağarayı görmenizi tavsiye ederim. Tabii izin verilirse. Hasankeyf'teki yarım günlük gezimizin ardından Şanlıurfa'ya doğru yola çıktık.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum