İnsan ve ağaç aşığı bir öğretmen: BAHRİ KIRIŞIK

İnsan ve ağaç aşığı bir öğretmen: BAHRİ KIRIŞIK

Eğitimci yönü ile tanınan, önemli şahsiyetlerin yetiştirilmesinde emekleri olan Bahri Kırışık, aynı zamanda “ağaç aşığı” biri olarak da anılıyor. Kendini İslam davasına adayan Kırışık, “İnsanlarla ve doğayla iç içe olmayı çok seviyorum” diyor

Yaşantısıyla gençlere örnek olan Eğitimci Bahri Kırışık, ileri yaşına rağmen, İslam davası için mücadelesini sürdürüyor. Ahlak ve maneviyat prensibini kendine şiar edinen Kırışık, bugüne kadar binlerce gencin yetişmesine, ülkesi ve milleti için çalışmasına ön ayak oldu. Kırışık, aynı zamanda doğa ve ağaç sevgisiyle de tanınıyor.

HER AKŞAM GAZ LAMBASI ALTINDA TÜRKÇE DERSİ YAPARDIK

**Bir öğretmende olması gereken vasıflar nelerdir, siz nasıl bir öğretmendiniz?

Öğretmen, örnek insan demektir. Tavrı, hali ve davranışıyla öğretmenler çocuklara örnek teşkil etmelidir. Benim ilk görev yerim, yedek subay öğretmenliği yaptığım Aksaray Karabalta Köyü'ydü.

Bu köy, ulaşımın çok sıkıntılı olduğu, gidenlerin gelenlerin pek olmadığı bir köydü. Dağ başında olan, yolu bile olmayan köydü. İlk gün okula gittim. Köy halkı ağırlıklı olarak Kürt kardeşlerimizden oluşuyordu. Ben de Kürtçe bilmiyordum. Çocuklar, tam olarak Türkçe konuşamıyorlardı. İlk gün sürekli saate bakıyordum, zaman geçmiyordu. Konya Taşkentli yedek subay öğretmenliği yapan birisi daha vardı köyde. Bana 'Oğlum, sen bu kafayla gidersen, 15-20 gün sonra aklını üşütürsün. Saati unutacaksın, kendini köye ve köylüye vereceksin' dedi. Dediği gibi de yaptım. Kendimi köye ve köylüye verdim. Öğretmenlik nedir bilmezdim. İlkokul 4 ve 5. sınıf öğretmenlerini izledim, onlar nasıl öğretmenlik yaptıysa ben de aynısını yapmaya başladım. Çocuklarımız tam olarak Türkçe bilmiyordu. 4. 5. sınıfa giden bir çocuk namaz surelerini de kesinlikle bilmeliydi. Onlara namaz surelerini öğretmeye başladım. Öğrencilere 'Bundan sonra annesi hariç her kim Kürtçe konuşursa 25 kuruş para cezası ödeyecek' dedim. Çocukları anadilinden koparmak istemedim ama Türkçeyi de öğrenmeliydiler. İlk dönem biraz zorluk yaşadılar. Bir kiloluk zeytinyağı şişesini de kumbara yaptım. 'Ceza yiyenler, 25 kuruşu getirip buraya atacak' dedim. 2 yılda biriken parayla 4 okul sırası yaptırdık. Gün geçtikçe öğrencilerimle bağım güçlenmişti. Öğrenciler ikindi vakti evlerine giderlerdi. Akşam saatlerinde el fenerlerini alır, öğrenciler bir daha okula gelirdi. Okulda Türkçe dersleri yapardık. Radyo dinletirdim onlara. Köye ikinci radyoyu götüren kişi de bendim. Köyde elektrik yoktu. 13 tane gaz lambamız vardı, onları yakar dersleri öyle yapardık. Çocukların babaları da yatsı namazına camiye giderlerdi, namaz çıkışında da çocuklarını alır evlerine giderlerdi. Herkes kandilini yakar ve evine öyle giderdi. Müfettişler geldi, perdenin ardına gizlediğimiz gaz lambalarını gördü. Benim, gaz lambası satışı yaptığımı düşünmüşler. Daha sonra olayın öyle olmadığını, akşam saatlerinde öğrencilerle ders yaptığımızı ve gaz lambalarının o yüzden orada olduğunu öğrenmişler. Müfettişler, bu çalışmamdan dolayı, üstün başarı belgesi verdiler. Çok zorlu günlerden bu günlere geldik. Dava inancımdan dolayı psikolojik olarak çok baskılar gördüm ama asla yılmadım.

