‘Türkiye Daha Yakın...’

‘Türkiye Daha Yakın...’

Ufukta bir kez daha, insanlığın onurunu taşıyan bir filo beliriyor. 31 Ağustos - 4 Eylül tarihleri arasında dünyanın dört bir yanından yola çıkan "Küresel Sumud Filosu", Gazze'nin sesini dünyaya duyurmak ve 2007'den beri süren zalim ablukayı kırmak için yola çıkıyor. Türkiye'nin bu onurlu direnişteki yerini ise "Necmettin Erbakan Özgürlük Filosu" temsil ediyor.

Bu kutlu yolculuğun yankıları bize, Mehmet Demirel'in Tunus'ta yaşadığı bir anıyla ulaşıyor. Demirel, sabah namazı sonrası bir cemaatin kendisine yönelttiği o masum ama bir o kadar da yakıcı soruyu aktarıyor: "Gazze için neden Türkiye’den gemilerle hareket etmiyorsunuz da buraya geliyorsunuz? Türkiye daha yakın..."

Bu sorunun ardından gelen o cümle, aslında her şeyi özetliyor: "Boğazım düğümlendi. Osmanlı’nın torunları ne hale geldi..."

Peki, o boğazı düğümleyen şey nedir? Neden Akdeniz'e en uzun kıyısı olan, tarihsel olarak Filistin davasının hamisi olmuş Türkiye'den bir vicdan filosu kalkamıyor da, gönüllülerimiz Tunus'tan bu mücadeleye katılmak zorunda kalıyor?

Bu sorunun cevabını karmaşık diplomatik denklemlerde veya geçmişin travmalarında aramaya gerek yok. Cevap, son derece açık ve net bir şekilde Türkiye limanları ile İsrail'in Aşdod ve Hayfa limanları arasında her gün mekik dokuyan yüzlerce ticaret gemisinin rotasında gizli.

Mesele, Türkiye'den gemi kalkıp kalkmaması değildir. Mesele, hangi gemilerin kalktığıdır. Gazze'deki bir bebeğe mama, yaralıya ilaç götürecek bir yardım gemisi "güvenlik riski" ve "diplomatik kriz" potansiyeli taşırken, İsrail ordusunun çeliğini, sanayisinin ham maddesini, yerleşimcilerin sofrasındaki meyve ve sebzeyi taşıyan devasa kargo gemileri için hiçbir risk veya kriz söz konusu olmamaktadır.

Türkiye limanlarından kalkan ve İsrail'e mal taşıyan gemilerin sayısı, ticari hacmi ve bu ilişkinin Gazze'de bombalar patlarken dahi kesintisiz sürmesi, Tunus'tan gelen sorunun en acı cevabıdır. Kürsülerde en gür seda ile Siyonizm'e lanetler okunurken, limanlarda aynı Siyonist yapıyı besleyen ekonomik çarkların tıkır tıkır işlemeye devam etmesi, en büyük çelişkimizdir. Eğer bir gemi çelik ruloları ile Aşdod limanına güvenle yanaşabiliyorsa, aynı denizi kullanarak bir yardım gemisinin Gazze açıklarına ulaşmasının önündeki engel fiziki değil, tamamen iradidir. Tercih, vicdandan değil, ticaretten yana kullanılmıştır.

İşte Mehmet Demirel'in boğazını düğümleyen gerçek budur. Bu, sadece tarihi bir sorumluluğu yerine getirememenin mahcubiyeti değil, aynı zamanda ikiyüzlü bir politikanın ortasında kalmanın verdiği acıdır. Tunus'taki o Müslüman kardeşimiz, Türkiye'ye baktığında sadece coğrafi yakınlığı ve tarihi misyonu görüyor. Oysa biz içeriden, bu misyonun üzerine çekilen ticaret perdesini ve kâr hırsının nasıl bir vicdan ablukasına dönüştüğünü görüyoruz.

"Küresel Sumud Filosu" bu yüzden sadece İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ablukayı değil, aynı zamanda Müslüman ülkelerin kendi vicdanlarına uyguladığı bu ticari ablukayı da delmeyi hedefliyor. Bu filo, "Kudüs'ün özgürlüğü için seferber olmaktan" bahsederken, bu seferberliğin ilk şartının, Kudüs'ü işgal edenle her türlü ekonomik ve ticari ilişkiyi kesmek olduğunu haykırıyor.

Sonuç olarak, o düğüm hepimizin boğazındadır. Bir yanda abluka altındaki kardeşlerimize ulaşamamanın çaresizliği, diğer yanda o kardeşlerimizi bombalayanların ekonomisini ayakta tutan ticarete seyirci kalmanın utancı... Gemiler Gazze için yola çıkamıyor değil, Gazze için yola çıkarılmıyor. Çünkü İsrail limanlarına giden daha kârlı bir rota, ne yazık ki vicdanın rotasını kapatmış durumda.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri