Tarihten Algılayacağımız Dersler Vardır

Ahmet Güldağ
Peşinen tüm dünya Müslüman kardeşlerimin Mübarek Miraç Gecesi Kandili’ni yürekten kutlar hayırlara vesile olması yanında, günahlarımızın afvu, çekilen sıkıntıların esenliğe dönmesini dilerim.
Bu mübarek günümüzde olumsuzlukların eleştirimi yerine…
Çoğunluğumuzun bilemediği tarihi oluşumları serdederek bunlardan ders almamızın yerinde olacağı düşünümü içinde…
Tarihî oluşumlardan parçalar vererek bunlardan ders alabileceğimizi de belirtmek isterim.
***
Yavuz Sultan Selim'de Kulluk Şuuru
Makedonya Kralı Büyük İskender'in, Mısır'ı işgal ettiği zaman kendisinin Yunanlılar için hâşâ ilâh kabul edilen Jüpiter yıldızından geldiğini iddia ederek, ulûhiyet davasında Firavun'u taklit ettiği. Buna mukabil Yavuz Sultan Selim'in, Mısır tahtına nail olduğu zaman;
“Mülk, Allah'ındır. Şayet benim veya başka bir kimsenin yeryüzünde parmak ucu kadar toprağı olsa bu Allah'la ortaklık değil midir?" diyerek kulluk şuuruyla secde-i şükre kapandığı.
***
Gazneli Mahmud'da Mana Buüdu
İ'la-yı Kelimetullah için durup dinlenmeden arka arkaya yaptığı seferler ile tevhidin bayrağını Hindistan içlerine kadar ulaştırarak tarihin kaydettiği ender komutanlardan biri olan Gazneli Mahmud'un, maddenin fatihi olduğu kadar mananın da fatihi olduğunu anlatan olay;
Her gece üzerindeki padişahlık elbisesini çıkartıp eski bir elbise giyerek sabaha kadar kulluk şuuruyla Rabbine yalvarıp yakardığı ve kendini daima kusurlu görüp;
“Ben ne emreden sultan, ne büyük bir fatihim, Bu dergâha yüz süren, zavallı bir fakirim.
Elimden, amelimden hiçbir şey hâsıl olmaz Ancak Sen'in lütuf elin, inşallah olur…" diyerek Yüce Mevla'dan mağfiret dilendiği.
***
Toprağın Bereketi Artar"
Bir yazarımızın yedek subay olarak askerlik yaptığı yıllar, Gaziantep'de bir köylünün tarlasında tank manevrası yapmak zorunda kalıp daha sonra tarla sahibinden özür dilemesi üzerine. 
O, Anadolu köylüsünün bütün samimiyetiyle:
“Ayıp ettin yeğen... Devletin tankının tarlamızı çiğnemesi bizim için şereftir. Toprağımızın bereketi artar” diye cevap vermesi.
***
Neuzü Billah
Timur'un, Nasreddin Hoca'yı huzuruna çağırıp onunla sohbet ederken bir ara:
"Abbasi halifelerinin isimlerinin sonunda 'Allah' lafzı da var. Kimine el-Mu'tasım Billâh, kimine, el-Mütevekkil Alellah ve kimine de el-Kaim Biemrillah deniliyor. Bu lakaplar bizim için de adet olsa acaba bana ne isim yaraşırdı” diye sorması üzerine.
Nasreddin Hoca'nın büyük bir pervasızlık ve hazırcevaplılıkla:
“Neuzü-Billâh! (Allah 'a sığınırız) lakabı yakışır."diye cevap vermesi.
***
Milli Şahlanışın Ruhuna Tükürmek
Kendi yaşadığı dönemde de kız öğrencilerin başörtüsü takmaları yüzünden üniversitelere alınmaması üzerine, merhum Necip Fazıl Kısakürek'in bu haksızlığa:
Bir kız öğrenciyi, başını örttüğü için tahsil hakkından mahrum etmek İstiklal Savaşı başlarında ve Maraş'ta düşmanlar tarafından başörtüsü çekilip düşürüldüğü için “Başlayan milli şahlanışın ruhuna tükürmektir" diye yazdığı.
***
Diyojen ve İnsanın Kıymeti
Yunan-Pers savaşları sonunda esir edilen Pers (İran) askerlerinin Atina meydanında satılığa çıkarıldığında.
Esirlerin üzerindeki göz kamaştırıcı elbiselerin bir çırpıda satılmasına karşılık, esirlere alıcı çıkmaması üzerine, orada bulunan Diyojen’in düşünceli düşünceli;
"İnsan ne garip mahlûk! Arızi meziyetler üzerinden sökülüp atılınca kendisi on para etmiyor" demiş olması.
***
Hamid ve Hamit
Latin harflerinin kabulüyle birlikte isminin "Hamit" diye yazılmasına müthiş tepki gösteren şair Abdülhak Hamid'in:
"Ömrümün sonunda ismimin sonuna bir de ‘it' taktılar" diye hayıflandığı.
***
Cahız'da İlim Aşkı
Büyük âlim Cahız'ın (vefatı 255/868) ilim aşkıyla yanıp tutuştuğu zaman kitap satın alıp okumaya para yetiştiremediği için…
Kitapçı dükkânlarını kiralayıp, gece üzerinden kilitleterek sabaha kadar kitap okuyarak ilmini geliştirmeye çalıştığı.
***
Batılıların Gerçek Yüzü
Aşırı beslenme sonucu her yıl binlerce insanın hastalanıp tedavi gördüğü batı ülkelerinden biri olan Almanya'da, Stern Dergisi’nin okuyucuları arasında yaptığı bir araştırmada sorduğu: “Devletinizin hangi giderlerinin azaltılmasını istersiniz?” sorusuna. Almanların % 68'lik bir çoğunluğunun: “Üçüncü dünya ülkelerine yapılan yardımların” cevabı verildiği...
Yine dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan İsviçre'de yapılan bir referandumda sorulan: “Üçüncü dünya ülkelerine yapılan seksen milyon dolarlık bir yardım yapılmasını onaylıyor musunuz?” sorusuna İsviçrelilerin % 56'sının “Hayır” diye cevap vererek ne kadar insan sevgisi ile dopdolu (!) olduklarını gösterdikleri.
***
Ufuk Farkı
1877'de İstanbul'a gelen Avusturya-Macaristan büyükelçisi Viktor Graf Dubsky'nin önce Bab-ı Ali'deki hükümet erkânı ile görüşüp ardından da Sultan II. Abdülhamid ile görüşmelerden sonra Abdülhamid Han hakkındaki düşüncesi olarak;
“Hayret verici bir şey ama doğruydu. Devlet erkânı sadece kısa mesafede ileri görebiliyordu. Geniş zaviyeli bir ihata kabiliyetleri yoktu. Abdülhamid’in ise aksine fazla ihata niteliği vardı. Bu zıtlık telafi edilemezdi. Edilemeyince de devlet idaresinde başlayan aksaklıklar ileride daha vahim sonuçlar verecekti. Biz bunları iyi kullanmalıydık" diye hatıralarında yazdığı.
***
Bu günlük burada kesip ilerde arada bir devamını izleriz inşallah.
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.