İktidar Partisi ve Parlamento dışı Muhalefet Partilerinden ikisi başta olmak üzere, Haziran 2015 seçimlerine katılacak siyasi Partiler adaylarını tespit etmek üzere çalışmalarını devam ettirmektedirler.
Bu arada aday adayları da bir taraftan temayül sonuçlarını sindirmeye çalışıp bir taraftan da mülakat heyecanını yaşarken, diğer taraftan da hala son bir umut olur düşüncesiyle, basın yayın organlarına ve sivil toplum örgütü olarak gördükleri odalara, derneklere ve vakıflara ziyaretlerini sürdürdüklerini görmekteyiz.
Esasında aday adayları şu ana kadar herhangi bir açıklama yapmasalar da, bir takım gerçeklerle yüzleşmiş olmalılar.
En başta yüzleştikleri gerçek kendilerini meydana süren ve arkalarından tabir caiz ise itekleyen kişilerin kendilerini nasıl mahirane bir şekilde yanıltmış olduklarıdır.
Aday adaylarının yüzleştikleri bir başka gerçek en başta bizzat kendileri olmak üzere hazır kıta merasim mangasında yer alan yakın çevre ile teşkilat mensuplarının ve partili vatandaşların münasip bir şekilde gazının alındığı temayül ve mülakatın hiçbir öneminin olmadığıdır.
Aday isimlerinin Yüksek Seçim Kuruluna verileceği ana kadar daha yüzleşecekleri birkaç gerçek daha kaldı önlerinde.
Kamuoyu anketleri ve sivil toplum önderlerinin kanaatlerinin alınması gibi şeyler bu yüzleşmelerden diğer bir kaçıdır.
Aday adaylarının asıl karşı karşıya kalacakları yüzleşme, yukarıda kıyısından köşesinden dolanarak ifade etmeye çalıştığımız yüzleşme olan kendi kendileriyle olan yüzleşmedir.
Bu yüzleşmede aday adaylığı sürecinde geçmiş dönemlerdeki fikirleri ile çatışan ve daha önceki dönemlerde söylediklerine ters olarak söyledikleri bir takım ifadeler başrolü oynayacaktır.
Siyasi atmosferdeki değişmeler nedeniyle üzerinde durulmayan, dikkat edilmeyen bazı sözler vardır ki, öylesine söylenmiş gibi ağızdan çıkıveren öylesine ifadeler vardır ki, bu sözlerin vicdanlarındaki aksülamelleri ile aday olamadıkları gün yüzleşeceklerdir.
Aday adaylığı sürecinde kendisinden güler yüzünü ve desteklerini esirgemeyen dostları(!) ile yine aday olamadığı gün yüzleşecektir.
Kendisini aday göstermeyen partisi ve lideri ile yine o gün yüzleşecektir.
Zaten aday olmak gibi bir derdi olmayan ve sadece ileride siyasi ikbal ve makam mevki elde etmek amacıyla aday adaylığını açıklayan kişilerin de, aday adaylığı sürecinin bitmesi ile bırakın daha yüksek makam mevki elde etmeyi, yeniden talip olduğu eski makam ve mevkilerin bile kendisine verilmediğini gördüğü gün yüzleşmesi gerçekleşmiş olacaktır.
Türkiye’nin bu günkü halini yeni Türkiye diye tanımlayanların, hem kendilerini hem de milleti aldatmaya çalıştıkları açık seçik gerçek şudur.
Türkiye’nin bu günkü durumu dünden farklı değildir. En azından siyaset ve seçim usulü bakımından dünden daha iyi değildir.
Adına ister temayül, ister mülakat, isterse de anket deyin veya daha başka ne derseniz deyiniz seçmenin direkt etkili olamadığı genel merkez koridorlarında şekillenen bir seçim, yeni Türkiye’nin seçimi olamaz.
Geçmişte mensup oldukları siyasi partileri kıyasıya eleştirenler bu gün geçmişte eleştirdikleri kişilerden daha despotça usuller geliştiriyorlar ise bu seçim yeni Türkiye’nin seçimi olamaz.
Geçmişte Yüksek tahsil diploması olmadığı için aday yapılmayanlar bu gün ellerindeki diplomalarına rağmen diploma önemli değildir diyen Genel Merkezlerin dar ve gizemli koridorlarında kaybolan ümitleri ile baş başa kalıyorlar ise bu seçim yine yeni Türkiye’nin seçimi olamaz.
Parti Liderlerinin ve Genel Başkanların sadece ve sadece partilerinin genel kurullarında ve seçim akşamındaki yaptıkları balkon konuşmalarının endişe giderici konuşmalar olarak görüldüğü seçimler de yeni Türkiye’nin seçimi olamaz.
Maalesef yeni Türkiye’nin yeni seçimi pek çok hayal kırıklığı ve pek çok psikolojik problemli vatandaş üretmekten öte gitmeyecektir.
Sadece sayıları 10 binlere varan aday adayları açısından düşünmüş olsak bile, bırakın hepsinin ön lisans veya lisans diploması olmasını, yüksek lisans yapmış olanlar hatta doktora eğitimini tamamlamış olanlar bile genel merkezlerinin bu peşin fikirli uygulamaları devam ettikçe başta kendileri ile genelde ülkemize özelde de Konya’mıza daha fazla zarar vermekten başka bir şey yapmış olamazlar.
Bu öylesine bir zarardır ki, pek çok aday adayı ferdi veya topyekün olarak ileri düzeyde psikolojik eğitim alan kişiler tarafından kişilik analizleri yapılarak sonuçlarına göre uzun süreli psikolojik eğitimlere katılsalar bile artık ilgililerin ruhen ve bedenen zararları telafi edilemez.