UZAKTAN HOŞ GELİR MEDENİYETİN SESİ

Hüzeyme Yeşim Koçak

Gelişen bazı olaylar, bizi kavramlar ve tatbikatlar üzerinde düşünceye sevk etti.

İyi niyetle başlayan işler, sağlam bir zeminde teşekkül etmeli. Çünkü gayesinden sapıp, dönüşebiliyor. Hayat bambaşka şekillerde devam ediyor.

Biz hep parlak medeniyet rüyaları gördük. Bunlar belki bir ölçüde gerçekleşti de. Ama bugün İslâm Dünyası’nda IŞİD’ler, okul yakan Taliban’lar PKK’lar, kadına çocuklara en insanlık dışı muameleyi reva gören barbarlar öne çıkıyor. Görüntüyü, algıyı bozuyor.

 Yine en insani, seçme kavramlar bile içi boşaltılıp saptırıldığında vitrini ve perde gerisiyle büyük zıtlıklar oluşturuyor.

Medeniyet, demokrasi şık ve cici mefhumlar. Herkes kendine göre, bir torba/çanta gibi içine bir şeyler atıp, çekiştirebilir. Bazı kavramlar hakikatin örtülmesinde kullanılabilir.

“Yeninin” her güzelliği taşımadığı; yozluğa, olumsuz gelişmelere karşı bir mazeret, kılıf; içinde binbir hülyanın başıboş gezindiği, sırasında günahları yıkama paklama aracı olarak yeşertildiği gibi.

Cömertlik, hoşgörü, sevgi, dostluk, adalet gibi değerlerse; ancak sözde değil, özde yaşandığında mânâlı.

Medeniyet değerleri içinde bulunan tutarlılık, hoşgörü mesela ne derece uygulanabiliyor. Politikacılarımızın, aydınlarımızın, din adamlarımızın bu örneklerle çelişmemesi gerekmiyor mu?

Dinimizi öğrenmek bakımından serbest zamanlarda, onca imkânlar içindeyken, neden en berbat temsillerle, uygulamalarla karşılaşıyoruz.

Bir derdi, meselesi, davası olmak önemli. Fakat önce “duruş” gelmiyor mu?

Basit bazı misaller vereceğiz. Basında üzerinde yazılıp çizildi. Meselâ:

“Wall Street Journal gazetesine göre Ankara’daki Atatürk Orman Çiftliğinde (AOÇ) inşa edilen yeni cumhurbaşkanlığı konutunun sadece bina maliyeti 1 milyar Türk Lirası’nı bulacak. Hindistan’ın 170 milyon liraya Mars’a uydu gönderdiği göz önüne alınırsa bugüne kadar konut için harcanan 700 milyon TL ile Mars’a 3 uydu gönderebilirdik. 700 milyon TL ile MEB’in kitap bütçesini 3 katına çıkarabilirdik. Bu parayla madenlerde kullanılan can kurtarıcı niteliğindeki yaşam odalarından 14 tane kurarak, madenlerimizdeki toplu ölümlere engel olabilirdik.”

Maliyet daha az olabilir. Ama bunlar çok da yabana atılacak eleştiriler değil. Medenî ülkelerde durum nasıldır, 1000 odalı devasa saraylara gerek duyulur mu?

Takva, feragat, kanaatkârlık, paylaşma dindarların artık en büyük zineti değil mi?

Genel anlamda konuşuyorum. En basitinden medeni memleketlerde, tarafgirlik, intisap durumu bazı gerçekleri konuşmaya engel midir?

Mesela üniversiteler, sadece selâm mı durur, şapka mı çıkarır muktedire. Umumî olarak bir uyarı, iyi niyetli tenkitler yapılsa mesele edilir mi bilgine, başı dik serdengeçtiye.

 Bilim adamlarıyla ciddi, tarafsız, özgür istişareler siyasîlerce yapılabilir mi?

Konuşurken, “dinde istişare, istişare”, uygulamadaysa “aman istihare, iyi uykular, iyi rüyalar” mı denilir.

Yalnızca halk mı hazımlıdır sindirmelidir, şuurlanmak ödevidir; yöneticiler her türlü kayıttan âzâde midir?

“Din, iman”la uçulurken, bina ile zina çoğalır mı? İlmiyle, inancıyla amel etmek nedir.

Söz gelimi, memleketin akîlleri, sadece belli bir kesimden midir? Muhalif veya farklı görüşler hep sopalık ya da mostralık mıdır? Müşterek değerler nedir?

Tepe noktalarında; tevazudan uzak, özeleştiriyle, ortak akılla, öngörüyle bütünleşmemiş, kerameti kendinden menkul, kof bir özgüven ne işe yarar?

Her konuda hesapsız hareket edilebilir mi? Yoksa artık bizi Tanrı bile mi tutamaz karışamaz.

 İleri, medeni memleketlerde haberleşme hürriyeti ne âlemdedir? Gerçekler ne vakte kadar gizlenir.

Madalyalık, ödüllük devekuşları bilin bakalım hangi ülkededir. Domuzlara inci mercan saçılır mı; .şekler hoşafla yıkanır mı?

Bunlar Türkiye de akla ziyan, geçersiz, hükümsüz sorulardan bir kaçı olabilir. Ama hatıra geliyor işte.

MEDENİYET OKULU

Geçen Salı Büyükşehir Belediye’sinin Bilim Merkezi’nde düzenlediği; çeşitli kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak, topluma değerler eğitimini anlatmayı hedeflediği “Medeniyet Okulu” projesinin tanıtım toplantısındaydık.

Gerçekten etkileyici, kâğıt üstünde güzel duran, zarif, bize yakışan bir proje. Başlangıç anlamlı, görev zorlu.

Sayın Tahir Akyürek’i ve projeye emeği geçenleri tebrik ederken, can ı gönülden başarılı olmalarını diliyorum.

Toplumun tüm kesimleriyle kalbî köprüler kurarak, bir gönül medeniyetini dillendirmelerini, seslendirmelerini bekliyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.