Uzun Soluklu Hedefler: Kurtulmalıyız ki kurtarabilelim!

Halim Selvi

Hedeflerimiz var uzun soluklu, yola çıkıyoruz yolda kalıyoruz. Nefes darlığı çekiyor; daralıyoruz. Daha fazla gidemiyor, havamızı alıyoruz! Neden sonuçsuz yolculuklarımız? Hedeflediğimiz yere değil de rüzgârın götürdüğü yöne! Nerede büyük büyük cümleler, düşün düşün kurgulanmış sloganlar!

Yanlış içinde doğru aramaya gerek yok. Çünkü içinde bulunduğun ortam kirli ve pis kokuyor. Bu dünya içinde bu dünyaya ait olmadan yaşayabilmek esas hüner! Bunu becerebilmek her yiğidin harcı değil. Kirlenmiş, paslı ve siyah dumanlarla kaplı yaşantılar arasında güzellikten dem vurmak, mutluluk dağıtmak ne mümkün! Uzun yolculuğa koyulmak için heveslenen ama soluğu hep kısa kalan büyük büyük adamlarız! Nerede yanlışız, nerede doğruyuz? Neden düşüncelerimiz pratiğe geçmiyor? Biz mi değişmeliydik yoksa şikâyetlerimiz mi? Değiştiremediğimiz şeylerden şikâyetlerimiz hiç bitmeyecek mi?

“Baldırların açılacağı (işlerin zorlaşacağı) ve kâfirlerin secdeye çağrılıp da gözleri düşmüş ve kendilerini zillet kaplamış bir hâlde buna güç yetiremeyecekleri günü (Kıyamet gününü) düşün. Hâlbuki onlar sağlıklarında secde etmeye çağrılıyorlar (ve buna yanaşmıyorlar) dı.” (Kalem Suresi:42-43)

Önce kurtulmalıyız ki kurtarabilelim. Hayatımıza girmesine ve yerleşmesine izin vermeyeceğimiz düşüncelerden, yaşantılardan hicretle başlayacak kurtuluş. İşte o zaman ‘su’dan çıkacak ve kurtulacağız! ‘Bunlarla yaşamak zorundayız’, ‘hayatın değişmez gerçeği bunlar’ dediğimiz anda çaresizliği, yanlışa teslimiyeti perçinlemiş oluruz! Boğuluruz! ‘İnsan suya düştüğü için değil, sudan çıkamadığı için boğulur’ Mevlânâ. Oysa tereddüt etmeden kirli, pis suda kalmamalı, oyalanmadan düştüğümüz yerden kalkmanın yolunu bulmalıyız. İnsan düştüğü yerden kalkmalıdır. Ayette ‘sağlıklarında secde etmeye çağrılıyorlar’ uyarısına gençken cevap verebilmeliyiz. Gençken Allah’ı tanımalı, ömrümüzü de ibadetimizi de O’na adayabilelim. Organlarımız sağlamken düşmelerden fazla etkilenmez, daha güçlü mücadele ile engelleri aşarız.

Evvelce gönül, kalp dünyamızda bir değişim / hicret yaşamalıyız. İçerdeki arızaları eritebilecek güneşin doğması ve sonrası sersem hayattan kopuş. Oyalama ve bocalamalardan kurtuluş. Dünyanın ve toplumun bozulmuş, kirlenmiş dehlizlerine girmeden çıkabilmek ‘arayış’tır. Kendimizi, kendi varlığımızın sahibini arama ve O’na sığınma. Peygamberimiz (sa) Hira Mağarasına sığınırken tam da bu arayışın peşindeydi. Kureyş’ in cehalet çölünde boğulmaktan kurtuluşun adımlarıydı, onun hicreti. Gerçek ile yapmacık hayat farkı barizdir. Neyin nasıl olması gerektiğini bilmeyenimiz yok. Ancak o şeyi olması gerektiği gibi yapmaya azmedenimiz yok. Bir araya geldiğimizde yaptığımız lakırdılara bakarsak mangalda kül bırakmıyoruz. Konuşmak eylemin kendisi değil, başlangıcıdır. Konuşmak/söz; isteğin, hedefin dile getirilmiş halidir, pratiği ise ‘yapmak’ tır. ‘Yapmak’ kurtulmaktır. ‘Mış gibi yapmak’ boğulmaktır. Kalabalıklar içinde yalnızları oynamak ile kalabalıklar içinde kalabalığa yön vermek: İşte bütün mesele bu. Önce gideceği yönü, istikameti -peygamber modelinde olduğu gibi- bulmak, sonrasında ise cehaletle cihad ve kurtuluş. Değilse insanı suya düşmek değil yüzmeyi beceremesi öldürür. Bocalar ve yorgun düşer; boğulur. Silkelenip üstümüzdeki tozdan pasaktan kurtulmak gerekiyor önce. Sonrasında insanlığın kurtuluşuna çaba göstermek hassasiyeti anlam bulur. Birbirimize omuz vermek bu yüzmeyi öğrenebilmekle olur; aksi durumda akıntıya kapılmaktan kurtulamayız. Dosdoğru olmak samimiyetsizlik bataklığından kurtulmakla olacak. Dünya üzerindeki Müslümanların dertleriyle dertlenenlerle olacak… Peygamberimiz (sa) buyuruyor: ‘Yapılan işler niyetlere göre değerlenir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır. Kimin niyeti Allah’a ve Resul’üne varmak, onlara hicret etmekse, eline geçecek sevap da Allah’a ve Resul’üne hicret sevabıdır. Kim de elde edeceği bir dünyalığa veya evleneceği bir kadına kavuşmak için yola çıkmışsa, onun hicreti de hicret ettiği şeye göre değerlenir.’ (Buharî, Müslim)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.