3-4-1067x800.jpg

DAYAKÇI ÖĞRETMEN OLARAK ANILIRDIM”

**Öğrencileriniz ile ilişkileriniz nasıldı?

Benden dayak yemeden mezun olan öğrenci azdır. Beni, 'Dayakçı öğretmen' olarak bilirlerdi. Benim amacım öğrencilerimin canını acıtmak olmadı. Onları hayata hazırlamak, gerçekleri göstermek için kızıyordum. Zamanında dayak attığım öğrenciler, çok ilerleyen yıllarda beni görüp 'Bana iyi ki dayak atmışsın' deyip, teşekkür ediyor. O zaman veliler de öğretmenlere 'Hocam, çocuğumun eti senin, kemiği benim' derdi. Ben de onlara esprili bir şekilde 'Kasap dükkânı mı işletiyoruz' derdim. Bugün tam tersi bir süreç işliyor. Öğretmenler, öğrencilerinden dayak yemekten korkuyor. Ben, sevdiğim öğrencilerime dayak atardım, kızardım. Onlar da beni babası olarak görürdü, tek kelime etmezlerdi. Bir yanlışını gördüğümde bir daha yapmasın diye kızardım. Yoksa ben de biliyorum dayağın bir faydasının olmadığını. Dayak, bir metod değil. O dönemin şartları öyleydi. Bahri Kırışık'ın dersine çalışan, ahlak ve maneviyat prensibi üzerine hareket eden bir öğrenci Allah'ın izniyle notu kıt olsa da mezun olurdu. Bir gün bir öğrencime bir konu sebebiyle kızmış, tokat atmıştım. O öğrenciye saçları uzun diye bir de okul müdürü kızmış. 'Git şu saçlarını kestir' demiş. Çocuğun evi ile okul çok uzak. Cebinde de parası yok. Benim yanıma geldi. 'Öğretmenim, müdür bey bana kızdı. Saçlarım uzunmuş, tıraş olacağım. Param yok, bana para verir misiniz?' dedi. Dayak yediği için çok kızan bir öğrenci, dayak yediği öğretmeninden para ister mi? Beni baba olarak görüyorlardı dediğim mesele bu işte. Meslek lisesinde öğretmenlik yaptığım için ellerim, önlüğüm çok yağlıydı. Öğrenciye 'Benim ellerim kirli, elini cebime sok, ne kadar para lazımsa al' dedim. Ben, öğrencilerime kızsam da, bağırsam da, dövsem de aramız niye çok iyiydi. Ben, öğrencilerimin sır küpüydüm. Samimi ilişkilerimiz vardı. Yaklaşımımız dolayısıyla İslam davasına hizmet eden birçok genç yetiştirdik. Birçok gencimizin davamıza hizmet etmesine alt yapı oluşturduk. Meslek hayatım boyunca sert bir mizaç olmama rağmen hiçbir öğrencim ve ailesiyle de mahkemelik olmadım.

3-3-1200x800.jpg

MESLEK HAYATIM BOYUNCA OKULA SADECE BİR GÜN GEÇ KALDIM”

**Anlattıklarınız kadarıyla disiplinli bir öğretmenmişsiniz. Okul konusundaki hassasiyetleriniz nelerdi?

-Ben, meslek hayatım boyunca bir kez okula 15 dakika geç kaldım. O da keyfi olarak değil. Okula gittiğimiz otobüs yolda bozulmuştu. Mecburi olarak 15 dakika sonra gelecek otobüse binmeliydim. 15 dakika sonra gelen otobüse bindim ve okula gittim. Ben, müdür beyden bile daha önce okula giden bir öğretmendim. Okula girer girmez, müdür beyi gördüm. Ayrıca bir başka öğretmen arkadaş da okula geç kalmıştı. Müdür bey, elini arkasına atmış, merdivende bekliyor. 'Selamun Aleyküm' dedim, okula girdim. Daha sonra bir imza atmak için müdür beyin odasına gittim. Bana 'Bugün normalde çok kızgınım' dedi. 'Hayırdır müdür bey' dedim. Benimle birlikte okula 15 dakika geç giren öğretmene kızmış. O arkadaşımız da sürekli okula geç gelmeyi adet edinen birisiymiş. O gün karar vermiş, öğretmene gereken ceza neyse verecekmiş. Benim ilk okula gecikmem bu yönüyle de meslektaşıma fayda sağlayan bir durum oldu.

KENDİ EVLADIMI KAYBETMİŞ GİBİ ÜZÜLDÜM

**Meslek hayatınız sürecinde sizi en çok üzen ve unutamadığınız olay ne oldu?

-Sağlık Kasabasında Bayram isminde bir öğrencim vardı. Amcası da benim öğrencimdi. Bayram, çok efendi, pırlanta gibi bir çocuktu. Tertemiz bir kişiliği vardı. İş düşkünü bir öğrenciydi. Ocak-Şubat aylarıydı. Okuldan çıkmış, otobüse binmiş. Sağlık Kasabalılar genellikle Beyşehir Yolu üzerinde dururlar. Sisli bir gün. Köye kısa bir süre kala mesafede çocuk, ayrıma gelmiş zannetmiş ve otobüsten inmiş. Fakat iner inmez hava da sisli olunca bir araba buna çarpmış daha sonra başka bir araba daha çarpmış. Bayram ezilmiş. Bu haberi alınca çok üzüldüm. Kendi evladımı kaybetmişim gibi üzüldüm. Bir de insanın yetiştirdiği öğrencilerin güzel noktalara gelmesi, o insanların öğretmenine hürmet göstermesi insanın gözlerini yaşartıyor.

