Tehlikeli Oyunlar: Aşk

Halil Han

“Elimi tuttu, bir anda bırakmak istemediği belliydi. Avuç içlerim soğuk soğuk terliyordu. Sıcaklığını hissetmek iyi gelmişti. Elimi yavaşça bırakırken “Soğumuş.” dedi yüreğin. O an anladım ki; olmak, ölmekten daha zormuş.”

**

Tanımlayamadığımız bir duygu karmaşası veya karmaşık bir duygu olan aşk, “Tehlikeli Oyunlar” yazı dizimizin bugünkü misafiri olacak. Tanımlayamadığımız, dedim çünkü aslına bakarsanız aşk kavramıyla ilgili her tanım, biraz öznellik ve biraz yarımlık barındırıyor. Hatta bu anlamlandırma sürecinde öyle tanımlar yapılıyor ki netleşmek şöyle dursun, iyice belirsiz hale gelebiliyor.

**

“Aşık kadar aşk tanımı vardır.” sonucuna dayanıyor anlam. Bazıları bela, bazıları deva olarak görüyor. Bazı hastalıkları iyileştiriyorken sağlam yanlarımızı kanatabiliyor. Bazen kaotik bir bunalım, bazense dingin bir kalp ağrısı saklıyor.

Öznel tanımlamalar içerisinde ben en çok Âşık Veysel’in tanımını severim. Yöresel ağzıyla der ki koca ozan:

“Seversin, gavuşamazsın, aşk olur.”

Yani yaşadığımız duyguyu aşk eden sır, kavuşamamaktır. Kavuşunca biter çünkü. Kavuşunca özlem biter, biteviye düşünmek biter, kendini harap etmek, hırpalamak, korkmak biter. Kurgu biter, hayal biter. Biten aşktır aslında, kavuşunca! Yani bütün bu duyguların bileşkesidir aşk. Sırrında özlemi, kurguyu, kaygıyı, korkuyu, tahayyülü, tasavvuru, aramayı, bulamamayı barındıran tahrip gücü yüksek, kadim, evrensel ve bulanık bir duygudur.

Gözleri kör etmez ama görünmez kılar, görülmek istenmeyenleri. Maşuka yakışmaz çünkü hiçbir kusur. Başlı başına kurgudur çünkü, hayaldir. Kavuşunca işte bu kurgu, hayal biter. Kusurlar görülür olur, gerçekle sınanır aşk. Acıtır gerçekler, sendeler aşk. Yara almıştır artık. Kanar bu yara, bitene kadar kanar, bitirene kadar... Oysaki arayana acı vermez yaralar; bulanı, aradığını bulamayanı acıtır, yarala’r.

“Kusurlarıyla sevilmeli, olduğu gibi kabul edilmeli.” dediğinizi duyar gibiyim. Oysa aşk kuşkusuz bir kusursuzluk ister. Şairlerin Hüsn-ü Aşk diye söylediği budur aslında. Kusurlularda aramadığı budur. Kusurun görülür olduğu yerde aşk biter, başka bir şey başlar. Umarım başlar. Yoksa uğruna çöl ettiğiniz ömrünüz, vahasız kalır. Okyanuslar aştığınız kahır gemileri yük olur size. Güneş göğünüzden çekilir, gam geceleri fısıldar yıldızlar kulağınıza. Dağılmaz olur sisler. Kusurlar görülmüş, aşk bitmiştir. Sabreder insan, tahammül eder, hesap sorar; zorlar kendini, güzeli görmeye, güzel görmeye çalışır. Çalışır, çalışır, alışır! Kandırır kendini, alışır buna. Aşk zanneder yaşadığını. Oysa başka bir şeydir bu. Bilir bunu. Kanar buna. Yeni bir tanım üretir kendine. Aşk der adına, olmadığını bile bile…

Yine olmadı. Anlatamadık biz de aşkı, bulamadık. Boşuna yazıldı bu satırlar. Aramanın hürmetine okunur belki. Bulur belki bizim bulamadıklarımızı birileri.

Erenler demine hû…

Aşk olsun o vakit!

Aşkınız nur olsun.

Bakî selam ve muhabbetle…

hanhalil@gmail.com