Sumud Filosu’na katılan Gazze gönüllüsü Ömer Faruk Narlı, gemide yaşadıkları zorlukları ve İsrail askerlerinin eline geçtikten sonra maruz kaldıkları kötü muameleyi Merhaba TV’de, Ali Kaan Kurşun ’un gerçekleştirdiği özel yayında anlattı. Narlı, “Türk olup İsrail üniforması giyen ve Türkçe konuşan, bebek katili Yahudi İsrail askerleri de vardı” diye konuştu.
‘SİYASİ ENGELLERİ AŞIP UMUTLA YOLA ÇIKTIK’
*Sumud Filosu’na başvuru süreciniz nasıl gerçekleşti?*
Türkiye'deki herkes gibi Filistin ve Gazze konusunu yakından takip ediyordum. 'Sumud Filosu' ile ilgili başvuruların alındığını öğrendiğimde, ilk düşündüğüm şey hemen başvurmak oldu. Çok şükür, başvurum onaylandı. 1 Eylül'de İstanbul'dan Tunus'a gittik. Elbette gönlümüz isterdi ki gemiler vatanımızın limanından kalksın; ancak ne yazık ki siyasi nedenlerden dolayı Tunus'ta toplanmak zorunda kaldık. Filistin'e gidiş sürecimiz bu şekilde gerçekleşti.
‘GEMİMİZİN BOZULMASINDA BİLE BİR HAYIR VARDI’
*Gemide yolculuğunuz nasıl gerçekleşti?*
Tunus’a vardığımızda, Batılı organizatörlerin bizim için hazırladığı çeşitli eğitimlere katıldık. Gemide nasıl hareket etmemiz gerektiği, olası bir İsrail saldırısında nasıl davranmamız gerektiği, ilk yardım uygulamaları gibi konularda geniş kapsamlı eğitimler aldık. Yaklaşık 13 gün boyunca Tunus'ta bekledikten sonra, Tunus Limanı’ndan ayrılan ilk gemi, benim de içinde bulunduğum Marina gemisi oldu. Dolayısıyla ilk gemi olmanın heyecanı da hepimizi sardı. Farklı duygular içerisinde yola çıkmış olduk. Ne yazık ki bazı gemilerdeki teknik arızalar nedeniyle birçok vatandaşımıza Sumud Filosu’na katılmak nasip olmadı. Memlekete geri dönmek zorunda kalanlar oldu. Sağlam olan gemiler ise bizden sonra hazırlıklarını tamamlayıp yola çıktılar. Ancak şöyle bir durum yaşandı: Bizim gemimiz ilk hareket eden gemi olmasına rağmen, yolda çok ciddi teknik sorunlarla karşılaştık. Yolculuğumuz devam ederken bu durumu sosyal medyada paylaşmadık, çünkü kimsenin endişeye kapılmasını istemedik. Fakat Allah şahittir, yolculuğumuz gerçekten çok meşakkatli geçti. Gemimizin motoru arızalandı, aküsünde sorunlar meydana geldi. Fırtına esnasında gemimiz batma tehlikesi geçirdi. Yelken demiri kırılmak üzereydi. Gemide yangın çıktı ve hep birlikte bu yangını söndürmek için mücadele ettik. Tüm bu sıkıntılar nedeniyle, ilk çıkan gemi olmamıza rağmen diğer Sumud Filosu gemilerinin gerisinde kaldık. Elhamdülillah, bu zorluklara rağmen misyondan kopmadık ve yolumuza devam ettik. Sürekli yaşadığımız aksaklıklar bizi üzse de, geride kalmak gemideki herkesi moral açısından zorladıysa da, her şerde bir hayır vardır sözünün hikmetini daha sonra anladık. Bizden önce yola çıkan gemilerin tamamı, İsrailli teröristler tarafından aynı gün içerisinde ele geçirildi. Biz ise arızalar nedeniyle rotamızı değiştirmek zorunda kaldığımız için, İsrail askerleri tarafından tespit edilemedik. Böylece geride kalmanın avantajını yaşamış olduk. Gemimizin yakalanmadan önceki son 48 saatinde, dünya çapındaki birçok yayın organı doğrudan bizim gemimize bağlanarak canlı yayın yaptı. Bu süreçte dünyaya iyi ve güçlü mesajlar verdiğimizi düşünüyoruz. Yani gemimizin geride kalmasını bu şekilde anlamlandırıyor ve bir hikmete bağlayabiliyoruz.