3-5-600x800.jpg

ABD DEĞİL BAHRİ KIRIŞIK KAYISISI

**Ağaç ve yetiştirme sevdanız nereden geliyor?

-Sağlık Kasabasında görev yapıyordum. Bir arkadaşa Ermenek'ten 'bize iki kasa elma getireceksin' dedim. İki kasa elma geldi. 8-10 tanesini ipe bağladım. Köy bakkalına elmaları astım. Gelen baktı elmalar güzel, koparıp yediler. Elmalar bitti, ikinci kez astım yine elmalar bitti. Üçüncü kez de elmaları köy bakkalına astım ve elmaların üzerine 'Yetiştirmeden yiyen, eşek' diye yazdım. Bu dedikodulara sebep oldu. Bizim köyde elma yetişmez dediler. Kayseri'den bin meyve fidanı getirdik. Okul bahçesinde 46, köy imamının ektiği bir yer varmış oraya da 136 çukur kazdırdım. Geriye kalan fidanları da köy halkına dağıttım. Meyvecilik başladı. Daha sonra çok beğenilen farklı ülkelerde de namı yayılan bir kayısı fidesi dağıttım eşe dosta. Namı yayılan kayısı fidesinin adına 'Amerikan kayısısı' deniliyordu. Bizim arkadaşlarımız ABD'nin adını duyunca çok sinirlenir. Daha sonra o kayısının adı ABD kayısısı değil de Bahri Kırışık kayısısı olarak kaldı. Benim babam ağaçları çok severdi. Bizim köyümüzde de ağaç çok olmazdı. Bu iki sebepten dolayı da ağaçlara aşırı ilgi gösterdim. Bugün evimin bahçesinde bile çeşit çeşit ağaçlar, meyveler var.

**Son olarak neler söylemek istersiniz?

Ben, gelecekten ve gençlikten endişeliyim. Eşim ile evlenmeden önce 3 yıl boyunca kendisini takip ettim, evlilik konusunda ince eleyip sık dokudum ve daha sonra evlilik kararı verdim. Herhalde ben bu dönemde gençlik yaşasaydım, yuva kuramazdım. Önce ahlak ve maneviyat. Anneler babalar, çocuklarıyla arkadaş olmalılar. Onların her sorunu ile yakından ilgilenmeliler.

3-1-1067x800.jpg

ARKADAŞLARI BAHRİ KIRIŞIK'I ANLATIR

Bahri Kırışık'ı yakından tanıyan arkadaşları, şunları söyler: “Kendisinin hiçbir karşılık beklemeden, tüm masrafları kendisi karşılayarak sadece Konya’da değil tüm Türkiye’de hatta Avrupa’da bile dikilmiş kayısı ağaçları var. Seçtiği üç beş ağaçtan aşılama yaparak yeni bir kayısı ürünü elde etmiş.

Bu ürünü dikmekten, bakımını yapmaktan ve meyvesini görmekten yaşadığı mutluluğa birçok kez şahit olduk. Eğer bu işin ticaretini yapsaydı servetine servet katardı. O, hiçbir zaman işin maddi boyutunda olmadı. Dostlarının sevgisini ve duasını kazanmayı tercih etti.”

 

**BAHRİ KIRIŞIK KİMDİR?

Bahri Kırışık, 1940 yılında Konya Taşkent'te doğdu. İlk ve ortaokulu Taşkent'te okudu. Eğitim hayatına daha sonra Konya Endüstri ve Teknik Meslek Lisesinde devam etti. Kırışık, Endüstri ve Teknik Meslek Lisesini birincilikle bitirdi. Lise mezunlarının askerliği yedek subay olarak yaptığı dönemlerde askerliğini yedek subay öğretmen olarak yaptı. Aksaray'ın bir köyünde yedek subay öğretmenlik yaptı. Askerlikte üstün başarı elde eden Kırışık, askerliğin ardından Türkiye'deki öğretmen kıtlığından dolayı bu mesleği yapmaya devam etti. Sağlık Kasabasında bir okula okul müdürü olarak tayin edildi. 4 yıl burada okul müdürü olarak görev yaptı. Kırışık, görev süresince kendini hep mücadeleye adadı. Kırışık, yaklaşık 30 yıl boyunca AGD ve MGV teşkilatlarında çeşitli kademelerde görevlerde bulundu. Kırışık, şuan AGD Genel Başkanı Salih Turhan'a danışmanlık yapmaktadır. Evli olan Kırışık, aynı zamanda 4 evlat babasıdır.

RÖPORTAJ: EMRE ÖZGÜL

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum