Türkiyenin Açılımı

Sadık Küçükhemek
Türkiye’nin sorunları var: Din ve vicdan hürriyeti sorunu, Kürt sorunu, eşitlik ve işsizlik sorunu v.s. Bu problemleri Türkiye, Kürt açılımı veya demokratik açılım adı altında çözmek istemektedir.

Bizce, bu başlıklar altında Türkiye’nin sorunlarını çözmek zordur. Çünkü Türkiye’nin sorunları sadece Kürt sorunu, terör sorunu değil, dile getirmeye çalıştığım sorunlardır. Bu problemleri, Türkiye’nin açılımı adı altında çözmemiz daha sağlıklı olur, düşüncesindeyiz.

Kürt açılımı dediğiniz zaman resmi ideolojinin bayraktarlığını yaptığı Türk milliyetçiliği ateş püskürmektedir. Durum ortadadır. Kürt açılımına veya demokratik açılıma destek veren herkesi hainlikle suçlamaktadır. Sebebi, karşıt milliyetçiliğin dirilmemesidir. Dirilirse işi zor olacaktır da ondan. 

Milliyetçilik, karşıt milliyetçiliğin ne dirilmesini ister ve ne de ölmesini ister. Çünkü karşıt milliyetçilik ile beslenir ve palazlanır. Karşıt milliyetçilik olmazsa bir karşıt milliyetçilik oluşturur. Oluşturamazsa delilenir, kendi kendine söylenmeye başlar. İleri- geri konuşur. Onu küçük düşürmek için tekerlemeler ve atasözleri uydurur. Biz buna genel liselerde çalışırken birinde şahit olduk.

 Aramızda müzminleşmiş bir Türk milliyetçisi vardı, öğretmenler odasında, muhatap kabul ettiği kavimden müzminleşmiş bir Kürt milliyetçisi öğretmen olmadığı halde o kavim hakkında egosunu tatmin etmek için ileri- geri konuşur, onu küçük düşürmek için tekerlemeler ve atasözleri söylerdi.

Şamanist biri de sürekli Mevlana’ya sataşır ve din kültürü öğretmeni olarak konumuz ile ilgili tahtaya yazdığımız ayet ve hadis-i şerifleri gördüğü zaman tahammül edemezdi. Söz konusu öğretmen, konumla ilgili tahtaya yazdığım hadisleri benden sonra derse girince görmüş; bir gün öğretmenler odasında rahatsızlığını ifade etti. Benden önce sol görüşlü bir bayan arkadaş ileri atılarak;  “Ne varmış, o sözler de Peygamberimize ait sözlerdir, bir gün ben de okudum, sen de her şeye karşı çıkıyorsun.” diye cevap vermişti...  Bu hadiseyi hiç unutamıyorum.

Demokratik açılıma gelince, demokratik, demokrasiye uygun, demokratikleşmek, demokratik hal almak manasına gelir. Demokrasi ile bütün sorunlara çözüm üretmek mümkün mü?  “Demokraside çare tükenmez” derler ama bunun gerçekle bir alakası yoktur, siyaseten söylenmiş bir sözdür.

Durum böyle olsaydı. Batı’da bütün sorunlar çözülürdü. Biz de olan sorunlar orada da var. Biz, Batı’nın bir parçası olduğumuz için bu sorunlar biz de daha fazladır. Batı, mesela milliyetçilik sorununu, eşitlik ve işsizlik sorununu çözebildi mi? Ekonomik krizin merkezi neresi? Kapitalizm, söz konusu ettiğim problemlerin kaynağı değil mi?

Meseleye din ve vicdan hürriyetinden başlamalıyız. Din ve vicdan hürriyetinin önündeki engeller kaldırılırsa, o zaman bütün problemlerimiz çözülür. Ne Kürt meselesi kalır, ne terör meselesi kalır, ne eşitlik ve işsizlik sorunu kalır ve nede diğer problemlerimiz kalır.   Terör, terörü besler. En büyük terör din ve vicdan hürriyetini kısıtlamaktır. Öyle değil mi? Hayır diyebilir misiniz?

 Eski Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın dediği gibi, Türkiye’de çoğunluk olan Müslümanların ve azınlık olan gayrimüslimlerin din ve vicdan hürriyeti problemleri var. 28 Şubat’tan beri Türkiye’de 15 yaşına kadar Kur’an-ı Kerim okumak kanunen yasaktır. Yıllardır, ilköğretim, ortaöğretim ve üniversitelerde laiklik adına İslam dini öğretilmemektedir. Seküler eğitimle geldiğimiz nokta ortadadır. Başta ifade ettiğim bütün sorunlar bundan kaynaklanmaktadır.

 Toplumumuz ne İslam dinini bilir ve ne de ilahi dinleri ve mezhepleri bilir. Bırakın halkımızı,  askeri ve sivil bürokratların ekseriyeti bile bilmiyor.

 Kavmiyetçilikle bu iş yürüyebildi mi?  Milliyetçilikle millet olmak mümkün olabildi mi? “Eşitlik, eşit insanlar arasında olur” fikri, kavmiyetçiliğin bir ürünü değil mi?

Hatırlayın, şimdiki İstanbul Baro Başkanı, katsayı adaletsizliği düzeltilince, iptali için Danıştay’a başvurdu. Bir soru üzerine, “Eşitlik, eşit insanlar arasında olur.” demişti.

Demek ki, Türkiye’de aynı kavimden olan Türkler arasında bile eşitlik yok! Biz bunu biliyorduk; ama kendileri ağızlarıyla söylediler. Biz söyleseydik, pek inandırıcı olmazdı; tartışma konusu olurdu.

İşte kavmiyetçilik budur, ne başka bir kavmin hak ve hukukuna saygı duyar ve ne de kendi kavminden olan İslam dinine mensup insanların hak ve hukukuna.

Bundan dolayı Resul-i Ekrem kavmiyetçiliği tel’in etmişti, bundan dolayı Mehmet Akif, kavmiyetçiliği küfürle eş değer tutmuştu. 

 Dönüp tarihe bir bakalım; ecdadımız neden kurduğu devletinin adını Selçuklu, Osmanlı koydu? Hiç düşündünüz mü? 

Öncelikli sorun, Kürt sorunu değil, din ve vicdan hürriyeti sorunudur, eşitlik sorunudur. Bu sebeple gelin, bugünden itibaren Kürt açılımı veya demokratik açılım demeyelim; Türkiye’nin Açılımı diyelim.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.