Canım ülkemde her geçen gün yeni bir felakete gözlerimizi açar olduk. Yıllardır kanayan yaramız depremlere önlem alınmadığı gibi her yıl ormanlarımız, ‘ciğerlerimiz’ yanıyor. Her gün yeni bir şehirde bir orman yangını felaketi ile karşı karşıyayız. Önlem alınıyor mu? Hayır. Her yıl aynı dertten içimiz yanıyor mu? Evet. Ben canım ülkeme ‘ucuz hayatlar ülkesi’ tabiriyle sesleniyorum artık. 25 yaşında bir genç kadın olarak yapacağım tatilleri, gideceğim ülkeleri düşünmek yerine bu dertlere kafa yoruyorum. Evet! En güzel yaşlarımızda hepimizin derdi ortak: Türkiye! Avrupa bizi kıskanıyor (!) Bunlar Amerika’nın oyunları (!) Üzgünüm ama bu sözler sadece kılıfına uydurulmuş. İnsanlığın en büyük tehdidi yine insanlar evet ama Türkiye için konuşacak olursak düşmanı çok da uzakta aramaya gerek yok. Bu ülkenin ciddi sorunları var, herkes bir oturup enine boyuna düşünmeli. Deprem dedik, neydi bizim derdimiz? İzinsiz, ruhsatsız yapılan binalar, onlara ‘onay’ veren müteahhidinden mühendisine bu işlerde vicdan azabı çekmeyip, sorumluluk almayan herkes bize dert oldu. Bu insanlar başını yastığa nasıl koyuyor? Aklım almıyor cidden.
Gelelim diğer bir derdimize; orman yangınları. Her yıl binlerce hektarlık ormanlık alan, birkaç kıvılcımla küle dönüyor. Piknik sonrası söndürülmeyen ateşler, sigara izmaritleri ve daha da kötüsü bilinçli bir şekilde yakılan alanlar (!) Sormalıyız, neden doğayı bu kadar kolay harcıyoruz?
Sosyal medyada yangınlar sonrası bir kesim ‘rant’ oluşturmak adına paylaşımlar yapıyor. Mesele bu değil, asıl mesele yangınlar çıkmadan önlem almak, korumak. Eğitim şart, bilinç şart ve denetim şart. Ormanı sevmek sadece doğa yürüyüşlerine katılıp poz vermekle olmaz.
Yangınlara engel olmak için giden arkadaşlarımız, gönüllülerimizi de bu uğurda yitirdik. Onlar bir kova su ile yardım etmek isterken hiç tereddüt etmeden ülkenin sınırları için değil belki ama ağaçları için şehit oldular. Çünkü her söndürülen yangın bir hayat kurtarır. Şimdi asıl soruyu soralım; yangını kim çıkardı, asıl bedeli kim ödedi?
Sabah haberlerine bakıyorum, ilk sırada bir kadın cinayeti, diğerinde bıçaklanan bir öğrenci, çıkan bir tartışmanın silahlı kavgaya dönüşmesi ve daha niceleri, bu liste böyle uzayıp gidiyor. Ülkede gündem o kadar hızlı değişiyor ki; her bir şiddet vakası da diğerini aratmıyor. Bir öfke çağı yaşıyoruz sanki. Yani deseler ki; ‘ülkece neyi iyi yapıyoruz?’ gönül rahatlığıyla ‘birbirimize dalmayı’ diyebiliriz.
Kaleme aldığım ilk yazımda güzel, ümitli şeylerden bahsetmek ben de isterdim fakat burası Türkiye! Sağlıcakla değil, sağ kalın.