Cengiz Aytmatov ve Nazım Hikmet’i anlattı

Cengiz Aytmatov ve Nazım Hikmet’i anlattı

Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü Dr. Güçlü, Nazım Hikmet ve Cengiz Aytmatov'un hayatını anlattı.

İl Halk Kütüphanesi Salonundaki toplantıda; Aytmatov’un milli şair Mehmet Akif ile benzer yanlarına dikkat çeken Güçlü, Mevlevi olan dedesinden etkilenen Nazım Hikmet’i SSCB kontrolünde kalan Türklerin, komünist olduğu için değil de milli hislerine hitap ettiği için sevip saygı duyduklarını ve benimsediklerini anlattı.

Talas savaşında bölgedeki Türklerin, savaşı kazandıktan sonra geri döneceklerini öngörerek Çinlilere karşı Arapları desteklediğini anlatan Güçlü bu destekçiler arasında Aytmatov’un dedesinin de bulunduğunu kaydederek “Stalin döneminde babası idam edilen Aytmatov o sırada öğrencidir ve halk arasında aşağılandığı gibi bursu da kesilir. Zorluklarla dolu, mücadele ile geçen bir hayatı olmuştur ve Türkiye içen milli şairimiz Mehmet Akif neyse Cengiz Aytmatov’da vatandaşları için aynıdır. İkisi de Veteriner okulunda tahsil gören Akif ve Aytmatov’un benzerliği çoktur” diye konuştu.

NAZIM NASIL EVRİLDİ?

Vefatının altmışıncı yılı münasebetiyle Nazım Hikmet’in hayatına dair de konuşan Güçlü “Türkçe konuşulması ve yazılmasını herkese tavsiye eden Nazım, Vali olan dedesi Mehmet Nazım’ın ismini almış ve onun konağında yetişmiştir. İtibarı çok yüksek bir ailesi ve çevresi vardır. Deniz Lisesindeyken sanat faaliyetleriyle ilgilenmeye başlamıştır” dedi.

Ankara’ya gitmeleri engellenip Bolu’da öğretmenlik yapmaları söylenen Nazım’ın bu tavır üzerine Artvin’den Bakü’ye oradan da Moskova’ya gittiğini anlatan Güçlü “Uygulamalı Komünist Üniversitesine giden Nazım İstanbul döneminde beş hecelilerle beraber olmuş ve hece usulünde şiirler yazmıştır. Türkiye’ye dönen Nazım yazılarından dolayı takibe alınıp hakkında davalar açılınca Rusya’ya döndü ve orada tanınan bir şair oldu. Oradaki Türkler Nazım’ı komünist olduğu için değil de Türk milliyetperverliği hisleriyle sevmişlerdir. Nazım orada Türklerin Rusça değil de Türkçe konuşmalarını teşvik etmiştir” dedi.

Nazım’ın Türkiye’de Menderes affına kadar hapishanede kaldığını, 1951 yılında ise askere çağrıldığını söyleyen Güçlü “Nazım bu çağrıya itiraz etse de kararın kesin olduğunu görünce orada öldürüleceği vehmine kapıldı; Refik Erduran’ın yardımıyla önce Köstence’ye, oradan Bükreş’e ve nihayet Moskova’ya gitti. İlk iş olarak da Ran soyadını aldı. Türkiye’yi överek ödül alan olmamıştır; Nazım’da öyle yaptı ama Türkiye’yi kötülemek ona yakışmadı. Büyütülmüş, bir proje şair olan Nazım solun bir numaralı ustası olarak kabul edilir ve hakkında bin dört yüz civarında kitap yazılmıştır” diyerek sözlerini tamamladı.

HABER MERKEZİ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.