Whataboutery olarak da bilinen Whataboutism, karşı görüşteki iki kişiden birinin diğerinin savunduğu fikirleri doğrudan çürütmeden, rakibini ikiyüzlülükle suçlayarak gözden düşürmeye çalışmasıdır.
Bir kişinin eleştirildiğinde, eleştiriyi cevaplamak yerine, karşısındakine başka bir suçlama yönelterek konuyu değiştirmesidir.
Aslında insanlar arasındaki “tu kaka” suçlamasının bir çeşididir.
Whataboutism, başlangıçta Sovyet Rusya’nın yaptığı propaganda ile ilişkilendirilmesine rağmen, sonradan neredeyse herkesin, her düşüncedeki siyasetçinin ve her devletin kullandığı bir siyaset aracı olmuştur.
Whataboutism tartışmayı saptırma taktiğidir.
Aynı zamanda toplumun bir kesimin sevindiği veya üzüldüğü bir olay meydana geldiğinde fütursuzca "ama sen bunun için sevinmemiştin veya üzülmemiştin, şimdi benim de şuna sevinmemi veya üzülmemi bekleme" mantığıdır bu.
“Böyle yaptım, çünkü sen de zamanında şöyle yapmıştın!”
“Ben bu şekilde çalıştım ama diğerlerinin yaptığı daha kötü, onlar hiç çalışmadı bile!”
“X kişisi bunu yapmış olsa, böyle tepki vermezdin!”
“Bu olaya bu kadar üzüldün, peki ya şuna da üzülmüş müydün?” gibi örneklerle Whataboutism, sosyal medyada ve gündelik hayatımızda karşımıza çok çıksa da, bu taktik aslında hiç de yeni değildir.
Sağ ya da sol siyasetten futbola, Din veya ahlak kuralları konusunda her gün ama sen/onlar/bunlar/ şu olduğunda şeklinde duyduğumuz devam edip giden boş sözler.
Nerede ve nasıl derseniz en yakınınızdakilerden başlamak üzere tanıdıklarınıza şunları sorun:
“Cumhuriyet ve demokrasi kimin içindir?”
“Cumhuriyet ve demokrasi gerçekten özgürlük mü, yoksa bir kelime mi?”
“Hak ve hukuk herkes için mi, yoksa güçlünün elinde bir araç mı?”
“Medeniyet başkalarının yıkımı üzerine kurulabilir mi?”
“Özgürlük, sadece güçlü olanın hakkı mıdır?”
“Cumhuriyet ve demokrasiyle yönetilenler neden zulmeden devletlere dönüştü?”
“Bir sistem halk içinse, neden halkın sesi bastırılıyor?”
“Cumhuriyet ve demokrasi barışın adı ise, neden ardında savaşlar var?”
“Gerçekte cumhuriyet ve barış kimin yanında durur, mazlumun mu, galibin mi?”
Cahiller tarafından yönetilen genellikle az gelişmiş popülizme prim veren ülkelerde görülmeye devam eden ve maalesef şimdilik çaresi yok gibi görünen çağımızın insanının yöntemi ve hastalığıdır bu durum.
Ya da karşısındaki insanı hani yolla olduğuna bakmadan ve sonucu ne olursa olsun alt etmekten başka bir şey düşünmeyen insanların kullandığı çok güçlü bir algı yönlendirme yöntemi olmaya aday edep ahlak ve insanlığı bile bir kenara bırakmayı göze alabilen davranış türü.
Whataboutism yapmayı bilgi veya ilim zanneden kişinin yapacağı tartışma, kavgada yumruk sayılmaz gibi yanlış bir düşünceye yol açacağı için ilim erbabı tarafından reddedilmiş olsa da bu safsata ile daha sıkça karşılaşacak gibiyiz.
Bunları yazmamızın nedeni 29 Ekim den bu yana özellikle de 10 Kasım nedeniyle oryaya çıkan ayrışmanın bir insanın geçmişteki bir yanlışı dile getirmesi nedeniyle diğer insanların daha önceki veya daha sonraki dönemlerde yapılan yanlışların karşılığı imiş gibi gösterme hatasının yapılmasıdır.
Sizin bu şekildeki bir tartışmanın etik olmadığı gibi aynı zamanda mantık dışı olduğunu iddia etmeniz bile ilgilerin “biz ne yapıyoruz” demelerine bile yol açmamaktadır.
Sonuç olarak, başkalarının yaptığı yanlışlar kimseye yanlış yapma hakkı tanımaz ve başkalarının yanlışları bizim yanlışlarımızı meşru veya haklı kılmaz düşüncesi hâkim kılınmadıkça gelecek daha sıkıntılı yanlışlara gebe olmaya devam edecektir.
FARKINDA MIYIZ?
Patlayan silahları bile, silahı hangi düşüncedeki veya hangi etnik kimliğe sahip olanın patlattığına ve ölenlerin kim olduğuna göre değerlendiren insansılardan müteşekkil bir toplum haline gelmiş durumdayız.
Ya da kazanan takımın oyuncularının bile galibiyetten sonra ayrı ayrı linçe tabi tutan bir toplum.
Görünen o ki, hiçbir konuda kesin ve net değerlerimiz yok ve FİİLİ FAİLE GÖRE DEĞERLENDİREN BİR TOPLUM OLDUK.
Bundan dolayı da karşılaştığımız bir olaya falancalar üzüldüğüne veya sevindiğine göre o olay bizim için mutlak olarak iyidir veya kötüdür haline geliyor.
Haliyle utanmak falanda olmuyor artık.