Türkiye’de İmam Hatip camiasına yönelik faaliyet gösteren çeşitli vakıf ve dernekler bulunuyor ancak Türkiye İmam Hatipliler Vakfı (TİMAV) kurulduğu 1994 yılından bu yana İmam Hatip ismiyle müsemma ilk ve tek vakıf organizasyonu.
Genel merkezi Konya’da bulunan TİMAV’ın Malatya’da şubesi bulunuyor. TİMAV’a çeşitli illerden şubesinin açılması yönünde teklifler geliyor ancak genel merkezi güçlendirdikten sonra şubeleşme faaliyetlerine geçilmesi hedefleniyor.
TİMAV’ın kurucuları arasında yer alan ve ilk başkanı rahmetli Adil Küçük’le başlayan hizmet yarışı Osman Feyzullah, Mehmet Emin Parlaktürk, Derviş Ali Candan, ve Ahmet Ağırbaşlı ile devam etti, şimdi ise genç ve başarılı bir isim olan Abdullah Ecevit Öksüz ile daha da ilerilere taşınıyor.
TİMAV kurulduğunda İmam Hatip Lisesi’nden mezun Abdullah Ecevit Öksüz, vakfın ilk dönem üyeleri arasında yer almanın yanında daha önceki yönetimlerde çeşitli görevlerde bulundu. Abdullah Ecevit Öksüz ile kendisinin de kuruluşundan itibaren içinde yer aldığı ve şimdi genel başkanı olduğu TİMAV’ın amaçlarını ve geleceğe yönelik hedefleri için çizdikleri projeksiyonlar üzerine söyleşi gerçekleştirdik.
TİMAV, DÜŞÜNCE ÜRETEN BİR KURULUŞ
Abdullah Ecevit Öksüz, TİMAV’ın yeni yönetimini, gençlerin enerjisi ile yaşlıların bilgi ve tecrübesinin harmanlanması olarak ifade etti. TİMAV’ın burs, yurt ve okul yaptırma, yaşatma gibi amaçlarla kurulmadığına işaret eden Abdullah Ecevit Öksüz, eğitim sistemine dair bilgi sistemleri üreten ve bu değerlerin kamuoyu tarafından bilinmesini sağlayan düşünce kuruluşu (think-thank) şeklinde çalıştığını söyledi. Öksüz, bunun yanında İmam Hatip Liselerinin fiziki sorunlarını çözmek için de çalışma yürüteceklerini, bina yetersizliği yaşanan bölgelerde de yeni bina inşaatları üzerine çalışmak istediklerini belirtti.
Vakıf olarak geçtiğimiz Mart ayında “Türkiye’de İmam Hatip Liseleri Gerçeği” konulu panel düzenlediklerini hatırlatan Abdullah Ecevit Öksüz panelde; İmam Hatip Liselerinin, sosyal doku, din eğitimi, din hizmetleri ve genel eğitim içindeki yeri ve önemini konunun uzmanları, bilim adamları tarafından konuşulduğu panelin önümüzdeki günlerde kitaplaştırılacağını açıkladı.
İMAM HATİP GERÇEĞİNİ TOPLUMA GÖSTERECEĞİZ Ayrıca ulusal bazda ‘İmam Hatip Liseleri Gerçeği’ konulu kamuoyu araştırması yapmayı planladıklarını da aktaran Abdullah Ecevit Öksüz, bu araştırmadan önemli sonuçlar elde etmeyi planladıklarına işaret ederek, “Bu araştırmayla birlikte camiamızla ilgili objektif bir fotoğraf çekeceğiz. Arıza ve problemler varsa görmüş olacağız. Faydalı taraflarımızı topluma en iyi şekilde ve objektif olarak sunacağız” dedi. İmam Hatiplerle ilgili ‘bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak’ bağlamında doğru olmayan düşüncelere sahip kesimlerin olduğuna dikkat çeken Öksüz, İmam Hatiplilere sadece ‘ölü yıkayıcılığın öğretildiği’ kanaatlerinin var olduğunu, oysa bu okullarda dini ilimler ile birlikte beşeri ilimler ve değerler eğitimi de verildiğinin altını çizdi. Normal liselerde haftada yaklaşık 28 saat ders varken İmam Hatiplerde yaklaşık 44 saat ders verildiğini örnek olarak gösteren Öksüz, hatta bazı ders saatlerinin Anadolu liselerinden daha fazla olduğunu ifade etti.
Öksüz, İmam Hatiplerde onu öldürmeye gelenin bile onda dirileceği bir nesil yetiştirildiğine de vurgu yaparak, sadece Türkiye değil dünyanın da böyle bir mesaja ihtiyacı olduğunu dile getirdi.
Yapacakları bu araştırmanın sonuçlarını ilgili kurum ve kuruluşlarla birlikte kamuoyuyla da paylaşacaklarını anlatan Abdullah Ecevit Öksüz, “Amacımız daha geniş kesimlere objektif verilerle İmam Hatipleri anlatmak. Çünkü toplumun bütün kesimleri İmam Hatipleri gerçek anlamda bilirse önündeki engellerin kaldırılması daha kolay olacak” ifadelerini kullandı.
İMAM HATİPLERİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
İmam Hatiplerin önünde katsayı, başörtüsü, istihdam ayrımcılığı, yaş sınırlandırılması, 8 yıllık eğitim, yönlendirme eksikliği gibi engellerin bulunduğuna dikkat çeken Abdullah Ecevit Öksüz, bu engelleri tek tek açarak, çözüme ilişkin yapılması gerekenleri aktardı.
Katsayı probleminin etkilerinin hafifletilmesine rağmen çözülemediğini belirten Abdullah Ecevit Öksüz, “Eğitimin eğitimcilerin yetki ve tasarrufunda olan bir düzenlemeyi yargı çözmeye kalkıyor. Eğitim, eğitimcilerin işidir, yargıçların değil. Katsayı ile ilgili mevzuat yetkiyi YÖK’e verdi. YÖK’te bilimsel yüksek kuruldur. Geçmişte YÖK bilimsel değil ideolojik davranıyordu. Şimdi YÖK bilimsel davranmasına rağmen yargı ideolojik engeller çıkarıyor. Türkiye’de güçler dengesinin objektif değerlerle tasarlanması gerekiyor” dedi. Öksüz ayrıca katsayı ile ilgili İmam Hatip özelinde diğer meslek liselerinin de önü kesilerek iş dünyasına da zarar verildiğinin altını çizdi.
BAŞÖRTÜSÜ ÇÖZÜLMEDEN DEMOKRASİ NORMLARINA ULAŞILAMAZ
Bir diğer engelin başörtüsü meselesi olduğunu ifade eden Öksüz, başörtüsü meselesi çözülmeden Türkiye’nin tam bir demokrasi normlarına ulaştığının söylenemeyeceğini vurguladı. İmam Hatip liselilerin güvenlikle ilgili alanlarda istihdam edilmediğine de dikkat çeken Öksüz, “İmam Hatipliler devletini, milletini, bayrağını, dinini, ülkesini en üst seviyede benimseyen, sahip çıkan ve saygı duyan insanlardır” dedi ve bu ayrımcılıktan vazgeçilmesini istedi.
Din öğretiminin belli bir yaşla sınırlandırıldığını da dile getiren Öksüz, dünyanın birçok bölgesinde ana okullarında başlayıp liselerde devam eden din eğitimi varken Türkiye’de ilköğretimden sonra yapılabilir hale gelmesini dinsizleştirme politikası olarak yorumladı.
8 yıllık eğitimin de fiziki ve sosyal açıdan öğrenciler için ciddi bir problem olduğunu belirten Öksüz, “7 yaşındaki bir çocukla 14 yaşındaki bir çocuğu aynı fiziki ortamda eğitim öğretime katmak ne kadar doğrudur? Sosyal olarak da ele aldığımızda 7-11 ile 12-15 yaş arası çocukların sosyal yaşamı bir olur mu? Bizim derdimiz eğitim-öğretimi 5 yıla düşürmek değil, biz 8 yıllık eğitimi değil 12 yıllık eğitimi savunuyoruz. Ama gerekli fiziki, sosyal ve bilimsel düzenlemelerin yapılması şart. İlk, orta ve lise zorunlu olsun ancak kademeli olsun” diye konuştu.
ÖĞRENCİLER HEM AMATÖR HEM DUYGUSALCA YÖNLENDİRİLİYOR
Eğitim sistemi içerisinde yönlendirme eksikliği olduğunu da söyleyen Öksüz, şöyle devam etti: “Çocuklar ilköğretimi bitirdikten sonra öğretmenler tarafından amatör ve veliler tarafından duygusalca hareket edilerek yönlendiriliyor. İlköğretim seviyesinden başlayarak çocukların fiziki ve psikolojik testlerle mesleki eğilimlerini ve kabiliyetlerini olabildiğince bilimsel yöntemlerle yönlendirmenin olması gerekiyor. Ayrıca biz toplumumuzun ve devletimizin gelişmesini istiyorsak zihni kalıplarımızda ideolojik yaklaşımlar ve kast sistemini andıran toplumsal sınıflardan biran önce kopmamız gerekiyor. Ve tam açıklık, şeffaflık, özgürlük ve bireysel bağımsızlığa ulaşmalıyız. Bireysel tercihlere müdahale edilmemeli. Biz ilköğretimden başlayarak gençlerin özgüvenlerini yaralayan ve gelişimine katkı sağlamayan bir yöntemle insan yetiştiriyoruz. Korkuyla bireyler yetişmiyor. Özgüveni olan insanlar yetiştirmeliyiz.”
TİMAV’ın kurucuları arasında yer alan ve ilk başkanı rahmetli Adil Küçük’le başlayan hizmet yarışı Osman Feyzullah, Mehmet Emin Parlaktürk, Derviş Ali Candan, ve Ahmet Ağırbaşlı ile devam etti, şimdi ise genç ve başarılı bir isim olan Abdullah Ecevit Öksüz ile daha da ilerilere taşınıyor.
TİMAV kurulduğunda İmam Hatip Lisesi’nden mezun Abdullah Ecevit Öksüz, vakfın ilk dönem üyeleri arasında yer almanın yanında daha önceki yönetimlerde çeşitli görevlerde bulundu. Abdullah Ecevit Öksüz ile kendisinin de kuruluşundan itibaren içinde yer aldığı ve şimdi genel başkanı olduğu TİMAV’ın amaçlarını ve geleceğe yönelik hedefleri için çizdikleri projeksiyonlar üzerine söyleşi gerçekleştirdik.
TİMAV, DÜŞÜNCE ÜRETEN BİR KURULUŞ
Abdullah Ecevit Öksüz, TİMAV’ın yeni yönetimini, gençlerin enerjisi ile yaşlıların bilgi ve tecrübesinin harmanlanması olarak ifade etti. TİMAV’ın burs, yurt ve okul yaptırma, yaşatma gibi amaçlarla kurulmadığına işaret eden Abdullah Ecevit Öksüz, eğitim sistemine dair bilgi sistemleri üreten ve bu değerlerin kamuoyu tarafından bilinmesini sağlayan düşünce kuruluşu (think-thank) şeklinde çalıştığını söyledi. Öksüz, bunun yanında İmam Hatip Liselerinin fiziki sorunlarını çözmek için de çalışma yürüteceklerini, bina yetersizliği yaşanan bölgelerde de yeni bina inşaatları üzerine çalışmak istediklerini belirtti.
Vakıf olarak geçtiğimiz Mart ayında “Türkiye’de İmam Hatip Liseleri Gerçeği” konulu panel düzenlediklerini hatırlatan Abdullah Ecevit Öksüz panelde; İmam Hatip Liselerinin, sosyal doku, din eğitimi, din hizmetleri ve genel eğitim içindeki yeri ve önemini konunun uzmanları, bilim adamları tarafından konuşulduğu panelin önümüzdeki günlerde kitaplaştırılacağını açıkladı.
İMAM HATİP GERÇEĞİNİ TOPLUMA GÖSTERECEĞİZ Ayrıca ulusal bazda ‘İmam Hatip Liseleri Gerçeği’ konulu kamuoyu araştırması yapmayı planladıklarını da aktaran Abdullah Ecevit Öksüz, bu araştırmadan önemli sonuçlar elde etmeyi planladıklarına işaret ederek, “Bu araştırmayla birlikte camiamızla ilgili objektif bir fotoğraf çekeceğiz. Arıza ve problemler varsa görmüş olacağız. Faydalı taraflarımızı topluma en iyi şekilde ve objektif olarak sunacağız” dedi. İmam Hatiplerle ilgili ‘bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak’ bağlamında doğru olmayan düşüncelere sahip kesimlerin olduğuna dikkat çeken Öksüz, İmam Hatiplilere sadece ‘ölü yıkayıcılığın öğretildiği’ kanaatlerinin var olduğunu, oysa bu okullarda dini ilimler ile birlikte beşeri ilimler ve değerler eğitimi de verildiğinin altını çizdi. Normal liselerde haftada yaklaşık 28 saat ders varken İmam Hatiplerde yaklaşık 44 saat ders verildiğini örnek olarak gösteren Öksüz, hatta bazı ders saatlerinin Anadolu liselerinden daha fazla olduğunu ifade etti.
Öksüz, İmam Hatiplerde onu öldürmeye gelenin bile onda dirileceği bir nesil yetiştirildiğine de vurgu yaparak, sadece Türkiye değil dünyanın da böyle bir mesaja ihtiyacı olduğunu dile getirdi.
Yapacakları bu araştırmanın sonuçlarını ilgili kurum ve kuruluşlarla birlikte kamuoyuyla da paylaşacaklarını anlatan Abdullah Ecevit Öksüz, “Amacımız daha geniş kesimlere objektif verilerle İmam Hatipleri anlatmak. Çünkü toplumun bütün kesimleri İmam Hatipleri gerçek anlamda bilirse önündeki engellerin kaldırılması daha kolay olacak” ifadelerini kullandı.
İMAM HATİPLERİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
İmam Hatiplerin önünde katsayı, başörtüsü, istihdam ayrımcılığı, yaş sınırlandırılması, 8 yıllık eğitim, yönlendirme eksikliği gibi engellerin bulunduğuna dikkat çeken Abdullah Ecevit Öksüz, bu engelleri tek tek açarak, çözüme ilişkin yapılması gerekenleri aktardı.
Katsayı probleminin etkilerinin hafifletilmesine rağmen çözülemediğini belirten Abdullah Ecevit Öksüz, “Eğitimin eğitimcilerin yetki ve tasarrufunda olan bir düzenlemeyi yargı çözmeye kalkıyor. Eğitim, eğitimcilerin işidir, yargıçların değil. Katsayı ile ilgili mevzuat yetkiyi YÖK’e verdi. YÖK’te bilimsel yüksek kuruldur. Geçmişte YÖK bilimsel değil ideolojik davranıyordu. Şimdi YÖK bilimsel davranmasına rağmen yargı ideolojik engeller çıkarıyor. Türkiye’de güçler dengesinin objektif değerlerle tasarlanması gerekiyor” dedi. Öksüz ayrıca katsayı ile ilgili İmam Hatip özelinde diğer meslek liselerinin de önü kesilerek iş dünyasına da zarar verildiğinin altını çizdi.
BAŞÖRTÜSÜ ÇÖZÜLMEDEN DEMOKRASİ NORMLARINA ULAŞILAMAZ
Bir diğer engelin başörtüsü meselesi olduğunu ifade eden Öksüz, başörtüsü meselesi çözülmeden Türkiye’nin tam bir demokrasi normlarına ulaştığının söylenemeyeceğini vurguladı. İmam Hatip liselilerin güvenlikle ilgili alanlarda istihdam edilmediğine de dikkat çeken Öksüz, “İmam Hatipliler devletini, milletini, bayrağını, dinini, ülkesini en üst seviyede benimseyen, sahip çıkan ve saygı duyan insanlardır” dedi ve bu ayrımcılıktan vazgeçilmesini istedi.
Din öğretiminin belli bir yaşla sınırlandırıldığını da dile getiren Öksüz, dünyanın birçok bölgesinde ana okullarında başlayıp liselerde devam eden din eğitimi varken Türkiye’de ilköğretimden sonra yapılabilir hale gelmesini dinsizleştirme politikası olarak yorumladı.
8 yıllık eğitimin de fiziki ve sosyal açıdan öğrenciler için ciddi bir problem olduğunu belirten Öksüz, “7 yaşındaki bir çocukla 14 yaşındaki bir çocuğu aynı fiziki ortamda eğitim öğretime katmak ne kadar doğrudur? Sosyal olarak da ele aldığımızda 7-11 ile 12-15 yaş arası çocukların sosyal yaşamı bir olur mu? Bizim derdimiz eğitim-öğretimi 5 yıla düşürmek değil, biz 8 yıllık eğitimi değil 12 yıllık eğitimi savunuyoruz. Ama gerekli fiziki, sosyal ve bilimsel düzenlemelerin yapılması şart. İlk, orta ve lise zorunlu olsun ancak kademeli olsun” diye konuştu.
ÖĞRENCİLER HEM AMATÖR HEM DUYGUSALCA YÖNLENDİRİLİYOR
Eğitim sistemi içerisinde yönlendirme eksikliği olduğunu da söyleyen Öksüz, şöyle devam etti: “Çocuklar ilköğretimi bitirdikten sonra öğretmenler tarafından amatör ve veliler tarafından duygusalca hareket edilerek yönlendiriliyor. İlköğretim seviyesinden başlayarak çocukların fiziki ve psikolojik testlerle mesleki eğilimlerini ve kabiliyetlerini olabildiğince bilimsel yöntemlerle yönlendirmenin olması gerekiyor. Ayrıca biz toplumumuzun ve devletimizin gelişmesini istiyorsak zihni kalıplarımızda ideolojik yaklaşımlar ve kast sistemini andıran toplumsal sınıflardan biran önce kopmamız gerekiyor. Ve tam açıklık, şeffaflık, özgürlük ve bireysel bağımsızlığa ulaşmalıyız. Bireysel tercihlere müdahale edilmemeli. Biz ilköğretimden başlayarak gençlerin özgüvenlerini yaralayan ve gelişimine katkı sağlamayan bir yöntemle insan yetiştiriyoruz. Korkuyla bireyler yetişmiyor. Özgüveni olan insanlar yetiştirmeliyiz.”