‘PLANA SADIK KALDIK VE KARŞILIK VERMEDİK’
*İsrail askerlerine karşılık vermeden nasıl dayanabildiniz?*
"Normalde ülkemizden Tunus'a giden vatandaşlarla birlikte, Allah şahittir, farklı niyetlerle yola çıkmıştık. Ancak Tunus'a ulaşınca oradaki eğitimlerde Batılı organizatörler bize şunları söylediler: ‘Biz Avrupalı devletleri ile İsrail’i karşı karşıya getirmeye çalışıyoruz. Amacımız bu; siz Türkiye olarak zaten belirli bir dinamizme sahipsiniz. Fakat Avrupalı devletler bölgeye uzaklar ve diplomatik ilişkileri koparmamak adına çok müdahaleci davranmıyorlar. Bu yüzden kahramanlık peşinde koşmayın; amacımız bu değil.’ Bunu nazik bir dille ifade edince bize de mantıklı geldi. Bu nedenle gemimize İsrail askerleri girer girmez ellerimizi kaldırdık. Onlar ne kadar darp girişiminde bulunup kelepçe ile zorbalık yapmaya çalışsalar da plana sadık kaldık ve karşılık vermedik.
‘TUZAK SORULAR İLE BELGELER ZORLA İMZALATMAYA ÇALIŞTILAR’
*Gözaltı süresinde neler yaşadınız?*
Katil İsrail askerleri bizi topladıktan sonra nezarette önümüze bir takım kâğıtlar koydular. Kâğıtlarda ‘Ben İsrail sularına girdim. Yaptığım hatanın farkındayım.’ gibi ifadeler yer alıyordu. Biz bu metinleri reddettik; imzalamayacağımızı belirttik. Ancak bu kâğıtların içinde tuzak sorular da vardı. Örneğin biri şöyleydi: ‘İsrail’e ilk defa mı geliyorsunuz?’ Biz de ‘İsrail’e gelmedik, Filistin’e geldik.’ diye cevap verdik. Biz kararlı durunca imzalamamız için baskı yapmaya başladılar. Önümüze, hem İsrail hem de Türk vatandaşı olan, Türkçe konuşan kişiler getirildi. Türkçe hakaret ederek ‘Bu kâğıtları imzalayacaksınız’ diye ısrar ettiler. Çok sinirlendik ama eşit şartlarda değildik; hem gözaltındaydık hem de karşımızdakilerin elinde silah vardı. Bir şey yapamadık; yalnızca yüzlerini iyice aklımıza kazımaya çalıştık. Olası bir şekilde dünyanın farklı bir noktasında karşılaşma durumunda hesabımızı sorabilelim diye, yüzlerini öğrenmeye gayret ettik. Gerçekten o an iğrenç bir andı. Çünkü normal sizin bizim gibi Türk vatandaşı üzerine İsrail üniformasını geçirmiş bebek katilliği yapıyordu.
‘TÜRK TİCARİ GEMİLERİNİ GÖZÜMLE GÖRDÜM’
*Türkiye İsrail ile ticaretini devam ettiriyor mu?*
İsrail askerleri bizi ilk gözaltına almak üzere etrafımızı çevirdiği sırada, o bölgede birçok Türk ticari gemisine şahit olduk. Zaten bu konuyu Saadet Partisi Milletvekili Necmettin Çalışkan da Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde dile getirdi. Yani bu durum tamamen gerçektir. İstediğiniz kadar ‘İsrail ile ticareti kestik’ deyin, biz yaşadığımızı biliyoruz. Kendi gözlerimle gördüm; kimse kusura bakmasın. Ticaretin, ne yazık ki ülkemiz tarafından hâlâ sürdürüldüğü ortadadır. Bu, inkâr edilemez bir gerçektir.